Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Modern yalnızların sesi ve
özgür kadının rehberi:
Janet Frame!
Anlatı şablonlarını yerle bir ettiği yapıtlarında bulanık,
kederli bir dünya sunsa da bu bulanıklık ve kederi, yaşamdan
ve mücadeleden bir vazgeçiş değil, direniş ve molasız
yolculukların yoldaşı kılmış Janet Frame (28 Ağustos 1924-29
Ocak 2004), trajedilere boyun eğmediği yaşamının kaydını tuttuğu
kitaplarıyla hem modern yalnızların sesi hem de aklını pusulası
kılan özgür kadının rehberidir.
Toplumdan “deli” diye dışlanan, ilk kitabının Yeni Zelanda’nın
en prestijli ödüllerinden birini alması üzerine “lobotomi”den
kıl payı kurtulan, “Yazım beni kurtardı” demiş,
yurdunun münzevi ama uluslararası üne sahip yazarıdır...
Hep o kıvırcık kızıl saçlı küçük kızdır...
Tekil ve çoğunlukla kapalı, zihinsel göç hareketlerinin
aykırılıklarıyla ve geleneksel kurgu düzeninden uzak yazınında
Janet Frame için sanat ve hayal gücü, deneyimin, deliliğin ve
belleğin sarmal bir gerçekliğe çağrılmasıdır. Suskundur o; ne var
ki suskunluğunu yazılarında patlatır!
Psikiyatri hastanesinde dayatılan kimliksizlikten uluslararası
alanda tanınan bir yazar olmaya geçişi sağlayan yapıtlarıyla Janet
Frame, klostrofobik kurgu evreninde okuyucusunu zorlar. Sudaki
Yüzler’deki Istina gibi, yaşamın zorlukları karşısında ise ayakta
durmanın bir yolunu daima arar ve umudunu hiç kaybetmez.
JERRY BAUER
anksiyete sıkıntısı olduğunu bir türlü kabul ettiremez.
Toplumdan “deli” diye dışlanan, Yeni Zelanda’nın
Z. DOĞAN KORELİ
münzevi ama uluslararası üne sahip yazarı Janet Frame, Lobotomi ameliyatına alınacağı günlerde çıkan ilk kita-
çoğu insanı tımarhaneye düşürecek çilelere katlandıktan bının Yeni Zelanda’nın en prestijli ödüllerinden birini al-
TOPLUMDAN ‘DELİ’ DİYE DIŞLANAN KIVIRCIK
ması üzerine bu ameliyat yapılmaz. Hatta bir doktorun
sonra büyüyüp ülkesinin en iyi yazarlarından biri olan kı-
KIZIL SAÇLI KÜÇÜK KIZ, BÜYÜK YAZAR!
vırcık kızıl saçlı küçük kızdır... dikkatiyle şizofren olmadığı fark edilerek sekiz yıl tutul-
Kurmaca metinleri, yazarın yaşamöyküsüyle ilişkilendi-
duğu klinikten kurtulur.
İroni şu ki o zaten yıllarca tımarhanededir. Oamaru’da-
rirken Jules Renard’ın “Yaşamımı kitaplarıma fazlasıyla
Frame’in akıl hastanesinde zamanı geçirmek için kul-
ki çocukluğu; iki kız kardeşinin farklı zamanlarda boğulup
yansıttım. Kemirilmiş bir kemikten başka bir şey değil mi-
landığı yazma uğraşı bu işkenceden kurtuluşunu sağlar.
ölmesi, erkek kardeşinin epilepsi nöbetlerine tanıklık, baba
yim ben?” vargısını usta yazar Janet Frame (28 Ağustos
“Yazım beni kurtardı” demesi boşuna değildir.
şiddeti başta olmak üzere çeşitli travmatik olaylarla geçer.
1924-29 Ocak 2004) anlatıları için de düşünmemek ola-
naksız. Kişisel biyografisi de buna denk düştüğünden ol-
‘SOFRAMDA BİR MELEK’
LOBOTOMİDEN KIL PAYI KURTULUŞ!
sa gerek -ki kendisi çoğunlukla kabul etmese de- aslında Frame’in bütün bu duygusal fay hatlarını olanca yansıttığı
Öğretmenken yaşadığı bir panik atak nedeniyle yerel
kurgudan çok, olanı yazmış gibidir. Soframda Bir Melek (Çev. Ayça Çınaroğlu / YKY) adlı oto-
hastanenin nöropsikiyatri servisine, hiçbir değerlendir-
biyografisi alışılmışın dışında yoğun bir iç dökümü sunar.
Trajedilere boyun eğmediği yaşamının kaydını tuttuğu
me ve teste bağlı olmadan şizofren tanısıyla yatırılır. Bu-
Jane Campion tarafından sinemaya da uyarlanan kitap-
kitapları bugün hem modern yalnızların sesi hem de aklını
rada iki yüzden fazla elektrokonvülsif şoka maruz bırakı-
ta geri dönüşlü referanslarla geçmişi çağırır yazar. Üç bö-
pusulası kılan özgür kadının rehberidir. lır. Sürekli “deli” muamelesi görür. Sadece depresyon ve
lümden oluşan yapıtta yaşananlar allanıp pullanmadan do-
ğaçlama anlatılır. Bir yazar olarak elde ettiği uluslarara-
sı başarıların ve kitaplarının hangi şartlar altında yazıldı-
ğının izi sürülür.
Gotik psikiyatri hastaneleri, hastaları bu hastanelere
yönlendiren zihinsel kusurlar ele alınır. Yazar, burada, ru-
hunu boy aynasında yansıtır. Toplumsal iletişim sorunla-
rı yaşamanın, aileyle anlaşamamanın bir anormallik gös-
tergesi olmadığını vurgular. Ama nafile... Kahraman, onu
anormal olarak tanımlayanlar tarafından gittikçe yalnızlı-
ğa itilir. O da başka insanlarla kaynaşmaktansa yazı yaz-
mayı, hayal dünyasını keşfetmeyi tercih eder. Yapıtlarına
tutunur. Okuyucuyla göz teması kurar.
‘SUDAKİ YÜZLER’
İki farklı akıl hastanesinde yaşanan olayları anlattığı Su-
daki Yüzler’de (Çev. Ayça Çınaroğlu / YKY) Frame, marji-
nalize edilip toplum dışına itilen ve insani haklardan
>>
4 8 Eylül 2022