Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 KASIM 1913-4 OCAK 1960
Başkaldıran aydın:
Albert Camus!
Albert Camus’nün tüm yaşamı ve eserleri Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan adlı denemelerinde
betimlediği “saçma” ve “başkaldırı” izlekleri üzerine kuruludur. Camus’ye göre her şeye rağmen
yaşamak ve başkaldırmak gereklidir; insan yeryüzündeki kötülüğü yok edemez ama azaltmak için
mücadele etmelidir. İnsanlığın tüm sorunlarıyla ilgilenmiş, dönemin çoğu yazarından farklı olarak
hiçbir zaman yanılmamış tüm aydınlara örnek bir çizgi izlemiştir.
Cezayirli Albert Camus, bir entelektüel olarak değil sanatçı olarak tanınmak istemiş, felsefe ve
roman alanında dünya çapında eserler vermesine rağmen tiyatroya olan özel tutkusuyla da sıra
dışı bir aydın olarak kendini kabul ettirmiştir. 1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görüldükten
üç yıl sonra, 46 yaşında bir trafik kazasında can veren Camus, erken ölümüyle bile “saçma
felsefesine” bir örnek teşkil etmiş gibidir. Güçlüklerle kuşatılmış dünyamızı daha iyi anlamamıza,
her şeye rağmen yaşama sarılmamıza yardımcı olan yazarların başında gelir.
FERDA FİDAN
CAMUS’NÜN ‘SAÇMA’ KAVRAMI:
BAŞKALDIRI, ÖZGÜRLÜK, TUTKU!
“Saçma kavramından üç sonuç çıkarıyorum: Baş-
kaldırım, özgürlüğüm ve tutkum. Ölüme daveti, bi-
lincim sayesinde bir yaşam kuralına dönüştürüyor
ve intiharı reddediyorum.” Albert Camus’nün tüm
yaşamı ve eserleri bu temel ilke üzerine kuruludur.
Sisifos Söyleni (Çeviren: Tahsin Yücel / Can Ya-
Nazi Almanyası’na karşı savaşmak için orduya katılmak is-
len bu eşsiz yapıtın kahramanı Meursault, “tatlı kayıtsızlığı-
yınları) adlı denemesinde “saçma” kavramını irdeler: Tanrı-
tediğinde verem olduğu gerekçesiyle ordudan muaf tutulur
lar, kendilerine karşı gelen Sisifos’u koca bir kayayı bir da- nı” gözlemlediği dünyaya ve içinde yaşadığı ama suçlamak-
ta ve sorgulamakta ısrar eden topluma yabancıdır. Hiçbir ne- ama onun direniş arzusunu kırmak mümkün değildir.
ğın tepesine kadar yuvarlamaya mahkûm etmişti. Taş kendi
ağırlığıyla aşağıya yuvarlandığında, Sisifos da aşağı inerek den yokken, tesadüfen katil olsa da kendini masum hisset-
TÜFEĞİYLE YAPAMAYACAĞI DİRENİŞİ
yeniden başlamak zorundaydı. meye devam ederek, geleceği bugünün aleyhine tasarlamak-
COMBAT (KAVGA) GAZETESİNDE
tan kaçınır. Yalın dili ve kâh şiirsel kâh monoton gözlemle-
Sisifos, tüm çabalarımızın boş olduğunu, hayatın bir an-
KALEMİYLE YAPTI!
lamı olmadığını gösterir. Ancak yaşadığı yerden başka bir riyle Yabancı, edebi açıdan modern duyarlılığın oluşumun-
Tüfeğiyle yapamayacağı direnişi, illegal Combat (Kav-
da önemli bir aşamayı oluşturur.
dünya olmadığını, “mutluluk ve absürt kavramlarının ay-
ga) gazetesinde kalemiyle yapmaya girişir. Bu gazeteyi ya-
nı toprağın iki oğlu” olduğunu öğrenmiştir. Kan ter içinde
İNSAN CAMUS! zanlar ve dağıtanlar Gestapo’nun eline düşerlerse cezaları-
ama sızlanmadan yuvarlar önündeki koca taşı.
nın idam olacağının bilincindedir…
“Saçma” kavramı Camus’yü ikinci temel kuralına yö-
İşte bu nedenle dünyayla uzlaşabilir çünkü tepeye ulaşmak
neltir; başkaldırı. 1945’te yazdığı Düğün-Bir Alman Dos- Hiroşima’ya atılan atom bombasının hemen ertesinde
imkânsız olsa bile, “salt zirvelere doğru mücadelenin insan
tüm Batı dünyası kutlamalarda bulunurken, Camus bu ola-
ta Mektuplar’da (Çeviren: Tahsin Yücel / Can Yayınları)
kalbini doldurmaya yeter olduğunu” kavramıştır. Bu yüzden
şöyle der: “Hâlâ bu dünyanın üstün bir anlamı olmadığı- yı gazetesinde şiddetle kınayarak gerçek bir katliamdan
evren her ne kadar anlamsız olsa da intihar bir çözüm değildir.
farkı olmadığını ifade etmiş ve herkes vebanın sona erişini
na inanıyorum. Ama bu dünyada anlamı olan bir şey oldu-
İNTİHARI ÖVEN FİLOZOFLARLA ALAY EDER! coşkuyla kutlarken ölenleri düşünerek hüzne boğulan, za-
ğunu da biliyorum, ki bu insandır çünkü anlam arayışında
Bu noktada Camus muhteşem ziyafetler çekerken intiha-
olan tek varlık odur.” ferlerin geçici olduğunu ve kötülüğe karşı verilen zorun-
rı öven filozoflarla alay eder (İntihara övgüler düzerek bu- lu savaşın aslında “sonu gelmez bir yenilgi” olacağını ön-
İnsan hayatının en tartışılmaz değer olarak ortaya çıktığı
nu bir sermaye haline getiren Cioran’ın Camus’yü neden
bu hümanizmi Covid-19 salgını sırasında milyonlarca okurun gören Doktor Rieux gibi dünyanın çok korkunç bir döneme
sevmediğini bir de bu açıdan kurcalamak gerekir). girdiğini anlatarak insanlığı uyarmayı görev bilmiştir.
yeniden keşfettiği 1947 tarihli Veba (Çeviren: Tahsin Yücel
Yaşamın anlamsızlığının bilincine varan insan, artık / Can Yayınları) romanında geliştirdikten sonra, 1951 tarihli
‘BAŞKALDIRIYORUM, O HALDE VARIZ!’
“saçma insan” statüsüne girdiğinden, özgür yaşamaya ve
Başkaldıran İnsan (Çeviren: Nedret Tanyolaç Öztokat / Can
Başkaldıran İnsan’da, devrimlerin neden soysuzlaşarak ni-
tüm olasılıkları tüketmeye mahkûmdur ve Camus, İsa’nın Yayınları) adlı denemesinde felsefi anlamda gerekçelendirir.
hilizm çukuruna düştüğünü, cinayeti rasyonelleştirerek, baş-
tam tersine “Benim krallığım bu dünyaya aittir” diyerek
kaldırmayı dezpotizme dönüştürdüğünü de sorgular. Ama yi-
İNSANLARIN TÜM SORUNLARIYLA
insanın dopdolu yaşamasını savunur.
İLGİLENMİŞ ANGAJE BİR AYDIN! ne de Camus’ye göre başkaldırmayan insan, insan olamaz.
Esas ilke şudur: Her şeye rağmen yaşamak, yoldan çık-
Bize şu örneği sunar: efendisine başkaldıran köle sonuçta
İnsan yeryüzündeki kötülüğü yok edemez, ama azaltmak
madan, kayamızı yuvarlamaktan korkmadan, sonuna kadar
için mücadele edebilir… Bu yüzden, hayatı boyunca insan- canından da üstün tuttuğu bir değere gönderme yapmaktadır
yaşayabildiğimiz kadar yaşamak. İşte bu yüzden “Sisifos’u
lığın tüm sorunlarıyla ilgilenmiş, gerektiğinde savaşıma ka- ve bu değer tüm insanlar için ortaktır. “Başkaldırıyorum, o
mutlu hayal etmeliyiz”.
tılmaktan çekinmemiş, tam anlamıyla angaje bir aydın pro- halde varız” diyen Camus, işte bu noktada kendini varoluş-
CAMUS: ‘ROMAN İMGELERE DÖKÜLMÜŞ fili çizmiştir. Dönemin çoğu yazarından farklı olarak sava- çulardan ayırır çünkü bu düşünceden şu sonuç çıkar: İnsan
BİR FELSEFEDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR!’ şımlarında hiç yanılmamış, doğruları tam zamanında öngöre- doğası diye bir kavram vardır ve uğruna ölünebilir.
Camus bu kavramı 1942’de yazdığı Yabancı (Çeviren: Ay- rek, tüm aydınlara örnek olması gereken bir çizgi izlemiştir: Aynı yapıtında, Stalinizmin aslında bir diktatörlük olduğunu
ça Sezen / Can Yayınları) adlı romanında uygulamaya ko- çarpıcı argümanlarla ortaya koyduğu için küçük burjuvalık-
Yoksul bir ailenin çocuğu olarak, gençliğinde Komünist
yar çünkü “Roman imgelere dökülmüş bir felsefeden başka Parti’sine üye olmuş ama Stalinist çizgisine ayak uydurama- la suçlanarak Jean-Paul Sartre ve arkadaşları tarafından ağır
bir şey değildir”. Fransa’da 20. yüzyılın en iyi romanı seçi- dığı için kısa zamanda ayrılmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda eleştirilere maruz kalmış adeta aforoz edilmişti.
>>
16 3 Kasım 2022