Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 TİYATRO 16 MAYIS 2004 / SAYI 947 HÜMEYRA Tekkişilikoyunda korkuyorum... îpek Özbey S essiz Gemi'nin buğulu sesi Hümeyra. Pek çok tiyatro oyunu,sinema filmi ve televizyon dizisiyle 30 yılı aşkın bir süredir karşımızda.ŞimdilerdeŞehirTiyatroları'ndasahnelenen " Ben Anadolu " adlı oyunda pek çok karakteri canlandırıyor. Müsliiman kadınlann sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde geçiyor hikâye. Gerçek adı Seniye ama adını Amelia yapıp sahneye çıkmayıbaşarıyor... Bir türmeddahlık olarak tanımladığı bu rolü Hümeyra'yı îsmail Dümbüllü Ödülü'nün bu yılkisahibiyapıyor... Ben Anadolu oyunuyla başlamak istiyorum. Güngör Dilmen'in yazdığı oyun Bereket Tanrıçası Kibele ile başlıyor ve bu tanrıçanın çeşitli kadınlarla cisimleşmesiyle sürüyor. Siz bu oyunda pek çok kişiyi canlandırıyorsunuz, nasıl bir deneyimbu? Benim için diğer oyunlanmdan farklı bir deneyim. Açıkçası ben tek kişilik oyunları hiç sevmem. Uzun yıllardır bu tür teklifler gelir ama kabul etmem, kendimi sahnedeyalnızhissederim, son derece korkutucu gelir. Ben Anadolu da tek kişilik bir oyun olarak yazılmış, yönetmen beş kişi kullanmasına rağmen hepimizi tekbıraktı.kimsebirbiriylegözgözedahi gelmiyor. 60 oyun devi rdik ama her sah neye çıkışımda hâlâ dizlerim titriyor. Hem kulisi hem sahnesi yalnızdır bu tür oyunların, bu bakımdan son derecemutsuzumaslında. Ama size çocukluğunuzdan beri hayranı olduğunuz Îsmail Dümbüllü Odülü'nii getirdi değil mi ? Gerçekten çok istediğim bir ödüldii. Çocukluğumdan beri bende Îsmail Dümbüllü'nün yeri çok başka. O zamanlar Istanbul'da pek tiyatro yoktıı. Radyo skeçleri vardı, ramazanda Dümbüllü eğlenceleri olurdu. Kendisini izleyemedim ama sesini çok duydum radyo skeçlerinde. O dönemde odamın ışığını söndürür, kendi mi o skeçin içinde hissederdim. Sonraki yıllarda annem bana Dümbüllü'nün bir resmini hediyeetmişti, hâlâ evimde asılıdır, Sonraları meddahlıkla çok ilgilenmeyebaşladım, bir insan aynı anda nasıl hem adam hem kadın olur, nasıl bir duygudur oiçdeğişim,diye... Dümbüllü Ödülü'ne Müjdat Gezen Sanat Merkezi öğrencileri tarafından layık görüldünüz, siz alaylısınız ve pek çok öğrenciyle de aynı sahneyi pay laştınız. Okullulardan bu ödülü almanın sizdekiyerine? Çok önemli, çünkü okulluların ne kadar zor beğendiklerini, ne kadar acımasız eleştirdiklerini çok iyi bilirim ben, pek iyi niyetli de değillerdir. O yüzden benim için çok daha değerli bu ödül... Çocukken Dümbüllü'nün piyeslerini dinler, kendimi içinde hayal ederdim diyorsunuz, ama işe tiyatroyla değil müzikle başlamışsınız, bu nasıl oldu ? Aslında planlanmış bir şey değildi bu. Birmüzikfirmasındakapakçiziyordum. Dansa meraklıydım, balerin olmak istiyordum ama kötü bir grafikçi oldum. O yıllarda herkesin elinde bir gitar görmek mümkündü, benim de vardı. Bir gün bir plakkapağıçizdim.kurumasınıbekliyordum, beklerken de gitar çalıp şarkı söylüyordum. Şirket sahibi "Git plak yap o zaman " dedi, yaptık. Çok da ciddiye almıyordum aslında. Ne zaman iş tuttu, o zaman sorumluluk almak zorunda kaldım. Sessiz Gemi uzun yıllardan sonra pek çok sanatçının katılımıyla hazırlanan Bak Bir Varmış Bir Yokmuş'Ia tekrar din O artık "kavuklu" bir tiyatrocu. "Ben Anadolu" oyunuyla İsmail Dümbüllü Ödülü'nü alan Hümeyra, çocukluk / düşünün gerçekleştiğini söylüyor... •} leyiciyle buluştu. Sessiz Gemi size ne yaşatıyor? Annem geliyor aklıma, her seferinde. Şarkı bana ilk geldiğinde annemi çağırdım stüdyoya. Hiç âdetim değildir aslında. Çok zor beğenen biridir. Şarkıyı dinlediğindeannenıinağladığınıgördüm.pek rastlanır bir şey değildi bu. Bana bu senin hayatının