22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bunlar hakkında hem konuşmaya hem düşünmeye baş- Sanırım bu ikimizin de bir biçimde kuşağımızla ve ka- bir şeyler kayboluyordur ve kimi imalar, ironiler, anıştır- ladığınız zaman kendinize de ders çıkarmış oluyorsunuz rakterimizle ilgili olan bir şey. Tabii ki fikirlerimiz var ama malar çok daha başka katmanlar ilave ediyor olabilir. tabii. Çok önemli, edebiyatınızı ilerleten bir şey bu. Hem bunların tartışılabileceğini, değişebileceğini biliyoruz ve Çevirmenler kötü çevirdi anlamında söylemiyorum ama Murat’ın hem benim yazdıklarımızda hep böyle bir yenilik öğrenmeye de açık insanlarız. Bu süreçten zaten zevk alı- mesela keşke Thomas Bernhard’ın Almancasını da okuya- arayışı, yeni bir anlatı tarzı arayışı vardır bu nedenle. yorum yoksa bir tane fikrim var beni böyle kabul edin, asla bilseydim. Çok merak ettiğim, anadilinde okumayı isteye- Kurguda da olabilir bu, dilin kendisinde de olabilir. Bu değişmeyeceğim dediğiniz zaman öyle kalakalırsınız zaten. ceğim yazarlardan biri. arayış aslında o büyük edebiyat aleminin içerisinde yüz- Bir de tabii 80’lerden, 90’lardan itibaren Ayfer de ben A.T- Kafka’nın Fransızcaya çevirisiyle ilgili Murat’la memizden kaynaklanıyor. O kadar çok liman var ki orada de hep yayıncılıkla da iç içe olduk. Masabaşında yetiş- konuşmuştuk; 15 yıl kadar önce bir tartışma yaşandı bu her uğradığımız limandan bir fikir, bir esinlenme alıyoruz. miş değiliz sonuçta. Zaten dergi sayesinde tanıştık, 10 yıl konuda. Çünkü Kafka ironisi bilinmeyen bir yazar. Oğuz Bunu çok değerli buluyorum. Bunu kaybetmek istemem. dergi çıkardım, Ayfer YKY’de yayın yönetmenliğine ka- Atay gibi. Biz Türkçede Oğuz Atay’ı okuduğumuz zaman dar birçok safhada çalıştı. Ben, Boğaziçi Üniversitesi ne kadar ironik bir yazar olduğunu, her cümlesinin aslında GÜLSOY: ‘DIYALOGLAR IKI KIŞILIK Yayınevi’nde 17 sene çalıştım gönüllü olarak. çift kesen bir bıçak olduğunu biliyoruz ama bunu çevirme- BIR ÇALIŞTAY GIBI!’ ye kalktığınızda acaba bu ironi ne kadar yansır? M.G.- Sistemli bir şekilde de okumuş oluyorsunuz çün- GÜLSOY: ‘BIR KARAKTERI OLAN Mesela Kafka için böyle bir tartışma yaşanmıştı, Alman- kü zaten en azından ikinci kere okumuş oluyorsunuz. Sa- KÜÇÜK YAYINEVLERINI DE GÜNDEME dece kitabı değil onunla ilgili erişebildiğimiz varsa başka GETIRMEK ISTIYORUM’ casının Fransızcaya çevrilirken bütün ironisini kaybetti- kaynakları da okumaya çalışıyoruz, videolarını buluyoruz. Gerçekleri biliyoruz o yüzden o yazarları okurken de ya- ği ve bu nedenle Fransızcada Kafka’nın yanlış tanındığına Normalde her kitap için yapamayacağımız bir şey bu. Ni- zarları seçerken de ben mesela küçük ve iyi yayınevlerini de ilişkin bir tartışma yaşanmıştı. Sonra Kafka yeniden Fran- ye? Motivasyon şu; belki oradan bir malzeme çıkar, ilginç bulup çıkartmak istiyorum. Küçük yayınevini yaşatmak çok sızcaya çevrildi diye biliyorum. bir şey görürüz. Sophie Mcintosh’u yaptık, bir video izledim, zor. Gerçekten yayıncılık deli işi yani hiçbir zaman para kaza- Ama biz Almanca konusunda şanslı bir ülke olduk aslın- orada bir filmle ilgili bir şey duydum ve onu izledim mesela. namayacaksınız, hiçbir zaman belinizi doğrultamayacaksınız. da. Kamuran Şipal çok iyi bir çevirmendi. Ahmet Cemal, Böyle böyle aslında bir atölye yapıyoruz Ayfer ile. Büyük yayınevleri tamam zaten onlar iyi yazar basıyor- Tevfik Turan, tüm Thomas Bernhard’ları çeviren Sezer İki kişilik bir çalıştay gibi. Tüm bu süreç bizi etkiliyor, Duru… Biz Almancadan çeviriler konusunda çok şanslı evet. Bir yazarı bekleyen en büyük tehlikedir nasırlaşma- olduk ama onlar bir kuşaktı. sı, bildiği dairenin içinde kalması. Aynı şeyleri yazma- Almanca çevirilerde aynı başarı bundan sonra da devam ya, söylemeye başlar ve bir süre sonra da içe doğru çök- edecek mi bilemiyorum. Onlar bize Kafka’yı mükemmel meye başlar. çevirdiler, Thomas Bernhard’ı, Robert Musil’i aynı şekil- Kendinizi, dünyaya bakışınızı sürekli geliştirmeniz la- de eşsiz çevirdiler. Şanslıydık. zım. İşte Zambra nasıl görmüş ya da Hidayet nasıl gör- müş. Bakıyorsunuz coğrafya değişiyor, tarih de değişiyor, TUNÇ: ‘TÜRKIYE’DE HIÇBIR ALANDA karakter değişiyor. Kimisi belli bir cinsiyet yöneliminin KÜLTÜR POLITIKASI YOK!’ içinden bakıyor mesela. n Kafka’nın Almancasının Fransızcaya çevrilirken bü- n Diyaloglar’ınızda önemli bir nokta da her konuda tün ironisini kaybettiğini söylediniz. Geçtiğimiz haftalarda aynı fikirde olmasanız da birbirinize yaklaşmanız. Son- Fransa’da Türk yazarların yapıtlarının ne kadar yanlış çev- ra yazarların yaşamlarının yazınlarına nasıl yansıdığıy- rildiğine ilişkin Ferda Fidan’ın incelemesini yayınlamış- la çok ilgili olduğunuzu ve bu vesileyle yayın dünyası- tım. Fransa’daki durumun vehametini ortaya koyuyordu. nın sektörel sorunlarını da merkeze aldığınızı görüyo- A.T.- Okudum, gerçekten inanılır gibi değil. Bizde de ruz günümüzle izdüşümler kurarak. Hem bu noktala- benzerleri var maalesef bakıyorum öğrencilere çeviri yap- rı değerlendirmenizi hem de bu bağlamlarda kitaptaki tırılmış. Şimdi sektörün profesyonelleri, yaptığı işe saygı isimleri neye göre belirlediğinizi anlatır mısınız? duyan yayınevleri tabii ki iyi çevirmenlerle çalışmak isti- A.T.- Aslında biri Kore, biri Şili, biri Kuzey Avrupa yor ama kültür hayatımız bir çıkmazda. gibi genel coğrafi bir dağılım yapmak istedik. Önce 20 Bir çoraklığın içerisindeyiz şu anda. Dolayısıyla iyi çe- yazar civarındaydı sonra bazılarını başka bir kitap daha virmeni mutlu edecek, besleyecek bir kaynak aktarılamı- yaparsak oraya alırız diyerek eledik. yor, büyük yayınevleri dışındaki yayınevleri bunu kolay Tabii kitapların ilginçliği de önemliydi. Mesela Han kolay aktaramıyor. Ayrıca gelişebilmesi için bir kültür po- Kang’ın Vejetaryen’i bence çok ilginç, üzerine konuşmaya litikasının olması şart. Ama Türkiye’de hiçbir alanda kül- değecek bir kitaptı. Sonra ikinci kitabı yapacak olursak Be- tür politikası yok ki çeviride olsun. nim Gibi Makineler’i (Ian McEvan) mutlaka alacağız mesela. Yani küçük yayınevleri eğer işine saygı duyuyorsa iyi M.G.- Kesinlikle. çevirmenlerle çalışmaya çalışıyor. Mesela geçenlerde TUNÇ: ‘EDEBIYATIN SEKTÖREL Twitter’da orta yaşlı bir Almanca çevirmeni, “Ben artık YANSIMALARI KADAR KÜLTÜR bu işi bırakıyorum” dedi. Çünkü parasını alamıyor, aldığı HAYATIMIZLA DA ILGILIYIZ’ parayla geçinemiyor yani bu kültür hayatımız için çok bü- A.T.- Hem metin olarak hem biz üzerine çok doyuru- yük bir kriz. Ve bu büyük krizin sadece bir grup sektör in- cu denli konuştuk yani ben Murat’ı dinlemekten de zevk sanı farkında onun dışında kimsenin umurunda değil. Bu alıyorum. O fikir yürütme aşamasında ayrıştığımız ve bir- ülkenin kültür hayatı hızla erozyona uğruyor. Bunu önle- leştiğimiz noktalar olması canlı ve gerçekçi kılıyor ko- mek için de bir grup insan gerçekten içten çabalarla kültür nuşmayı. Yoksa diğer türlü ders vermek gibi olurdu. hayatını sadece bu alanda değil resim, heykel, müzik her Bir de