Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İBN TUFEYL’İN ‘HAYY BİN YAKZAN’I ÜZERİNE...
Bin yıllık bilmece
Endülüslü İslam Filozofu İbn Tufeyl’in (1105-1185), Mehmet Hakkı Suçin’in
Arapçadan çevirdiği Hayy bin Yakzan (Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin / Kapı Yayınları)
adlı kitabı neredeyse bin yıl önce yazılmış bir kitaptır.
Kitapta Ekvator altı olarak anılan bölgede, Doğu Hint adalarından birinde, ıssız bir
adada bir antilobun annelik edip büyüttüğü bir oğlanın, tam anlamıyla bilimsel yöntemle
-sistemli bir şekilde yapılan gözlem, deney ve akıl yürütme yoluyla- kendi kendine akli
bilgilere ulaşmış Hayy bin Yakzan’ın alegorik öyküsü anlatılmaktadır.
Bu öykü aynı zamanda İbn Tufeyl’in felsefesinin de özünü yansıtır. İbn Tufeyl,
zamanında çok etkili olmuş bir filozoftur; romanı Robinson Crusoe’ye örneklik ettiği gibi
Aydınlanma filozoflarının, görgül bilim yanlılarının da çok işine yaramıştır.
Bu kitabın kesinlikle felsefi bir kitap olduğunu söyler çevirmen Mehmet Hakkı Suçin,
“Çünkü felsefi bir gerekçeyle yazılmıştır” der. İbn Tufeyl, Hayy bin Yakzan metnini
“zayıf karakterli, bilgisi yetersiz kişilerin ilgi gösterdiği sözde felsefi fikirlere karşı, insanları
sorgulama zeminine çekerek yanlışa sapmalarını önlemek” için yazmıştır.
şına yaşayan Yaksan, çevirmenin deyimiyle, Yaksan daha sonra gök kubbeyi, yıldızları, güneşi ayı in-
ÜLKER İNCE
“kendi kendine akli bilgiye” ulaşmış biridir. celer, “gök kubbenin küre şeklinde olduğunu” fark eder,
Kitabı okuyunca bu saptamanın hiç yanlış hatta sonunda gök kubbenin kesinlikle “küre şeklinde” ol-
ÇEVİRİYİ SAHİPSİZ BIRAKMAYAN
olmadığını siz de görürsünüz. duğu inancına varır.
BİR ÇEVİRMEN; MEHMET HAKKI
Pekiyi, yıllar sonra, gözleme dayanan astronominin ba-
SUÇİN!
İBN TUFEYL’İN FELSEFESİ bası olan ve “dünya yuvarlaktır” diyen Galileo (1564-
Endülüslü islam filozofu İbn Tufeyl’in (1105-
İbn Tufeyl, bu yazdığı alegorik romana bir 1642) farklı bir şey mi yaptı, o da önce teleskopla gözlem
1185) Hayy bin Yakzan* adlı kitabını Mehmet
kılıf da bulmuş, güya kendisinden İbn Sina’nın yapıp daha sonra akıl yürütmedi mi?
Hakkı Suçin’in Arapçadan çevirdiğini fark et-
bir kitabı üzerine şerh yazmasını isteyen bir ar-
meseydim okur muydum acaba, bilmiyorum.
kadaşına, İbn Sina ve Gazali’de okuduğu şey- EVRENİN FAİLİ; ‘ZORUNLU VARLIK’
Suçin’in daha önce (İşte Budur Benim
ler üzerine şerh yazmak, onların metinlerini Bu gözlemlerin sonunda Yaksan “bir evren varsa mutlaka
Adım başlıklı) Adonis çevirisini okumuş ve
açıklamak yerine kendi felsefesini açıklayan onu var eden biri, bir fail olmalı”dır düşüncesine ulaşır. Bir
onu güvenilir bir çevirmen olarak bellemiş-
bir kitap yazdığını söylemektedir. fail olmadan hiçbir şeyin var olamayacağını düşündüğü için
tim çünkü hiç de basit olmadığı anlaşılan
O bakımdan bu alegorik romanı İbn
de o faile Zorunlu Varlık adını verir. Daha sonra o Zorunlu
Adonis’in şiirlerinin karmaşıklığını korur-
Tufeyl’in kendi felsefesinin açıklaması ola- Varlık’ın ne olup ne olamayacağı konusunda düşünceler üretir.
ken şiirliğini de yok etmemiş, ayrıca oku-
rak okuyabileceğimizi anlarız. Ancak öykü burada bitmez dahası vardır. 10 bölümden olu-
ru bu karmaşık şiirleri okumaya hazırlamak
Romanda Yaksan’ın adadaki hayvanları,
şan kitabın 9. bölümünün başlığı “Salaman ve Asal”dır. Yani
için çeviriye Adonis’in kendisinin yazdığı
bitkileri ve kendisini, farklı türler olarak na- kitap bitmek üzereyken Salaman ile Asal’ın öyküsüne atlar.
“Okumanın Poetikası” adlı yazıyı da çevirip eklemişti.
sıl sınıflandırdığına tanık oluruz ilkin. Yaptığı gözlem, baş-
Bu çeviride de kitapla, yazarla, kendisinin kitabı çevirir-
vurduğu akıl yürütmeler ve vardığı sonuçlar arasında hiç
‘SALAMAN VE ASAL’
ken izlediği yöntemle ilgili okura bilgi veriyor, kitabı de-
akla aykırılık, mantıksızlık ya da boşluk yoktur. Salaman ile Asal, yine Doğu Hint adalarının birinde ya-
ğerli kılan özelliklerine değiniyor, okurda merak uyandır-
Sağlam ve sistemli gözlemlerden son- şamakta olan iki yakın arkadaştır ama kalabalık nüfuslu
mayı beceriyor, ayrıca kaynak olarak kullanılabilecek bir-
ra Yaksan, sistemli bir şekilde akıl yürü-
bir adada yaşamaktadırlar ve bu adada yaşayanlar,
den fazla metin bulunduğu için hangisini kaynak olarak
terek bazı bilgilere ulaşıyordur ama siz “kadim peygamberlerden birinin …
kullandığını belirtmeyi ihmal etmiyordu.
kuşkulanabilir, bu acaba doğru olabilir
öğretilerine dayanan sahih bir di-
Kısacası çeviriyi sahipsiz bırakmayan, yaptığı işin so-
mi, gerçekten de insan gözlem yaparak,
nin mensupları”dırlar.
rumluluğunu açık açık üstlenen bir çevirmendi.
akıl yürüterek doğru bilgilere ulaşabilir Asal, “dinin şeriatındaki bazı
Çevirinin bir ayağını metnin yazarına karşı sorumluluk
mi diye merak edebilirsiniz.
sözler[in] dünyadan el etek çekme-
oluştururken bir ayağını da olası okuruna karşı sorumluluğun
yi ve yalnız başına tefekkür etmeyi”
oluşturduğunun farkındaydı çünkü farklı bir dilin ve kültürün
YAKSAN’LA YERÇEKİMİNDEN teşvik ettiğini düşünerek ıssız bir ada-
okuru için okunur ve anlaşılır, aynı zamanda derinlikli bir çe-
GÖKYÜZÜNE!
ya gitmeye karar verir ve Yaksan’ın
viri üretme kaygısını örneklerle dile getiriyordu.
Ancak Yaksan çıplak gözlemleri- adasına gider. Orada Yaksan ile tanışır.
Uzun yıllardır, okunmaz ve anlaşılmaz çevirilere rastla-
ne dayanarak cisimlerin iki özelliği- Asal, Yaksan’a kendi dinini anlatır,
dıkça çevirinin bu ayağının tamamıyla göz ardı edildiğini
nin bulunduğundan dem vurup ba-
Yaksan da Asal’ın anlattıklarıyla kendi
düşünmeye başlamıştım, ancak sonuçta erek kültür okuru-
zı şeylerin “ya duman, alev ve su- gözlemlerinin çelişmediğini, fazlasıyla
na karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen bir çevirmen na-
yun altındaki hava gibi yukarı doğ-
uyuştuğunu görür.
sıl olur da yazara karşı sorumluluğunu yerine getirebilirdi?
ru çık[tığını] ya da su, toprak parça-
Ancak Yaksan o dinde “zekâttan”, “hır-
sı, bitki ve hayvan parçaları gibi tersi sızlığa karşı el kesme cezası”ndan söz edil-
GERÇEK DOĞADA KENDİ KENDİNE
yönde yani aşağıya doğru in[diğini]”
mesine şaşar. İnsanlar dini gerçekten anla-
AKLİ BİLGİYE ULAŞMIŞ YAKSAN!
ve bunun hafiflik ve ağırlıkla ilgili bir şey
Bazı çevirmenler çevirmek üzere seçtikleri metinlerle de salar zaten bu batıl şeylerden uzak durmaz-
olduğunu söylediği zaman onun açıkça yerçe- lar mı, cezaya ne gerek var, der.
okurun güvenini kazanırlar. Bir metni çeviriyorlarsa boşuna
kiminden söz ettiğini anlarsınız.
“Oysa insanların aptallıkları ve yetersizlik-
çevirmiyorlardır, bir nedenleri vardır diye düşünürüz. Hayy
Newton’ın ortaya çıkıp yerçekimini keşfetmesine daha
bin Yakzan’ı okuyunca ben de Suçin’in bu kitabı hangi ne- leri, muhakeme eksiklikleri, zayıf karakterleri
yıllar vardır ama zaten on yedinci yüzyıl ortalarında yer çe- ve nasıl “koyun sürüleri gibi doğru yoldan hiç
denle çevirdiğini anladığım duygusuna kapıldım. Anlatayım:
kimini keşfeden Newton da (1643-1727) Yaksan’dan fark-
Ekvator altı olarak anılan bölgede, Doğu Hint adalarından haberli olmadıkları” konusunda fikri yoktur.
lı bir şey yapmamıştır, (doğruysa eğer) başına düşen bir el-
birinde, ıssız bir adada bir antilobun annelik edip büyüttüğü Bunun üzerine Yaksan, Asal’ın adasına gidip
madan esinlenerek yer çekimini bulmuştur.
bir oğlanın alegorik hikâyesi anlatılır kitapta. insanları uyarmaya karar verir. Giderler. Hayy bin Yakzan
Pek çok büyük keşfin basit gözlemlere, basit sorulara da-
Hiç insan görmeden, hiç kimseden hiçbir şey öğrenmeden gece gündüz insanların gönlünü kazanmaya çalışarak onla-
yandığını biliriz. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir.…
gerçek doğada, yalnızca hayvanlar ve bitkiler arasında tek ba- ra hakikati anlatmaya başlar ama o anlattıkça
>>
6 8 Eylül 2022