Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mümden sonra başlarına gelecekler hiç ilgilendirmiyor
‘TÜRK ŞİİR ELEŞTİRİSİNİN KENDİNDEN
HOŞNUT BİR CAHİL OLDUĞUNU beni.” diye yazmış olsanız da, özelde değilse de yerelde ve
SÖYLEYEBİLİRİM!’ evrenselde şair kaygılarınızda neler derinleşmektedir?
n Mevsimsiz Yazılar’a yazdığınız yeni önsözde “Türk şi- Ve ülkemizde o günden bugüne her alanda daha da de-
iri kendinden hoşnut bir cahil” diye yazıyorsunuz. Neden? rinleşen, kötücülleşen günümüz ortamında özellikle yaz-
Tam olarak öyle değil. Önsözdeki cümle şöyle: “Mev- dıklarınızın eleştirilmesini hâlâ istiyor musunuz?
simsiz Yazılar’ı tekrar okurken, ‘Türk şiir eleştirisinin ken- Ben gerçekçi bir insanım. Söylemem gerekeni söylemi-
dinden hoşnut bir cahil olduğunu söyleyebilirim’ diye bir şim. Telif ve tercüme şu ana kadar 130-140 arasında kita-
cümleme rastlıyorum.” bım var. Müthiş bir şey. Eleştiriden kasıt mareşal rütbesi
verilmesi değil. Yazdığım ve çevirdiğim kitaplar hakkında
Ardından aynı sayfada şu cümleler izliyor: “Daha son-
raki yıllarda çevirmen olarak, şiir kuramlarıyla ilgilenen çağdaşlarımın ne anladığını, ne düşündüğünü merak ediyo-
bir yazar olarak bir cehaletsavar rolü üstlendiysem, bunun rum. Sınava girmiyorum, sınava sokuyorum.
nedeni gençlik yıllarımda tanık olup başkaldırdığım kabi-
le töresidir; ‘Tekkeyi bekleyen çorbayı içer ve ‘Sıranı bek- ‘MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI
le!’ anlayışıdır... ŞİİRİN BİÇİMSEL OLARAK EN DEVRİMCİ
//... Türk şiirinin egemen tabularını hiçbir zaman, ha- ÖRNEĞİDİR.’
yatımın hiçbir döneminde kabul etmedim; gücümün yetti- n Sizin Siyasetname ve Canyelekleri Tavandadır ad-
ği andan başlayarak tabu oluşturmadım, tabuların oluşma- lı yapıtlarınızda yaptığınız gibi yazınsal türler arasında-
ki sınırları yıkabilen başlıca şairler ve yapıtlarını örnek-
sına katkıda bulunmadım. Ama tabulara karşı çıktım, onla-
rı yıkmaya çalıştım. ler misiniz?
Şunu kesinlikle söyleyebilirim: yazınsal yaratının hiçbir Ve Şiirde Devrim adlı kitabınızda, Nâzım Hikmet’in
uzlaşma kaldıramayacağını Mersin’de on yedi on sekiz ya- Memleketimden İnsan Manzaraları’nda bunu başardığı-
şımda kendi kendime öğrendim. Kimseden, yani Türkiye’de nı ve Türk şiirinin bu olanağı ne yazık ki fark etmediğini
kimseden öğrenmedim.” imliyorsunuz. Neden, nasıl?
Memleketimden İnsan Manzaraları şiirin biçimsel ola-
‘CAHİL OLAN ŞAİR DEĞİL, ŞİİR ELEŞTİRİSİ, rak en devrimci örneğidir, neredeyse bütün malzeme ve
ELEŞTİRMEN, ELEŞTİRİCİ!’ olanaklar kullanılmıştır. Tıpkı Ezra Pound’un Kantolar’ı,
Dikkat ederseniz cahil olan şair değil, şiir eleştirisi, eleş- Pablo Neruda’nın Cantos Generales’i gibi.
tirmen, eleştirici. Şairin cahilliğinin kimseye zararı yoktur. Ben de Siyasetname (Can Yayınları) ve Fransızcaya
Neredeyse kendisine bile. Ama eleştirmen olmak için tah- çevrilen Canyelekleri Tavandadır’da (Cem Yayınevi) ay-
Valéry’de aramış, orada bulmuş ve orada durmuştur. Kuşa-
sil terbiye gerekir. Üniversitede ilgili fakültede okuyup dip- nı yöntemi denedim. Çıkış noktalarında böyle bir niyetim
ğının şairleri de öyledir. Eğer o kuşak, 19. yüzyılın sonun-
loma almamışsan, otodidakt isen bin kadar kitap okuyacak- yoktu şiirler bitip kitaplaşınca fark ettim ve çok mutlu ol-
da, 20. yüzyılın başında doğan Türk şairleri benim çevirdi-
sın; Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusca ve İtalyanca dille- dum. Kimi şiirler şaire kendini yazdırır. Bu tarz şiirin bir
ğim üç Fransız şairi okuyup anlasalar ve Baudelaire esare-
rinden birini epeyce bileceksin çünkü kaynaklar bu dillerde. olanağıdır. Bu olanak neden fark edilmedi, bilemem. Ceva-
tinden kurtulsalardı şiirimiz aynı yerde debelenmezdi. Hay-
bı bende yok, başkalarında.
Bunun için de en uygun iş akademisyenliktir. Çünkü bi-
ran oldukları Baudelaire, Aleysius Bertrand’ı keşfetmiş ve
raz önce saydığım dillerdeki eleştirmen, kuramcı üniversi-
onu öykünerek düzyazı şiir Paris Sıkıntısı’nı yazmıştır.
telerde hocadır. Hocadır ama aynı zamanda yayın hayatının ‘TOPLUMCU SOL TÜRK ŞİİRİ AHMED ARİF,
içindedirler. Bizimkilerin doktora tezlerinin, öteki tezleri- ENVER GÖKÇE, HASAN HÜSEYİN
‘YAZINSAL SÖYLEM ÜZERİNE’Yİ
nin ne olduğunu bilmeyiz. Kendileri pişirip kendi araların- KORKMAZGİL’İN PEŞİNDEN GİDEREK
HER DERDE DEVAM EBEGÜMECİ
da yerler. Pişirip yedikleri şairlerdir, yazarlardır. İŞİN KOLAYINI YAPMIŞTIR!
OLSUN (!) DİYE YAZDIM’
Memleketimden İnsan Manzaraları biçim ve içerik ola-
Modern şiir vezin ve kafiyenin terki ve vezinsizlik-
‘TÜRK ŞİİRİ KENDİ SÜTÜNÜ rak devrimci bir şiirdir. Toplumcu sol Türk şiiri Ahmet
le başlar. Şiir Fransa’da Aloysius Bertrand, Comte de
İÇEN İNEĞE BENZER!’ Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in peşinden
Lautréamont ve Arthur Rimbaud ile, ABD’de Walt Witman
giderek işin kolayını yapmıştır. Ayrıca Memleketimden İn-
Bütün bu tahsil ve terbiye, bu emek sadece “Prof. Dr”
ile özgürleşir, vezin ve kafiyenin zincirlerini kırıp “şiirsel
olmak içinse çok yazık. Dört kişilik jürinin onayıyla bir şey san Manzaraları Ahmet Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin
söylem”i bulur. Ben fakir bunun da kitabını yazdım.
olmak bir şey değildir. Onayı edebiyat dünyasından alacak- Korkmazgil ve öteki sol şairlerin de önünde durmaktaydı.
Vezin ve kafiye bırakılınca şiirin müziği anonim olmak-
sın. Bizde akademisyenler kendi kümeslerinden çıkıp ede- Demek ki o müthiş şiiri anlayacak düzeyde değillermiş.
tan çıkmış her şiir için özelleşmiş ve “söylem”i keşfetmiş-
biyat dünyasına girmezler; tezlerini, poetika (varsa) kitap-
tir. Bu devrimi anlatmak amacıyla Yazınsal Söylem Üzeri-
larını edebiyat dünyasının yayınevlerine önermezler. Ede- “BİR ÜLKEDE BİR TEK ‘BÜYÜK ŞAİR’
ne (İmge Kitabevi) adlı baş belasını yazdım. Her derde de-
biyatçılarla arkadaşlık etmezler ki çok büyük hatadır. Kuş- YOKTUR. BÜYÜK ŞAİRLER VARDIR!”
va ebegümeci olsun diye(!)
kusuz tamamı zır cahil değil. Sırası gelmişken bir uyarıda bulunayım: Bir ülkede sa-
n Sizi şiir yazmaya çekenleri / çağıranları açar mısınız?
Türk şiiri kendi sütünü içen ineğe benzer. Aloysius Bert- dece bir tek “büyük şair” yoktur. Büyük şairler vardır. Bü-
Şairleri başka şairlerin şiiri yazmaya davet eder. Bazen
rand, Comte de Lautréamont, Arthur Rimbaud, Kavafis, yük şairlik bir ortaklıktır. Bir tek şairi olmak yoksulluktur.
de şair adayı yazılan şiiri, şiirleri beğenmez, kolları sıvar.
Seferis, Ritsos, René Char, Adonis, Alain Bosquet, Abdella- Benden söylemesi…
Kimileri kız tavlamak için şiire bulaşır.
tif Laabi ve Nicolas Guillen’in şiirlerini şiir dünyamız baş- n Varlık’ın Kasım 96 sayısında şöyle yazıyorsunuz: “Bir
n Dünyanın gidişatında şiirin ve şairin ahvaline yoru-
ka sütler içsin diye çevirdim. Şiirde Devrim’i (İmge Kita- Allah’ın kulu gelenekten ne anladığını anlatmak zahme-
munuz nedir?
bevi) çağdaş şiiri öğrensinler diye yazdım. Pişmiş aşa su tine girişmemiştir.” Neden? Ayrıca şiirde / şiirinizde gele-
Has şair için okur kaygısı yoktur. Türkiye dışında benden
kattığım için bana çok kızdıklarını biliyorum nekten faydalanmak konusunda yaklaşımınızı açar mısınız?
yaşlı, yaştaşım çok şair tanıdım, her milletten. Has şairin müş-
n “Şiir doğadan çalışan bir ressam olsaydı şiir kareler- Gelenek üzerine onlarca, sayfalarca yazı yazdım. Bir ara
terisi yoktur. Acelesi de yoktur. Geleceğin treni o binmeden
le küçültülmüş bir evren, ‘küçük evren’ olabilirdi. Ama Hilmi Yavuz ile üst düzeyde tartıştık. Hilmi gelenekçidir:
kalkmaz. Aslında onun trenden bile haberi yoktur. Has şair
değil.” Çünkü?.. Divan şairlerinin, Yahya Kemal’in otladıkları otlaklarda ot-
“Kralın soytarısı” olmak dışında her şey olabilir.
Çünkü bütün iyi şiirler öyledir. Karelerle resim büyüt- n Tehdit edilen yaşam karşısında gerçek şair insan, va- lamak ister. Benim için gelenek hapishanedir, zincirdir, bu-
mek ya da küçültmek bir kopyalama tarzıdır. Küçük evren kağıdır. Kırmak, yıkmak ve kurtulmak gerekir.
tandaş ve şair olarak ne yapabilir, ne yapmalı? (Şiirde
de evrenin kendisidir. Ama evren bizim için her an büyü- Devrim / s.21-22)
mektedir Çünkü bazı yıldızların milyarlarca yıl önce yola ‘GELENEKTEN YARARLANMAK MİRAS
Şu anda şöyle düşünüyorum: İlkin bu kapanı fark edecek
çıkan ışıkları gezegenimize yeni ulaşmaktadır. kadar zeki ve duyarlı olmalı. Sonra asla teslim olmama- YEMEK GİBİ BİR ŞEYDİR!’
“Gelenekten yararlanmak” miras yemek gibi bir şeydir.
lı. Pısmamalı. Gerekiyorsa şiiri bırakıp mekkârelik yapma-
‘AHMET HAMDİ TANPINAR VE KUŞAĞININ lı. Ama asla Ortaçağ karanlığına teslim olmamalı. Karanlı- İsteyen gelenekçi olur, isteyen olmaz. Ama Hilmi, gelenek
ŞAİRLERİ NE YAZIK Kİ ŞİİRDE MODERNİTEYİ karşıtlarını hor görürdü.
ğı görecek ama karanlıkta da görmeli.
BAUDELAIRE VE VALÉRY’DE ARAMIŞ, Her zaman olduğu gibi. Şairlerin artık sultan, vezir, paşa, Biz Hilmi’yle tartışırken Türk şairleri, eleştirmenleri sa-
BULMUŞ VE ORADA DURMUŞTUR! prens, derebey gibi mesenleri (le mécénat, le mécène, ko- dece seyir etti. Horoz ya da köpek dövüşü seyreder gibi.
n“Türk Şiiri Modernleşmedi mi?”... Ahmet Ham- ruyucu, sponsor) yok, aileden zenginlerin dışında tamamı Tartışma umurlarında bile değildi. Belki Hilmi benim tam
di Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ne atfen, emekçi. Akılları varsa yoksuldan, ezilenden yana olurlar. karşıtımdır ama çok önemli bir şair, çok önemli bir düşü-
19. yüzyıl edebiyatı Batılılaşma ve modernleşme çabala- nürdür yani entelektüeldir.
rının edebiyatı olduğunu imlediğiniz ve söz konusu dö- ‘YAZDIĞIM VE ÇEVİRDİĞİM KİTAPLAR n Genç kuşakların şair ve eleştirmenlerine önerileriniz?
nemin ruhunu ve zihniyetini çok iyi kavramıştır dediği- Hiçbir şey! Başkalarını boğulana kadar okusunlar.
HAKKINDA ÇAĞDAŞLARIMIN NE
niz Tanpınar’ın Batılılaşma öncesi döneme ilişkin başlıca ANLADIĞINI, NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MERAK n Bütün Şiirler’inizin diğer ciltleri konusunda önbilgi
saptamalarını burada da paylaşır mısınız? EDİYORUM!’ vermenizi rica ederek bitirelim söyleşimizi.
Tanpınar’ın kitabı bütün eksikliklerine karşın iyi bir ki- n Her ne kadar “Şiirlerimin, kuramsal yazılarımın, de- Yayınevi ciltleri iki ayda bir yayınlamayı düşünüyor. Di-
taptır. Ne yazık ki şiirde moderniteyi Baudelaire ve Paul nemelerimin, çevirilerimin ve gazete yazılarımın ölü- lerim hayal kırıklığına uğramam.
n
10 15 Eylül 2022
ÜLKER İNCE