Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞAHIN SINIR’DAN ‘AHLAT’IN HAYALETI’ Gerçeklik ve düş arasında toplum Asım Arslan’ın Bir Türkiye Hayali var: “İnsan haklarının, özgürlüğün, demokrasinin, adaletin, eşitliğin, kardeşliğin, barışın, tam bağımsızlığın egemen olduğu, kalkınmış ve çağdaş bir uygarlık düzeyine ulaşmış yepyeni bir Türkiye.” Asım Arslan, Bir Türkiye Hayali nedeniyle kumpaslarla karşılaştı. Gözaltına alındı, tutuklandı ve devlet memurluğundan çıkarıldı. Kumpaslara karşı başlattığı ve yıllarca süren hukuk mücadelesini kazandı. Asım Arslan, “Bir Türkiye Hayalime Kurulan Kumpaslar” adlı kitabında kendisine kurulan kumpaslar yanında, Nâzım Hikmet’e, Muammer Aksoy’a, Uğur Mumcu’ya, Altan Öymen’e, Zülfü Livaneli’ye ve diğer aydınlara kurulan kumpasları da anlatıyor. GENEL DAĞITIM DOST DAĞITIM Meşrutiyet Cad. No: 43/B Çankaya/ANKARA Tel: 0312 432 48 68 • Fax: 0312 435 75 96 Şahin Sınır’ın, ilk romanı Ahlat’ın Hayaleti, içerdiği derinlik, sosyopolitik kavramlar üzerine bina ettiği kurgu, yarattığı yeni dil ve barındırdığı anlatım tekniği açısından bize dilimizin sınırlarını zorlamayı bir anlamda dayatıyor. SÜLEYMAN DEMİR Y azar, romanında bizi Anadolu’nun kadim yerleşim yerlerinden biri olan Ahlat’a götürürken devlet geleneğimizin beslendiği suyun kaynağına yolculuk ettiğimizi de çok geçmeden anlamamızı sağlıyor. Görkemli bir devlet ve toplum dinamiğinin defolarını masaya yatırırken, okurunun o bataklığa daha yakından bakmasını istiyor. Anlatının içeriğine öylesine yaratıcı mizah öğeleri sokuyor ki o eleştiriden kendinize de pay çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. İlk bakışta bazı betimlemeler eğreti gibi gelse de bir süre sonra yazarın dili sizi öylesine sarıp sarmalıyor ki edebiyat geleneğimizde benzerine çok da rastlayamayacağınız bir biçemle karşı karşıya geliyorsunuz. Yazar bu açıdan bakıldığında ortaya yeni bir dil çıkarmakla kalmıyor pek çoğumuzun edebiyat denince aklına gelen çerçeveyi de bir hayli genişletmiş oluyor. KÜLTÜRLERARASILIK... Ahlat’ın Hayaleti bize sa dece yeni bir dil de sunmuyor. Toplumsal ve kültürel olarak çok aşina olmadığımız bir hayalet imgesini de ustalıkla işliyor. Dünya edebiyatında seçkin örnekleri bulunan hayalet kavramı bize oldukça yabancı sayılır. Oysa yazar bu açıdan “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” konumuna düşmek pahasına söz konusu imgeyi getirip Anadolu’nun bağrına yerleştirip ona hayat verirken bir yandan da “kültürlerarasılık” diyebileceğimiz bir perspektife çağırıyor bizleri. Juan Rulfo’nun, Marquez’in “Büyülü Gerçekçiliği”ni Anadolu öğeleriyle buluşturup tadına doyulmaz bir anlatı sunuyor okurlarına. Böylelikle “Hayalet Meliko” edebiyat dünyamızın en özel karakterlerinden biri haline geliyor. “Meliko” gibi gerçeklikle düş arasına sıkışmış; varlığı, yokluğu, özellikleri hep bir sorgulamaya açık olan bir karakterin böylesine derinlikli, kanlı canlı ve kendine has bir şekilde yaratılmış olması Sınır’ın önemli bir başarısı olarak çıkıyor karşımıza. Meliko as lında tek bir kişi değil. Bir prototip. O, toplumsal kusurlarımızın var ettiği bir kişilik. İnsani duyarlıkları da var, kusurları da. İçinde iyiliği de gezdiriyor, kötülüğü de. Biraz doğulu biraz da batılı. Biraz görgüsüz, biraz görgülü. Bir miktar eğitimli, biraz da cahil. Onu benzersiz yapan da bu özelliği. Roman, toplumsal hayatımızı işgal etmiş olan Melikoları yaratan dinamikleri de cesaretle tartışmaya açıyor. Üstelik bunu yaparken didaktik bir tutumla okuruna yukarıdan bakmamayı da başarıyor. HAYALET OLSA DA DÜPEDÜZ GERÇEK! Metnin yarattığı en canlı karakter Meliko da değil üstelik. Olayın anlatıcısı olan Cem de en az Meliko kadar yakınlaşabileceğiniz, kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz biri. Her ne kadar kökeni, geçmişi, ailesi gibi ko nularda çok bilgilendirilmesek de tüm bunlardan bağımsız yanı başımızda oturan canlı bir karakter. Toplumumuzun öteki yarısı. Eğitimli, insan olmanın derinliğine ulaşmak isteyen, kurulu düzende yer edinmekte güçlük yaşayan, hayatını ve başkalarının hayatını anlamlandırma telaşına düşmüş ve tüm olan bitenin kıyısında akıl sağlığının yerinde olup olmadığından şüpheye düştüğünüz biri. İki kutuplu toplum düzenimizin bir türlü arzuladığı ya da olması gereken mertebeye çıkamamış tarafı. Aydın vicdanı taşıyan ama kendi iç dünyasını bile kurtarmakta zorlanan biri. Karşı kutbun karanlığında boğulmak üzere olan, gücü yerleşmiş ön kabulleri parçalamaya yetmeyen acınası bir karakter. Meliko’nun karanlığını ve acımasızlığını yaratan erkin aynı zamanda Cem’in aydınlığını ve acınasılığını da yaratan denklemi nasıl var edebildiği sorusunu çözmenin ne güç olduğunu fark etmekse sonunda okura kalıyor. Çünkü son kertede siz de kendinizi Cem’le birlikte, elinizde açılması mümkün olmayan bir reçel kavanozuyla, tüm olan biteni devletin o soğuk yüzüne bakarak açıklamaya çalışmak zorunda buluyorsunuz. n Ahlat’ın Hayaleti / Şahin Sınır / Phoenix Yayınevi / 208 s. / 2020. 28 19 Mart 2020 25