şarkısı olacak demişti, hakikaten öyle oldu. Sinema, tiyatro, müzik, televizyon dizileri. Böyle mi besleniyorsunuz ? îki tür sanatçı var bence. Biri bir işteısrar ediyor ve ustalaşıyor, bir de benim gibi gönlü avare olanlar var. Birçok iş yapar ama hiçbirinde ustalaşamaz. Hep dünyaya söyleyecek bir lafım var ama bun u tek bir yoldan yapmak bana yetmiyor. Kendinizi çok eleştirir misiniz ? Beğenmem kendimi, hep bir kusur bulurum, çok da acımasızımdır ama bu bizim için iyi bir şey, bunu biliyorum. Kendimi beğenmem diyorsunuz ama, kendinizden çok emin bir duruşunuz var. Yıllardır bunca işle karşımızdasınız fakat uzaktasınız gibi de aynı zaman da? Ben böyle durayım diye bir tavır takınmıyorum aslında. Bukendindeneminlik biraz da yalnızlık belki de. Tek çocuk büyüdüm ben, her şeyi kendi başıma yapmayı öğrendim, onun verdiği bir duruş olabilir. Şunu da biliyorum, uzun sürekalabalıkta kalamam, kabuğuma çekilmek isterim, kendime de uzaktan bakmayı severim. Bu sezon Estağfurullah Yokuşu ve Avrupa Yakası adlı iki farklı televizyon projesiyle beyazcamdaydınız. Siz farklı rollcr giyme fırsatı yakalayan şanslı bir oyuncusunuz değil mi ? Evet, gerek sinemada, gerek tiyatroda, gerekse dizilerde böyle bir zenginlik yaşadım. Estağfurullah Yokuşu'nu gerçekten çok seviyordum. Rol kişim Fazilet sanki tanıdığını, içimde beslediğim biriydi. Ama yapımcı ve kanal arasındaki bir nedenle bitti, çok sevmiştim gerçekten. Şimdi de Avrupa Yakası'nı çekiyoruz, çok keyifli gidiyor. Avrupa Yakası, türkücü, mafya dizilerinden sonra kentli yaşamı anlatması açısındanekrana bir farklılık getirdi gibi... Hangi kanalı açsanız birileri ağlıyor, Avrupa Yakası'nı uçaasagülüyor. Gülse» Birsel iyi bir gözlemci. Setten çıkıyorum, az önce oynadığım şey başıma geliyor. Çok birebir günlük hayatımız gibi. Gazanfer Özcan'ın eşi rolünde alışkanlığımızı bozdunuz, Gönül Ülkü'nün yerini aldınız. Buprojeyi kabul etmemde Gazanfer Özcan'ın oynaması etkili oldu. Gazanfer Bey, oynadığı kişiyi kendi oyununa ortak eden bir profesyonel. Yeni projeler var mı ? Müzik anlamında yok. bilmivorurn neden içimdeki ses sustu. Bir şeyler üretebilmek için mola vermem gerek, buna ihtiyacım var.# Aynı senaryodan onlarca film çıkaran Türk sineması artık yazarını yaratıyor Bir senaryo yazmak... Gülbin Yegen • icelChion bir senaryo yazmak adlı kitabında "iyi senaryolar kendiliğinden yazılmaz. İyi . senaryo kaleme almak,özenli çalışmaların, deneyim ve eğitimle kazanılacak sezgilerin ve öyküleme sanatını beyazperdeyeuygulamayıiyibilmeninürünüdür" diyor. Kuşkusuz senaryo bir filmin en önemli unsurlarından biri, bir bakıma yola çıkmanın önkoşulu. Kötü senaryodan iyi film çıkamayacağı ama iyi senaryodan kötü film çıkabileceği genel bir kural. Senaryo Türk sinemasında ancak 9O'lı yıllarda önem kazandı. Yeşilçam'ın yerini alan genç yönetmenlere dayalı, yeni bir dil kurmaya çabalayan sinema senaryoyuilksırayayerleştirdi.Bizde,14yıldır Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde senaryo yazarlığı dersleri veren Film Yönetmenleri Derneği Başkanı Muzaffer Hiçdurmaz'la senaryoyu konuştuk. "İyi bir senaryo yazarı aynı zamanda iyi bir edebiyatçı olmalı". Hiçdurmaz'ın senaryoyadairkurduğuilkcümlebu. Ona göre derinliği olan filmlere baktığımızda edebiyattan yararlanıldığını görürüz. Kendilerini yeniden keşfedercesine bireysel filnıler yapmaya başlayan yönetmen lerden söz ederken eleştirilerini sıralıyor: "îstisnalansaymazsak.bazıyönetmenler senaryolarını da kendileri yazdıkları için ortaya yarım Hlmler diyebileceğimiz " Öğrenciler artık bir bütün olarak sinemayı öğreniyorlar. Türkiye genelinde 20'ye yakın iletişim fakültesi ve sinema okulu var. Ancak gençler sektörle kolay kolay tanışamıyorlar. Az film yapılıyor ve kalıplaşmış yapıyı yıkmak ne yazık ki kolay değil." SENARYO STÜDYOSU Tam da Hiçdurmaz'ın anlattıklarından hareketle bir ilk denemeden söz etmeliyiz. " iyi proje gelmedi, ben de kendi filmimi yapmaya karar verdim ve senaryo yazmaya soyundum " diyen Levent Kazak ve Barış Pirhasan Senaryo Stüdyosu'nu kurdular. Kazak, yapmak istediklerinişöyleanlatıyor: "Senaryo Stüdyosu'nun iki ayağı var. Birincisi çalışma atölyesi. Burada katılım cıların projelerini geliştiriyor ve danışmanlık yapıyoruz. tkinci ayak, senaryo ajansı. Burada da senaryonun pazarlanmasına yapımcılarla köprü oluşturulmasına yardımcı oluyoruz. Barış Pirhasan da senaryo tekniklerini öğretiyor. Amatör senaryo yazarlarıyla yapımcılan bir araya getirmek istiyoruz, çünkü ismi bilinmeyen bir senaryo yazarı projesini sunduğunda yapımcı, devamınıgetiremeyeceği kuşkusu yaşıyor. Senaryo Stüdyosu, burada garantörlükgörevini de üstleniyor." Levent Kazak, yeni senaryo yazarlarının Türk sinemasına yeni bir soluk getireceğini düşünüyor. Bu aslında bir zorunluluk, çünkü sektör yeni bir dil bekleyen Mi Zengin oğlanfakir kız kahramanlı film ler, seks furyası ve siyasi konular... Hiçdurmaz'a göre bütün bu filmlerin döneminde sinemada tek bir pazardan söz ediliyordu, seyirci de ne çekilirse onu seyrediyordu. "Yani bir seçki yoktu" diyor Hiçdurmaz, "Seçkiolmayınca senaryo da önem kazanmıyordu. Şarkıcıfilmleriyaptığımız dönemde hepsinin kopya olduğunu söyleyebilirim. Şimdi ise Türk seyircisinin seçici davranabileceği ortamı var." Peki ya senaryo? Hiçdurmaz'a göreso run devam ediyor. "Heryönetmenin kendi filminin senaryosunu yazma tutkusu var. Mesela Karşılaşma ve Melekler Evi, Ömer Kavur'un senaryosunu kendi yazdığı son iki filmi. Bu iki film de Ömer Kavurbaşarısının altında kalmış filmler. Oysa yine Ömer Kavur'un çektiği bir edebiyat uyarlaması olan Anayurt Oteli'ne baktığımızda bütün taşların yerine oturduğunu söyleyebiliriz." diyor. Ona göre Abuzer Kadayıf bir senaryo ucubesi. Bunu da senaryonun edebiyatla olan bağını koparmasına bağlıyor. Hiçdurmaz'ın beğendiği senaryo yok mu ? Elbette var. Şerif Gören'in Yol filminin senaryosunu beğeniyor ama" Amerikalı için aynı şeyi söyleyemem" diyor. Hiçdurmaz, Türk sinemasmdaki yönetmenlerin yüzde 80'inin aynı zamanda da yapımcı da olduğunun altını çiziyor. Pekiburadakisorunne?"Mecburiyetten yapımcılıkyapıyorlarbirbakıma"diyeyanıtlıyor bu soruyu "Ancak sanat ekonomiyle çelişir. Bir insan hem yaratıcı hem de ekonomist olamaz." KALIPLARIYIKMAK... Hiçdurmaz iyi senaryonun kıstaslarınıanlatım özelliklerinde arıyor. Ona göre sinema tekniğini bilmeden yazılan bir senaryo ham bir senaryo. lyimserliğini koruyor, gelecekte daha iyi filmler çekilece FilmYönDer Başkanı Muzaffer Hiçdurmaz Fotoğraflar: Serkan Yıldız kendi seyircisini de yaratmaya başladı. Türk sinemasının kısa bir süre sonra evrensel bir dil yaratacağına inanan Kazak "Türkiye'de hiç kar yağarken film çekildiğinigördünüzmü" diyesorup, yanıtını da kendi veriyor: "Hayır. Bütün çekimler Ağustos'ta yapılıyor. Hemen montaja giriliyor ve gişeye yetiştiriliyor. Çünkü, yapımcının parayı döndürmesi gerekiyor." Belki de her gün aralarına bir yenisi eklenen senaryo kurslarıyla Türkiye' de sinema sektör olma yolunda bir adım daha atabilecek ve yönetmenler kar yağarken de "motor" divebilecekler...# MSM www. m ujdatgezensanatmerkezi. com FilYönDer www.filmyon.com0212 293 90 01 Senaryo Stüdyosu www. sen aryostudyosu. com 0 212.244 40 83 Nâzım hikmet Vakfı 0 212 252 63 14 Bilgi Üniversitesi Bilgi Eğitim Vakfı www.bilgiegitim.com0212 253 47 00