Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bunlar hakkında hem konuşmaya hem düşünmeye baş- Sanırım bu ikimizin de bir biçimde kuşağımızla ve ka- bir şeyler kayboluyordur ve kimi imalar, ironiler, anıştır-
ladığınız zaman kendinize de ders çıkarmış oluyorsunuz rakterimizle ilgili olan bir şey. Tabii ki fikirlerimiz var ama
malar çok daha başka katmanlar ilave ediyor olabilir.
tabii. Çok önemli, edebiyatınızı ilerleten bir şey bu. Hem bunların tartışılabileceğini, değişebileceğini biliyoruz ve
Çevirmenler kötü çevirdi anlamında söylemiyorum ama
Murat’ın hem benim yazdıklarımızda hep böyle bir yenilik öğrenmeye de açık insanlarız. Bu süreçten zaten zevk alı-
mesela keşke Thomas Bernhard’ın Almancasını da okuya-
arayışı, yeni bir anlatı tarzı arayışı vardır bu nedenle. yorum yoksa bir tane fikrim var beni böyle kabul edin, asla
bilseydim. Çok merak ettiğim, anadilinde okumayı isteye-
Kurguda da olabilir bu, dilin kendisinde de olabilir. Bu değişmeyeceğim dediğiniz zaman öyle kalakalırsınız zaten.
ceğim yazarlardan biri.
arayış aslında o büyük edebiyat aleminin içerisinde yüz- Bir de tabii 80’lerden, 90’lardan itibaren Ayfer de ben
A.T- Kafka’nın Fransızcaya çevirisiyle ilgili Murat’la
memizden kaynaklanıyor. O kadar çok liman var ki orada
de hep yayıncılıkla da iç içe olduk. Masabaşında yetiş-
konuşmuştuk; 15 yıl kadar önce bir tartışma yaşandı bu
her uğradığımız limandan bir fikir, bir esinlenme alıyoruz. miş değiliz sonuçta. Zaten dergi sayesinde tanıştık, 10 yıl
konuda. Çünkü Kafka ironisi bilinmeyen bir yazar. Oğuz
Bunu çok değerli buluyorum. Bunu kaybetmek istemem. dergi çıkardım, Ayfer YKY’de yayın yönetmenliğine ka-
Atay gibi. Biz Türkçede Oğuz Atay’ı okuduğumuz zaman
dar birçok safhada çalıştı. Ben, Boğaziçi Üniversitesi
ne kadar ironik bir yazar olduğunu, her cümlesinin aslında
GÜLSOY: ‘DIYALOGLAR IKI KIŞILIK
Yayınevi’nde 17 sene çalıştım gönüllü olarak.
çift kesen bir bıçak olduğunu biliyoruz ama bunu çevirme-
BIR ÇALIŞTAY GIBI!’
ye kalktığınızda acaba bu ironi ne kadar yansır?
M.G.- Sistemli bir şekilde de okumuş oluyorsunuz çün-
GÜLSOY: ‘BIR KARAKTERI OLAN
Mesela Kafka için böyle bir tartışma yaşanmıştı, Alman-
kü zaten en azından ikinci kere okumuş oluyorsunuz. Sa-
KÜÇÜK YAYINEVLERINI DE GÜNDEME
dece kitabı değil onunla ilgili erişebildiğimiz varsa başka GETIRMEK ISTIYORUM’ casının Fransızcaya çevrilirken bütün ironisini kaybetti-
kaynakları da okumaya çalışıyoruz, videolarını buluyoruz.
Gerçekleri biliyoruz o yüzden o yazarları okurken de ya- ği ve bu nedenle Fransızcada Kafka’nın yanlış tanındığına
Normalde her kitap için yapamayacağımız bir şey bu. Ni-
zarları seçerken de ben mesela küçük ve iyi yayınevlerini de ilişkin bir tartışma yaşanmıştı. Sonra Kafka yeniden Fran-
ye? Motivasyon şu; belki oradan bir malzeme çıkar, ilginç
bulup çıkartmak istiyorum. Küçük yayınevini yaşatmak çok sızcaya çevrildi diye biliyorum.
bir şey görürüz. Sophie Mcintosh’u yaptık, bir video izledim,
zor. Gerçekten yayıncılık deli işi yani hiçbir zaman para kaza-
Ama biz Almanca konusunda şanslı bir ülke olduk aslın-
orada bir filmle ilgili bir şey duydum ve onu izledim mesela.
namayacaksınız, hiçbir zaman belinizi doğrultamayacaksınız.
da. Kamuran Şipal çok iyi bir çevirmendi. Ahmet Cemal,
Böyle böyle aslında bir atölye yapıyoruz Ayfer ile.
Büyük yayınevleri tamam zaten onlar iyi yazar basıyor-
Tevfik Turan, tüm Thomas Bernhard’ları çeviren Sezer
İki kişilik bir çalıştay gibi. Tüm bu süreç bizi etkiliyor,
Duru… Biz Almancadan çeviriler konusunda çok şanslı
evet. Bir yazarı bekleyen en büyük tehlikedir nasırlaşma-
olduk ama onlar bir kuşaktı.
sı, bildiği dairenin içinde kalması. Aynı şeyleri yazma-
Almanca çevirilerde aynı başarı bundan sonra da devam
ya, söylemeye başlar ve bir süre sonra da içe doğru çök-
edecek mi bilemiyorum. Onlar bize Kafka’yı mükemmel
meye başlar.
çevirdiler, Thomas Bernhard’ı, Robert Musil’i aynı şekil-
Kendinizi, dünyaya bakışınızı sürekli geliştirmeniz la-
de eşsiz çevirdiler. Şanslıydık.
zım. İşte Zambra nasıl görmüş ya da Hidayet nasıl gör-
müş. Bakıyorsunuz coğrafya değişiyor, tarih de değişiyor,
TUNÇ: ‘TÜRKIYE’DE HIÇBIR ALANDA
karakter değişiyor. Kimisi belli bir cinsiyet yöneliminin
KÜLTÜR POLITIKASI YOK!’
içinden bakıyor mesela.
n Kafka’nın Almancasının Fransızcaya çevrilirken bü-
n Diyaloglar’ınızda önemli bir nokta da her konuda
tün ironisini kaybettiğini söylediniz. Geçtiğimiz haftalarda
aynı fikirde olmasanız da birbirinize yaklaşmanız. Son-
Fransa’da Türk yazarların yapıtlarının ne kadar yanlış çev-
ra yazarların yaşamlarının yazınlarına nasıl yansıdığıy-
rildiğine ilişkin Ferda Fidan’ın incelemesini yayınlamış-
la çok ilgili olduğunuzu ve bu vesileyle yayın dünyası-
tım. Fransa’daki durumun vehametini ortaya koyuyordu.
nın sektörel sorunlarını da merkeze aldığınızı görüyo-
A.T.- Okudum, gerçekten inanılır gibi değil. Bizde de
ruz günümüzle izdüşümler kurarak. Hem bu noktala-
benzerleri var maalesef bakıyorum öğrencilere çeviri yap-
rı değerlendirmenizi hem de bu bağlamlarda kitaptaki
tırılmış. Şimdi sektörün profesyonelleri, yaptığı işe saygı
isimleri neye göre belirlediğinizi anlatır mısınız?
duyan yayınevleri tabii ki iyi çevirmenlerle çalışmak isti-
A.T.- Aslında biri Kore, biri Şili, biri Kuzey Avrupa
yor ama kültür hayatımız bir çıkmazda.
gibi genel coğrafi bir dağılım yapmak istedik. Önce 20
Bir çoraklığın içerisindeyiz şu anda. Dolayısıyla iyi çe-
yazar civarındaydı sonra bazılarını başka bir kitap daha
virmeni mutlu edecek, besleyecek bir kaynak aktarılamı-
yaparsak oraya alırız diyerek eledik.
yor, büyük yayınevleri dışındaki yayınevleri bunu kolay
Tabii kitapların ilginçliği de önemliydi. Mesela Han
kolay aktaramıyor. Ayrıca gelişebilmesi için bir kültür po-
Kang’ın Vejetaryen’i bence çok ilginç, üzerine konuşmaya
litikasının olması şart. Ama Türkiye’de hiçbir alanda kül-
değecek bir kitaptı. Sonra ikinci kitabı yapacak olursak Be-
tür politikası yok ki çeviride olsun.
nim Gibi Makineler’i (Ian McEvan) mutlaka alacağız mesela.
Yani küçük yayınevleri eğer işine saygı duyuyorsa iyi
M.G.- Kesinlikle.
çevirmenlerle çalışmaya çalışıyor. Mesela geçenlerde
TUNÇ: ‘EDEBIYATIN SEKTÖREL
Twitter’da orta yaşlı bir Almanca çevirmeni, “Ben artık
YANSIMALARI KADAR KÜLTÜR
bu işi bırakıyorum” dedi. Çünkü parasını alamıyor, aldığı
HAYATIMIZLA DA ILGILIYIZ’
parayla geçinemiyor yani bu kültür hayatımız için çok bü-
A.T.- Hem metin olarak hem biz üzerine çok doyuru-
yük bir kriz. Ve bu büyük krizin sadece bir grup sektör in-
cu denli konuştuk yani ben Murat’ı dinlemekten de zevk
sanı farkında onun dışında kimsenin umurunda değil. Bu
alıyorum. O fikir yürütme aşamasında ayrıştığımız ve bir-
ülkenin kültür hayatı hızla erozyona uğruyor. Bunu önle-
leştiğimiz noktalar olması canlı ve gerçekçi kılıyor ko-
mek için de bir grup insan gerçekten içten çabalarla kültür
nuşmayı. Yoksa diğer türlü ders vermek gibi olurdu.
hayatını sadece bu alanda değil resim, heykel, müzik her
Bir de hani dediniz ya sektörel konuları da konuşuyor-
lar doğal olarak onları da yapıyoruz tabii ama bir de Ja-
alanda ayakta tutmaya çalışıyorlar. Halbuki bu ülkede çok
sunuz ve yaşamın hayatındaki ipuçlarından yola çıkıyorsu-
guar gibi, Siren gibi çok iyi kitapları gündeme getiren, bir
ciddi bir kültür alımlayanı var. Bu alıcıya iyi ürün verdiği-
nuz diye. Murat da ben de edebiyatın teknik bir şey oldu-
karakteri olan yayınevleri var. Bir, buna da dikkat çekme-
nizde alıyor ama hiç mi destek olmaz ya? Bir ülkenin hiç
ğunu düşünmüyoruz, edebiyat hayattan çıkan bir şey.
ye çalışıyoruz; iki, çevirmenleri dikkatle inceliyoruz.
mi kültür politikası olmaz?
Hele ki yazarın hayatındaki izleri eserinde bulmak be-
n Evet, çevirmenleri sıklıkla anıyorsunuz.
ni yazar olarak çok heyecanlandırıyor çünkü o zaman ken-
M.G.- Kitap aslında çevirmenin de bir telif eseri bunu da
GÜLSOY VE TUNÇ’DAN IKI YENI ROMAN YOLDA!
di hayatımın da, gördüğüm başka hayatların da aslında bir
unutmamak gerekiyor. Kötü çevirilerle büyümüş olduğu-
n Son olarak üzerinde çalıştığınız yeni yapıtlarınız hak-
tür sanat eseri olduğu fikrine daha çok yaklaşıyorum. Ham
muz için bazen başıma geliyor; çocukken okuduğum bir ki-
kında ipuçları vermenizi rica ederek söyleşimizi isteyeme
sanat eserleri onlar, her hayat aslında işlenmemiş bir sanat
tabı bugün yeni çevirisiyle okuduğumda şaşırıyorum. O yüz-
istemeye de olsa bitirelim.
eseri gibi görülebilir duygusu veriyor bana.
den de bütün bunların konuşulduğu bir yapıda ilerliyoruz.
M.G.- Yeni kitabımın ocak ayında yayımlanması plan-
Sektörle ilgili olarak da şunu söyleyebilirim çok önemli
Ayrıca biraz da sürprizli olması önemli, onu seviyorum
lanıyor. Bir ressamın hayatını konu alan ve değişik yapı-
çünkü biz böyle “Yazdı kitabını kenarda duruyor” tipinde
yani tamam şunları şunları konuşacağız ama bakalım laf ne-
sı olan bir kitap. Hatta bir tür belgesel roman. Bunu da Ay-
insanlar değiliz çünkü edebiyatın sektörel yansımaları hem
reye gidecek? Birdenbire gündeme dair bir konu açıyoruz.
fer önerdi bana, çok doğru bir tür belirlemesi. Resim sana-
kendi edebiyatımızı etkiliyor hem de kültür hayatımızı et-
Birdenbire sansür konusu mesela şimdi gündemimize gire-
tımızın doğuşu, gelişimini de bir biçimde içeren, 1900’lerin
kiliyor. Kültür hayatımızla da ilgiliyiz.
bilir. Eğer yapıyorsak mutlaka o kitabın içindeki bu konuşla
başından 1960’ların sonuna kadarki kısmı kapsayan bir dö-
Mesela ben plastik sanatlarla, çağdaş sanatlarla çok il-
ilgili bir şeyi veya başka bir ülkedeki deneyimi konuşuyo-
nem romanı da diyebiliriz.
gili değilim, istiyorum ama vakit bulamıyorum ama Murat
ruz tabii. Tıpkı salgın olduğu zaman onu konuşmamız gibi.
A.T.- Ben yeni romanımı 2023’ün ilk ayı içinde bitiririm
o konuda çok daha yetkin, diğer sanat dallarıyla da çok iç
TUNÇ: ‘ALMANCADAN ÇEVIRILERDE ŞANSLI diye ümit ediyorum. Bu sefer bir taşra hikâyesi, bir kadın
içe. Bunları da konuştuğunuz zaman ülkenizin kültür ha-
yatına da bir katkıda bulunmuş oluyorsunuz. Bunu bir eser BIR ÜLKE OLDUK AMA ONLAR BIR KUŞAKTI!’ hikâyesi. Ama böyle bir olay örgüsü değil de bir iç dünya
bağlamında yapmak daha da güzel yoksa böyle bir kuru n Çeviri konusunu biraz daha açalım mı? hikâyesi. Fiziksel olarak içinde yaşadığı topluma aykırı bir
bir kitap üzerine konuşmaya döner. M.G.- Bazı çeviriler ne kadar iyi olursa olsun mutlaka kadın, fazla uzun, fazla zayıf bir kadının hikâyesi. n
12 27 Ekim 2022