Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ortaya çıkan amansız polemik so-
zasında öldüğünde Albert Camus 46 ya-
nucunda Paris’in edebiyat çevrelerin- şındaydı.
den epey uzaklaşmak zorunda kaldı. Fa- İlginçtir ki, ölümünü çevreleyen tuhaf
kat yine bu açıdan da, o dönemin aydın-
ayrıntılar aracılığıyla bile “saçma” felse-
ları tarafından pek de desteklenmeyen
fesine somut bir örnek teşkil etmiş gibidir.
Camus’yü geçen zamanın Sartre’a karşı Yaşamının son yılında dostlarıyla soh-
haklı çıkardığını gözlemliyoruz.
betlerinde, en anlamsız ölüm şeklinin tra-
Kısmen bu polemikten de esinlenerek
fik kazası olduğunu çok kez yinelemişti.
1955’te uzun bir monolog şeklinde kale-
Üstelik ölümünden iki hafta önce bü-
me aldığı son romanı Düşüş’ü yayınlar.
yük aşkı Maria Casarès’le son görüşme-
Camus’nün ikizi gibi olan roman kahrama-
sinde birden “Bir gün artık görüşemeye-
nı Clamence toplum hayatından elini ete-
ceğimizi düşünmüş müydün hiç? Ben as-
ğini çekmiş eski bir avukattır ve metin bo-
la!” demiş ve gözünden yaşlar boşanmış-
yunca “hem yargıç hem de tövbekâr” ro-
tı. (Çok şaşıran Casarès, bu sözleri son-
lüne bürünerek, geçmiş yaşamını acıma-
edebi türlerin en üstünüdür”. radan bir önsezi olarak yorumlamıştır.)
sızca yargılar. Ama “Parisli meslektaşlarından” ve “pro-
Ağır sorunlarla kuşatılmış günümüz dünyasında, kuşkusuz
Kaza sonrası ölüm belgesini dolduran görevliyle soyad-
fesyonel hümanistler”den de aynı itirafları beklemektedir.
yeniden okunup irdelenmesi gereken bir yazardır. 1957’de
ları aynı çıkar: Dr. Marcel Camus! Ve ölünün paltosunun
Düşüş, Camus’nün kendi deyişiyle varoluşçulara karşı ya-
yayımlanan, Sürgün ve Krallık (Çeviren: Tahsin Yücel / Can
cebinde bir tren bileti bulunur:
zılmış bir romandır.
Yayınları) adı altında topladığı altı kısa öykü tıpkı oyunları
Camus, Güney Fransa’dan Paris’e trenle dönmeyi plan-
Cezayir doğumlu Camus aslında metropolitan Fransa’da
gibi Camus’nün en az okunan ve yorumlanan eserleri arasın-
lamışken ziyaretine gelen editör dostu Gallimard’ın ısra-
her zaman sürgünde hissetmiş, entelektüel çevrelere uyum
dadır. Hüzünlü bir yalınlıkla yazılmış bu metinler o dönem-
rı üzerine onun kullandığı arabayla dönmeyi tercih etmiştir.
sağlayamamıştı. Kendini bir entelektüel olarak görmüyor,
de zihni Cezayir savaşı ve yaratıcılığının tükenmesi korku-
Çantasından ise Birinci Dünya Savaşı’nda ölen ve hiç tanı-
sanatçı olarak tanınmak istiyordu. Sıra dışı özellikleri olan
suyla çalkalanan Camus’nün ruh halini yansıtır:
yamadığı babasının izini sürdüğü otobiyografik romanın el
bir aydın olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz.
Gönüllü ya da zorunlu hep zor olan sürgün, kimliğini sor-
yazmaları çıkar.
Felsefe ve roman alanında dünya çapında eserler vermiş
gulayan ve insanlarla bir kardeşlik bağı kurma arayışında
İlk Adam adını verdiği bu kitap kaderin bir cilvesi gibi
olmasına rağmen aslında tiyatroyu engin bir tutkuyla sevi- olan birey için bazen krallığa çıkan bir yolun da başlangı-
son yapıtı olacaktı. Kaldırıldığı morgda, yazar dostu Em-
yor ve tüm etkinliklerinin en önemlisi sayıyordu. Günümüz-
cı olabilir. Sonuçta eserlerinde hâlâ keşfedilmeyi bekleyen
manuel Roblès Camus’nün yüzünü son kez görmek ister:
de, Camus’nün romanlarını iyi bilen okurlar bile genellikle
öğeler olduğu açıktır ve kendisi de bu anlamda açıklamalarda
“Çıplak bir lambanın ışığı altında, çok yorgun bir uyku-
önemli bir oyun yazarı olduğunu unutur ya da tiyatro eserle- bulunmuştur. Yapıtlarında genellikle kötümser bir atmosfer
da gibiydi” der ve ekler: “Alnında uzun bir çizik vardı, bir
rinin ikinci planda kaldığını düşünür.
olduğu düşünülse de bir eleştirmenin “Sizce, kitaplarınızda
sayfanın altındaki son çizgi, bizzat ölümün imzası gibi…”
okurlarınızın en çok gözden kaçırdıkları unsur nedir” soru-
Son olarak, Camus’nün Paris’te verdiği bir konferansta te-
CAMUS: ‘TİYATRO EDEBİ TÜRLERİN
suna tek kelimeyle “Mizah!” yanıtını vermiştir.
EN ÜSTÜNÜDÜR!’ laffuz ettiği şu sözleri hatırlayalım: “Nefes almamıza yardım
eden, varlığını ve özgürlüğünü ancak her bireyin özgürlü-
En etkileyici oyunları olan Caligula (ki üzerinde yıllarca PALTOSUNDA TREN BİLETİ, ÇANTASINDA
ğünde ve mutluluğunda bulan bir insan soyu vardır. Bu yüz-
çalışmış ve değişik versiyonlar üretmiş olması bile bu ese- OTOBİYOGRAFİK ROMANIN EL YAZMALARI!
ri ne kadar önemsediğini gösterir) ve Adiller nedense ro- “Günümüzde de insanlığın vicdanını zorlayan sorunla- den yenilgilerde bile yaşamak ve sevmek için nedenler bu-
manları kadar bilinmez. Bir söyleşide kendisine yöneltilen ra ışık tutan” eserleri nedeniyle 1957 yılında Nobel Edebi- lurlar. Onlar yenilseler dahi asla yalnız kalmayacaklardır.”
bir soruya verdiği kesin yanıt akıllara kazınmıştır: “Tiyatro yat Ödülü’ne değer görüldükten üç yıl sonra, bir trafik ka- Kendisi de işte böyle bir insandı Albert Camus… n
EMRE KONGAR VE ZÜLÂL KALKANDELEN’DEN
‘Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2:
Karşı Devrim Filizleri ve Darbeleri (1971-2002)
mre Kongar ve Zülâl AKP’nin iktidar olduğu tarihe kadar
E Kalkandelen’in devrimi ve kar- geliniyor. Bu ciltte, günlük olayla-
şı Devrimi diyalektik yaklaşımla ir- rın art arda dizilimi sırasında gözden
deledikleri Devrimin ve Karşı Devri- kaçırılabilecek olan bazı önemli olay
min 100 Yılı (Remzi Kitabevi) adlı ça- zincirleri, ana metnin sonunda ekler
lışmalarının bu ikinci cildi, emperya- olarak, ayrı listelerle sunuluyor.
list güçlerle içerideki sağcı / geri- 1970’lerden sonraki gazeteci cina-
ci güçlerin işbirliğiyle yapılan “Kar- yetleri, Ermeni terör örgütlerinin saldı-
şı Devrim Darbeleri”ni ve bunların yı- rıları ve 1961 Anayasası’nın özgürlükçü
kıcı etkilerini anlatan bölümlerden yapısını dışlayarak Türkiye’yi sağ ya-
oluşuyor. pılanmaya göre ayarlamak isteyenle-
Bu cilt, “Karşı Devrim Darbeleri”ni rin kışkırttığı siyasal cinayetler toplu
görünür hale getiren 12 Mart as- halde gösteriliyor. n
keri müdahalesiyle başlıyor. 1961
Anayasası’nı tümüyle yürürlükten kaldırarak si- Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2: Karşı Dev-
yasal İslam iktidara taşıyan yapıyı sağlamlaştı- rim Filizleri ve Darbeleri (1971-2002) / Emre Kongar,
ran 12 Eylül askeri darbesiyle sürdürülüyor ve Zülâl Kalkandelen / Remzi Kitabevi / 448 s. / 2022.
Ceren Aksan Mumcu
İRFAN AKALP’TEN ‘KUYULU KAHVE’NİN YANKISI’
ların ve sanatçıların buluşup görüştüğü tarihsel görül(e)meyeni resmediyor. Ulus’tan Çankaya’ya,
SADETTİN ELİBOL
mekânlardan birisidir. Ne yazık ki korunup gü- Kale’den Abidinpaşa’ya, Ulucanlardan Yenişehir’e,
nümüze taşınamamıştır. Kaybedilen bir başka Bentderesi’nden Maltepe’ye, Çinçin’den Hergele
omandaki kadar olmasa da öykü alanında
mekân da bilindiği gibi Taşhan’dır. Meydanı’na, Gençlik Parkı’ndan Tunalı Hilmi’ye,
da toplumsal gerçekçi çizgide yeni yazar-
Tam da bu noktada özellikle son yirmi yıllık Çıkrıkçılar’dan Yahudi Mahallesi’ne nostaljik bir
R lar yeni eserler vererek bu dünyayı zen-
süreçte, Ankara’yı Ankara yapan simgesel-tarih- yolculuk da sunduğu öykülerinde Akalp; ciltçi,
ginleştirmeyi sürdürüyorlar. Bu isimlerden biri-
sel mekânları, eserleri yağma ve talandan koruma terzi, kabadayı, yankesici, taksici, amele, kalaycı,
si de kısa süren önce Kuyulu Kahve’nin Yankısı
mücadelesinin öncü ismi mimar Tezcan Karakuş darbukatör, çırak, kopil, natırcı, esnaf beybabalar,
(Arte Yayınları) adlı kırk iki öyküden oluşan ki-
Candan’ı sevgi ve minnetle anmalıyız. yaşlı teyzeler, güngörmüş düşkünler, bekârhane
tabıyla okuyucularla buluşan İrfan Akalp.
İrfan Akalp’in öyküler toplamı Ankara’da yalnızları pek çok karaktere de can veriyor.
İlgilisi bilir Kuyulu Kahve, Türk devrimi-
60’lı yıllardan 90’lı yıllara uzanan bir dikkat- Kuyulu Kahve’nin Yankısı şimdiden Ankara
nin başladığı yıllarda, Ankara-Ulus’ta öncelikle
le yaşantılara ve tanıklıklarına dayanıyor. Öy- öyküleri kütüphanesinde yer almayı hak etmiş
Kuvayı Milliyeci siyasilerin, askerlerin, yazar-
le ki yazar hemen her öyküsünde görüleni değil, yapıtlar arasında. n
18 3 Kasım 2022