Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkiye'nin ilk kadın kulübü:ARORA Kendinizi şımartın! ürkiye'nin ilk kadınlara özel spor ve bakım kulübü Arora, üye kabulüne başladı. Güneşin doğuşu anlamına gelen "Arora" ABD'deki kadınlara özel spor kulüpleri zinciri "Healthworks Fitness For Women"in işbirliğiyle kuruldu. Kulübün Yönetim Kurumu Başkanı Irem Sözügeçer, "Karmaşadan ve anlamsız gösterişten uzak, doğallığın ve kullanışlılığın ön planda tutulduğu bir mekân yarattık. Kendimizi her an şık ve ğd^'f " <V bakımlı olmak zorunda " ' hissetmeyeceğimiz rahat bir atmosfer. Çünkü her kadının kendi doğallığı içinde güzel olabileceğine inandık ve bu ilkeyle yola çıktık" diyor. Dünyada giderek popülerleşen "kadınlara özgü kulüpler", kadınların kendi özel ihtiyaçlarına göre tasarlanmış aletlerle ve kadınlara özgü tekniklerle spor yapması fikrinden çıkmış. Zaman içinde bu fikir, tüm hizmederin kadınlar göz önüne ahnarak tasarlandığı kulüplere dönüşmüş. Başta ABD, Kanada ve Avustralya olmak üzere dünyanın 20 ülkesinde "kadmlara özel" kulüpler bulunduğunu belirten Sözügeçer, "Sadece zayıflama, selülit tedavisi, cilt bakımı değil, kadınların şımartılma ve kendilerini »«eliştirme ihtiyaçları da düşünülerek kurulan kulüpler yurtdışında çok popüler. Biz de Türkiye'de •" bir ilki başardık" diyor. T Onlar, saldırganlığın, kıskançlığın çekinmeden yönlendirilebileceği hedefler... NE ARARSAN VAR! Fitness'tan Spa'ya, ^ * 'iltâkütüphaneden çeşitli masajlar ve cilt bakımına ve hatta kitap okuyup çay içilebilecek "sessizlik mekânlarına" kadar her türlü ihtiyaç düşünülerek tasarlanan Arora, 2 bin metrekare alanda kurulu. Geniş bir yelpazede egzersiz olanakları sunan Arora'da kapalı havuzda çalışabilir, hamilelik egzersizleri yapabilir ya da günlük yürüyüş programlarına katılabilirsiniz. Arora Spa bölümü de özel olarak tasarlanmış. Okaliptüs kokulu saunanın yanı sıra aroma terapi yağlarının rengi ve kokusunu taşıyan özel bakım odalan da çeşitli masajları denemeniz için düşünülmüş. Tüm bunların dışında Arora'da doğal ürünlerden hazırlanan yemekler ve tatlılar yiyebilir, oyun oynayabilir, televizyon izleyebilir ya da internette sörf yapabilirsiniz. Arkadaşlarınız ve çocuklarınızla birlikte sinema salonunda seçtiğiniz filmleri izleyebilir, çeşitli hobi kurslarına katılabilirsiniz. Arora'da çocuklarınızı güvenle bırakabileceğiniz bir çocuk kulübü de var.. • (0216 651 39 70) 9k hret röntgenciliği G eorge Clooney'nin yeni sevgilisiyle pek sıkı fıkı olduğunu, Carole Bouquet'nin saçlarını yıkamak için her ay beş yüz şişe kaynak suyu kullandığını bilmek... Bunları öğrenmezsek dünya yıkılmaz, ama kabul edelım ki bunlardan da hoşlanırız. Şöhretlerle ilgili yayınlar yok satıyor; fasafiso itiraf kitapları, dergiler, baştan saçma talkshow'lar... Asknda zeki ve kültürlü olan birçok insan, tanımadıkları ve hayranlıklanna layık olacak büyük bir şey yapmamış bu insanların gündelik yaşamlarında ne buluyor? Su gibi açılan şampanyalar, büyük modacıların giysileri, beyaz ath prensler, süper yatlar... Lüks, pardtı ve lezzet... Elbette bu allı pullu evren düşseldir. Victoria Abril'in baş döndürücü giysisi ve Jennifer Aniston'ın saç kesimi arzulanır... Ama asıl büyüleyici olan dekorun arka yüzüdür, şiirsel yüzeyin arkasındaki "gerçek hayat", parlak ışıkların itici gücüyle yürüyen bu yaşamların gölgedeki bölümüdür... Çünkü mutlu insanların öyküsü yoktur, peri masalları sirkeye dönmedikçe, insanileşmedikçe onları sevmeyiz. Onlarda kahramanlar değil, bizim hemen yakınımızda duran antikahramanlardan başka bir şey aramıyoruz. "Madonna'nın da aşk acılan, çektiğini ve Demi Moore'un kendinden çok genç biriyle yaşadığını bilmek beni rahatlatıyor... çünkü benim durumum da bu" diyor 40 yaşındaki Lucia. Olimpos'tan bizim kavrayış düzeylerimize inmiş, biz zavallı insanlar benzeri sıkıntılara açık olan modern tannlardır onlar sanki. Yıldız konumlanna karşın bizler gibi hatalar işlediklerini görünce, kendimizi güvenli hissederiz. ERGENLER İÇİN İDOLLER Odasını favori yıldızının görüntüleriyle süslememiş ergen var mıdır? Şöhretler, çocukluklarında ebeveynin temsil ettiği kahraman konumuyla yer değiştirir, yeni modeller olurlar onlar için. Bu, sorunlu aile yapılarında ya da yoksulluğun var olduğu ortamlarda yetişen çocuklar için daha da doğrudur. Sorun, şöhretlerin çoğu kez kısa sürede parlayıp yitmeleridir. Ergenler kahramanlarına eleştirel gözle bakarak, onlarla özdeşleşmek için gerekli zamana sahip olamazlar. Televizyondaki kahramanlarla tutkulu bağlar kuran gençler, zafere ulaşmak için her yolun geçerli olduğuna inanırlar. Yetişkinlere tercihlerini haklı göstermek için de bir payanda olur şöhrederin yaşamı. Lady Diana, Prens Charles'tan boşanıp bildiğince yaşayarak, birçok kadın için güçlü bir simge haline gelmemiş miydi? Insanlarda "özseverliği" körükleyen bir performans kültüründe yaşıyoruz. Herkes sürekli başkalanyla yanşma durumunda hissediyor kendini. Tanınmak, onlar için bu yalnızlıktan çıkmanın, kim olduklarını söyleyebilmenin, az emekle kendisine bir kimlik kurmanın tek yolu. Başkaları tarafından görülebilmek isteğiyle yanıp tutuşarak, her şeyden önce kendileri olmaları gerektiğini unutuyorlar. SIKINTILARDAN ÇIKIŞ KAPISI Şöhretler derderimizi savmamıza da yarar. Eğer onlar bizimle aynı şeyleri yaşıyorlarsa, bu bizim ulaşma şansımızın az olduğu bir alandır. Onların aracılığıyla, "gerçek hayatımızda" ulaşamayacağımız arzularımızı tehlikesizce yaşayabiliriz. Şöhretler bize yaşayan, gerçek, kendimizi tutkulanmızdan arındırabileceğimiz gündelik bir tiyatro sunarlar. Bu arınma gerçek ve kurmaca olmayan karakterler tarafından sağlandığı için alabildiğine güçlüdür. Onlarla, yakınlarımızla olduğu gibi dııygusal bağlılık içinde değiliz; şöhretler bizim için çekinmeden saldırganlığımızı, kıskançlığımızı, kısaca, saygın olmayan içgüdülerimizi yönlendirebileceğimiz hedeflerdir: "Çok güzel ama o ne kılık öyle!", "On yaş yaşlanmış, yeniden yüzünü gerdirmeli..." Toplumda bu dedikodular uzlaştmcı bir yan da taşır. Çünkü şöhretlerden söz etmek, kendinden söz etmenin, kendi özel hayatının öğelerini hemen herkesçe bilinen kişilikleriyle harmanlayarak utangaçlıkla başa çıkmanın da bir biçimidir. YASAK MEYVE Yasak meyve tadı da taşıyan bir "küçük günah"... İnsan işi gücü olduğunu, kıvır zıvır şeylerle vaktini harcadığını bilir. Gene de beş dakikasını gereksiz sayfalara adamaktan geri kalmaz. "Gala"sını daha ciddi bir gazetenin arasına gizleyenler de az değildir. Sonuç olarak şöhretlere ilgi duymak bir parça suçluluk da içeren bir zevk, bir hobidir. • Psychologles'den çeviren: EMRE ÇAĞATAY PAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Paranoya L eylanım bu hafta köşesinde daha doğrusu sayfasında eski büyükelçilerimizden ve halen Uçan Holding danışmanlarından Abdüllatif Ince ile AB ile ilişkilerimiz konusunda konuştuklarını aktarıyordu. Hiç dikkat ettiniz mi Giscard'a? Bizim "Yunan ve Roma mirasını, rönesansı, akılcı ve bilimsel düşünceyi bilmediğimizi" ileri sürerek AB üyeliğine alınmamızı istemiyor... Paris'te uzun süre kaldım, biliyorum: Öyle görünür ama içyüzü çok farklıdır; Giscard, bilakis bizi destekliyor! Dikkat edin, adam bizim zaten iddialı olmadığımız konulan saymış. Bizi cidden istemeseydi "futbol bilmezler" , "erkek adam değillerdir", "kalleştirler" gibi laflar ederdi... Bizim alınmamızı esas istemeyen Bush'tur! Bush, yazın Nato Toplantısı'na geldiğinde "Şu Türkleri alın artık Avrupaya!" dememiş miydi Ortaköy'ün orta yerinde? Demişti; çünkü Avrupalıların hep onun dediğinin tersini yaptıklarını bildiğinden demişti bunları. Amacı bizi Büyük Ortadoğu Projesinde libero olarak kullanmaktır. Ondan Islami... Siz bu günlerde iyi misiniz? Mide ve barsak sistemimden emin değilim Leylanım. Bir doktora gittiniz mi? Verdikleri bir şeye yarasa giderdim. Bizim şirketin muhasibi her bakımdan iyi sonuç veren çekaptan iki gün sonra öldü. Bence sorun yediğimizde, içtiğimizde... Hepsinde zehirli katkı maddeleri var... Almanya'dan besilerde kurşun miktarını tesbit eden bir cihaz getirdim. Cıva tesbit eden alet ve ayraçları da yakında gelecek. "Paranoya" diye düşünebilirsiniz ama bunu hepimiz yapmalıyız... Peki kuş gribi için ne yapalım? AB'nin nüfusu çoğalmıyor... Bizi, nüfusumuz artıyor ve gencimiz çok diye alacaklar... Amerikalüar, azalalım da Avrupa bizi almasın diye böyle mikroplar dağıtıyorlar. Dikkat ederseniz Çin'den başladı bu salgın. Çünkü onların da azalması isteniyor... Ben kompüter viruslerinin de insanları hasta edebileceğine inanıyorum... Bu biraz paranoya değil mi? Evet. Geçen gün "Paranoiacs Anonymous" yani fazla vesveselilerin paranoyaklıktan kurtulmak için oluşturdukları bir grubun varlığını öğrendim... Gittiniz mi? Hayır, başlarına bir şey gelmesin diye toplandıkları yeri hiç kimseye söylemiyorlar...#