23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÇİĞDEM ÜLKER’DEN ‘BULUŞMALAR - ZAMANLAR, KENTLER, KİTAPLAR’ Say Yayınları’ndan Yeni Felsefe Kitapları Denemenin tadı! Edebiyat bilimci, yazar Çiğdem Ülker deneme türünün o Kıta İdealizmi, felsefe tarihinin tanımlanması zor lezzetini tattırdığı Buluşmalar’da (Remzi en önemli felsefi hareketlerinden Kitabevi), “…insanlar unutuyor, ama kaleler, kubbeler, kuleler, birinin yeni bir anlatımını sunmanın köprüler, kentler unutmuyor geçip giden zamanı. Sadece orada yanında, Kıta ve Avrupa felsefesinin açılıyor zamanın kapıları….” (s.82) derken hem doğru bir kökenlerine duru ve kıymetli bir giriş saptamada hem önceki bir yapıtına göndermede bulunuyor. imkânı yaratır. Çeviren: Kenan Mutluer 376 sf. Varoluşçuluğun öncü filozoflarından Søren Kierkegaard, insanın ezelden beri savaşım içinde olduğu, varoluşunun öncül kıstaslarından biri olan umutsuzluğu masaya yatırır ve bize insan denen bu çaresiz varlığın bir panoramasını sunar. Çeviren: İsmail Yerguz ler için de ilginç hale geçer. 160 sf. ERENDİZ ATASÜ Fiilen yaşadığımız güncel hayatın ta ken- disi durur Ülker’in satırlarında: YAKINDA TARİHİ KENTLER VE KİTAPLAR Küresel kapitalizm saldırmaktadır her yer- Alman felsefesi modern felsefenin EŞLİĞİNDE BİR YOLCULUK de (s.103). Ne kültürü ne tarihi ne insanları Tarihi kentlerin yaprak dokusu kadar, ki- önemser o. Sadece yer ve yutar; yıktıkları- temelini oluşturmaya devam ediyor. şiyi anında geçmişe taşıyan ve aynı anda ona nın yerine para tapıncının mabetlerini diker, Bu kısa ama yoğunluklu giriş kitabı zamanın yıkıcı akışını hissettirebilen çok az kumarhaneler, oteller ve AVM’ler (s.104)… şey vardır. İşte, bir anlamda dile, sözcükle- Karadeniz komşumuz Gürcistan’ın Ba- birçok önemli Alman filozofun yanı re, edebiyatın gücüne bir güzelleme olan ye- tum’unda özgün kültürel doku bırakmaz- sıra, nispeten ihmal edilmiş başka ni kitabı Buluşmalar’da da (Remzi Kitabevi) ken, bir anlamda “zamanın kapılarını kapa- Çiğdem Ülker, gezip gördüğü yerlere özel- tırken”, neoliberalizm denen afet, bizim Ka- düşünürleri de, Schlegel, Novalis, likle tarihi kentlere ve okuduğu kitaplara iliş- radenizimizin ise doğasını mahvetmektedir. Schleiermacher ve Schelling’in kin izlenimlerini paylaşıyor. Yerli neoliberalizm dünya cenneti Gezdiği yerler neresi mi? Kimi kez Tür- Uzungöl’ün çevresini “döküntü cenneti” (s. çalışmalarını da dahil ederek Alman kiyemizin kentleri, coğrafi bölgeleri, bazen 111) haline getirmiş, denizden zapt edebile- felsefe geleneğine ışık tutuyor. Kıbrıs gibi yakın coğrafyalardaki, kimi kez ceğini hayal ettiği sahada havaalanı inşa ede- de Çin, Hindistan, Küba gibi “ha deyince” bileceğini sanmaktadır! Çeviren: Bilhan Gözcü gidilemeyecek yerlerdeki tarih kokan kentler. Kentlerdeki çeşitliliğin bir benzerini ya- EDEBİYATA SIĞINIYORUZ! 160 sf. zarımızın seçtiği kitaplarda da görüyo- Hayatın çirkinliğinden edebiyata mı sığı- ruz; klasik yapıtlardan postmodern örnek- nıyoruz, biz edebiyatçılar? Biraz öyle ama lere, Shakespeare’den Murakami’ye, Ferit sadece o kadar değil. Bugün, Arjantin’in Schopenhauer kitaplığı 20. kitap ile tamamlandı. Edgü’den Ülkü Günay’a kadar çeşit çeşit başkenti Buenos Aires’i zamana dayana- yazar sayfalarının konuğu oluyor. mayıp yıkılıp gitmiş diktatörlerin adlarıy- “Edebiyat eleştirisi hayranlıktan doğar” la değil de Borges’le, Manguel’le anıyor- Schopenhauer temel eseri İrade der, 20. yüzyılın büyük edebiyat eleştir- sak (s.57) “söz”de gerçekten bir hikmet ve Tasavvur Olarak Dünya’ya menlerinden George Steiner. Gerçekten de var, demektir! edebi yapıtın kurgusunu, biçemini saptar- Çiğdem Ülker’in, hem zamanın hem de za- zeyil olarak kaleme aldığı Kant ken nesnel bilgiye ve rasyonel bakışa ihti- manın yıkıcılığının tanığı olarak hâlâ yükse- yaç duyarsa da eleştirmen, yapıtın derin an- len Çin Seddi’nin önünde, zamanı gerçekten Felsefesi Eleştirisi’nde öncelikle lamını, o anlam ile biçim ve biçem arasın- aşabilen tek şeyin “kelimelerimiz” olduğunu bize bir düşünce geleneği içinde bir daki bağı çözebilmek içinse “gönül gözü- düşünmesi (s.16) boşuna değil. nü” gereksinir. Duvarlar da konuşur bizimle, ama duvar- düşünürün selefini nasıl anladığını, Çiğdem Ülker işte gönül gözüyle bakmak- ları anlatan söz, sanatın dokunuşuyla ka- tadır, konu ettiği bütün yapıtlara; bir edebi- natlanmışsa eğer, asıl o söz konuşur, işte. daha doğrusu anlamak için nasıl yat bilimci olarak onların ana kurgularını ve Zaman geçerken geçmeyeni, durup durur- yaklaştığını, nereden tuttuğunu, çizgilerini irdeler, örneği Ayfer Tunç’un Os- ken çürüyeni, benzeşmeyenlerin arasındaki man’ında olduğu gibi. (s.121-26) benzerliği (s.91), ateşin yakıcılığından, su- nelere tutunduğunu gösteriyor. Çeviren: Ahmet Aydoğan Ancak temel amacı eleştiridense deneme yun yutuculuğundan, toprağın örtücülüğün- 304 sf. yazmaktır, o nedenle yazısına yaşadığımız den (s.16) etkilenmeyen söz anlatır bize. hayatın rengini, kokusunu, izlenimlerini Çiğdem Ülker’in sözleri, kitaplardan, katar, söz konusu yapıtlar filme alınmışsa, kentlerden, filmlerden, kocaman bir pence- o filmlere de değinir ve böylece yazı, konu re inşa etmiş okurları için; hayatın geniş uf- aldığı yapıtı okumamışlar, kente gitmemiş- kuna o pencereden bakabilelim diye. n 24 Şubat 2022 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle