24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ortaya çıkan amansız polemik so- zasında öldüğünde Albert Camus 46 ya- nucunda Paris’in edebiyat çevrelerin- şındaydı. den epey uzaklaşmak zorunda kaldı. Fa- İlginçtir ki, ölümünü çevreleyen tuhaf kat yine bu açıdan da, o dönemin aydın- ayrıntılar aracılığıyla bile “saçma” felse- ları tarafından pek de desteklenmeyen fesine somut bir örnek teşkil etmiş gibidir. Camus’yü geçen zamanın Sartre’a karşı Yaşamının son yılında dostlarıyla soh- haklı çıkardığını gözlemliyoruz. betlerinde, en anlamsız ölüm şeklinin tra- Kısmen bu polemikten de esinlenerek fik kazası olduğunu çok kez yinelemişti. 1955’te uzun bir monolog şeklinde kale- Üstelik ölümünden iki hafta önce bü- me aldığı son romanı Düşüş’ü yayınlar. yük aşkı Maria Casarès’le son görüşme- Camus’nün ikizi gibi olan roman kahrama- sinde birden “Bir gün artık görüşemeye- nı Clamence toplum hayatından elini ete- ceğimizi düşünmüş müydün hiç? Ben as- ğini çekmiş eski bir avukattır ve metin bo- la!” demiş ve gözünden yaşlar boşanmış- yunca “hem yargıç hem de tövbekâr” ro- tı. (Çok şaşıran Casarès, bu sözleri son- lüne bürünerek, geçmiş yaşamını acıma- edebi türlerin en üstünüdür”. radan bir önsezi olarak yorumlamıştır.) sızca yargılar. Ama “Parisli meslektaşlarından” ve “pro- Ağır sorunlarla kuşatılmış günümüz dünyasında, kuşkusuz Kaza sonrası ölüm belgesini dolduran görevliyle soyad- fesyonel hümanistler”den de aynı itirafları beklemektedir. yeniden okunup irdelenmesi gereken bir yazardır. 1957’de ları aynı çıkar: Dr. Marcel Camus! Ve ölünün paltosunun Düşüş, Camus’nün kendi deyişiyle varoluşçulara karşı ya- yayımlanan, Sürgün ve Krallık (Çeviren: Tahsin Yücel / Can cebinde bir tren bileti bulunur: zılmış bir romandır. Yayınları) adı altında topladığı altı kısa öykü tıpkı oyunları Camus, Güney Fransa’dan Paris’e trenle dönmeyi plan- Cezayir doğumlu Camus aslında metropolitan Fransa’da gibi Camus’nün en az okunan ve yorumlanan eserleri arasın- lamışken ziyaretine gelen editör dostu Gallimard’ın ısra- her zaman sürgünde hissetmiş, entelektüel çevrelere uyum dadır. Hüzünlü bir yalınlıkla yazılmış bu metinler o dönem- rı üzerine onun kullandığı arabayla dönmeyi tercih etmiştir. sağlayamamıştı. Kendini bir entelektüel olarak görmüyor, de zihni Cezayir savaşı ve yaratıcılığının tükenmesi korku- Çantasından ise Birinci Dünya Savaşı’nda ölen ve hiç tanı- sanatçı olarak tanınmak istiyordu. Sıra dışı özellikleri olan suyla çalkalanan Camus’nün ruh halini yansıtır: yamadığı babasının izini sürdüğü otobiyografik romanın el bir aydın olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz. Gönüllü ya da zorunlu hep zor olan sürgün, kimliğini sor- yazmaları çıkar. Felsefe ve roman alanında dünya çapında eserler vermiş gulayan ve insanlarla bir kardeşlik bağı kurma arayışında İlk Adam adını verdiği bu kitap kaderin bir cilvesi gibi olmasına rağmen aslında tiyatroyu engin bir tutkuyla sevi- olan birey için bazen krallığa çıkan bir yolun da başlangı- son yapıtı olacaktı. Kaldırıldığı morgda, yazar dostu Em- yor ve tüm etkinliklerinin en önemlisi sayıyordu. Günümüz- cı olabilir. Sonuçta eserlerinde hâlâ keşfedilmeyi bekleyen manuel Roblès Camus’nün yüzünü son kez görmek ister: de, Camus’nün romanlarını iyi bilen okurlar bile genellikle öğeler olduğu açıktır ve kendisi de bu anlamda açıklamalarda “Çıplak bir lambanın ışığı altında, çok yorgun bir uyku- önemli bir oyun yazarı olduğunu unutur ya da tiyatro eserle- bulunmuştur. Yapıtlarında genellikle kötümser bir atmosfer da gibiydi” der ve ekler: “Alnında uzun bir çizik vardı, bir rinin ikinci planda kaldığını düşünür. olduğu düşünülse de bir eleştirmenin “Sizce, kitaplarınızda sayfanın altındaki son çizgi, bizzat ölümün imzası gibi…” okurlarınızın en çok gözden kaçırdıkları unsur nedir” soru- Son olarak, Camus’nün Paris’te verdiği bir konferansta te- CAMUS: ‘TİYATRO EDEBİ TÜRLERİN suna tek kelimeyle “Mizah!” yanıtını vermiştir. EN ÜSTÜNÜDÜR!’ laffuz ettiği şu sözleri hatırlayalım: “Nefes almamıza yardım eden, varlığını ve özgürlüğünü ancak her bireyin özgürlü- En etkileyici oyunları olan Caligula (ki üzerinde yıllarca PALTOSUNDA TREN BİLETİ, ÇANTASINDA ğünde ve mutluluğunda bulan bir insan soyu vardır. Bu yüz- çalışmış ve değişik versiyonlar üretmiş olması bile bu ese- OTOBİYOGRAFİK ROMANIN EL YAZMALARI! ri ne kadar önemsediğini gösterir) ve Adiller nedense ro- “Günümüzde de insanlığın vicdanını zorlayan sorunla- den yenilgilerde bile yaşamak ve sevmek için nedenler bu- manları kadar bilinmez. Bir söyleşide kendisine yöneltilen ra ışık tutan” eserleri nedeniyle 1957 yılında Nobel Edebi- lurlar. Onlar yenilseler dahi asla yalnız kalmayacaklardır.” bir soruya verdiği kesin yanıt akıllara kazınmıştır: “Tiyatro yat Ödülü’ne değer görüldükten üç yıl sonra, bir trafik ka- Kendisi de işte böyle bir insandı Albert Camus… n EMRE KONGAR VE ZÜLÂL KALKANDELEN’DEN ‘Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2: Karşı Devrim Filizleri ve Darbeleri (1971-2002) mre Kongar ve Zülâl AKP’nin iktidar olduğu tarihe kadar E Kalkandelen’in devrimi ve kar- geliniyor. Bu ciltte, günlük olayla- şı Devrimi diyalektik yaklaşımla ir- rın art arda dizilimi sırasında gözden deledikleri Devrimin ve Karşı Devri- kaçırılabilecek olan bazı önemli olay min 100 Yılı (Remzi Kitabevi) adlı ça- zincirleri, ana metnin sonunda ekler lışmalarının bu ikinci cildi, emperya- olarak, ayrı listelerle sunuluyor. list güçlerle içerideki sağcı / geri- 1970’lerden sonraki gazeteci cina- ci güçlerin işbirliğiyle yapılan “Kar- yetleri, Ermeni terör örgütlerinin saldı- şı Devrim Darbeleri”ni ve bunların yı- rıları ve 1961 Anayasası’nın özgürlükçü kıcı etkilerini anlatan bölümlerden yapısını dışlayarak Türkiye’yi sağ ya- oluşuyor. pılanmaya göre ayarlamak isteyenle- Bu cilt, “Karşı Devrim Darbeleri”ni rin kışkırttığı siyasal cinayetler toplu görünür hale getiren 12 Mart as- halde gösteriliyor. n keri müdahalesiyle başlıyor. 1961 Anayasası’nı tümüyle yürürlükten kaldırarak si- Devrimin ve Karşı Devrimin Yüz Yılı 2: Karşı Dev- yasal İslam iktidara taşıyan yapıyı sağlamlaştı- rim Filizleri ve Darbeleri (1971-2002) / Emre Kongar, ran 12 Eylül askeri darbesiyle sürdürülüyor ve Zülâl Kalkandelen / Remzi Kitabevi / 448 s. / 2022. Ceren Aksan Mumcu İRFAN AKALP’TEN ‘KUYULU KAHVE’NİN YANKISI’ ların ve sanatçıların buluşup görüştüğü tarihsel görül(e)meyeni resmediyor. Ulus’tan Çankaya’ya, SADETTİN ELİBOL mekânlardan birisidir. Ne yazık ki korunup gü- Kale’den Abidinpaşa’ya, Ulucanlardan Yenişehir’e, nümüze taşınamamıştır. Kaybedilen bir başka Bentderesi’nden Maltepe’ye, Çinçin’den Hergele omandaki kadar olmasa da öykü alanında mekân da bilindiği gibi Taşhan’dır. Meydanı’na, Gençlik Parkı’ndan Tunalı Hilmi’ye, da toplumsal gerçekçi çizgide yeni yazar- Tam da bu noktada özellikle son yirmi yıllık Çıkrıkçılar’dan Yahudi Mahallesi’ne nostaljik bir R lar yeni eserler vererek bu dünyayı zen- süreçte, Ankara’yı Ankara yapan simgesel-tarih- yolculuk da sunduğu öykülerinde Akalp; ciltçi, ginleştirmeyi sürdürüyorlar. Bu isimlerden biri- sel mekânları, eserleri yağma ve talandan koruma terzi, kabadayı, yankesici, taksici, amele, kalaycı, si de kısa süren önce Kuyulu Kahve’nin Yankısı mücadelesinin öncü ismi mimar Tezcan Karakuş darbukatör, çırak, kopil, natırcı, esnaf beybabalar, (Arte Yayınları) adlı kırk iki öyküden oluşan ki- Candan’ı sevgi ve minnetle anmalıyız. yaşlı teyzeler, güngörmüş düşkünler, bekârhane tabıyla okuyucularla buluşan İrfan Akalp. İrfan Akalp’in öyküler toplamı Ankara’da yalnızları pek çok karaktere de can veriyor. İlgilisi bilir Kuyulu Kahve, Türk devrimi- 60’lı yıllardan 90’lı yıllara uzanan bir dikkat- Kuyulu Kahve’nin Yankısı şimdiden Ankara nin başladığı yıllarda, Ankara-Ulus’ta öncelikle le yaşantılara ve tanıklıklarına dayanıyor. Öy- öyküleri kütüphanesinde yer almayı hak etmiş Kuvayı Milliyeci siyasilerin, askerlerin, yazar- le ki yazar hemen her öyküsünde görüleni değil, yapıtlar arasında. n 18 3 Kasım 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle