24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

(15 EYLÜL 1914-2 HAZİRAN 1970) Kalemiyle yaşamı kaydeden yazar, Orhan Kemal! Orhan Kemal (15 Eylül 1914-2 Haziran 1970) yaşadığı ve gözlemlediği her zaman dilimini kalemiyle yazıya dökerek ülkemizin insan ve toplum ilişkisini, değişimlerini eserlerinde belge olarak geleceğe bırakmıştır. Bize çözüm yolu gösteren eserlerinden insanımızın ve toplumun dönüşümünün sağlanması için faydalanmaya devam ediyoruz. Değerli ustamız 108. yaşın kutlu olsun. bunda bu öykü için, “İşte küçük bir şaheser!” diyecekti. ‘GECE GİDECEK YERİMİZ YOKTU’ IŞIK ÖĞÜTÇÜ “Gece gidecek yerimiz yoktu. Kayınpederlerim şehirde ÇORAP ATÖLYESİNDE İŞÇİLİK VE ‘GREV’! değillerdi. Yıldız eteklerime yapışmış, ‘Eve gitmeyecek mi- YAŞAMAK VE YAZMAK! 1951 yılında Adana’dan İstanbul’a gurbet kuşları gibi göç yiz?’ diye mızırdanıyordu. Nâzım süt saatinin geldiğini ha- Yaşamın akışı içinde yıllar geçtikçe yazılanların gerçek eden beş kişilik Orhan Kemal ailesi Sirkeci’de bir otele yerle- tırlatıyordu yaygarayı basıp. Raşit yorgunluktan ve sinir bo- hayattaki izlerini aramaya başlarsınız. Özellikle bir yazarın şir. Nuriye Öğütçü o günleri şöyle anlatır: “Birkaç gün sonra zukluğundan ayakta sallanıyordu. Müthiş zayıflamıştı, yü- yaşamını merak ediyorsanız, bir araştırmacı olarak mutlaka İzzetlerin Kasımpaşa’daki kiracı oldukları vakıf dairesine zü solgun ve çöküktü. Bir şeyler yapmak istediğini, çaresiz- yazdıklarının içinde kendine ait bilgilerin saklı olabileceği- taşındık. Onlar zaten sekiz kişilik bir aileydiler. Biz de beş liğini, kendini yiyip bitirdiğini görüyordum. Önce bekleme ni tahmin edersiniz. Orhan Kemal’in (15 Eylül 1914-2 Ha- kişi, evin bir odasına yerleştik. Üç aydan fazla misafir etti- salonundaki sıraların üzerine oturduk. Çok geçmeden kal- ziran 1970) eserleri de benim için böyledir. ler bizi. İlk önce bana iş bulundu. Sultanahmet’te bir çorap dırdılar. Yasakmış. Salonu kapatacaklarmış.” Onun otobiyografik eserlerini ve mektuplarını ayrı tutarak atölyesinde çalışacaktım. Dediklerine göre de haftada yet- “Kocasına baktı, yüzü pek fark edilmiyordu, yalnız, dir- şiirlerinde, öykülerinde, romanlarında hatta denemelerinde miş beş lira alacaktım. Küçükleri, ablaları Yıldız’a bırakır seklerine kadar sıvalı kolu görünüyordu, ipinceydi: ‘Ne ka- kendisinin yaşamından kesitler bulabilirsiniz. Böylece kendi karı koca sabahın erken saatinde yola çıkardık.” dar da zayıfladı!’ Ona tekrar acıdı. Bu sırada, yemenilerini ailenizi ve yazarın yakın çevresini daha yakından tanıyabilir- “‘Sabahleyin kocası gene her günkü gibi büyük şehrin betonda sürüyen bir ayak sesi peydahlandı. Kadının yüreği siniz. Yazarın arkadaşlarının bir sohbet sırasında anlattıkla- apartman, tramvay, otobüs, taksi kalabalığı içinde evinin hop etti. ‘Ya, kalkın burdan derlerse?’ rı, çocuklarının, kendisinin ve eşinin günlük olarak yaşadık- yitirdiği ekmeğini aramaya gitmişti. Öyle anlıyordu ki Ner- Karşıda, alacakaranlığın içinde daha karanlık bir in- ları karşınıza bir yazı metni olarak çıktığında şaşırmazsınız. min bunu! Akşam kocası gene düşük omuzlarıyla, elleri boş san gölgesi belirdi, gölge ağır ağır geliyordu. Kocası ince dönünce, kahırlı olmamasına bilhassa dikkat ettiği yumu- koluna indirdiği başıyla rahat, sakin uyuyordu. Gölgeyse NURİYE ÖĞÜTÇÜ ANLATIYOR... şacık sesiyle, ‘Yarın işe gidiyorum’ dedi. ‘Çorap atölyesin- yaklaşıyordu. ‘Ya, kalkın, derse?’ Bu yazdıklarımı merak edenler için bir söyleşide Orhan de çalışacağım.’” Gölge geldi, geldi... Eli yüzü kara içinde perişan kılık- Kemal’in eşi Nuriye Öğütçü’nün anlattıklarına kulak “Müthiş yoruluyordum fakat hafta sonunu da iple çe- lı biri, tam karşısında durdu. ‘Ne geziyorsunuz burda?’ misafiri olalım: “İkinci çocuğumuz Nâzım 1944’te doğdu. kiyordum. Yetmiş beş lira alacaktım. Değerdi bu yorgun- Adam daha sert, ‘Uyanırsa uyansın. Yasak burda oturmak! Son olarak denediği pazarcılık işi de yürümeyince, ailece luğa. Muhasebeden verdikleri zarfın içinden on iki lira Burası otel değil, kalkın! Burda sabahlamak yasak!’” Malatya’ya gitmeye karar verdik. Oğlumuz Nâzım henüz çıkınca, nasıl boş hayaller peşinde koştuğumuzu bir defa Çaresiz dışarda betonun üzeri kalıyordu bizim için. Gece üç dört haftalıktı. Malatya’daki arkadaşı buraya gel, sana daha anladık. Bıçak açmıyordu ağzımızı. Hafta başında sıcaktı. Beton sert fakat ılık bir yatak gibiydi. Hepsi uyudu- iş buluruz demişti. Neyimiz varsa satıp, yol parası yaptık, Raşit, ‘Gitmeyeceksin!’ dedi.” lar. Ben sabahı bekledim.” Malatya’ya gittik. “‘Hafta sonunda paralar verilmeye başlandı. Bordro- “Kadın hafifçe ‘Merhametsizler!’ dedi ve oğlunun kunda- Arkadaşı bizi misafir etti. Gerçekten iş de vardı. Fakat yu ötekiler gibi imzaladı, zarfı aldı. Heyecanla açtı. Fakat ğını hırsla aldı. İstasyon merdivenine doğru yürürlerken ko- iki ay sonra fabrika idaresi ‘askerlik tezkeresi’ yüzünden hayret! Koskoca bir haftada on iki buçuk lira? Elinde zarf, cası sendeledi... Merdivenleri yavaş yavaş indiler. Dışarda sı- işine son verdi. Yine açıkta kalmıştık ve dönüşümüz peri- katibin yanına koştu. Hiçbir yanlışlık yoktu. Katip, ‘Ne ola- cak ve aydınlık bir gece, tertemiz gök ve kuvvetli ayın altında şanlıktı. Hayatımızın en acı sahnelerinden biridir bu. caktı ya?’ dedi. ‘Elli lira mı verecektik sana?’’ alt alta ve üst üste evler kalabalığı halinde şehir uyuyordu. Yetmiş sekiz kuruş vardı kocamın cebinde. İki küçük ço- cukla üçüncü mevki vagonda yapılan uzun ve yorucu Ma- Kadın, oğlunun kundağını ılık betona sırtüstü yatırdı. 108. YAŞIN KUTLU OLSUN USTA! Sonra kızına yer yaptı. Kocasına döndü, ‘Sen de yat!’” latya-Adana yolculuğundan sonra gecenin bir saatinde Orhan Kemal 1954’te Grev öykü kitabını çıkaracak, için- garın ortasındaydık. Dördümüz yığılıp kalmıştık oraya.” Dört kişilik Öğütçü ailesinin 1944 yılında yaşadığı bu de “Nermin” adıyla yaşadıkları zor günleri öyküleştirecek- “Tren gecenin on ikisinden sonra şehrin garına girdi. gerçek olay, kalemiyle yaşamı takip eden yazar için bü- ti. Orhan Kemal yaşadığı ve gözlemlediği her zaman dili- yük bir fırsat olacak, 1949 yılında öyküde adı “Adam” mini kalemiyle yazıya dökerek ülkemizin insan ve toplum Adam dehşetli yorgun ve uykusuzdu. Bavullarla sepetleri karısı vagonun penceresinden uzattı, o, aşağıdan aldı. Öyle olarak geçen kişi tarafından Orhan Kemal imzasıyla Ek- ilişkisini, değişimlerini eserlerinde belge olarak geleceğe mek Kavgası kitabındaki Dönüş öyküsünü yazacak, bu da yorgun, uykusuzluktan öyle bitikti ki, nerdeyse yıkılacaktı. bırakmıştır. Eserlerinden insanımızın ve toplumun dönüşü- Kadın gene pencereden kızını sonra da bir kırk günlük oğ- ailemizin yaşadığı hayat serüvenlerinden biri olarak kay- münün sağlanması için faydalanmaya devam ediyoruz. lunun kundağını kocasına uzatıp trenden indi.” da geçecekti. Nâzım Hikmet, Kasım 1949 tarihli mektu- Değerli ustamız 108. yaşın kutlu olsun. n 14 15 Eylül 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle