Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Sandım ki Göğün Cennet / Feridun Andaç / Eksik Parça Yay. / 416 s. Feridun Andaç’ın Kaplıcada Son Yaz üçlemesi, bir yere, bir zamana ve bir döneme bakışın anlatısı. Yaşanan zamanlarla akıp giden günlerin kesişme noktalarında buluşan insanların öyküsü… Değişen, dönüşen her şeye tanıklığı içeren İğdebeli Hoca’nın yalnızlığında, ülkenin yakın dönemine bakışla başlayan öykü, yurdun en ücra köşesindeki Kaplıca’ya, oradan yaşanan dünyanın sessizliğine uzanıyor. 1960’ların Türkiyesi’nden günümüze süregelen insan/dönem manzaraları… Çalkantılı yıllar… Üçlemenin ilk kitabı Sandım ki Göğün Cennet; içinden geçilen iyi zamanların, kötü zamanların öyküsü. Savrulmaları, geçişleri, kendi olma derdindeki insanların varoluşlarını bir araya getiriyor. Yaşanan alacakaranlıktan kendi arayışlarına çıkan Kerem ile Aslı’nın, hep kendileri olan Ömer ile Neclâ’nın, yaratıcı yalnızlıklarındaki Şair ile İğdebeli Hoca’nın, yaşadığı kentte sıkışıp kalmış Muharrem ile aidiyetinin, Anlatıcı’nın sesinin yalnızlığındaki arayış ve sürükleniş öyküleri. Türkçe İbadet / Cemil Kılıç / Kırmızı Kedi Yay. / 180 s. İslam Bu, İslama Kurulan Pusu, Cami ve Siyaset kitapları da bulunan Cemil Kılıç’ın bilimsel verilere de dayanan yeni kitabı Türkçe İbadet, “Müslüman Halkların Anadilde İbadet Hakkı”, “Arapça Ezan Meselesi”, “Kuran’daki Surelerin Türkçeleri Üzerine”, “Türkçe Hutbe” konularını işliyor. İmam Hatip ve ilahiyat fakültesi eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimi almış Cemil Kılıç, incelemesinde yetkin bir kaynakça da sunuyor. Hatırlıyor Musun? / Ayşe Reisoğlu / Yeni İnsan Yayınevi / 168 s. Almanya’da dünyaya gelen ve elli sekiz yıldır Türkiye’de yaşayan Ayşe Reisoğlu, geçmiş yıllarla ilgili anılarını, evliliğini, ilerleyen yıllarda profesör olan eşi Seza Reisoğlu’nun akademik yaşamını, Türkiye’deki yaşamı, kültürü artık Türkleşmiş bir Alman’ın gözünden anlatıyor. Almanya ve Türkiye’nin bir kadın gözünden yakın tarihi niteliğindeki kitabında; yazar bir Alman olarak doğduktan sonra Türkiye’ye yerleşmesinin yol açtığı kültür karmaşası ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini başka başka şehirlere ve ülkelere de yolculuklar eşliğinde aktarıyor. Hoca Baba Amca Ben / Murat Uyurkulak / Can Yay. / 160 s. Kitap, Uyurkulak’ın 20172020 arası yazdığı öyküleri bir araya getiriyor. Kitaba ismini veren ilk bölümde dört karakter üzerinden anlatılan hikâyeler yer alıyor. Karakterlerden üçü, anarşistlikten komünistliğe uzanan muhtelif muhalif tonları olan üç alkolik. Gururlu, dürüst, yoksul, dışarıdan bakıldığında “kaybeden” diyebileceğiniz, yaşam, memleket, dünya ve insanlar hakkında söyleyecek bolca sözleri olan, entelektüel karakterler. Rakıları, muhabbetleri, şehirleri ve ufaktan yaşadıkları gönül maceralarıyla her şeye karşın kendileriyle barışık ve eğlenceli