hani dediniz ya sektörel konuları da konuşuyor- lar doğal olarak onları da yapıyoruz tabii ama bir de Ja- alanda ayakta tutmaya çalışıyorlar. Halbuki bu ülkede çok sunuz ve yaşamın hayatındaki ipuçlarından yola çıkıyorsu- guar gibi, Siren gibi çok iyi kitapları gündeme getiren, bir ciddi bir kültür alımlayanı var. Bu alıcıya iyi ürün verdiği- nuz diye. Murat da ben de edebiyatın teknik bir şey oldu- karakteri olan yayınevleri var. Bir, buna da dikkat çekme- nizde alıyor ama hiç mi destek olmaz ya? Bir ülkenin hiç ğunu düşünmüyoruz, edebiyat hayattan çıkan bir şey. ye çalışıyoruz; iki, çevirmenleri dikkatle inceliyoruz. mi kültür politikası olmaz? Hele ki yazarın hayatındaki izleri eserinde bulmak be- n Evet, çevirmenleri sıklıkla anıyorsunuz. ni yazar olarak çok heyecanlandırıyor çünkü o zaman ken- M.G.- Kitap aslında çevirmenin de bir telif eseri bunu da GÜLSOY VE TUNÇ’DAN IKI YENI ROMAN YOLDA! di hayatımın da, gördüğüm başka hayatların da aslında bir unutmamak gerekiyor. Kötü çevirilerle büyümüş olduğu- n Son olarak üzerinde çalıştığınız yeni yapıtlarınız hak- tür sanat eseri olduğu fikrine daha çok yaklaşıyorum. Ham muz için bazen başıma geliyor; çocukken okuduğum bir ki- kında ipuçları vermenizi rica ederek söyleşimizi isteyeme sanat eserleri onlar, her hayat aslında işlenmemiş bir sanat tabı bugün yeni çevirisiyle okuduğumda şaşırıyorum. O yüz- istemeye de olsa bitirelim. eseri gibi görülebilir duygusu veriyor bana. den de bütün bunların konuşulduğu bir yapıda ilerliyoruz. M.G.- Yeni kitabımın ocak ayında yayımlanması plan- Sektörle ilgili olarak da şunu söyleyebilirim çok önemli Ayrıca biraz da sürprizli olması önemli, onu seviyorum lanıyor. Bir ressamın hayatını konu alan ve değişik yapı- çünkü biz böyle “Yazdı kitabını kenarda duruyor” tipinde yani tamam şunları şunları konuşacağız ama bakalım laf ne- sı olan bir kitap. Hatta bir tür belgesel roman. Bunu da Ay- insanlar değiliz çünkü edebiyatın sektörel yansımaları hem reye gidecek? Birdenbire gündeme dair bir konu açıyoruz. fer önerdi bana, çok doğru bir tür belirlemesi. Resim sana- kendi edebiyatımızı etkiliyor hem de kültür hayatımızı et- Birdenbire sansür konusu mesela şimdi gündemimize gire- tımızın doğuşu, gelişimini de bir biçimde içeren, 1900’lerin kiliyor. Kültür hayatımızla da ilgiliyiz. bilir. Eğer yapıyorsak mutlaka o kitabın içindeki bu konuşla başından 1960’ların sonuna kadarki kısmı kapsayan bir dö- Mesela ben plastik sanatlarla, çağdaş sanatlarla çok il- ilgili bir şeyi veya başka bir ülkedeki deneyimi konuşuyo- nem romanı da diyebiliriz. gili değilim, istiyorum ama vakit bulamıyorum ama Murat ruz tabii. Tıpkı salgın olduğu zaman onu konuşmamız gibi. A.T.- Ben yeni romanımı 2023’ün ilk ayı içinde bitiririm o konuda çok daha yetkin, diğer sanat dallarıyla da çok iç TUNÇ: ‘ALMANCADAN ÇEVIRILERDE ŞANSLI diye ümit ediyorum. Bu sefer bir taşra hikâyesi, bir kadın içe. Bunları da konuştuğunuz zaman ülkenizin kültür ha- yatına da bir katkıda bulunmuş oluyorsunuz. Bunu bir eser BIR ÜLKE OLDUK AMA ONLAR BIR KUŞAKTI!’ hikâyesi. Ama böyle bir olay örgüsü değil de bir iç dünya bağlamında yapmak daha da güzel yoksa böyle bir kuru n Çeviri konusunu biraz daha açalım mı? hikâyesi. Fiziksel olarak içinde yaşadığı topluma aykırı bir bir kitap üzerine konuşmaya döner. M.G.- Bazı çeviriler ne kadar iyi olursa olsun mutlaka kadın, fazla uzun, fazla zayıf bir kadının hikâyesi. n 12 27 Ekim 2022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle