17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 ŞUBAT 2004 / SAYI 932 SÖYLEŞİ 5 OKAN BAYÜLGEN Dalga geçmiyor çok ciddi Okan Bayülgen kendisini eleştirenleri haklı buluyor. Ona göre, eleştirilmek, samimi bir , ilginin göstergesi. Medyanın çarkına çomak "sokacak gücü yok... Bunu biliyor ama yine de kendinden böyle şeyler beklenmesini » seviyor. Kendini savunmuyor. Yalnızca pohpohlanmak ona göre değil. Nilüfer Zengin büyütmek de var. Komser Şekspir'deki rolüm çok küçük bir roldü ama filmi taşıyan rollerden biri haline geldi. Böyle teknik olarak bakmak gerekir. Seyirci bütün bunları düşünmek zorunda değil, ama ben böyle bakıyorum. Mesela Gülüm'de Okan Bayülgen'in yapabildiği fazla bir şey yoktur. O filmde, Okan, Zaga'daki adamı oynadı filan dedi bazı eleştirmenler... Baştaki endişem de oydu. Mesela Robert de Niro, Al Pacino, Edward Norton sevdiğimiz adamlar... Adam Bronx'ta oturuyorsa, Manhattan'da yaşıyorsa hiçbir zaman Manhattan'da yaşayan bir adamı oynamayacak mı? Yani bu ne saçma birşey... MAGAZİNCÎLER Magazinciler sizi arabayla takip ettiler, sıkıştırdılar... Sonra? Şimdi bu gazeteci çocukların bir derdi vardır, maalesef editörlerin debaskısıyla bir şeyi yakaladılar mı o işi bitirmek zorundadırlar. Adam benim arkamdan ölümüne geliyor, yani o zaten kendi hayatını tehlikeye atarak geliyor. Ben de bu durumlarda, basıp gidiyorum. Bu durumla nasıl baş edeceksiniz? Kovalayandan korkmuyorum ben, adamlar beni yakalayıp kamerayı açınca, onların nefes sesleri benden daha çok çıkıyor. Ben tavrımdan vazgeçmeyeceğim. Pek çok gazeteci kovaladığı sanatçı gibi yaşamak istiyor, halbuki bilse o sanatçının öyle yaşamadığını... "Sanatçı"? Genellafo...Herkese sanatçı deniyor... Herkese sanatçı denmesi sorun değil de "sanatçı" lafı kendi kendine fazla ağır gibi... Ağırlıktan, sanattan söz etmişken... Geçtiğimiz günlerde Hangisi Kansı isimli bir oyunu yönettiniz, uzun yıllardan sonra... Türkiye'de tiyatro hep yerinde sayıyor gibi, sizce? Benim sahneye koyduğum Hangisi Karısı oyunu müthiş yeni bir açılım değil. Ray Cooney'nin çok bilinen bir oyunu.Tekrar tekrar oynanmış çok sağlam birfars. Benim ismimişeyaradımı? Evet yaradı ama, ismim bir hafta işe yarardı sonra çökerdi. Tiyatronun yüksek bir sanat olduğunu, var olan bütün tiyatrocuların çok değerli olduğunu düşünüyorum ama tiyatronun hiçbir zaman eski günlerdeki tiyatro olamayacağını, zamana ayak uydurması gerektiğini biliyorum. Şimdi Matrix gibi bir film izledikten sonra "hizmetçinin elinde bıçak var, seni öldürecek" gibi bir illüzyona kapılmam mümkün değil ama tiyatro insanlara çok değerli uyuııculaılaayt ılsalulıdaaylll havaylSOluma şansı veriyor. Tiyatrocular da artık "açım, sürünüyorum" laflarına son vermeliler. Asla para kazanamayacaklar. Tiyatro, insanın kendini bir şey sanmasına neden olan bir şeydir. Alkışlamazsan biter. Son numaranız, Şelale? (Şelale der demez, onun gibi konuşmaya başlıyor ve hep beraber gülme krizine giriyoruz) Şelale'nin çok eklektik bir dili var. Kelimelerisöyleyemiyorfalan. "Çükületalı şeker" almış Tayyar en son... (Kahkahalar) Sürekli saçlannı tarayan bir kadın yapmak istedim ben. Bu tamamen şaşkın, bir genel müdürün torpillisi falan olarak neresi olduğu belli olmayan bir kanala girmiş, hanım programı yapıyor. Evinde falan da canlı yayında olduğunu sanıyor. Şelale'nin bazı lafları bana anneannemden kalma. Anneannem, dedem Istanbul efendisi tipler... Şelale'ye de on ların hizmetçisi olup sonradan zengin sevgilisi sayesinde kadın programı yapmaya başlamış bir tip diyebiliriz.0 O kanBayülgen'i Syılöncebir "gece yarısı" programı olan Gece Kuşu'yla tanıdık. Daha sonra Televizyon Çocuğu, şimdi deZaga. . Iri, siyah gözlü, tepeden tırnağa siyah kostümlü, bir parça sabırsız, gergin, lafını sakınmayan bir adam... 70'lerde çekilen reklam filmlerini tadı tatlı ti'ye almanın, videokliplerle dalgageçmenin patenti ona ait... Sorulmamış sorulan sormayı denedim... Sizin için hep dur durak bilmeyen bir adam deniyor. Oysa çok yorgıın göriinüyorsunuz... Genelde "Nasılsın? îyi misin? Annen baban sağ mı? Halin vaktin yerinde mi? " gibi sorulara alışığım terbiye icabı. Hiçbir zaman yorgun görünmeyenler ve ömürleri boyunca da yorgun görünmeyecek olanlarvar: Botox'çular Programagiderkentakımelbisemigiyiyorum. Onundışında ortalarda yorgun dolaşıyorum.Sırf bu mesleği yapıyorum diye kendimi sürekli ayna karşısında derleme toplama ihtiyacı duymuyorum tlk soruda "terbiye dersi" aldım... Daha terbiyeli olayım... Okan Bayülgen televizyonda gördüğümüz şeyleri aşağılıyor, ama kendi de aynı dünyadan besleniyor, sivri adam rolünü oynuyor diye eleştiriliyorsunuz... Oysa, bir izleyici olarak ben, televizyon dünyasını aşağriadığınıza hiç rasdamadım... "Terbiye dersi aldım " diye yazsana aynen... (Kahkahalar) Aynı pazar, aynı sektör laflan edilecekse çok basit olarak şunu söyleyeyim: Mesela benim çocukluğumdan bu yana sevdiğim, dünya çapında sanatçılarvar. Amerikah, îngiliz, Fransız... Irlandalıdır, Londra'dayaşar... Çoğu za man nereli oldukları bile unutulur... Özel hayadarını bilmeyiz ama kulağımızda "homoseksüel mi, değil mi" diye şeyler vardır ya da evlendiği kadınları duymuşuzdur... Yaş almışım adam dayaş almış, ben yine onun müziğini dinJemeye devam etmişim. Yani şunu demek istiyorum: Amerikan müzik endüstrisi çok mu ahlaklıdır? Bizden daha fenalarbelki ama o sevdiğimiz adam o sektörün içinde kendi parlaklığıyla bir mücevher olarak durur. Beğenmediğimiz o sektörün yayın araçlannı reddedemeyiz. Niye başkalarından değil de, sizden reddetmeniz bekleniyor? E, hem bu piyasadan çık hem bu piyasaya yaranma. Doğan Medya Grubu içinde çalışan bir adam olarak Doğan Medya'ya savaş açamam. O zaman o şirketten istifa etmem gerekir. Benden bekledikleri gibi çok aykırı olur; her şeyi reddedersem o zaman beni, popüler kültürü yayan hiçbir yayın aracında izleyemezler. Ama beni böyle eleştiren de kendince haklı. Yi ne de bana bir şey söylemek istiyor... Beni çok iyi bulmuyor. Ya da ben onun sevebildiği adamlar arasında kötünün iyisiyim. Kendi isy ankâr kişiliği, yetişen ve büyüyen aklıyla tabii kibana tapmayacak. HAB AB AM PROMOSYONU Gelelim Zaga'ya... Sondan bir önceki Zaga benim seyrettiğim en kötüsüydü. Neden öyle oldu? Ağır bir Hababam promosyonu vardı değil mi? Evet ama Hababam değerli bir şey, sorun bu değildi. "Mehmet AIi Erbil, Ebru Gündeş biiyük hastalıklar «eçirdi, çünkü negatif enerji, pozitif enerji..." gibi laflar ettiniz... Heryaptığım şeyi savunmak derdinde değilim ama oradaki amacımı söyleyeyim. îki ağır hastalık geçirmiş insanın yan yana oturuyor olması ilginç bir şey. Bir tarafta bir kişi duruyor, öbür tarafta milyonlarca kişi duruyor. Bu milyonlarca kişi adına o bir insanı linç eden bir medya var, bunu da çok aşağılıkbirşekildeyapıyor. Medyanın yaptığı espri de " dişinde maydanoz kalmış"esprisigibi.Eteğiaçıldı,donugöründü...Mahallenindedikoducukadını zekâsı ve kültürüyle yapılan ağır bir linç bu. Buradaki iki insanın, sev ya da sevme, bir kariyerleri var ve bunun cefasını çekiyorlar. Tiyatro yapan insanlar bilir, sen 40 derece ateşle kulis kapısında dikilirsin, antren geldiği zaman ateşin 37'ye düşer. Bu enerji gerçekten söz konusudur. Reiki gibi bir enerjidenbahsetmiyorum... Anladım, ama terminoloji yine de biraz... Of, tamam... Bir kere de ben yapmış olayım... Son zamanlarda evet bunu yapıyorum. "Sanatçıları bu kadar ahlaksız göstermeyin çünkü bunlardan çok az var" demeninbiryolubu... FİLMLERÎM... Ağır Roman, Hemşo, Gülüm, tstanbul Kanatlarımın Altında, Oyunbozan...Oynadığınızfilmlerisiznasd buluyorsunuz? Bir tane de çıkmayan filmim var, Romantik. Ben filmlerimi performansıma göre değerlendiriyorum. Şu kadar zamanda 7 tane film çekmiş olmak da birbaşarıdır, çünkü çok az film çekiliyor. Mesela Hemşo'daki performansımıseviyorum. Ağır Roman'dakendimi beğendiğim, beğenmediğim yerler var. Gülüm ve Nesli Çölgeçen'le çektiğimiz Oyunbozan aslında Türk sinemasınınbabayönetmenlerinintekrar sinemaya dönüş filmleridir. Kimi aksaklıklar taşır, ama sadece o adamlarla çalışmak nedeniyle bile önemsediğim işler. Gişesi olmuş olmamış önemli değil. KomserŞekspirbaşkabirkompozisyondur. Benim için, sahne sahne performansım da, bütün filme getirdi ğim kârlılık da önemli. Bu kârlılığı gişe kârlılığı olarak da, performans olarak da düşünebilirsin. Okan Bayülgen'in şöhretli bir adam olmasının taşıdığı kârlılıktan bahsetmiyorsunuz herhalde... Ondan da bahsedebilirim ama asıl bahsettiğim o değil. Benim o filme ne kattığım önemli. Verilen bir rolü.filmi bozmay acak bir şekilde, orta karar bir performansla oynamak da var, o rolü Okan Bayülgen sıkı bir sigara ve kahve tiryakisi... Elinden koca kahve fincanı hiç düşmüyor... Nedir bu fotoğrafçılık meselesi? Son zamanlarda moda fotoğrafları çekiyorsunuz, nedir bu fotoğrafçılık meselesi? Benim 16 yaş heyecanım. Fransa'da Arles'da bir fotoğraf okulu var. Zamanında orayla yazıştım, kabul ettiler ama sonra gitmedim, araya tiyatro girdı filan... Bir süre hiç elimi sürmedim. Şımdi kaldığım yerden kendimi eğitmeye ve beri yandan da bir şeyler çekmeye devam edıyorum. Ama "fotoğraf gezilerine çıkalım, sokakta çember çeviren çocuklan, Istanbul'da tarihi eserleri çekelim" şeklinde değil... Dünyadaki bütün büyük fotoğrafçılar moda dergilerine çalışan, bunun yanı sıra artistik birtakım işler yapan adamlar. Bunun ıçin de doğal olarak bu tip bir ticari konuya kayıyorum. Birtakım fotoğraf enstrümanları alıp çalışabilmemın de önkoşulu bu. Bir yandan para harcarken bir yandan para kazanmam gerek ki, kendimi salak hissetmeyeyün. Mesela geçenlerde Türkiye sınırları dışında çalışan bir firmanın kış kataloglarını çektım. Adam Okan Bayülgen ismiyle ilgilenmiyor. Dolayısıyla benim fotoğrafçılığımdan da şüphelendi. îş iyi olunca geçenlerde aynı adamın yaz koleksiyonunu da çektim. Bu da çok hoşuma gidiyor. Gazetelerde bu konuyla ilgili hiçbir şey çıkmadı, çıkmasını da istemediler üstelik. Demek ki sadece fotoğrafçı olarak iltifat gördüm. Peki bazı dergilere çektiğiniz Çağla Şikel, Cansu Dere fotoğrafları? Tabii ki insan fotoğraf çekmeye devam etmek ve her çekimi profesyonel olsun istiyor. Yanı ışık kullanmak, set kurmak gıbı şeyler istiyor insan... Yoksa eve gelen arkadaşlarını çeksen, onlar profesyonel şeyler değil... Ama bu tip fotoğraflar az önce söylediğinizin aksine, Okan Bayülgen ismiyle ilgili gibi duruyor.., Sanmıyorum. Aksine, ben profesyonel fotoğrafçı olarak çalışıyorum dediğim zaman, birbirinden farklı işler yapmak zorundayım. Ben Okan Bayülgen'im... Kim bu? Biz bunu tiyatroda, televizyonda, radyoda görüyoruz... Böyle olmaz. Ama o işler size Okan Bayülgen olduğunuz için teklif ediliyor... Hayır. Fotoğrafçı olarak bir kariyer yapmak istiyorsam eğer, farklı rnedyalara, farklı işler yapmak zorundayım. Benim şöhretimden gelen bir şansım var ama ters de tepebilır... ŞUBAT SAYISI BAYİLERDE jHİ'l' 11 'arlık Idil ftn.ml, n Vurrl B*lku Anadolu Kultürune Gösterılen llgl: Gelenek mi Sömürü mü? nun Mrhmcd 8* u ruo Muhıifraı Ornklcnu Şürdr « O r kad t tMn ütlJüo Hulki Aktunç ^/OimNmjtir 1 \ J /VARLIK YYAY I N L A R I • 0 2 1 2 5 1 6 20 04 'VARLIK A N/ varlik(Q)isbank.net.tr • www.varlik.com.tr varlik(5)isba
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle