Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 YAŞAM PAZARIN PENCERESİNDEN Depresyon ve tersi "' Selçuk Erez epresyon nedir? Insanda gelişen bir rııhsal çökkünlük halidir. Depresyonda olanlarda mııtsuzluk, yaşamdan zevk almama, ' kendini zayıf ve yetersiz hissetme ve karamsarlıklar gözlenmektedir. ı Depresyonun az görülen bir hal olmadığını, birçok tanınmış kimse de ı dahil olmak üzere yakınlanmızda » bulunduğunu biliyoruz. Britanya başbakanlarından Winston Churchill'de zaınan zaman ciddi " çökkünlük belırirdi: Churchill'in, çökkünlüğünü, "Kara köpek" olarak adlandırdığı söylenir. Churchill, bazılarına göre çökkünlük belirdiğinde • kendisine kötü şeyler düşünecek boş r zaman bırakmayıp, bunun yerine resim * yaparak da düze çıkarmış. Zaman zaman ciddi depresyon geçirdiği iyi bilinen politik liderlerden biri de Boris Yeltsin: Konuştuğunda dili sürçen, kekeleyen bu liderin Rusya'da cumhurbaşkanı seçildiğinde mecliste • herhangi bir soylev vermemesi, arada kaybolması, ciddi depresyon evreleri geçirmesiyle açıklanmaktadır. Peki depresyonun tersi de var mıdır? Kuşkusuz vardır ve depresyonun Türkçesi "çökkünlük" olduğuna göre herhalde bunun da dilimizde karşılığı "çıkkınhk" ya da dışbükey kişilik olmalıdır. Seni neden seviyorum... Bir sevgiliniz var... Ama neden o? Araştırmalar gösteriyor ki, kimi seçersek seçelim, onun kişiliğinde bilincimizin arka planı harekete geçiyor, bizi yönlendiriyor. D O Peki bu durumun belirtileri ne olmalıdır? Insanın kendisini olagandışı önemli, herkesten üstün olduğunu düşündüğü hatta bundan emin olduğu bir durum olmalıdır. Dışbükey kişilikliler kendilerinin memleketlerine sonsuz yararlar sağladıklarını düşünürler. Ülkelerini dış tehlıkelerden koruyan onlardır: "Nüfusıımuzu azaltarak bizi tarihten silmek istiyorlar aman çok çocuk yapın, çoğalın!" derler. O ülkenin uzmanları, ulusal gelirin habire çoğalan nüfusa ayak uyduramamasının yol açtığı felaketlerden ne kadar söz açsalar da bunların değil, dışbükey büyüğün dedikleri doğrudur. Karakterı dışbükey bir öndegelen, mesela bir partinin lideriyse seçimlerde .verdiği sözü tutmak zorunda hissetmeyebilır kendini: Once, milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldıracağını açıklayıp sonra bundan yazgeçerek erteletirse hiç kimsenin itiraz etmeye hakkının bulunmadığını düşünebilir. • Dışbükey kimlıkliler, sıradan halkın, onların yaptıklarını kavrayamayacak kadar gerilerde olduğunu düşünebilir ve bir konuda konuştuklarında, memleketi ve insanlığı aydınlattıklarında karşılaştıkları eleştirilere bu nedenle çok sinirlenirler. Örneğin "Memur sendikaları sokağa döküleceklerini söylüyorlar. Nereye dökülürlerse dökülsünler!" diyebilir ya da ülkelerinde hükümeti edebe sığmayacak tarzda eleştiren rektörlerin varlığından söz açabilirler. Çökkünlüğün bazen Beethoven'de, Mozart'ta olduğu gibi yaratıcılıklara yol açmasına karşılık dışbükey karakterin böyle bir sonuca götürdüğü şimdiye dek görülmemıştir. Dışbükeylilik de tıpkı çökkünlük gibi bir ruhsal sorundıır. Çökkünlüğün kişiye zarar vereceği kavrandığından üstünde durulmuş ilaçları araştınlmıştır. Depresyonun ilacı vardır da tersinin henüz ne iğnesi ne de hapı bulunmuştur. Bu durum, beynıne yerleştiği kişiden çok çevresine zarar verir. Öyleyse, ilacı bulununcaya kadar tek çare, topluma, bundan gelebilecek tehlikelere karşı savunmayı öğretmeye çalışmaktan ıbarettır.# ykümüz böyle mi gelişecekti? Ilk karşılaşmada yazılı mıydı her şeyPZaman zaman eşler ya da partnerler olarak bu soruyu sormadan edemeyiz. Çiftlerin alınyazısı vardır kesinlikle, ama burada söz konusu olan dışardan gelen bir yazgı değildir, çift kendi alınyazısını kendi üretir. Evet, psikologlar gönül yaralarına el attıklarından bu yana, aşkın bırbirine benzer ya da birbirini bütünleyici iki nevrozun toplamı olduğunu biliyoruz. "Hangi partneri seçersek seçelim " diyor Psikiy atr ve Çiftler Terapisti Serge Hefez, "Bu partnerin kişiliğine bağlı olarak, bilincimizin arka planında gömülü iyi ya da kötü hiç bilmediğimu yönlerimiz ayaklanır ve harekete geçeı ler. Çoğu kez, çift ta emzirme döneminden gelen takıntılara karşı koymak zorundadır. îlk karşılaşmayı izleyen kaynaşma döneminde, herkes bilinçdışı olarak kendi takıntısına etkı yapan, ötekinin takıntılanna göre ayarlar davranışlarını. Erkek kurtarıcı, kadın kurtarılan olacaktır; kadın, ilgisiz bir annenin verdiği sıkıntıların acısını duyarken, erkek sevgi dolu bir babanın sevecenliğine öykünecektir..."îkibilinçaltınıbırleştiren bu gizil antlaşmada, daha ilk karşılaşmadan başlayarak çiftın ıtıci gücü tasarımlanır: Iki partnerden hangisi uysal olacak, hangisi iktidarı kullanacak, hangisi ötekini eğitecektir? Psikiyatr Edouard Zarifian'a göre üç çeşit karşılaşma olabilir: Büyülenerek (o rüyalarımdaki insan); özdeşleşerek (o benim hep olmak istediğim insan); tamamlanarak (bende eksik olan her şey o)..." Hangi bileşim olursa olsun " diyor Zarifian "Arzu.özseverlikveözdeşleşme içindeyizdir. Girdaplar yaratmadan ilerlemeyecek psikolojik hareketlerdir bunlar. Bir tanışma her zaman sorgulama ve bir oturmuş düzenden, yeni bir düzenin öncüsü olacak düzensizlik dönemine girişir. Bu ölüme karşı yaşam dır. 'Öncesi' ve 'sonrası' olacaktır. Yeni düzen bir düzensizlik mıdirr1 Daha önceki durağanlığa bakarak düşünürseniz, öyledir. Gerçekte bir değişiklik, dolayısıyla, bir evrimdir. Değişmeye karşı arzu ya da korku duymak bu tanışmayı hoşa gider ya da çekilmez kılan şeydir." TUTKUNUNGÖZÜ KÖR... Ender olarak, gırilecek yolun hangi sözlü ya da sözsüz iletışimde gızli olduğunu fark eder çiftler. Çoğunluk aşk coşkusu altında ilk uyarı işaretlerini görmemek, yorumlamamakeğilimindedir. îlk zamanlar, bir bakış, bir hareket, bir sözle yaralanmış hissedebilir çiftlerden biri kendini. Eski bir yaranın yansıması mıdır bu yoksa sinirlendirici bir şeyle mi karşılaşılmıştır, bunu ayırt etmek gerekir. Ilk tanışmada ötekinde bulduğumuz bize itici gelen şeyleri değiştirebileceğimizi düşünürüz. Psikoterapist Monique de Verdilhac bunun olanaksız olduğunu söylüyor. " îlk karşılaşma tutku doğurur, tutkunun isegözü kördür. îlişkiyi kurabilmelç için başlangıçta saygılı ve pozitif Kim uysal, kiıtı iktidarı kullanacak? * bakılır her şeye. Ayrılık noktalarını görmeyi yadsırız ve bunlar kaçınılmaz olarak ilerde karşımıza gelir. Kimse asla ötekini değiştiremez. Onun üzerınde hiçbir yatırım gücumüz yoktur ya da sağlıksız bir manipülasyon gücumüz vardır. Bize acı çektirecek davranışlanndan kendimizi kurtarmak için gerekeni yapmak bize kalmıştır. Çözümleri bulmak ve kendimizi sıkıntıdan sıyırmak için gereken kaynakları kendimizde aramalıyız..." Psikiyatrın divanında olduğu gibi her şeybiraktarımsorunudur. Eğerkarşımdakini beni sağaltmasını ummadan, özgeçmişimden gelen bir boşluğu doldurmasını bekleyerek seversem, benim eksiklerimi tamamlayan birisi haline getirebilirim. Partnerler buölümiçgüdüsü üstüne kurulu aksak dengeden memnun kaldıkça iş yürür: Hiçbir şeyi kırıp dökmemek için kıpırdamadan dururlar Ote yandan oteki kendisi için var oluyor ben de kendim için var oluyorsam, çifl yaşam içgüdüsüne bağlı demektir. Ve kuşkusuz bu uzun soluklu bir üişkidir. Tanışma ile bir çift oluşturma arasındaki yolda ilk adımlar fazladır: îlk gece dostlarla, aile ile tanışma, aynıevetaşınma... "îlk çatışmaları yaşamak zordur eski değerleri gömmek, yenilerini bulmak gerekir. Çiftlerden her birinin eskisi gibi olamayacağını bilerek yeni bir çift oluşturmak gerekir" diyor psikiyatr Robert Neuburger. îlk bunalım bir mitin yıkılması olduğu gibi çiftin yaratıcılığını sınamak olanağı da verir; yarfi bıkıp usanmadan yeni bir şeyler bulgulamak yetisini... îkilinin yararına, elbette!. . • Psychologies'den çeviren: EMREÇAĞATAY Eşcinsellere ayrımcılık süçtur... Tam 20 yıldır eşcinseller Türkiye'de de ayrımcılığa karşı mücadele ediyor. Bu yılın başında yasalarda eşitlik sağlandı, ancak toplumsal önyargılar hâlâ bir sorun. Yunanistan'da ise eşcinsellerin kan vermesi yasak... İpek Özbey belirtilirken," Nasıl bir hetoroseksüele kimi seveceği söylenemezse, bir eşcinseledesöylenmemeli"denildi.Eşcinselliğin kabulünün ötekine saygı duymaktan geçtiği, önemli olan sadece bedene değil, kendini ortaya koymuş olana saygı duymak olduğu ifade edilen sempozyumda konunun hukuki boyutu da tartışmaya açıldı. Ve görüldü ki, sorun aslında sadece Türkiye'de yaşanmıyor. Mesela Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'da da bir eşcınsel kan veremiyor, çünkü potansiyel HIV taşıyıcısı olarak görülüyor. Avrupa însan Hakları Mahkemesi'nde görev yapan Mehveş Bingöllü'nün verdiği örneklerden biri, bir eşcinselin çocuğunun velayetini almak istemesiyleilgili. Dava Portekiz'de görülüyor. Salvia Mouta birkaç yıl evli kalıyor ve bir çocuk sahibi olduktan sonra eşinden boşanıp bir erkekle yaşamaya başlıyor. Çocuğun velayeti anneye veriliyor ve babanın çocuğu görmesi yasaklanıyor. Mouta mahkemeyebaşvuruyor, mahkemereddediyor. Reddetmenedenı çocukların geleneksel Portekiz aile ortamında büyümeleri gerektiğine olan inanç. Mouta bu karardan sonra AÎHM'ye başvuruyor. Mahkeme alınan kararı etkileyen en önemli faktörün Mouta'nın eşcinselliği olduğunu, dolayısıyla cinsel yönelim üzerinden yapılan bu ayrımın sözleşme tarafından kabul edilemez olduğunu ifade ediyor. Çeşitli başlıklar altında pek çok dava mevcut, ancakTürkiye'den Avrupa İnsan I laklan Mahkemesi'neeşcinsellerle ilgılı bir dava henüzgıtmemış. Sempozyuma katılan hukukçular, AB'ye uyum çerçevesinde Amsterdam sozleşmesinin benimsenmesi gerektiğinı, ama attlması gereken en önemli adımın manevı önyargılardan kurtulmak olduğunu belirtiyorlar. Çünkü "eşcinsellerin hakları insan haklarıdır"...# T ürkiye toplumunda eşcinsellik seksenlerin ikinci yansından itibaren görünür oldu. 90'ların ilk yarısında ise Eşcinsel Kurtuluş Hareketi'nin Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'da ortaya çıkışını hatırlatan bir dönem yaşandı ve Türkiye'de eşcinseller, kendi sorunlarını dile getirmeye, lezbiyen ve gay gruplan oluşturmaya başladılar. Ve ocak ayının son günlerine doğru, yeni Türk Ceza Kanunu tasarısını hazırlayan Meclis Adalet Alt Komisyonu'nda eşcinsellere uygulanan ayrımcılık, suç olarak tanımlandı... Ancak yetmiyor, toplum önyargılanndan kurtulamıyor ve bunu çeşitli şekillerde ortaya koyuyor.gazetelerin üçüncü sayfaları sık sık öldürülen, tecavüze uğrayan eşcinselleri haber veriyor. Bugün de eşcinseller, travestiler, transsek süeller kendilerini ortaya koyduklarında pek çok sorunla karşılaşıyorlar. AYRIMCILIĞIN SINIRIYOK... Maruz kaldıkları fiziksel şiddetin dışında sözlü tacizden, şantajdan, kendilerine hasta muamelesi yapılmasından, zorlaevlendirilme.evlatlıkedinmelerinin önündeki yasal engeller gibi pek çok sorunla mücadele etmek zorundalar. Sadece eşcınsel oldukları ıçın işten çıkarılanlar, istediği halde askere alınmayanların sayısı hiç de az değil. îstanbul Bilgi Üniversıtesi ve Lambdaîstanbul işbirliği ile.Türkiye'de toplumsal tarih içinde cinsel kimlik ve yönelimin kültürel uzantılan edebiyat, tarih, sosyoloji, psikoloji gibi pek çok sosyal bilim tarafından sorgulamaya açıldı. Düzenlenen sempozyuma bilim adamları, eşcinsel hareketin temsilcileri ve aktivistler katıldı. Sempozyumda eşcinselliğin seks işçiliği olmadığı, bir sevgi meselesi olduğu