25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Michel Tournier ve mitolojik imajlar! Michel Tournier (1924-2016) her biri için neredeyse beş yıl ayırdığı dokuz romanında mitolojik-masalsı anlatıları yeni öykülere dönüştürerek geleneksel kanonlara meydan okur. İyi ile kötünün çatışmalarını, geleneksel sözlü anlatıları ve ezoterik öyküleri sahneler. Tinsel arayışın izinde zamanda yolculuk, tanrı-yazarlık, kurmaca-gerçek ilişkisi ve kutsal metinleri temel izlekleri kıldığı yazınında karmaşık dünyalara düşlenmiş, metinler arasılıkla biçimlenmiş anlatılarıyla ışık tutar. Gerek düş ürünü yapıtlarında gerekse düşünce yazılarında iç dökümünü özgürce paylaşır. Olup bitenleri ve tanıklıklarını fantezi katmanları ve mitik tasarımlar yoluyla açıklama çabasına girer. Bunu yaparken de insansı gerçekliğe ilişkin bir anlam arayışında olduğunu duyurur. Z. DOĞAN KORELİ GELENEKSEL KANONLARA KARŞI METİNLER ARASI MİTİK BİR GEZGİN! Fransız yazınına mitik uğultular katan, birçok ğa arasında yeni bir düzen yaratan Robinson. yazısının yer aldığı derslikte Abdülgaffari Hoca’dan hat yaz- kez Nobel’e aday gösterilmiş Michel Tournier (19 Aralık Cuma, yerlilerin elinden kaçınca Robinson onu eğitir ya da mayı öğrenir. Bu teknik onda, içsel bir arınmayı sağlar. 1924 / 18 Ocak 2016) karmaşık dünyalara ışık tuttuğu ya- eğittiğini düşünür. Ne var ki Robinson, adada geçirdiği yirmi Roman, kendisine hediye edilen kolyeyi bir mağazanın pıtlarıyla tanınır. sekiz yıl sonunda Cuma’nın baştan beri durduğu yerde dur- vitrininde gören İdris’in, Zet Zübeyde’nin dansını hatırla- Postmodern yazının kabul gördüğü bir çevrede baskıcı duğunu anlar. Çünkü Cuma da vahşi adanın bir nesnesidir. yıp sağır ve kör bir halde, kendinden geçerek Paris’in en yazın doktrinlerine karşı çıkar Tournier. Modernitenin gel- Beyaz adamın kendini beğenmişliği, kendini tüm varlıkla- lüks meydanında dansıyla biter. gitlerini sevmez. İyi ile kötü huy çatışmalarını, geleneksel rın tanrısı olarak görmesi, yaban diyarlara uygarlık götürdü- sözlü anlatıları ve ezoterik öyküleri sahneler. ğünü iddia ederek aslında oralarda bozgunculuk yapması, Ba- ‘VEDA YEMEĞİ’ VE MİTLER Her biri için neredeyse beş yıl ayırdığı dokuz romanında, tıcıl argümanların “vahşi yaşamın” değerleri karşısında çö- Mitleri gerçekçi mekânlarla yeniden uyarladığı Veda kolektif deneyimin ürünü olan mitolojik-masalsı anlatıları 3 küşü, Speranza ile armoni halinde yaşayan Cuma üzerinden Yemeği’nde sanatçı, kısa öyküler üzerinden erkekler ve yeni öykülere dönüştürerek geleneksel kanonlara meydan konumlandırılır. Roman, sömürgeci burjuva bireyin eleştirisi kadınlar arasındaki temel psikolojik savaşı inceler. okur. Okuru metinler arasılık labirentlerinde yürütür. olduğu kadar başka bir insan olma tarzının da araştırılmasıdır. Balıkçı Yves ile felsefeci eşi Nadege, evliliklerinin yo- Tournier’in değişinime uğramış efsanelerle beslenen mi- lunda gitmediğini kavrayıp bunu kabullenir ve ayrılık ka- tolojik romanlarında arketiplere metafizik bir hava katar. Bir ‘ALTIN DAMLA’ VE AFRİKALI İDRİS! rarlarını duyurmak için dostlarına sahil kenarında bir ak- inisiyasyon romanı yaratır. Ruhun pek çok deneme sonucu Tournier, özellikle Robinson’un yeniden yazımında ol- şam yemeği daveti verir. O akşam katılımcıdan bir öykü ya daha yüksek aşamaya ulaşacağı bir tinsel arayışı başlatır. duğu gibi, uygarlıklar ve kültürler arası çelişkiyi Altın da masal anlatmasını isterler. 2 Damla’ya da ritüeller ve mitler üzerinden ana izlek olarak Boccacio’nun Decameron’unun konukları gibi her biri, ‘CUMA YA DA YABAN YAŞAM’ yerleştirir ve çoğul okumalara kapı aralar. sevgi teması üzerinden öyküler anlatır. Dinledikleri on dokuz Ona göre mitler yaşamalıdır ve yazarın görevi mitle- Altın Damla, bir fotoğrafın ardına düşen Afrikalı İdris’in anlatı, Yves ve Nadege arasındaki ilişkiyi değiştirir. Gecenin ri ölümden kurtarmaktır. İlk romanı Cuma ya da Yaban romanıdır. Sanatçı romanda, fotoğrafın, resmin ve kaligrafi sonunda, son misafirin ayrılmasından sonra öykülerin etki- 1 Yaşam’da Robinson mitini ölümden kurtarır. Bu kurtu- sanatlarının insan yaşamında ve farklı kültürlerde yüklene- siyle tam bir inisiyasyon yaşarlar ve ayrılmaktan vazgeçerler. luş hem gerçek anlamda Robinson’un parçalanmış bir ge- bileceği anlamları Doğu-Batı sentezleriyle yansıtır. Kitap, Kaybettikleri şey, aslında birlikte kurabilecekleri “söz- miden sağ olarak ıssız adaya ayak basması hem de Dani- Sahra’da, Tabelbala Çölü’nde başlar, Paris’te biter. cükler evi”dir. Romanda sözcüklerin, evliliğin çimentosu el Defoe’nun Robinson’undan yaklaşık iki yüz elli yıl sonra Çobanlık yapan İdris, çölde giderken yanında bir cip du- olduğu vurgulanır. Önceleri birbirlerine söyleyecek sözle- yayımlanmasıyla, bilinen bir anlatının yeniden yazımı biçi- rur. Arabanın büyüsüne kapılan İdris, fotoğraflarının çe- ri bile olmayan ve “günlük hayatın çamuruna saplanıp ka- minde değerlendirilebilir. kildiğini fark etmez. Devesiyle cipi karşılaştırır. Deklanşör lan sazan balığı” çift, artık “selde yan yana titreyen alaba- Yüzeysel olarak bakıldığında anlatılanlar Defoe ile aynı- sesiyle kendine gelince kadından fotoğraflarını ister. Kadın lık” çifti olur. dır. Ancak Tournier, Defoe’dan farklı olarak “ıssız ada”yı bunun o an için mümkün olmadığını, önce filmin kâğıda da bir karakter gibi sunar ve ona “Speranza” adını verir. basılması gerektiğini söyler. ‘KIZILAĞAÇLAR KRALI’ Ada, Robinson ile başkalaşır, dönüşür, bazen ötekileşir, ba- İdris iyice rahatsız olur çünkü Berberi kabilelerinde re- İncil’e ve mitolojiye ait çok sayıda gösterge ve metafor zen de onun kimyasına karışır. Hatta Ada ile evlenir Robin- sim ve fotoğrafların uğursuzluk getirdiğine inanılır. İd- serpiştirilmiş olan ve adını Goethe’nin bir baladından alan 4 son ve ondan çocukları olduğunu düşünür. ris artık bu vahadan kurtulmayı, o fotoğrafın ardından Goncourt Ödüllü romanı Kızılağaçlar Kralı’nda ise Tour- Tüm bu süreçte “öteki”nin varlığını hep Ada temsil eder. Fransa’ya gitmeyi arzular. nier, korkunç fakat grotesk durumları, mitolojik Ogre mo- Ötekinin olmaması bir anlamda hayatını anlamsız kılar. Köyden ayrılmadan önce Zet Zübeyde’nin ona verdiği tifi ve Aziz Christopher öyküsü üzerinden irdeler. Romanda başkasının olmadığı bir dünyanın nasıllığı sorusu “Altın Damla” denen kolye onu uğursuzluklardan koruya- Kendi halinde bir oto tamircisi olan Abel’in sıradan gün- meşgul eder okuru. Robinson adada bir “başkasını” arar- caktır. Ancak İdris Marsilya’ya varınca bu tılsımı bir sokak lük olayları, zaman ve gerçeklik algısından sıyrılarak ha- ken sayısız dönüşüme uğramış benliğini de keşfeder. kadınına kaptırır, böylece ana vatanı Sahra’dan uzakta, sih- yal dünyasında nasıl bir kurguya dönüştürdüğünü anlatır. Kitap, kahramanın Ada Speranza ile girdiği kişisel mü- ri bozulmuş durumda tek başına yaşamak zorunda kalır. Olaylar İkinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş boyunca yaşa- cadeleden sonra Cuma’yla karşılaşması ve otoriteyi icat et- İdris, Paris’te tanıştığı Philippe ile gittiği Mısır’ın efsane nanlarla ilgilidir. İlk bölüm kahramanın çocukluk ve genç- mesiyle derinleşir. Bakıldığında romanda iki Robinson be- sesi Ümmü Gülsüm’ün konseri sonrası salonda gördüğü “ku- lik yıllarına yer verdiği günlüğünden notlarla başlar. Diğer timlenir: Cuma gelmeden önce doğa karşısında boyun eğişi fi” yazısının büyüsüne kapılır ve bu yazıyı öğrenmek ister. bölümde ise Abel’in savaş sırasında yaşadığı gerçeklik ile seçen Robinson ve Cuma’nın gelişiyle kendi uyruğu ve do- “Söyleyecek şey, suskunluktan daha güzelse sus o zaman!” fantastik dünyası arasındaki çalkantılar yansıtılır. >> 12 20 Ekim 2022 PHILIPPE MATSAS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle