Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 TİYATRO 16 MAYIS 2004 / SAYI 9' Ahmet Uğurlu'nun 'Gizli Bahçe'si Ece Baktıaya D okuz yıl aradan sonra tiyatroya dönüyor Ahmet Uğurlu... Oyunun adı 'Yangın Duası'... Ölümsüzlüğün ne kadar sıkıntı verici olduğunun öyküsü... Krek Tiyatro Topluluğu ile birlikte sahnelediği, Berkun Oya'nın yazıp yönettiği oyun, Tiyatro Festivali kapsamında 19, 20ve21 Mayıs'ta izleyicisiyle buluşacak... Uğurlu ile tiyatro üzerine konuştuk. Uzun bir aradan sonra yeniden tiyatro sahnesindesiniz... Tam 9 yıl oldu, en son 'Çöplük'te oynamıştım.Bazenhayalettiklerinizyadahayata geçirmek istediğiniz şeyler büyük paralara bağlı olduğunda öncelik sırası değişiyor. Bende de film ön plana geçti bu dönem. Ama hayalimde tiyatro yapmak vardı hep. Bu yıl yapayım, önümüzdeki dönem yapayım derken bugüne kaldı. Tiyatro benimiçin bir gizli b a h ç c . H e r n e kadar kolektiflik arzetse de orada çok daha özgür olduğumu hissediyorum! Yeniden gizli bahçede olmak... Oyunculuk da pas tutuyor mu zaman zaman ? Bu anlatılmaz bir şey. Ilk sahneye çıktığımda kendimi tamamen yabancı hissettim. Bisiklete binmeyip de yıllar sonra ye niden bindiğinde unutmadığını anlamak gibi bir şey... Yıllarca oynamadım ama uzak da kalmadım aslında. Hayatım oyunculukla geçti, onun bir parçasıydım. Uzağında, en çok sahnenin kokusunu özlemişim... Bugüne dek birçok tiyatro topluluğu sizinle çalışmak istemiştir. Krek Tiyatro Topluluğu'vla çalışmayı seçmenizin nedenine? Bu zaman içinde birçok topluluğun benimle çalışmak istediği doğru. Tiyatro özgürlüğü ancak iyi bir yaratı ile yakalayabilirsiniz. tyi bir yaratı da yetişme tarzı, dünyaya ve sanata bakış açısıyla ilintili... Bu birlikteliği sağlayan kişilerle yapılan işler de bireysel özgürlüğe daha yakın olur. Açıkçası, Krek'ten önce bu uyum başka kişilerle sağl an amadı.Krek'ledüşüncele rim örtüştü ve onlarla çalışmaya karar verdim. Yaş olarak onlardanbüyüğümbelki ama çok şey öğreniyorum onlardan. OnIarın arasında kendimi daha diri ve canlı hissediyorum. Oyun hakkında tek bildiğimiz adı; 'Yangın Duası'... Tiyatro eserleri okunmak için yazılan şeyler değil, ancak oynandığı zaman varolur. Ben de o nedenle oynadığrm oyunları anlatmayı sevmem, iyi anlatılamayacağını düşünürüm. Şu kadar söyleyebilirim; ölümsüzlüğün ne kadar kötü olduğunu anlatan bir oyun... Yaş itibarıyle ölümden korkar haldeydim. Bu oyun bana 'ölümsüzlüğün'ne kadar ıstırap verici, aslında ne kadar tatsız bir olay olduğunu öğretti. Oyun, iki kez istifa ertiğiniz Devlet Tiyarroları'nadönmenizedenedenoldu... O zaman benim sisteme karşı bir tavrım vardı, kişilere karşı değil. Devlet Tiyatrosu'nun ortadan kaybolması, yok olması anlamında da bir mücadele değildi. Sadece daha fazla özgürlük yanlısı, daha özerk bir yapıya kavuşmasıydı amacım... Bunların tartışması yapılırken, hem benim sinema ağırhklı işlere kaymam, hem de zamansızlık istifa etmeme yol açtı. Krek Tiyatro Topluluğu ile çalışmaya başlarken devlet tiyatrosu meselesi yine gündemdeydi. Oyunun yazarı ve yönetmeni Berkun Oya, bu oyunu devlet tiyatroları repertuvanna \ zaten vermişti. Ama biz bu kadar kısa zamanda repertuvariçin onay alabileceğini sanmıyorduk. O nedenle de çalışmaya Maya'da başladık. Provalarımızı devam ettirirken repertuvardan geçtiği haberi geldi. Devlet Tiyatroları'nın dünüyle bugünii arasında çok büyük farklılık var mı ? Çok büyük farklılıklar olduğunu zannetmiyorum. Değişimi o bünyede olanlar, çalışanlar getirir. Benim zamanımda da devlet tiyatrolarının daha özerk ve yenilikçi bir yapıya kavuşmasıamacıylaçalışmalar başlatılmıştı. Şimdi de çok önemli genç arkadaşlarımızın geldiğini görüyorum devlet tiyatrosuna. Mücadele biraz da içeride yapılmalı. Bu yolla sanatın yaygınlaşması kolaylaşacaktır. Estetiğe daha çok ihtiyaç olduğu bir dönemde devlet tiyatrolannın işlevi çok önemli. Bizim alışageldiğimiz estetik kaygılardan ve toplumsal meselelerden uzak bir insan topluluğu meydana getiriliyor. Onun için debu tür toplumlarda da sahneler hep küçülmüştür. Bir toplumda sahne boyutları küçüldüyse, azaldıysa; tabii cep ve oda tiyatroları var onlarısöylemiyorum,o toplumda estetik anlamda bir hastalık var demek Yaptığınız işin evrensel olması sL için ne kadar önemli ? Evrensel ölçekte kabul görecek, tüm i sanların seni kucaklayacağı işlerin bir pt çası olmak benim için çok önemli. Anc, evrensel olmanın da kriterleri var. Önc likle şunu bilmek gerekir ki; ulusal olm dan evrensel olunmaz. Sizden tatlar ta: ması, sizin bağrınızdan kopması lazır Ancak size özgü o tatlarla yaptığınız iş evrenselliği yakalayabilirsiniz. Kendi 1 kayeni oynayabiliyormusun, asılönen olan o. Son yıllarda uluslararası fcstivallerı ödüller alan filmler çekildi, bu gelişmel ri nasıl yorumluyorsunuz? 'Gelişmek'enasılbaktığınız önemli a lında. Gelişmeyi sadece sayısal olarak ı değerlendiriyorsunuz yoksa uluslaran ölçekte mi ? Cannes ve Berlin Film Fes vali 'nde alınan ödüller de çok fazla ulus sinemanın geliştiğini göstermiyor, çünl orada yetişen yönetmenlerin yaptığı işlı Elbetteki bizim de pay çıkaracağınız no talardır vardır ama buna bakarak "sin mamız aldı başını gidiyor" demek doğ değil. Böyle bir durum da yok ayrıca. C mayışının nedeni de şu; biz dışarıya b karken, dışarıdan da olduğumuz ye bakmayı unııtuyoruz. Italya'da kaldığı dönem, en az film çekilen dönem olma; na rağmen yılda ortalama 160 filmin ü tünde film çekiliyordu. Elbette ki hep çok nitelikli filmler değildi ama sonuç bir film endüstrisi olduğunun gösterge bu rakam. Bizde ise yılda ortalama 8 fil çekiliyor. Bir karşılaştırma yaptığınız z man, sayısal anlamda dabahsedildiğik dar gelişmiş bir sinemamızın olmadığı görüyoruz. 'Karşı duruş' Ahmet Uğurlu'nun c mazsa olmazı mı ?... 'Karşı duruş','karşı çıkış'gibi bazıke melere çok haksız anlamlar yükleniyc 'Karşı olma'lafı bile bizde sanki terorizr destekleyenbirtavırgibialgılanıyor. O sa sanatın kendisi bir karşı çıkıştır. San tın, bilımin amacı nedir; bilinmezlikle bilinir kılmak ve onlan insanlığın hizmeı ne sunmak, toplumları daha ileriye götü mek, yaşamı daha yaşanır hale getirmek Elbetteki yalnız sanatçıların değil, her t reyin kendine ait bir siyasi kimliği, düşü cesi olmalı. Şekillendirme açısından, to] lumun önünde, toplumun dinamikleri den ona estetik anlamda şekil veren, düı yanın başka açılarını da gösteren sana kârlar, edebiyatçılar, aydın dediğimizk simin daha çok bu işlerle uğraşması lazır Dünyayı ne kadar algıladığınız değil nas algıladığınız önemli. Bunun için felsefe; ihtiyaç var. Felsefe ise bilimi, bilgiyi dol yısıyla sanatısevmek. Merak etmenin s< nucudur bilgi de, sanat da! Ve bilgilendi menin, doğayı yaşanır kılmanm biricik y< ludur...# Ahmet Ugurlu, 9 yıldır tlyatrodan uzaktı. İtalya'da, Türkiye'de fllmler çekmlştl, ama tiyatro baskaydı. Provalara başladığında gördü ki blsfklete blnmek gibiydl oyunculuk, yanl unutulmuyordu. İstanbul perde açiyor 17 Mayıs4 Haziran'da gerçekleşecek 14. Uluslararası îstanbul Tiyatro Festivali'nin geçmişinde 18 ülkeden 205 gösteri, 250 bin seyirci var. Zehra Ipşiroğlu manda tiyatro yaşamımıza hem yeni b kuşağın yetişmesi, hem de oyun yöne menlerimizekatkısı açısından yepyenib renk ve canlılık getirdi. Festival aracılığr Ia görme olanağını bulduğumuz tüm b oyunlar sayesinde günümüz tiyatrosunu belki de en belirgin özelliğinin yaratıcılı£ hiçbir sınır tanımayan bir çokseslilik o duğu anlayışı artık iyice yerleşti. TÎYATRO ÖLÜYORMU? 9O'lıyılların başında birsürefestivali yöneticiliğini üstlenmiştim. O dönemc yurtdışından hangi oyunları getireceğim. tartışmalannda, hep 'bizim izleyicimiz ar lamaz ki' türünden tutucu bir söyleml boğuştuğumuzu anımsıyor, kendi dön< mimi emekleme aşaması olarak görüyc rum. DikmenGürün'ünfestivalyönetic liğini üstlenmesinden sonraki hızlı gel şim her tür anlamsız ve kısır tartışmala çoktan geride bıraktı. Ne var ki, bu gelişmelerde tiyatronu günümüzdeki işlevini ve konumunu d göz ardı etmemek gerekiyor. Tiyatro artı geniş kitlelere seslenen misyonunu yitİJ miş bulunuyor. Küreselleşen bir dünyad göz boyayıcı Holywood filmleri, TV diz lerimilyonlarcainsanaulaşırken.tiyatr duyarlığını yitirmemiş çok küçük bir azır hğa sesleniyor. Kısaca popüler değil. B da tiyatro ölüyor mu tartışmalarını sık sı gündemegetirdiği gibi, tiyatroyu destek leyen kuruluşların ilgilerinin giderek aza masına yol açiyor. Kültüryaşamımızda b derecede önemli bir yeri olan Tiyatro Fes tivali'nin zorunlu olarak iki yılda bire ir dirilmesi, bu gelişmenin doğal bir uzant sı olarak değerlendirilebilir. Yine de b sürecin de gelip geçici olduğunu düşünü yorum. Bu yıl festivale Türkiye'nin döı bir yanından kırkın üstünde yer yer ço pırıltılı yerli projelerin sunulması, tiyatrc ya olan ilginin sürüp gittiğini gösteriyo Önemli olan bu pırıltıların yoğunlaşması nı ve çevreyi aydınlatmasını sağlayabil mek. Bu noktada tiyatroya yapılacak he yatırımın, geleceğe yapılan çok önemli bi i S on 1015 yıl içinde sağlam bir düşünsel temelden yoksun olan tiyatrolar sabun köpüğü gibi sönerken, Stüdyo Oyuncuları, Bilsak, Kumpanya, Tiyatro Oyunevi gibi gruplar başta olmak üzere, geniş bir çevreye seslerini duyurabildiler, zamanla tiyatromuzdaki son gelişmelerin öncüsü konumuna geldiler. Artık tiyatromuzda yeni bir arayışı dile getiren yeni bir kuşaktan rahathkla sözedilebilir...' Kuşkusuz doksanlı yılların başlannda başlayan bu gelişmenin doğma, emekleme ve yeşerme sürecinde Uluslararası istanbul Tiyatro Festivali'nin rolü yadsınamaz.Festival, DikmenGürün'ünyönetmenliğinde giderek yeşererek tüm güçlüklere, engellere ve olanaksızlıklara karşın dış dünyaya kapılarını, pencerelerini açtı. Bu açıdan, medya kirlenmesiyle tiyatroların güçlerini giderek yitirdikleri durağan ve kısır bir ortamın yarattığı boğucu havanın tiyatromuzda oluşturduğu krizi aşma çabalarının kök salabilmesi, dahası yeşererek filizlenebilmesi festival olmadan düşünülemez. şullanmış olan izleyicimiz için bu büyük biryenilikti. Izlediğioyunlarda kendini kaptırabileceği bir yanılsama dünyasının yerine, görsel sanatlar, mimari, müzik, dansın iç içe girdiği büyüleyici bir imge dünyasıyla karşılaşıyordu. Böylece, yıllar yılı aynı klişelerin içinde dolanan kimi tutucu tiyatro çevrelerinin söylemlerine karşın, oyun metnini kimi kez tersyüz eden serbest sahne yorumlamalarının, uyarlamaların dahası göndermelerin en çarpıcı örneklerini tanımaya başlamıştı. Bu da yerleşik görme ve algılama biçimlerini kıran yeni bir alımlama boyutunun yavaş yavaş yerleşmesine yol açıyordu. Tiyatro artık yalnızca estetik birhaz, birbüyü, biryaşantı olarak alımlanmıyor, aynı zamanda üzerinde düşünülüp tartışılıyordu. Böylece sahne yorumu, dramaturgi.klasikoyunlann yeniden okunması, alımlama, performans, doğaçlama, sınırlaraşırılık, disiplinlerarası ve kültürlerarası etkileşim gibi kavramlar da önem kazanarak tiyatro yaşamımıza girmişti Örneğin izleyicimiz ilk kez klasik bir oyunun sözgelimi Shakespeare'in 'Machbeth'inin ya da Goethe'nin 'Faust'unun farklı sahne yorumlarını izleme, böylece çeşitli yorumları birbirleriyle karşılaştırma olanağını buluyordu. Münih Özgür Tiyatrosu'nun 1992festivalinde sunduğu 'Machbeth'de şiddetizleği tekerlekli demir bir konstrüksiyon çerçevesinde ses, dans ve müziğin iç içe girdiği bir gösteri olarak sunulmuştu, bir yıl sonraki festivalde bu kez aynı oyun Theater an der Ruhr'un yorumuylametnin müzikalitesini çıkaran bir kurguyla çok daha farklı bir biçimde sunulmuştu. Ya da izleyen yıllarda farklı Faust yorumları ya da uyarlamaları gene ilginç bir tartışma ortamına yol açmıştı. 2000 yılında Festival'in konuğu olan Polonyalı yönetmen Janus Wisni Metapolis (üstte) ve Othello'dan birer sahne... YENtGELİŞMELER Festivalin tiyatromuzun gelişmesine katkısının bir kaç yöndegeliştiğini söyleyebiliriz. En önemlisi; gücünü görsel sanatlardan da alan ve tiyatronun oyunculuk t an ışığa, sahne tasarımından müziğe değin tüm öğelerine ağırlık veren bütüncül bir tiyatro anlayışmın yerleşmesine yol La Fura dels Baus grubunun 'F@ust Sürüm3.0'yorumlannınortakyanı yapısöküm ve yeniden kurgulamayla müzik, dans, hareket, ışık kısaca tiyatroya özgü olan tüm görsel ve ışitsel öğelerin kaynaştığı bütüncül bir tiyatro anlayışından hareket etmeleriydi. Bu yazının dar çerçevesi içinde yalnızca anımsatmakla yetindiğim bu örneklere sayısız başka örnekler de ekleyebiliriz. Şu bir gerçek ki son yıllarda festival de izlediğimiznice oyun yalnız belleğimizdeunıı