insanlar. İkinci bölüm “Tuhaf Şahıslar Albümü”ndeyse ilginç karşılaşmalar, anekdot ile anılar ve kimini okurların yakından tanıdığı çeşitli figürlerin dokunaklı portreleri yer alıyor. Modernizm Kavramı ve Türkiye’de Modernist Sanatın Doğuşu / Ali Artun / İletişim Yay. / 371 s. İncelemesinde 1848 Devrimi’nden kolonyalizme birçok durağa uğrayan Artun, modernlikle modernizm arasındaki farka da dikkat çekerek, Türkiye’de modernist sanatın doğuşunu dünyadaki tarihiyle ilişkili olarak ele alıyor. Tarihle sanatı iç içe geçiren bu kitapta Ali Artun, sanatı kavrama yolunda adımlar atmak isteyenlere kılavuzluk ediyor. “Estetik modernizm” kavramına ve postkolonyal çağdaş tarihyazımına değindikten sonra bu birikime bir pencere açıyor. Sonra da Tu¨rkiye’deki kalıplaşmış sanat tarihi anlatısını irdeleyerek, modernist kırılma ve sanatın özerkleşme su¨recini esas alan çağdaş bir tarih tezi geliştiriyor. Gu¨nu¨mu¨zde geçerli olan tu¨m sanat, modernizmle ilgisi u¨zerinden kendini tanımlıyor. Seni Yazdım ‘Bir Otizm Hikâyesi’ / Filiz Serin / Gece Kitaplığı / 200 s. Dicle’nin kıyısındayız. Güneydoğunun nazlı gelini kıvrılırken yatağında, ellerim onları ölümsüzleştirmekle meşgul. Bu dakikalarda Dicle uzaktan bakıyor ve gururla gülümsüyor. Çünkü bugün bir sevgiye daha tanıklık ediyor. Annesi sadece Caner’in sesini duyuyor. Duygular dize geliyor. Tarih kulaklarımıza fısıldarken serin serin, bir tarih daha yazılıyor. Tarihin inkâr edemediği tek şey ise yine sahnede: Sevgi! Seni YazdımBir Otizm Hikâyesi, Filiz Serin’den çarpıcı bir sevgi öyküsü. Varolma Anları / Virginia Woolf / Çev.: İlknur Özdemir / Sia Kitap / 256 s. Woolf’un tanımladığı gibi, ‘varoluş anları’, bireyin bilinçli yaşamının çoğuna egemen olan ve o anların içinde koruyucu bir örtü ile gerçeklikten ayrılan ‘yokluk’ durumlarının aksine, bireyin gerçeklik hissini tattığı anlardır. Varoluş anları, yaşanılan şokun, yapılan keşiflerin ya da aydınlanma anlarının sonucunda yaşanabilir. Virginia Woolf’un hayattayken yayımlatmadığı, ölümünden sonra terekesinde bulunan, gençliğinden başlayarak kaydettiği anıları, aileyle ilgili notları ve otobiyografik yazılarının toplandığı Varolma Anları, ölümünden sonra yayımlanan en önemli kitaplarından biri. Dikbaşlılar Bilimi ve Dünyayı Değiştiren 52 Kadın / Rachel Swaby / Çev.: Akın Emre Pilgir / Koç Üniversitesi Yay. / 312 s. Virginia Apgar’dan Barbara McClintock’a, ChienShiung Wu’dan Sophie Kowalevski’ye, Hedy Lamarr’a… Rachel Swaby’nin eğlenceli kaleminden süzülen 52 yaşamöyküsü, bilimi ve dünyayı değiştiren 52 bilim insanı, uğradıkları haksızlıklara ve ayrımcılığa karşı bilime tutunan 52 kadın… Swaby’nin dikbaşlıları bir yandan DNA’nın yapısını çözüyor, doğanın kanunlarını baştan yazıyor ya da yepyeni bir bilim dalı kuruyor; diğer yandan alay ediliyor, görmezden geliniyor ve hakarete uğruyorlar. Ne olursa olsun farklı dönemlerden ve bambaşka coğrafyalardan gelen bu kadınlar başkalarının kanaatlerine değil, bilime inanmaktan asla vazgeçmiyorlar. Bunlar dikbaşlı kadınlar! Hatça’nın Dünyası / M. Tahir Hatipoğlu / Selvi Yayınevi / 144 s. Kitap; Ege’de öksüzyetim büyüyen bir genç, cesur, tek sermayesi aklı olan bir kızın başından geçenlerin öyküsü. Ege’nin Nikfer Köyü’nde Hatice isimli bir kız vardır. Onların köyünde Hatice’ye ‘Hatça’ derler. Hatça kız yetim doğmuş, yetim ve öksüz büyümüştür. Hatice anasının karnında iken babası, doğduktan altı ay sonra da anası ölür. Hatipoğlu kitabında; köylüyoksul kadınların geçmişte nasıl yaşadıklarını, neler çektiklerini, ikinci eş ve çok çocuklu olmanın zorluklarını, sevmeden sevişemeden ömür geçiren kadınların ve yaşadıkları köylerin, 80100 yıl önceki durumuna dikkat çekiyor. Kısa ömründe, on sekiz yılda dokuz doğum yapan, yüzü bir türlü gülmeyen bir Anadolu kadınının yaşamındaki derin kırılmalara tanık ediyor. Suda Ayak İzleri 1, 2 Anılar ve İzdüşümleri / Özdemir Nutku / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 1280 s. İstanbul’da başlayan, Ankara ve İzmir’de süren yaşamı boyunca çocukluğundan başlayarak tek bir odak noktası vardır Özdemir Nutku’nun: Tiyatro. Şiire yöneldiği Ankara yıllarında Mavi Hareketi’nin içinde yer alır. Dönemin en dikkat çeken eleştirmeni ve Devlet Tiyatroları’nın edebi heyet üyesi ve bir dönem başkanı olarak tanınır. Uzun akademik yaşamı boyunca pek çok öğrenci ve oyuncu yetiştirir; dünya tiyatrosundan yaptığı çevirileriyle Türk Tiyatrosu’nun derin yatağını yeni ırmaklarla besler; yönettiği oyunlarla farklı oyunculuk ve sahneleme tekniklerine kapı açar. Almanya ve Amerika’daki tiyatro deneyimlerini kitaplaştırarak tiyatro ufkunun genişlemesine katkıda bulunur. Suda Ayak İzleri, yaşamı boyunca öğrendiği, öğrettiği her şeyi ve hissettiklerini de özgün biçimde paylaştığı bir yaşam dersi, belki de tek perdelik uzun bir oyun. Uzun Günlerin Hasadı / Hasan Onur Kuşkaya / Holden Kitap / 68 s. Kaya’nın dört öyküden oluşan ve yaşamı katı gerçekliğiyle sunan ilk öykü kitabı; Okmeydanı’nın küçük burjuvası, İskandinavya’nın işçisi, Taksim’in sahafı ve insanlık hallerinin gözlemcisi yazarın dört dönemde çıkardığı bir yaşam muhasebesi. Gecekondu mahallesindeki antikahraman, kendinden kaçan şair, aşkı bir parkta bırakmış kulak misafiri... Katıldığı bir cenazeden yola çıkarak taşra insanını eleştirirken kendi şehirliliğinin eksikliklerini ortaya koyuyor, konfeksiyon atölyelerinden siyasal mücadelelere bir kentin panoramasını sunuyor. Dünyanın her yerinden gelen üniversite arkadaşlarının kültürleriyle çatışırken işçiliğe soyunuyor ve yalnızlığını imgelerle, şiirlerinin gücüyle ortaya koyuyor. Sahaflara uğrayan Taksim’in insanları çıkıyor sahneye sonra, hayat kadınları, translar, siyasi suçlular arasında bir gezgine dönüşüyor. 23 18 Mart 2021