Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLEM ATA GÜLEÇ’TEN ‘UZAK DEĞİL’
Acıyı, eksiği, yarayı ‘bağ’
eyleyen öyküler!
Yazarın bir fikri var. “Başka türlüsü mümkün”ü duyumsatıyor
öykülerinde. “Biz bize yeteriz” de diyor ayrıca. Güleç, Uzak Değil’deki
(YKY) öykülerinde de “Kahramanlar bizleriz” diyor.
le sarsılıp hafıza kuyusuna düşenlerle Hikâyelerinde, toprağı ıslak mezar
ZEYNEP TANDOĞAN
birlikte birbirini hiç tanımayan insan- kenarlarından, damları bitişik evlerden,
lar arasında da yeni bağlar kuruluyor” iki bina arası gölgeliklerden, kapıcı
(s.24) cümlesi okuyucuyu aynı yerde dairesinden, kapısı kilitli küçük odadan,
ylem Ata Güleç’in on üç öykü-
durmaya ve düşünmeye davet ediyor. kapı girişindeki sarmaşıktan, dosyaların,
sünden oluşan kitabı Uzak Değil,
“İki bina arasındaki gölgelikte man- klasörlerin, rafların ortasından,
E “Kalıntılar” öyküsüyle başlıyor.
tar toplayan kadın tanıdık geldi” (s.21) duvardaki delikten, yol üstündeki kafe-
İç diyaloglarla başlayan öyküdeki, ismi
cümlesiyle başlayan ve Fatma ile den yaşantılara şefkatle, iyilikle işliyor
anılmadan yaratılan yönetici karakteriy-
dilini. Bir parça ekmeğe uzanan elleri,
Aliye’nin belirsiz bir zaman karşılaşma-
le “Bugüne kadar kurulan ilişkileri
sıyla gelişen öykü sonuyla da şaşırtıyor. yaşaran gözleri, kendilerinden esirgenen
unutun.. artık böyle” der gibi yazar.
Eylem Ata Güleç, ayrıntının güzelliği- lokmalara öfkeleriyle karakterlerini de
“İyi”yi bilinçten arındırıp ortaya koymak
ni nazikçe dokunduran ve anlatısındaki sahici ve doğuştan iyi yaratıyor Güleç.
istiyor Güleç. “İyiliği” bir seçenek olarak
yumağı nazikçe çözdüren bir yazar. Her bir öyküsünde kişilerini yoklu-
değil, “canlı” olma hali olarak sunuyor
nohut, üzerine kaş göz çizilen mandali-
İlk öyküsündeki güllü pijamaya geri ğun, fakirliğin ortasından anlatsa da da-
ve bir cevher gibi karakterlerine işliyor.
na gibi, öykülerinde yer alan unutulma-
dönüşü, nakışlı patiskanın koldan yaralı maklarına bir tat bırakmayı başarıyor.
Karakterlerinin ve olayların tarih-
bacağa geçişi gibi… Adeta “açlıktan ölmeyeceğiz” diyor. yan çeşitli tatlara yer vermesi de gerçek-
sel sürecini, anımsayışlar ve parçacıklar
liği ayrıca güçlendiriyor.
Sonra “İncirin İnancı” öyküsün- İkişer incir, paylaşılan dut, tandır
şeklinde veriyor.
de yarattığı şefkat duygusu da etkileyi- ekmeğiyle içilen çay, biraz ekmeğe Son olarak kitaba da adını veren
“Anlatılan zamanın öncesi vardı, bu
ci: “Birkaç parça eşyayla okulun bahçe- uzanan el, ekmek arası tavuk döner, “uzak”lığın elbette mesafe anlamında
yıkık duvarları birileri yıktı, biz yıkıntı-
sinde… Zeki abi sırtında yatakla geçti… cepten çıkan şekerler, oruç bozan bir değil gözlerimizi yumarak memleketin
dan önce de buradaydık” anımsatmasını
evlerin çoğunun duvarları yıkıktı… parça çikolata, damda çitlenen karpuz doğusunu batısından “uzak, çok uzak”
da sıklıkla yineliyor. eylediğimiz bir uzaklık olduğunu da
sokağa çıkma yasağı başlayacaktı… çekirdekleri, kapıya fırlatılan bir paket
Yeni Bağlar öyküsündeki, “Kibir- biz zaten sokakta sayılırdık.” (s.9) muzlu gofret, suya ıslanan bir avuç belirtelim... n
ESAT YAVUZTÜRK
İNSAN GİBİ YAŞA
Doğumdan beri
Çeşitli tuzaklar kurup
Mantık tutsağı yapıp
Sinsice aldatıyorlar.
İnanç tenceresinde pişirip
Hayali dünya ile aldatıp
Çok şükürle oyalayıp
Beni benden ediyor.
İki ayaklı yaratıklar
Yalanlar uydurup
Allah’la korkutup
Kendini bulup:
Sömürüye hazırlıyorlar.
ÖZGÜR İNSAN olmak isteyen
Yalancılara inanma
herkesin döne döne okuyacağı,
Yapay korkuya kanma
şiir kalıbında küçük bir kitap, AMA(!)…..
Uyanıp kendine gel de
İnsan gibi yaşa!... kararı okuyanlar versin!
DİĞER KİTAPLARIM:
1. Sudaki Halkalar (hayatımın romanı) 2. Umut Peşinde ( Almanya anı romanı) 3. Osmanlıdan Günümüze Türkiye (tarihi özet manzum romanı)
4. Deli (?) = Veli (?) (direniş romanı) 5. Bulanık Suyun Balıkları (öyküler) 6. Emekçinin El Kitabı (söyleşi) 7. Garip Hasan (manzum işçi öyküleri)
Not: Kitaplar herkes okuyabilsin diye özellikle küçük hacimli ve ucuzdur.
dorlionyayinlari@gmail.com Tel:0312 433 03 78 / Kitapçılarda ve internetten istenebilir.