Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEMİH ÖZTÜRK’TEN ‘TELAŞ BANDOSU’
Bir renkli rüyalar haritası!
Semih Öztürk’ün İletişim Yayınları tarafından yayımlanan ve sekiz öyküden oluşan ikinci kitabı Telaş Bandosu,
insanın gerçek ile düş arasında sıkışıp kaldığı, çare bulmaktan bazen sakındığı bazen pes ettiği, “çivili sandıklara”
yenilerin eklendiği bir dünya sunuyor.
Bu dünyanın zamanıysa hem şimdide hem geçmişte; kimi zaman bir vasiyette kimi zaman bir tiyatro oyuncusunun dilinde.
“Herkese yetecek kadar dünyanın” var olduğu bu metinler, hayal kurup içlenmenin, düşünüp taşınmanın birlikte olduğu bir
renkli rüyalar haritası. Okurunu iyi etmeye çalışan, renklendirmek isteyen, hiçbir şey için zorlamayan öyküler.
getiriliyor. Ama derinde, konuşabilse ne-
YILDIRIMAY BAYRAKÇI
ler diyebilecek hayvanların katledilmesi-
ne bir öfkeyi içeriyor.
GELİP GEÇİCİ DÜNYA!
“Utanmak ne demekmiş bir karıncanın
Dünya halinin gelip geçiciliği, insanın
bakışından öğrendim” düz “insan kala-
değişebilirliği, korkusu, öfkesi, deliliği ve
mamanın” altı çiziliyor.
daha çoğu, tekdüze bir yaşamın olmadığı-
nın, her an yerle yeksan edilebileceğimizin
MEKANİKLEŞİRSEN HİÇBİR
kanıtları gibi. Bunlar sıkılmışlıkların kar-
ANLAMI KALMAZ!
şısında bazen insanı koyu bir heyula içine
İnsanın kendi sesini duyduğu ama an-
hapseder bazense kurtuluşun simgesidir.
lamlandıramadığı, çemberin gitgide da-
Semih Öztürk sekiz öyküden oluşan
raldığı, içinde heybesine attıklarıyla pa-
ikinci kitabı Telaş Bandosu’nda (İletişim
ramparça olduğu bir dünya var.
Yayınları), ikiliklerle cebelleştiğimiz bu
Savrulmaların farkında olduğumuz,
hallerin -ve elbette daha fazlasının- öy-
durulamadığımız, hatıraların işe yarama-
külerini yazıyor. Daha kitabın ilk öykü-
dığı, “avunmanın tek nimetimiz” oldu-
sü, “Gece Gelen Salyangoz”da korkuy-
ğu bir dünya. İnsanın bu hırpalanışlarının
la sarmalanmış, “hak etmiş” dedirten bir
öyküsü “İstasyon”.
atmosfer var:
Gelmeyecek bir treni bekleyen bir oyu-
Fevzi Efendi, dünya halinden kaçıp
nun “Bir Kadın” isimli başkahramanı,
cinlere sığınır, ama bu cinlerin sağladı-
karakteriyle o kadar hemhal olur ki ba-
ğı ayrıcalıklar onu başka bir insan yapar.
zen oyun mu bu oynadığı gerçeğin yüzü-
Cinlerle Beşir Fuad’ın ölüm anını takip
ne vurması mı ayırt edemez.
etmeyle başlayan süreç, cinleri insanların
Oyunun bazı yerlerinde sadece ezber
evlerine sokarak kendisi hakkında düşü-
yaptığı için mekanikleşir, fakat çok geç-
şi yazmayacaktır. İnsanın dünyası ken- na kalırsa. İnsanlar senin onu duymadığı-
nülenleri öğrenmeye varır.
meden fark eder ki oyunculuğun içinde
Arzuların galebe çaldığı bu hayat, delili- dinedir çünkü; bazen kurtuluş gördüğün nı, anlamadığını düşünürler ama anlarım.
saklamaya çalıştığı boşluk, kendi içinde.
“gerçekler” çıkamayacağın bir kuyudur. Hem de ne anlamak. Ağzım var dilim yok.
ğin sınırlarında gezinir; güzel olan, bir yer-
Kurgunun bir yüzleşme malzemesi ol-
den sonra sorgulanmamasıdır. Çünkü bazen Konuşabilsem ne akıllar veririm onlara.
PALTO VE HAYVANLAR! Şaşırıp kalırlar. Ne de olsa herkes kendi- duğu öyküde yalnızlık, umursanmazlık,
kimsenin elinden bir şey gelmez, der yazar.
öfke, yalan… Kek tek sıralanıyor.
İkinci öykü “Agaşon” da aynı delilik- Telaş Bandosu’nun en güzel yönle - ni kandırıyor bu dünyada.” (s. 39)
rinden biri, hayvanlarla kurduğu ilişki. Bazen ise insanın gözü, “hüsnüyusuf Çözülmeye çalışılan düğümün ilmek-
düş sınırlarında gezer. Yerin altındaki
dünyaya düşen, bir kuyuyla tekrar “bu- Öztürk kitabını da kedisi Palto’ya ithaf etmiş. tohumunun” masumiyetinden, “yağmu- leri daha sıkılaşıyor ve nihayetinde ka-
dın, içine düştüğü zifiri karanlığa bırakı-
raya” dönen Üsküdarlı Eşref, anlatma- “Şuayip” öyküsünün kahramanı emek- run rahmetinden” güç alarak bir “çekiç”
lilik sürecini yatağa bağlı olarak geçiren olur, bir “çivi”, “çığlık”. “Gazella Ga- yor kendini.
nın, yazmanın bir var olma hali olduğunu
Repliklerden uzaklaştığı an kendini bu-
imler gibidir. bir adam. zella” bunun öyküsüdür; bir ceylanın av-
Pencereden gözüne ilişen köpeğin di- lanışının, öfkesinden toprağı döven atın, luyor, “tüm ezberleri bozarak” yaşamanın
“İstanbul’un insanı içine çeken, umul-
madık zamanlarda tuhaf yollardan yürü- linden konuştuğu satırlar, bazen bir fe- feryat eden kuşun. düşüncesi bile mutlu ediyor. Bir nevi kar-
rahlıkken bazen de yazarın öfkesini di- “Senden aldığım canı geri vermek için maşaya da övgü oluyor öykünün kendisi.
ten büyüsünden” payını almıştır Eşref.
Kimsenin bilmediği kuytulara girer, iki le getiriyor gibidir. Çünkü bazen insanın söz verdim Gazella. Ağır geldi. Ezildim. Telaş Bandosu’nun öyküleri, okurunu iyi
zaman arasında sıkışıp kalır; inanmazlar. gözü başka görür: Taşıyamadım. Yerle gök arasında sıkışıp etmeye çalışan, renklendirmek isteyen, hiç-
Anlatır o da, anlattıkları roman “Dedim ya, ben sadece seyrederim. Kö- kaldım. Yaşadığım hayat değildi artık,” bir şey için zorlamayan ve keyifli bir oku-
olsun da inansınlar diye. Anlattığı ki- pekliğin en güzel tarafı da burasıdır ba- diyor insan; insanın pişmanlığı da dile ma sunan yetkin öyküler.
n
‘TÜM PANAYIRLARIN HEYULASI: DUYGU UĞUR’UN KALEMİNDEN
KAYIP RIHTIM ÖYKÜ ANTOLOJİSİ’ ‘ARABULUCU’
üm Panayırların Heyulası fantezi, bilimkurgu, kor- eo Colston, arkadaşları üstünde büyü yapma
Tku, distopya, tuhaf kurgu ve polisiye türlerinde ço- Lyeteneği olduğuna inanan sıra dışı bir çocuktur.
1900 yılında bir okul arkadaşının malikânesinde
ğu genç yazarların kaleminden “ucube” temalı 20 öykü-
geçirdiği yaz ayları onun hem yaşıtlarına hem
yü bir araya getiriyor. Bu kitap için kaleme alınmış öy-
de yetişkinlere bakışını acı tatlı deneyimlerle
külerde ucube, kimi zaman bir mekân kimi zaman bir
zenginleştirir. Aşk mektupları taşıyarak “arabulucu-
durum. Bazen de normalin ta kendisi. İzlerini yaşamın
luk” ettiği Marian’a vurulması, yetişkinlerin ilişki sar-
içinde sürdüğünüzde ucubelerle şekillenen panayırları
malındaki “aracı” konumu onu günbegün olgunlaştırır.
görebilirsiniz. Üstelik tüm pana yırların bir heyulası var.
Leo’nun aracılık ettiği ilişkilerin yönü yeni bir yüzyıla
Tüm panayırlar aynı özü saklıyor. Hepsinin cevheri ay-
dönük ve yeni yıkımlara gebedir. Arabulucu, 20. yüzyıl
nı maden ocağında gömülü. Derinlere inip onları görme-
İngiliz edebiyatının köşe taşlarından L.P. Hartley’nin,
miz gerekiyor. Kayıp Rıhtım, yalnız yürümek istemeye-
on iki yaşındaki bir çocuğun gözünden bütün hayatın
ceğiniz bir patikaya davet ediyor.
n
anlamını ortaya koyduğu başyapıtı.
n
Tüm Panayırların Heyulası: Kayıp Rıhtım Öykü
Arabulucu / L. P. Hartley / Çev. Duygu Uğur /
Antolojisi / Yay. Haz. Onur Selamet, Özgürcan
İletişim Yay. / 283 s.
Uzunyaşa / İthaki Yay. / 288 s.
12 16 Haziran 2022