17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 GÜNCEL 1 ŞUBAT 2004 / SAYI932 BAŞKENT GÜNLERİ bır goç oykusu Müşerref Hekimoğlu • eteoroloji raporları başka gerçelderi de aydınlattı. Kara . boyun büken kentler gündeme geldi. Kimi zaman emailler yazıişlerini çileden çıkardı. Benim yazılarımda da satır atlamalar, söz atlamalar var. llginç değişimler oldu. Okurlarım bu konuda titizliğimi biliyor ama kimi zaman yapacak bir şey yok. Teknolojiye karşın aksamalar kaçınılmaz oluyor. Düzeltmek olanağı yok. Yeni atlamalar oluyor, işler büsbütün kanşabiliyor. Bu nedenle özür dilemekten de gerı kahyoruz kimi zaman. •kkk TH\ • •• •• 1 •• •• Mi Bugün gündemde Doçent Doktor Müzeyyen Güler var. Istanbul Akrabalarını araştınrken Türkiye'ye geliyor, Yağlıdere kazasına gidiyor. Orada kalan Türklerle dost oluyor. Bu dostlardan birikisini de Amerika'ya çağırıyor. Bir göç zinciri böyle oluşuyor. Önce küçük bir topluluk, sonra yeni halkalarla gelişiyor. Doçent Doktor Müzeyyen Güler bu göçiin hikâyesini, Amerika'da neden olduğu oluşumları inceliyor. Göç öyküsünde emeği geçenlerden bir başkası Seniha Halman, Talat Halman'ın eşi. Amerika'ya göç edenlerle ilgili yazıları, yorumlan geniş bir çevreye ulaşıyor. Sağlık nedeniyle Türkiye'ye gelmiyor ama kalbi Anadolu'da çarpıyor. Seniha Mutluluğ a, b, c'si utluluk şışelenip herkese dağıtılabilir mi? Britanya'nın en saygın bilim kurumlarından biri olan Royal Society . dünyanın enöndegelen ruhbilim cilerini bir araya getirdi. Iki gün süren ve "esenliğin bilimsel boyutunun " tartışıldığı toplantının hedefi kımilerinin yaşamlarının neden " tıkırında gittiğinin " kavranmasıydı. Kimilerini yaşamdan olabildiğincekeyif alırken, kimileri neden acı vesefalet içinde yaşamaya mahkumdu? Toplantıya katılanlar, görevleri gereği aşka gelseler de, halkın yanlış bir kanıya kapılabileceğini • itiraf ediyor ve "esenlik" deyiminin elde olmaksızın bir Yeni Çağ safsatası olarak yorumlanabileceğine dikkat çekiyorlar. Cambridge Üniversitesi ruhbilimcilerinden Nick Baylis şöyle dedi. "Biz yalnızca ciddi bilimle ilgileniyoruz. Konunun bilimsel bir boyutuolmasaydı, kendibaşına yeterli olmayla ilgili ahkam kesen televizyon programla rından pek bir farkımız kalmazdı." Baylis'e göre, esenlik bireyi başarıya götüren ve gelişmesine olanak tanıyan bir durum." Işlerin yolunda gitmesinin doğurduğu bir sonuç, aynı zamanda da işlerin yolunda gitmesine olanak tanıyan nedendir. Durumum iyiye gidiyor, yaşamm tadına daha çok varıyorum diye düşünmektir. Bireyin aşk, iş ya da arkadaşlık üişkilerinde daha başarılı olması ve yaşamın keyfini çıkartmasıdır..." Pozitif ruhbilim kavramı ilk kez 1998'de, Amerikan Ruhbilim Derneği başkanhğına seçilen Pennsylvania Üniversitesi ruhbilimcilerinden Martin Seligman tarafından ortaya atılmıştı. 30 yı hnı depresyon araştırmalarına adayan Seligman ruhbilimcilerin yaşamları altüst olan kişilere odaklanmalarının büyük bir gaf olduğunu, bunun yerine taktik değiştirerek işleri yolunda giden kişilerin yaşamlarına eğilmeleri gerektiğini düşünüyordu. Depresyonun tüm inceliklerine vakıf olan ruhbilimcilerin mutlu yaşamın gizlerinden hemen hemen hıç haberdar olmadıklarmı söylüyordu Seligman. Bugizlerin aydınlığa kavuşturulması suretiyle insanların yaşamdan çok daha büyük zevk alabila^ekleri bir mutluluk reçetesi M! Üniversitesi Mimarlık Fakültesi doçentlerinden, Sosyoloji Bölümü'nde ders veriyor. Göç sorunlarıyla yakın ilgisi var. Yıllardan beri Karadeniz'den Amerika'ya giden Türkler üzerinde çalışıyor. Özellikle Giresun'un Yağlıdere kazasından gidenlerin yasamını izliyor. Sevgili Nermin Abadan Unat'ı kutluyorum. Gazeteciliğimize yeni bir pencere açtı. Yağlıdere kazasından Amerika'ya göç edenler küçük bir topluluk oluşturuyor. Eskiden orada oturan, daha sonra değişim yoluyla Yunanistan'a giden bir Rum'un öyküsü de Profesör Unat'ın uyarısıyla bu köşeye geldi. Halman New York'ta çalışıyor, Birleşmiş Milletler'deki stüdyoda radyo röportajlarını sürdürüyor. Bu radyo konuşmaları en çok Avustralya'da dinleniyor. Haber dalında teknolojik olanaklar gelişiyor, dünyamız küçülüyor. Dünyanın her yerinde yaşanan olayları zaman yitirmeden izliyor insanlar. Göçle genişleyen sınırlara karşın yanbş çizilen tablolar da var. Her gün görüyor, çileden çıkıyoruz ama böyle gelmiş böyle gidiyor, değiştirmesi gerekenler de yeterli olmuyor. Başka etkenler, siyasal olaylar, seçenekler ağır basıyor. Orneğini her gün, her saat yaşıyoruz değil mi?# bileoluşturulabileceğineparmakbasıyordu. Büyük bir yankı uyandıran bu konuşması üzerinden çok geçmeden kendisini 30 nıilyon dolarlık bir araştırmanın başında buldu. Araştırma sonuçları şöyle... Yaşamdan hoşnut olan insanlar herkes tarafından çok daha sevilip beğeniliyor. insanlar mutlu kişilerle birlikte olmaktan hoşlanıyor. Mutlu bireyler çok daha üretken, sağlıklı ve uzun ömürlü oluyorlar. Olumlu her düşünce daha da olumlu sonuçlara yol açıyor. tyimserliğin mutsuzluğa karşı etkili bir savunma yöntemi olduğu ruhbilimciler tarafından bir süredir biliniyor. Baylis iyimser olmanın ve yaşamın her geçen gün daha iyiye gideceğıni düşünmenin insanı daha girişken kıldığına, böylesi bir tutum sergileyen kişinin kendisine de daha özen gösterdiğine inanıyor. Doğuştan karamsarlar ne yapacak? Po/itif ruhbilimciler iyimserliğin öğrenilebileccğine, kişinin yarısı boş bardağı yarısı dolu olarak görebilecek biçimde kendisini eğitebileceğine inanıyorlar. Bunun için yapılmasıgereken tek şey yaşamımızda ters giden şeylere kafa yormaktansa, yolunda giden şeyler üzerinde durup düşünmek. Depresyonla ilgili araştırmalar geçmişte yaşanan olumsuzluklara takılıp kalmanın insanı bunalıma iten nedenlerin en başında geldiğini gösteriyor. Baylis böylesi bir tavrın kişinin içini yiyip kemiren duyguları daha da körükleyeceğine T v " Neden kimileri yaşamın tadını çıkartırken klmllerl yaşamı kendllerlne zehir ederler? Ruhbilimcller yıllardır bu sorunun yamtını mutsuz İnsanlar üzerinden araştırdılar. Bu yüzden de mutluluğun sırrına ulasamadılar. Mutlu Insanları esas aian blr araştırma ortaya ilglnç sonuçlar çıkardı... dikkat çekiyor. Ancak, olumsuzluklara takılıp kalmaknasıl ki depresyona neden oluyorsa, yolunda giden şeylere tutunmanın da insanın gelişmesinekatkıda bulunacağına inanıyor. Seligman, mutluluğa giden yolun "keyifli yüşam", "nıtelikli yaşam" ve " anlamlı yaşam " olarak adlandırdığı üç temel boyutu olduğuna inanıyor. Keyifli yaşam mutluluğun kaynağını gözkamaştırıcı, y apnidcık h azl arda arıyor ve bir çok kişi ne ya zık ki bu tur zevklerin peşinde koşuyor. Paranın da mutluluğun anahtarı olmadığı görülüyor. Seligman karnımızı doyurabildiğimiz ve başımızı sokacak bir çatımız olduğu sürece, çok para kazanmanın mutluluğa pek birkatkısı olmadığına inanıyor. Gerçek anlamda mutlu olabilmek içın nitelikli ve anlamlı bir yaşamı hedef almamız gerektiğine, bunun için de bireyin kararlılık, önderlik ve öğrenme aşkı gibı kişisel özelliklerini belirlemesigerektiğıne dikkat çekiyor. Bireyin sahip olduğu özellikleri ön plana çıkartmak suretiyle kendinı yapnğı işe tümden vermesi durunıuna pozitif ruhbilimciler "akış" admı veriyorlar. Pozitif ruhbilim gerek psikoloji, gerek psikiyatri çevrelerinde kabul görmekle birlikte, kım i eleş tırilere de hedef oluyor. Kimileri bu akımın herhangi bir yenilik getirmediğini, yalnızca daha öncekı pozitır akımların savunduğu görüşleri yeniden gündeme getirdiğini öne sürüyor.# The Guardian'dan çeviren: RİTA URGAN VILÖNCE JJJ U Bir muharririmizin hamallar arasındaki müşahedeleri Hamalların hayatlarını tetkike girişmiş olan muharririmizi, bu mert adamlar pek büyük bir dostlukla karşılamışlar ve memleketimizde ilk defa olarak böyle bir hadiseye şahit oldukları için ona pek çok alakadarlık göstermişlerdir. Muharririmiz onlarla beraber bütün iskeleleri dolaşmıştır. Kendisiyle her yerde sohbet ediyorlar, ona dertlerini anlatıyorlar, yukarı sınıftan bir gazetecinin kendi hayatlarına gösterdiği alaka ve muhabbeti gittikçe daha derin hissederek önce biraz müteheyyirken(şaşkmken) sonra onunla samimi dost oluyorlar. îşler kesattır. Yedi ay var ki, her nefer için ayda 1517 lira pay ediyoruz. Dişimizden tırnağımızdan arttırdığımız paraları yedik. Borç içindeyiz. Memlekette tarlası olan satıp yiyor. Olmayan da borç ediyor. Bu sözleri söyleyen Mustafa Efendi bir gazetecinin ilk defa olarak kendi içlerine gelip işlerini yakından görmesine pek müteşekkirdi. Diyorduki; Muhabirler şimdiye kadar bize dair haberleri gazinolardan, PeraPalas'tan.Tokatlıyan'dan, bankerlerden yani bizi ezenlerden alırlar. Allah sizden razı olsun, gelip bizi içimizden görüyorsunuz. Muharririmiz alelade bir hamala soruyor; Işlerinizden memnun musunuz? Şükür olsun efendi, memnun yannamelerini değil, konşımentolan gösterirler ve bunlarda kilo miktarı eksik gösterilmek mutat olduğu için mesela taşıdığımız 1000 kilo yük için 800 kiloluk ücret alırdık. Sonra öğrendik ama ne çare uzun zaman aldatıldık. Neyaparsın efendi, onlar büyük mekteplerden çıkmışlar, bizim mektepler ise ya sırık ya arkalık mektebi! Birdiğeri; JJ İJ U JJ Bize zengin diyorlar; bakın bu iş nereden çıkıyor; kendini bilmezlerimizden biri bir otomobil tutuyor veya bir tatlıcıya girerek nefsini körolan kim var ki? îşler kesat!.. Buraya bir çift öküz letiyor. Bu, zaten bekârdır. îş çok olduğu bir zamanda eline geçen paranın hepsini bir günde ve bir merkep parası yapmak için geldim. Bir türlü yapamıyoruz. Üstelikmemlekettekileri de sarf edivermek gibi bır cehalet yapıyor. Sonra en iyimiz on senedir burada sürünen bizlere de zensatıyoruz.Içimizde yirmi senedir buraya gelip gin diyorlar. Gazeteci efendi, beylerhergün evhâlâ memleketine gidememiş olanlar var. Bu son cümle ağzından büyük bir hüsran ile çıkıyor; , lerinde yağ, bal yerler de, bizim bekâr bir cahilin muharririmiz soruyor; bir günliik israfı göze batar. Niçin memlekette çalışmıyorsunuz? 20Mayısl924 Orada çalışabilsek burada ne işimiz vardır, efendi? MemleketJmizde ancak 1800 Hamallar içinde okuyup yazanın zannedildiküsur doktor vardır ğinden fazla olduğunu gören muharririmizin Sıhhiye vekıli Refik (Saydam) Bey memleketimerakını, kendilerine karşı kilo hesaplarında mizin sıhhi ahvali (durumu) hakkında mühim oyun eden tüccardan şikâyet ederken kâtip Nubeyanatta bulunmuştur. Refik Bey demiştir ki; ri Efendi izah ediyor. Bu sene dolgun bir bütçe ile işe başladık. Tüccar kurnazdır. Bize malların gümrük beMuhaUebict, hamal... 