Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EĞRETİLEMELER
(METAFORLAR)
Dergideki yazılarda kullanılan
eğretilemelerin bazıları da yabancı dil
kaynaklı. Ya da yabancı dil kaynaklı
olup olmadıklarını bilmeseniz bile
size o duyguyu veriyorlar çünkü
Türk dilinin yapısına, doğasına,
dil kullanıcılarının alışkanlık ve
beklentilerine, algılama geleneklerine
uygun değil ya da uygun hale getiril-
meden kullanılmış.
Örneğin “Felsefenin tarihinin havını
tersine tarayan eleştirel bir düşünür”
ifadesindeki “felsefenin havını tersine
taramak” eğretilemesini Türkçe söyle-
yişe uygun bulmak zor.
Bunun ne anlama geldiğini anlasak
bile, “Bu Türkçede böyle söylenmez”
demeden edemeyiz. Belli bir dil toplu-
luğunun oluşmuş belli söyleyiş alışkan-
lıkları vardır çünkü.
Belki de bu aykırılık yüzünden
benim aklıma İngilizcesi, “beklenenin
ya da alışılmışın tersine” anlamına
gelen “rub against the grain” ifadesi
geldi. Türkçe metindeki eğretileme san-
ki onun çevirisiydi çünkü hiç Türkçe
söylenmiş gibi görünmüyordu.
Bunu ben söylüyorum diye değil, gözüme çarpıyor. Cümleyi anlayabile- bazen yazara güvenini sarsmaya yeter.
Bazen insan bile bile yabancı kökenli
olmaz da ondan. Şimdi anlatması uzun ne aşk olsun! Yazar dili iyi kullansın da okur anlamı-
bir eğretilemeyi ödünç alabilir ama onu
ama çoğu durumda acayip, anlaşılmaz, Ama ben anlıyorum çünkü bu cümle- yorsa kendi bilgi eksikliğinden dolayı
Türkçe söyleyişe uygun hale getirmeli-
normal söyleyişe, okurun alışkanlık nin hangi İngilizce cümlenin kötü anlamasın.
dir. Bu kaygının duyulmaması tuhaf.
ve beklentilerine aykırı bir şey söyle- çevirisi olduğunu biliyorum, o İngiliz-
Bakın “Enformasyon toplumu söylemi-
miş olursunuz. ce cümledeki “tüketilebilir” (büyük bir GEREKSİZ EDATLAR
nin yürüyeceği yolun taşlarını döşeyen…
Bunu fark ettiğiniz zaman buna bir olasılıkla “exhaust”) sözcüğünün bu Yine dergideki yazılarda kötü çevi-
kitap” sözünde de bir eğretileme var.
çare düşünmeniz gerekmez mi? En anlamının dışında, bu bağlama uygun riler yoluyla gereksiz edat kullanımları
Önce bu sözden ne anladığımıza,
kolayı eğretilemeyi aktarmayı bırakıp (“tamamına erdirmek”, “sonuçlandır- dikkat çekiyor: “İletişim modellerinde-
sonra eğretilemeye bakalım: Kabaca
anlamını aktarmak olmaz mı? mak” gibi) başka anlamlarının da ki değişime dair fikirler”.
söylersek “Enformasyon toplumu” diye
bulunduğunu biliyorum. İster istemez bu nasıl Türkçe demek
bir tanımlama varmış (dikkat ederseniz
ÇEVİRİ SORUNLARI Bir cümleyi böyle, kör kör parmağım geliyor içimden çünkü Türkçede bu
ben, yazının yazarı olan kişi gibi
Yukarıda verdiğim örneklerin birço- gözüne, der gibi çevirirseniz sonuç bu böyle söylenmez, “iletişim modelleriyle
“söylem” demiyorum, “tanımlama”
ğu aynı zamanda çeviri sorunlarına da olur, demek istiyorum… ilgili düşünceler” falan denir.
diyorum çünkü “enformasyon toplu-
giriyor. Yabancı kaynaklara yaslanarak Bu yazıdan anlaşılması gereken “Marx’ın insanların kendi tarihlerini
mu” bir tanımlamadır, “söylem” değil-
yazılan bütün yazılarda bu sorunun bin şey nedir? Söylememe gerek yok ama yapma imkânlarına dair tespitleri”
dir, “söylem” bambaşka bir şeydir.
türlüsünü görüyoruz. söyleyeyim. Yoksa toptancı yargılarda deyişinin Türkçesi, “İnsanların ken-
Ayrıca “söylem” sözcüğü burada
Belli konularda yazı yazan insanlar bulunmuş, toptancı kurallar önermiş di tarihlerini yapma olanaklarına sahip
“discourse” sözcüğünün karşılığı
yabancı kaynaklardan bazı cümleleri gibi olurum. olduğu saptamasında bulunan Marx’ın
olarak kullanıldıysa “discourse” sözcü-
böyle sözcüğü sözcüğüne, çok Hayır, Arapça sözcük kullanılmama- bu görüşü” olabilir.
ğünün tek bir anlamı yoktur, “tez, sav,
kötü bir şekilde çevirerek alıntılıyorlar, lı demiyorum (dilimize yerleşmiş, di- Yazıya son vermeden önce isterse-
ifade, tanımlama” gibi pek çok anla-
bir de o kişiler o alanlarda sözü geçen lin malı haline gelmiş Arapça sözcükler niz gelin sizinle R. T. Erdoğan’ın genç-
mı vardır. Her gördüğünüz “discourse”
kişilerse onların o bozuk çevirilerini vardır), yabancı kaynaklı sözcükler ya ler için söylediği bir cümle üzerinde bir
sözcüğünün karşılığı da “söylem”
başkaları da alıntılıyor, böylece o söy- da eğretilemeler kullanılmamalı da uygulama yapalım.
değildir), bir de o tanımlamanın yürü-
leyiş yerleşik hale geliyor. demiyorum (bütün dillerde başka diller- “Gençler kualifikasyon noktasında
yeceği yolun taşlarını döşemiş olan
Bunlar bir kez yerleşik hale geldik- den ödünç alınmış sözcükler, eğretile- kendilerini ispatlamalılar” cümlesindeki
bir kitap varmış.
ten sonra bunları bir daha hiç kimse meler bulunur). gereksiz yere kullanılmış “noktasında”
Büyük bir olasılıkla yazar yabancı bir
metinden bir alıntı yaparken o yabancı doğrultamaz! Yeri geldiğinde ve anlaşılır bir gerek- edatını atmayı, “kualifikasyon” sözcüğü-
Hem çeviri sorunu hem de yabancı çeniz varsa hepsi kullanılabilir. Ancak nün yerine Türkçe karşılığını kullanmayı
metinde geçen eğretilemeyi (yolun
taşlarını döşemek eğretilemesini) de kökenli sözcük kullanma sorunu olarak felsefe gibi ciddi konularda yazı yaz- deneyelim ya da siz deneyin. Ben dener-
gördüğüm bir örnek daha vereyim: mak öncelikle dil titizliği isteyen bir sem aklıma “Gençler iyi yetişmiş olduk-
yabancı metindeki sözcüklerin ve
yapıların karşılıklarını kullanarak aynen Örneğin, “…ne Rumsfield’in üç- iştir demek istiyorum. larını kanıtlamalıdır” demek geliyor.
Türkçeye aktarmaya çalışmış. lü, ne Kerwin ve Zizek’in dörtlü ne de “...(N)e de beşli kategorizasyonu AKP Türkçesiyle felsefe yapılır mı
Eğretilemeleri her zaman böyle DeNicola’nın beşli kategorizasyonu tüketilebilir” gibi, okurun öldür Allah yapılmaz mı, yapan yarı yolda kalır mı
“aynen” aktaramazsınız. tüketilebilir” biçiminde bir cümle anlayamayacağı tek bir ifade bile kalmaz mı, siz karar verin. n
EURİPİDES’TEN ‘ORESTES - HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLERİ’
uripides’in (MÖ 484-406), Atina’nın Euripides çağdaş tiyatroya en yakın eserler konusuyla hemen hemen aynıdır. Ancak her
Aiskhylos ve Sophokles ile birlikte veren klasik ozan veya modern ozanların şey daha gerçekçidir.
E yetiştirdiği üç büyük tragedya şairi ilki sayılabilir. İnsanüstü güçlerle donatılmış mükemmel
arasında en fazla eseri günümüze ulaşan Euripides’in Türkiye İş Bankası Kültür kahramanların Euripides’in eserlerinde
sanatçı olarak özel bir yeri vardır. Yayınları tarafından, Ari Çokona’nın çeviri- yeri yoktur. İdealleri savunma kararlılığı ha-
Euripides’in kahramanları insana özgü siyle Hasan Ali Yücel Klasikleri arasında yatta kalma mücadelesine dönüşmüştür.
zayıflık ve kusurları taşırlar, yaşadıkları yayımlanan yapıtı Orestes, MÖ 408 yılı civa- Kahramanlar arasındaki keskin zıtlaşmalar
tragedyalar da bu kusurları ile vazgeçemedik- rında Atina’da sahnelenen son tragedyasıdır. karakterlerini olduğu kadar dönemin ahlak
leri tutkularından kaynaklanır. Konusu Aiskhylos’un Eumenides oyununun değerlerini de gözler önüne serer. n
8 16 Eylül 2021