Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ARALIK 2004 / SAYI 978 BURHAN ÖÇAL Darbukanın 'Sultan' ı Ali Deniz Uslu luslararası alanda vurmalı çalgılar virtüözü olarak bilinen Burhan Öçal veya Türkiye'deki ismiyle "darbukamn iistadı" söze şöyle başlıyor: "lyi Ses Çıkarmayan Şeyleri Satın Almam..." O artık bi r reklam yıldızı ve oyun cu da. Abdullah Oğuz'un yönettiği bir filmde mafya babası rolünde oynuyor. Öçal'la son albümü "Sultan Orhan"ı ve darbukasını konuştuk: Sultan serisinin üçüncii albümü Sultan Orhan'ın serüveni nasıl başladı? Bu albüm benim için çok önemli. Sultan serisinde beraber çalıştığtm Pete Namlook çok eski bir dostum. Sekiz senedir beraber çalışıyoruz. Pete o zamanlar tekno müzik üzerine çalışıyordu, ne yapabiliriz derken "Sultan" projesi doğdu. Çok iyi bir etnoelektronik çalışmaydı. Tüm enstrümanları ben çaldım, Pete de harmanladı. Hatta 15 yıl önce yaptığım bir klarnet kaydını da bir parçaya ekledik. Bu çalışmalarda ticari bir kaygı yoktu, doğaçlamalara dayalı, içimizden geldiği gibi bir albüm oldu. "Sultan" ile başlayınca da Osmanlı sultanlarının adlarıyla isimlendirmeye karar verdik. Gerçi 36 tane var ama, bir yerden başlamış olduk. Bir de insan yurtdışında yaşayınca tarihine, geleneklerine daha düşkün oluyor. Dünya müziği yapıyorsunuz, bu miiziğe dünyada ve Türkiye'deki ilgi nasıl? Bu tarz müziği seven belli bir stnıf var diyemem. Zaten ben de belirli bir sınıfa müzik yapmam, herhangi bir siyasal görüşe hizmet etmem. Özgür biriyim. Müziğim de öyle. Ama bu özgürlük ağır bedeller ödetiyor. Yıllar önce bir cesaretle çıkıp gittiğimde nelerle karşılaşacağımı bilmiyordum. tyi müziğin kaynağı neler sizce? En iyi müzisyenler ya "yeraltından" ya da ülkesinden uzak, hasret ve zorluklar ile yaşayanlardan çıkar. Yoksa refah içinde iki şıkıdımla müzik olmaz, olursa da popüler kültüre aittir. Ben de dışarıya gitmiş normal bir U Türk müzisyeniyim. Başka bir iddiam yok. Ne üstün bir zekam, ne de virtüözlüğüm var. Çalıyorum, emek veriyorum ve çok seviyorum. Peki, müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Derinliği olan bir müzik yapıyorum. Beni ayakta tutan, dünya var oldukça yaşayacak bir müzik türüne tutkun olmam. Mayam sağlam; caz. Burada doğdum ve aslında bir caz müzisyeni de değilim. Ama dünya çapında tanınıyorsunuz... "Biliniyorum" desek daha uygun olur. Artık buralarda da bilinmeye başladım. Kırk yıldır müzik yapıyorum tanınmıyorum, yanm dakika bir reklam filminde oynuyorum daha fazla tamnıyorum. Bu, dünyanın her yerinde böyle, ama insanın gücüne gidiyor. Reklam ve promosyon çağında yaşıyoruz sonuçta.Tanınmak güzel bir şey tabii, ama ben müziğimle tanınmalıyım. BANA "ISIfANYOL GİPSY" DERLER... Sizce popüler kiiltür mü, müziği çabuk tüketen? | Bu, tüm dünyada böylfe. Engellenemez bir durum. Stres gibi, her köşede tuzak kurmuş bizi bekliyor, önemli olan bizim onunla başa çıkabilmek için gerekli değişimi sağlamamız. Buna karşın alternatif kültürler üretmeliyiz. Benim yapmak istediğim de ahlaki erozyona uğramadan, kültürü yozlaştırmadan bir çıkış yolu bulmak. Geleneksel müzikleri kullanalım, ama onları bozmadan. Onlardan esinlenip yeni şeyler üretelim. Şimdi de bir film projesi var... Abdullah Oğuz'un çektiği bir mafya fİlmi. Orada oynuyorum. Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Mafya babalarından biriyim. Sanınm tipim yüzünden böyle bir role uygun gördüler. Fizik olarak bıçlan bir görünümüm var. Dışarıda bana "îspanyol Gipsy" derler. Roman değilim ama roman felsefesini benimsiyorum. Onlarla büyüdüm, onlarla çalışıyorum bu da her şeyime yansıyor. Peki Burhan Öçal ve darbuka birbirinden ayrılır mı? Önceleri davula çok düşkündüm. Vurmalı çalgıların tümüne desem daha doğru, hatta iyi ses çıkarmayan şeyleri satın bile almam. Geçirdiğim bir kazadan sonra eski formuma ulaşamadım ve darbukaya başladım. O zamanlar darbuka ile sahneye çıkınca "darbukacı" demeyebaşladılar. Halbuki ben darbuka tekniğini bilmem, bateri gibi darbuka çalarım. Buraya ilk geldiğünde "niye darbuka çalıyorsun" demişlerdi, inat edip iyice üstüne gittim. Şimdi tüm dünya darbuka çalıyor ve dinliyor. Herkes darbukanın dünyanın en güzel ritim alederinden biri olduğunu anladı. Ama sürekli farklı şeyler denemek lazım. Ben, şimdi yeniden davul ve bateriye dönüyorum. Başka projeler var mı? Önümüzde Moskova konseri ve yeni bir albüm var. Martta kayıdarına başlayacağımız albümün ismi "The New Dream". Albüm yayhlar orkestrası ve mahalli sazlarla bütünleşecek. Modernize edilmiş çok sesli Türk müziği diyebiliriz. "Trakya All Star"ın ikinci albümü de 2006'da çıkacak. îstanbul Oriental'ı farklı bir repertuarla tekrar ele alacağım. Solo çalışmalar ve tabii ki "Sultan" serisine devam edeceğim. New York'ta bir grup kurma çalışmalarım sürüyor. Ismi de "Gipsy Diplomats Band". Grup, tamamen yabancı müzisyenlerden oluşuyor. Ayrıca şu sıralarda biyografim de bir kitap olarak hazırlanıyor. • 'Adımı tarihe yazdıracağım' dedi, yazdırdı... Queen çeyrek yüzyıla yakın ömrüyle müzik dünyasma damgasını vurmuş bir müzik grubu. 24 Kasım 1991'de grubun lideri Freddie Mercury AIDS'ten öldüğünde ne hayatı ne de seçimleri tartışıldı. Sadece genç yaşta ölen ve adını dünyaya altın harflerle yazdıran bu büyük müzisyen için yas tutuldu. Günümüzde de Freddie'in şarkıları ağızdan ağıza dolaşmaya devam ediyor. Hatta çok uzun zamandır Queen albümlerinin yasak olduğu îran'da bile albüm satışlarına izin verildi. Kökleri Iranlı Zerdüşt bir aileye kadar uzanan Mercury'nin eşcinsel olması ve AIDS'ten ölmesi, Queen albümlerinin, eşcinselliğin suç sayıldığı îran'da satılmasında ciddi sorun oluşturmuştu. lerle tarihe yazacağını söylüyordu. Çevresindekiler bu hayalperest dişlek çocuğun bunları başarabileceğine inanmışlar mıydı, bilinmez, ama 1968 yılına geldiğimizde Imperial Koleji öğrencileri Brian May ve Tim Staffel aralarına Roger Taylor'ı da alarak "Smile" isimli grubu kurdular. O sıralar sanat koleji öğrencisi olan Freddie de bu ekibe dahil oldu. Farklı gruplarla da çalışan bu isimler zamanı geldiğinde "Queen"nin efsane kadrosunu oluşturacaklardı. (Freddie, Brian, Roger, John Deacon). Sonunda beklenen oldu ve Freddie müzik dünyasına damgasını vuran grubun ismini koydu: "Queen". 1973 yüında uzun süredir üstünde çalıştıkları ilk albümleri "Quenn" Queen ve Freddie Mercury... Bu ikl Ismi birbirinden ayırarak bir müzik tarihi yazmak zor... Mercury'nin ölümünün üzerinden 13 yıl gecti, ama hâlâ milyonlarca kişi onu dinliyor. Iran da Queen yasağını kaldırdı... Trident ve EMI ortaklığında piyasaya sürüldü. 1974'te ise ikinci albüm "Queen II" çıktı. "Sheer Heart Attack" aynı yılın kasım ayında piyasadaydı. Bu albüm grubun ismini iyiden iyiye dünyaya duyurdu ve "Queen " kendi turnesine çıktı. Bu Freddie'nin çocukluk hayaliydi. Hiç ara vermeden bir dizi konser ve şovda boy gösterdiler, ilgi öylesine büyüdü ki günde birkaç konsere çıkmaya başladılar. Konser için Japonya'ya gittiklerinde gördükleri büyük ilgi Freddie'nin çok hoşuna gitmişti. 1975 yılına geldiğimizde "Bohemian Rhapsody" piyasaya şarkının kısaltılması gerektiği tartışmaları ile girdi. Ancak şarkı Queen'e gerçek kimliğini kazandıracaktı. "A Night At The Opera" gruba ilk platin plağını kazandırdı. Bu albümün kapak tasanmı da Freddie'ye aitti. 1976 yılında Londra "Hyde Park"ta halka açık bir konser verdiler ve bu konsere 200 bine yakm müziksever geldi, Queen ile şarkılarını beraber söyledi. FREDDİE YA DA FARROKH... Freddie ya da gerçek ismiyle "Farrokh" 5 Eylül 1946'da Zanzibar'da doğdu. Bir süre Hindistan'da yaşadıktan sonra 1963 yılında ailesi ile Ingiltere'ye taşındı. Çizim yeteneğinin yanı sıra müziğe karşı da fazlasıyla duyarhydı, bir süre piyano dersleri aldı. Yaşadığı çevre ve dil farkı Farrbkh olan ismini Freddie'ye dönüştürdü. Bu zamanla onun da hoşuna gitti. Daha sonra mahkemeye başvurarak ismini değiştirdi. Ailesinden ayrılıp Londra'ya yerleştiğinde sanat ile ilgili her şeyle ilgileniyordu. Okul gruplanyla müzik çalışmaları yaptı. Kafasında hep müzik vardı ve daha çok küçükken ileride adını altın harf SİZİ SALLARIZ... 1976 sonunda "A Day At The Races" piyasadaydı. Turnuvalann ve ödül törenlerinin değişmez şarkısının klibi "We Are The Champions" 1977 yılında Queen fanatikleriyle beraber Londra tiyatrosunda çekildi. Aynı yılın ekim ayında "News Of The World" çıktı. Queen'in en bilinen şarkısı "We Will Rock You" dersek, yanlış söylemiş olmayız sanırım. Şarkının nakaratı olan "Sizi sallarız" isyanın vebaşkaldırışın ifadesi sayıldı. Queen'in bir diğer albümü "JAZZ" ise bir dizi soruna rağmen zamanında dinleyici ile buluştu. Sorunu, albümün kapağına bisiklet süren çıplak kadınların resmini koymak istemeleri yaratmıştı. 5 platinyum plak ödüllü "The Game" 1980 Temmuz'unda çıktı. Hâlâ kulaklarımızda çınlayan " Another One Bies The Dust" albümü taşırken grubun en çok satan 45'liği oluverdi. 1982 başlarında Güney Amerika'ya gidip büyük bir stadyum konseri vermeyi planladılar. Sao Paulo'da "Morumbi" stadyumunda dünya rock tarihine geçen seyirci rekorunu kırdılar. Iki gecede 260 bini aşkın müziksever Queen'i dinleyip coştu. Bu konserle grup tarihe geçmiş, Freddie Mercury de istediği gibi, adını altın harflerle tarihe yazdırmıştı. Bu başarıyı sayısız "Queen" albümü izledi. 90'h yıllara yaklaşüğımızda grup tüm dünyada 60 milyona yakın bir satışla başarının da sınırlarını zorluyordu. Freddie Mercury sadece müziği ve aşkları için yaşadı. Çılgm sahne şovları ve partiler de vardı hayatında, ama gerçekte çok sakin dingin bir hayat sürdü. Eşcinsel olduğunu söylediğinde kimse çok eleştirmedi, kınamadı. Buna karşın hayatında çok sevdiğini ve âşık olduğunu defalarca söylediği kadınlar da vardı. Şampanya, votka ve kırmızı şarap içmeyi sevdi. Büyüklüğüne göre fazlasıyla boş olan evinde, belki de kökeninin izlerinin tek taşıyıcıları olan Iran kedüeri ile yalnız yaşıyordu. Hint ve Japon mutfağına bayılıyordu. Sıkı bir opera ve bale izleyicisiydi. Freddie Mercury yakalandığı AIDS'in pençesinden kurtulamadı. 24 Kasım 1991'de Londra'da geride milyonlann sevgisini bırakarak "buralardan" ayrıldı. •