Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
METİN ÖZBEK’TEN ‘SAPIENS’TEN ÖNCE İNSAN VARDI’
Tarihöncesinde kadın eksenli
emek ve üretim biçimleri!
Tarihöncesi’nin habilis, erektus, neandertal ve sapiens “ana”larla bereket tanrıçalarının esin kaynağı Sapiens Ana...
simgeleşen isimsiz kadın kahramanlarını tanıyor musunuz?
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü
3.3 milyon yıllık iskeleti Etiyopya’da bir göl yatağında bulunan öğretim üyeliğinden emekli, Dünden Bugüne İnsan ve Irklara Veda gibi
Lusi Hanım, alet yapan Habilis Ana, Filistin’de ateş yakan Erektus Ana, antropolojik çalışmalarıyla da tanınan antropolog Prof. Dr. Metin Özbek,
125 bin yıl önce ölüsünü gömen, yeni ateş yakma ve av teknikleriyle bilimsel veriler etrafında ustalıkla kurgulayıp halk diliyle kaleme aldığı,
beslenme alışkanlıklarını değiştiren Neandertal Ana, 100 bin yıl önce Sapiens’ten Önce İnsan Vardı’da (İmge Kitabevi), tarihöncesinde kadının
terzilik yapan, ok ve mızrak kullanan, mağara resimlerinin ve mücadelesini ortaya koyuyor.
lenin küçük bireyleriyle geçiren anne-
DOĞA TAŞLARDAN
nin onların ruhsal ve sosyal yönlerden
gelişip olgunlaşmalarında önemli pa-
İnsanlık tarihini “kadın merkezli” bir bakış açısıyla
n
yı olmalıydı.
ele alıyorsunuz. Bu bağlamda kitabınızın adında kadına
vurgu yapılamaz mıydı?
‘KONUŞMA DİLİNİN EVRİMİ
Başlangıçta bunu düşünmedim diyemem, gönlümden de
ANNESİZ DÜŞÜNÜLEMEZ’
böyle geçiyordu. Ama sonuçta evrimsel sürecini kaleme
Hatta konuşma dilinin evrimi anne-
aldığım canlı grubu, “Hominidae” adı ile bilimsel tanımı
siz düşünülemez de diyebiliriz. Nitekim,
olan “insan ailesi”ydi ve bu büyük ailenin bir tarafında ka-
“baba dili” yerine “ana dili” dememi-
dın varsa diğer tarafında da erkek vardı.
zin bir nedeni de bu olmalı. Yanı sıra bir
Yazgımız bu iki gücün verdiği bitmeyen ortak kavga ile çi-
sürü ev işi de kadınların üzerindeydi.
zildi. Bu kavga, uzak atalarımızın ortaklaşa yazdığı bir des-
Ateş doğada her zaman vardı (yıl-
tan sayılırdı. Dolayısıyla “insan” resmini ön planda tuttum.
dırım, volkanik faaliyetler vs.) ama
Ne de olsa önce insanız sonra kadın ve erkek. Ama okuyucu
buzul çağının başlangıcında ataları-
sayfaları çevirdikçe “kadın”ın bu bitmeyen yaşam kavgasın-
mız onu evcilleştirerek yaşadıkları
da oynadığı başrolü zaten doyasıya hissedecektir.
mekâna çekmesini bildi. Ve her an el-
3 milyon yıllık insanlık serüvenini “kadın merkezli”
n
lerinin altında tutmasını başardılar.
bir bakış açısıyla ele alan, dilimizde yazılan ilk kitap si-
Ateşin, kadınların hünerli ellerinde yiyeceklerin pişiril-
zinkisi diyebilir miyiz?
mesinde kullanılması ise kültür tarihimizde devrim niteli-
Yıllardır insanın biyokültürel evrimine kafa yormuş bir
ğindeydi. Sindirim sistemimiz adeta yeniden yapılandı. Bi-
kişi olarak böyle bir eseri kaleme almayı hep düşünmü-
yolojik evrimimizin rotası değişti.
şümdür. Yazarken de çok büyük keyif aldım.
Evrimi hep alışılageldiği gibi erkek üzerinden değil de
YARATICI ÜST PALEOLİTİK KADINLARI!
bir de kadın eksenli izlemenin resmidir bu kitabım.
Buzul çağının son evresinde, yani aşağı yukarı 17 bin yıl
Kurgusal anlatım ile antropolojik ve arkeolojik bulguları lu arasında yüzlerce yıl süren dayanılmaz bir kuraklık oldu.
önce, Sibirya, Kafkasya ve tüm Kuzey Avrupa stepleri tarihte
titizlikle terazilemeye özen gösterdim. Bu süreçlerde avcı-toplayıcı kabileler, büyük bir yaşam
benzeri görülmemiş bir soğuk dalgasıyla karşı karşıya kaldı.
Taş devri insan topluluklarında kadın eksenli emek ve savaşı verdiler. Bitmeyen bir kavga idi onlarınki.
Çaresizlik ve ümitsizliğin defterlerinde yazılmadığı üst
üretim biçimlerini, bilimsel verilere harfiyen sadık kalıp
İster tropik kuşağın yakıcı sıcağında, isterse buzullar ne-
paleolitik kadınları, magdalenyen kültür çağının adeta sim-
akılda kalıcı olsun diye hikâyeleştirerek sunmaya çalışan
deniyle o dondurucu iklimlerde, yaşamın her kesitine kadı-
gesi olan bir buluş sayesinde harikalar yarattı.
ilk kitap sayılabilir bildiğim kadarıyla.
nın katkısını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Yepyeni bir olaya damgalarını vurdular. Taşıdıkları onca
Kadın, Paleolitik Çağ’a damgasını vurmuştur.
ağır yüklerine bir yeni uğraş daha eklediler. Neden mi bah-
‘KADIN, PALEOLİTİK ÇAĞ’A DAMGASINI
İnsanlığın uzun bir dönemi toplayıcılıkla geçti. Temel
sediyoruz? Tabii ki iğneden. Bu muhteşem kültürel unsur
VURMUŞTUR!’
besinlerini, yaşadıkları yerin yakınlarında biten yenilebilir
ile terziliğe başladılar. Eşlerinin avladıkları bol kürklü hay-
Kurguyu gerçekten ayırdığımızda, kadının uygarlığa
n
otlar, meyveler, kuruyemişler, tohumlar ve toprak altındaki
vanların postlarından çeşit çeşit giysiler yaptılar. Diktikleri
katkıları tam olarak neler?
yumrular oluşturuyordu.
giysilerle atalarımız, soğuktan korundu.
Yaşlı dünyamız şu son 2 milyon yıl içinde kuzey ve gü-
Avcılık, ok ve yay bulununcaya kadar çok tehlikeli, ölüm-
O çağlarda, bereketi ve avların verimliliğini simgeleyen
ney yarımkürede iki farklı iklim olayına tanık oldu:
cül bir uğraştı. Daha çok erkekler bu görevi üstlenmişlerdi.
kadın figürinleri (venüsleri) üretildi. Örneğin kitabımın ka-
Bunlardan biri, özellikle de insanın atayurdu Doğu ve
İnsan o çağlarda hep et yemedi. Protein değeri çok yük-
pağını süsleyen “Brassempouy Venüsü” fildişinden yon-
Güney Afrika’daki kuraklık süreci idi. Bu yöresel ısınma
sek olan bu hayvansal besin deyim yerinde ise arslanın ağ-
tulmuş bir kadın heykelciğidir. Fransa’da bir mağaranın üst
insanlığın Afrika’yı terk etmesinde büyük rol oynadı.
zında idi. Onu elde etmek için erkek avcılar ölümcül tehli- paleolitik kültür katmanları içinde bulunmuştu.
Diğeri ise son 1 milyon yıl içinde kuzey yarımküresini
kelere göğüs germek zorundaydı. Estetik ve ritüel değeri olan bu ürünler laf olsun diye ya-
etkisi altına alan ve Kuzey Amerika’dan tutun da tüm Si-
Durum böyle olunca, kadınların topladıkları bitkisel yi- pılmış olamaz; temellerinde kadının spiritüel yaşamda ne
birya, Kafkasya bölgesi, Ukrayna, Çekoslovakya ve Orta
yecekler insanların imdadına yetişiyordu. Atalarımız, çoğu denli ağırlığı olduğunun göstergeleridir.
Avrupa’yı kasıp kavuran hatta etkisini Fransa, İngiltere ve
zaman, avın bereketli olmadığı günlerde kadınların çevre- Paleolitik çağda kadın sosyal yaşamın bir tür lokomotifi
İspanya’ya kadar uzatan buzul olayıydı.
den topladıkları besinlerle karınlarını doyurdular. sayılırdı.Taş devrinin onca yoklukları içinde gece gündüz
Erektus, neandertal ve sapiens atalarımız işte bu coğraf-
Kadınlar, çevredeki yenilebilir bitkileri toplayıp hemen demeden didinip duran kadınların bitmek tükenmek bilme-
yalarda buzul dönemleriyle iç içe yaşadı. Avrupa’nın step-
yen çabalarını ne kadar takdir etsek azdır.
lerinde dört buzul çağı gördüler. Bunları zaman zaman yo- mağaraya dönüyorlardı. Çünkü işleri bitmiyordu; bakılma-
Kadının uygarlık alemine katkıları tarımla simgelenen kül-
ğun yağışlı dönemler izlediği gibi, örneğin Avrupa’da 40 bin sı gereken küçük çocukları, beslenmesi gereken diğer aile
yıl öncesinde, Würm II mini buzulu ile Würm III mini buzu- bireyleri vardı. Günlerinin büyük bir kısmını, mağarada ai- tür çağı sayılan neolitik ile daha da artarak devam edecekti.
n
İSMAİL KÖSE’DEN ‘DAVETSİZ MİSAFİRLER:
OSMANLI ÇÖKERKEN AMERİKAN MİSYONERLERİ’
19. yüzyılın başlarında Amerikan misyonerleri Osmanlı topraklarına ne- İsmail Köse, uzun yıllar süren arşiv taramaları, gazete incelemeleri ve
saha araştırmalarına dayanan incelemesi Davetsiz Misafirler’de, Ame-
den geldiler ve asıl hedefleri neydi?
rikan misyonerlerinin Osmanlı’daki faaliyetlerini misyoner raporları ve
Dini yardım faaliyeti gibi sunulan misyonerlik hareketi, Osmanlı toplum
Osmanlı kayıtları ışığında inceliyor.
yapısını nasıl etkiledi? Osmanlı Devleti, misyonerlerin faaliyetlerine ne
Misyonerliğin arkasındaki ideolojik kodlar çözümlenirken imparatorluğun
ölçüde müdahale edebildi?
son dönemindeki kültürel, toplumsal ve siyasi kırılmalara da ışık tutuluyor.
n
Misyonerlik faaliyetleri hangi bölgelerde ve topluluklarda daha derin
etkiler bıraktı? Protestan misyonerler, Ermeni meselesinin uluslararası
Davetsiz Misafirler: Osmanlı Çökerken Amerikan Misyonerleri /
bir krize dönüşmesinde nasıl bir rol oynadı? İsmail Köse / Kronik Kitap / 400 s. / 2025.
14 24 Temmuz 2025