10 Haziran 1854 Mecbııri tıbbi hizmetkdnununu tatbık ederek stajı biten doktorları kura ile, uzun müddet doktorsuz kalmış olan kazalara gönderdik. Nümune hastahaneleri teşkiline debaşladık. Bu hastahaneler mütehassıslarının bir kısmı intihab edilmiştir (seçilmiştir). Ve hastahanelerin inşasma da başlanılmıştır. Diyarbekir hastahanesine bir kat daha, Erzurum hastahanesine de röntgen laboratuarı ilave edilecektir. Ankara'da 50 yataklı bir pavyon inşa edilecektir. Röntgen alet ve edavatı mübayaasıiçin de Avrupa'ya memur gönderiyoruz. Muhtelif yerlerde 150 dispanser tesis edilecek ve bunların hepsi aynı sistemde olacaktır. Dispanserlerin levazımını hazırlıyoruz.' Istanbul'da, Siyas'ta iki küçük sıhhiye mektebi açmak üzereyiz. Ecnebi mütehassısların celbı için de muhaberatta bulunuyoruz. Bu mütehassıslar, ilimlerinden ziyademetotlarından istifade için getirtilecektir. Mücadeleci sıhhiye teşkilatımızı, medeni âlemin teşkilatına uygun bir hale getireceğiz. Vekâleti meşgul eden meselelerden biri de muhacirlerin sıhhi durumlarıdır. Muhacirlerin nakliesnasında şimdiye kadar ehemmiyetlisari (bulaşıcı) hastalıklar zuhur etmemiştir. Mubadele vekâleti ile müşterek bir mücadeleye başladık, bu suretle Samsun'a gelen muhacirler ile oradan dahile giden muhacirler arasındaki lekeli humma hastahğı seyrekleşmiştir. Muhacirlerin sıhhi durumları için lazım gelen bütün tedbirlerittihaz edilmiştir. Önümüz yaz olmasına rağmen müstevli (salgın) hastalıklardan korkmuyoruz. Malaryamücadelesinimuayyenbirsistemdahilinde yapacağız. Bu hususta mütehassıslar celbine teşebbüs ettik. Bir nevi eczacılık eden attarlar bu sanatlarından şiddetle men edilmektedir. Eski karantina idaresinin yerine kaim olan hudut ve sahıller sıhhiye idaresi eskisinden muntazam bir surette çalışmaktadır. Frengi mücadelesi için, hastalığın keşfolduğu mıntıkalarda, köy ve kasabalarda tedavihaneler tesisi lüzumuna kaniyiz. Bu hususta dünyanın kabul ettiği metot dahilinde çalışmak maksadıyla gelecek mütehassısları beklemekte ve ilaç, malzemehazırlamaktayız.Frengimücadelesini mütehassısların nezareti altında yapacağız. GAZETEDEN BAŞLIKLAR 2731 Mavts 1924 Istanbul'da teşkilata tabi 6000 hamai vardır. Gümrük hamallarına tarife yapılıyor. Aşar vergisi kalktı mı? 16 tayyare satın ahyoruz. Beş mühendis getireceğiz. Hicaz Hattınm Akıbeti. Cemiyeti Akvam'a kimler gidecek? Futbol; Uruguay takımı, Yugoslav takımını sıfıra karşı 7 sayı ile mağlup etti. Şehrimizde bir komünist şebekesi var mı? Japonya ile Amerikanın arası fena açılıyor.. Ingiltere kralı bolşevikleri yemeğe çağırdı. Adnan Işık Frengi memleketimizde zannedildiği kadar çok değildir. Memleketimizin nüfusuna nazaran ancak yüzde beş nisbetinde frengi vardır. Bazı yerlerde bu nisbet yüzde yediye çıkabiliyorsa da yüzde bir olduğu yerler de çoktur. Memleketimizde noksan olan sıhhiye teşkilatını yapmak çok güçtiir ve zaman meselesidir. Bu teşkilat ancak ihtisas erbabıyla çalışarak yapılabilir. Halbuki oniki milyon nüfuslu memleketimizin doktoru, askeri, mütekaid (emekli), vazifedar ve serbest olmak iizere 1800 küsur zattan ibarettir. Sıhhiye işleri bugün bu adedle sınırlı sınıfın mesayisıne dayanacaktır. Fazlasını yapmak zamana bağlıdır. 30Maynl924 "Kızıl İhtilal" filmi Polismüdüriyeti,Beyoğlusinemalarındagösterilmekteolan "Kızıl İhtilal" namındaki filmden bazı parçaların çıkartılmasına lüzum görmüştür. 6 Haziran 1924
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle