26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 KASIM 2004 / SAYI 972 11 ABD'de tecavüze karşı yasa Kendini diğerin bulma "/';•, Herkese adalet... BD'de Temsilciler Meclisi DNA Teknolojisi Aracılığıyla Adaletin Geliştirilmesi Yasası ile Debbie Smith Tasarısı'nı içeren "2004 Herkese Adalet Yasası"nı yürürlüğe soktu . Yasanın henüz karara bağlanmamış 67 bin kadar tecavüz davasının sonuca ulaşması ve tecavuzcülerin ellerini kollarını sallayarak gezinmelerinin önüne geçilmesinde etkili olması bekleniyor. Tasarıya adı verilen Debbie Smith 1989'da evinin yakınlarında tecavüze uğramış, 2001 yılında Reform Komitesi onunde verdiği ifadede tecavüz olaylarının çozüme kavuşturulması amacıyla DNA kanıtlarından yararlanılması onerisinde bulunmuştu. Smith 6.5 yıl boyunca tecavüz eden adamın kendisini öldüreceği korkusuyla yaşadı. Sonunda, kimliğı DNA kanıtları aracılığıyla saptanan tecavüzcü hapis cezasma çarptırıldı. Yürürlüğe giren yeni yasada karara bağlanmamış 221 bin tecavüz ve cinayet davasının DNA kanıtları aracılığıyla çözümlenmesi amacıyla bir fon oluşturulması öneriliyor. Kısaca "RAINN" olarak bilinen "Tecavüz, Taciz ve Ensest Ulusal Ağı" oluşturulacak fonun yaklaşık 67 bin tecavüz davasının sonuca bağlanmasına ve binlerce tecavüzcünun tutuklanmasına olanak tanıyacağı vurgulanıyor. Tecavuzcülerin demir parmaklıklar ardına kilitlenmeleri sayesinde gelecekte meydana gelebilecek on binlerce tecavüz olayının önüne geçilmesine katkıda bulunması nedeniyle bunun bugüne dek sunulan en önemli tecavüz karşıtı yasa olduğuna inanılıyor. Söz konusu yasa: • Debbie Smith, DNA Destek Fonu Programı'nın oluşturulması ve askıya alınan tecavüz olaylarıyla ilgili kanıtların yeniden incelenmesi amacıyla beş yıl içinde 755 milyon dolarlık bir ödenek ayrılmasma izin veriyor. • Kadınlara Karşı Şiddet Yasası kapsamındaki programlar için devlet cinsel saldırı koalisyonlarma fon sağlanmasını onaylıyor ve Kadınlara Karşı Şiddet Yasası'nın kapsamını şiddet kurbanlarına hukuki destek sağlayacak biçimde genişletiyor. • Polis, yargıç ve sağlık personelinin cinsel saldırı davalarında DNA çözümlemesinden yararlanmasına yönelik eğitimi amacıyla bağış toplanmasına olanak tanıyor. • Yerel ve resmi tanık destek programlarıyla mağdurlara yönelik ihbar programlarının daha kapsamlı bir hale getirilmesi amacıyla bir fon oluşturulmasına ve mağdurlara daha geniş kapsamlı haklar tanınmasına olanak sağlıyor. • Internet'ten A Kadınlar "Aşk yoksa seks de yok" diyordu, erkekler ise "Seks yoksa aşk da yok"... Bugün kadınlar aşktan uzak bir hazzı, erkekler ise cinsel hazdan önce aşkı tercih edebiliyor. Uzun soluklu ilişkilerde yoğunluğu sürdürmek için bilinmeyen yanların keşfi, yani biraz daha cesaretgerekiyor... edi yaşındaki çocukların yaşam vc ölümün gizleri hakkındaki soruları gibi yanıtı olanaksız bir sorudur bu: "Gcrçekten sevişmck nedir?" Bu soru buruşuk çarşafların sıkıfıkılığında ve cn ateşli beden bedene temasta da akla takılır... En 'kulağıkesiklerin'bile! "Seks" üstüne bilgilcr aşırı bollukta. En ayrıntılı sorulara yanıt veren cinsel terapi elkitapları karşısında kendi arzularımızın sesini duyamıyoruz. Çoğu kez okuyucunun zevk almasına yol göstcren bu "yapmalı" ve "etmeli"ler, herkesin kendi erosunu karmakarışık eden yeni cinsel normlar üretiyor. Bu yayınlar sinemadaki pornografık mizansenlerde ve bazı roman ve öykülerde de yankı buluyor. Seks sanayisinde, her şey neonların parlak ışığında söyleniyor, sergileniyor ve yakın çekimde gösteriliyor. "Seksin mekanizması hakkında her şeyi, her şeyi öğreneceksiniz" diye kulaklarımıza fısddanıyor. Oysa, çoğu kez "gerçekten sevişmek" bilisizlikle yan yanadır; "bilrniyorum"un, sürprizin yanındadır. 50 yaşında olabilir, "her şeyi yaşamış" olabilirsiniz ama birdenbire bir öpüşme şimdiyc kadar yaşadıklarımıza hiç benzemeyen biçimde içinizi titretebilir. Teknikle hiç ilgisi olmayan gerçek cinsel buluşmamn gizemidir bu. Cinselliğin "mekanikçi" vizyonuna karşıt Y olarak, uzun süredir, "gerçekten sevişmenin" seks ve duyguları bir araya getirmek olduğu görüşü var. Salt döl verme amaçlı aşksız cinsellik döneminden cinselliksiz aşk dönemine çünkü kontrol hapları yoktu henüz geçildi, ardından 68 sonrasının sınırsız seks dönemi geldi ve bizi "engelsiz zevke" davet etti, hatta duygular bir kenara itildi. Kadınlarla erkekler arasındaki geleneksel farklar bu noktada yatıyor. Amerikan dergisi "New Yorker"daki bir karikatürün gösterdiği gibi: Yatakta bir çift, pijamalarıyla yan yana oturmaktadırlar. Kırgtn bakışlı kadın, iri harflerle, "Aşk yoksa seks de yok!" yazılı bir pankart tutmaktadır elinde. Erkeğin de bir pankartı vardır: "Seks yoksa aşk da yok!.." Bugün bu sloganlara bağlı kalınmıyor pek: Birçok kadın haz almanın, aşk duygularından ayrılmasını savunuyor, öte yandan daha çok erkek cinsel ilişki için aşkı denemeye gereksinim duyduklannı itiraf ediyor, Peki, ilişkileri nasıl yeniden yerine oturtmalı? SINIRLARIAŞMAK ZORUNLU Evrim başka ycrde: Duyguların yüceltilmesi üzerine kurulu "romantik" bir modelden, yoğun duyguların ortaklaşa ve titizlikle araştınlıp sağlamlaştırıldığı "duygulu" çift modeline geç me aşaması bu. önümüzde yeni meydan okumalar var: Gelip geçici bir ilişkide bile, nesne konumuna girmeden gerçek anlamda duygulanabilmek. Uzun süreli bir birlikteliğin güvencesindeyken bile "atcşli", vahşi ve tepeden tırnağa erotik kalabilmek. Geçmiş serüvenlerden ya da çocukluktan miras kalan bilinçaltı takıntılarından kurtulabilmek ve partnerle kendimiz arasındaki yaşayan saflığı yakalayabilmek için içimizdeki tüm kısitlamalardan sıyrılmak becerisini göstcrmcliyiz. Sözcüklere dökülmesi güç bir yaşantı, Bir yazar, D.H. Lawrence bunu başarmıştı. 1928'de, "Lady Chatterley'nin Sevgilisi"nde... Roman yoğun bir "sevişme"nin anlatımıydı, "yatma" sahnelerinin değil. Iki âşık, Constance ve bekçi Mellors taşkın, vahşi ve bütüncül bir cinsellik yaşarlar. Sevişirken, her biri kendini karşısındakine verir, her biri kendini yeniden bulgular. Her biri bedcniyle tehlikeye atılır ve toplumun yargısıyla çatışmayı göze alır. Gerçekten sevişmek, öncelikle tekil bir serüvendir. Bir çiftin serüveniyse, birliktelik zamanında, tam olarak yalnız kendilerine özgü duyguları bulgulamaktır. # Psychologies'den çeviren: EMREÇAĞATAY İlişkilerde "romantik" tnodel yerini "duygulu çift" modeline bırakıyor... Satır aralarında yaşamak Aylin Kotü H ayat mücadelesi, günlük işlerimizin yoğunluğu ve farkında olmadan rutine soktuğumuz yaşamımız giderek bizleri daha çok satır aralarına itiyor. Olması, yapılması, bitirilmesi gereken o kadar çok iş var ki, nefes almamıza sebep olanlar hep satır aralarında sıkışıyor. Fiziksel olarak tatmin bulduklarımız, ama uğruna ruhlarımızı tükettiklerimiz, hayatımızda konu başlığı olarak yerini alıyor. Bazen sevmesek bile iş arkadaşlarımızla günde birkaç kere telefonda konuşuyoruz, çünkü onlar bulunduğumuz çarkın içinde konu başlıkları olarak yerlerini alıyorlar. Bunun yanı sıra çok sevdiğimiz çocukluk arkadaşımız, gördüğümüzde, oturup konuştuğumuzda keyif aldığımız, keyfin de dışında her birliktelikten sonra terapiden çıkmış gibi hissettiğimiz dostlarımız, günlük koşuşturmamız içersinde satır aralarında yer bulmaya çalışıyor. Daha da vahim olanı kendi ihtiyaçlarımız; onlar bile günlük yaşamımızda konu başlığı ve satır araları olarak haksız paylarını tarafımızdan nasipleniyorlar. Çalışmahyım, daha çok çalışmalıyım, hep çalışmalıyım konu başlığı iken, spor yaparım, sinemaya giderim, dostumla kahve içerim, komşumun köpeğini severim, parktaki çocuğu seyrederiro saar arası oluyor. Hatta abartıyoruz; sevdiğimize sevdiğimizi anlatacak oluyoruz, bir yığın cümlelcr kuruyoruz, ashnda güzel de cümleler kuruyoruz, yani öyle sanıyoruz, ama konuşmamız bittiğinde sevdiğimizin neden kırıldığını anlayamıyoruz... Sonra o bize anlattıklarımızı tekrarlıyor ve 'ama satır aralarında ashnda ne kadar güzel şeyler söyledim' diyoruz. 'Benim için önemlisin' konu başlığı olamıyor bir türlü, aralarda sıkışıyor.. Tıpkı kendimizin sıkıştığı gibi, tıpkı hayatımızın ve bize keyif veren duyguların durumu gibi.... Geçen gün bir okuyucumdan "yazılarınız çok güzel ancak hayata geçirmek o kadar kolay olmuyor" diye bir mektup aldım. Doğru, ashnda "...Ben satır aralarımı yaşamak Istlyorum, onlar konu başlıklarım benim. Böyle olduğumda kendlml de çok sevlyorum. Bu yuzden de slzlerle paylaşlyorum, çünkü etrafımda daha da çok gülen yüzler görmek Istlyorum..." + küçük hatırlatmalar bu yaptıklarım... Hayatın bütün hengamesi içersinde bunları yazarken önce kendime terapi yapıyorum. Çünkü kaybetmek istemediğim duygularım bunlar benim, yaşam mücadelesiyle aramdaki son kozlarım... Mekanikleşmek istemiyorum... Mesela sabahlan can dostum kuzenimle içtiğim kahvenin keyfini kaybetmek istemiyorum, oğlum okuldan geldiğinde o ilk telaşla gün içersinde önemsediklerini bana anlatmasını ıskalamak istemiyorum... Bahçemdeki ayva ağacının çiçekten ayvaya dönüşüşünü kaçırmak istemiyorum... Hafta sonları kendime çiçek alamadığımda boşver haftaya alırım demek istemiyorum... Annemi yemeğe götüremediğimden dolayı üzüntü duymamak istemiyorum... Ben satır aralarımı yaşamak istiyorum, onlar konu başhklarım benim. Böyle olduğumda kendimi de daha çok seviyorum. Bu yüzden de sizlerle paylaşıyorum, çünkü etrafımda da daha çok gülen yüzler görmek istiyorum. Benim tebessüm etmeme neden olanlar bu yazdıklarım, sizinki farkh belki; hatta hiç katılmıyor olabilirsiniz bu söylediklerime. Ama mutlu olma şeklimi sizlerle paylaşmak istiyorum, çünkü tek başıma mutlu olmaktan keyif almaya başlamak istemiyorum... O aylinkotil. s@superonline. com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle