14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ozelsevgi@yahoo.com.tr Yanlış kullanımlardan yakınan yakına… Emekli öğretmenimiz, “Yanlışı doğrusuyla dil kimsenin umurunda değil, boşuna uğraşıyor, boş yere yoruluyorsunuz” diyor; “böğrek, miğde, marul, ahçı, sarımsak, ciyer…” diyenler varmış; “Çorba yemeyi seviyormuş” birileri. Örneklerini bir kanalın yemek izlencesinden toplamış. B u izlenceleri sunan ya da yapanlar da yanlış konuşanları “hiç” uyarmıyormuş; birlikte uyaralım istiyor. “Sizler, böyle programları izlemiyorsunuzdur” diyerek bana ve benim gibi dil sevdalılarına laf çakan öğretmenimize aşkolsun! Zaman yoksuluyum; ama TV’lerin kimi izlencelerini bilgi edineceğim kadar izliyorum. Sağ olsun; bu seslenişle boşuna uğraşmadığımı gösteriyor. Bir kez daha yazmıştım; “yarın, marul” sözcüklerindeki “a” uzun değildir. “Börek sözcüğünde, “ğ” yoktur; mide” sözcüğündeki “i” azıcık uzun okunduğundan olacak “ğ” sesi varmış gibi bir seslenişi sıkça duyarız; “ahçı” sözcüğüne halk ağzında rastlıyoruz; doğrusu “aşçı”dır. Halk ağzında ikili söylenen sözcüklerden biri “sarmısak”tır; “sarımsak”ı ben de çok duydum. “Bağırsak” sözcüğü içses düşmesine uğramıştır; “barsak” kullanımı yazıya da yansımıştır; “bağırsakbarsak” ikisi de kullanımda… “Ciğer”in az da olsa “ciyer” diye seslendirildiğini ya da içindeki “ğ” sesini belli belirsiz duyarız. Konuşma dilinde “ğ” ünsüzünün “e, i” ünlülerinden sonra geldiğinde bu ünlülerin etkisiyle söyleyişte genellikle yarı ünlü niteliğinde olan “y” ünsüzüne dönüştüğünü duyarız; eğlenmekeylenmek; eğrieyri; değnekdeynek; eğirmekeyirmek; beğenmekbeyenmek; eğilmekeyilmek; değinmekdeyinmek; seğirtmekseyirtmek; eğitmekeyitmek; değirmen / deyirmen… gibi. Bu kullanımlar yazı diline yansımaz. 5 Mart 2020’de şöyle yazmıştım: Türkiye Türkçesinde sonunda sert ünsüz olan kimi özel adlar, ünlüyle başlayan ek aldıklarında, sert ünsüz yumuşar. Söyleyişteki yumuşama yazımda gösterilmez: Bülent’e (/bülende/ okunur), Mehmet’i (/mehmedi/ okunur), Ufuk’u (/ufuğu/ okunur), Tarık’ı (/tarığı/ okunur), Yaprak’ı (/yaprağı/ okunur); Ayvalık’a (/ayvalığa/ okunur), Irak’a (/ ırağa/ okunur), Karabük’ü (/karabüğü/ okunur), Kerkük’e (/kerküğe/ okunur), Şırnak’a (/şırnağa/ okunur), Tokat’a (/ tokada/ okunur), Uşak’ı (/uşağı/ okunur), Zonguldak’a (/zonguldağa/ okunur). Yaprak, Uşak benzeri sözcüklerin özel ad oluşunu, anlatımdaki işlevi belirler; telaş gereksiz! Sayın Ş. Kabal, “Zonguldağa diye söylerken ‘ğ’ düşer mi?” diye soruyor; hayır düşmez; Zonguldak’ın son seslemindeki “k” yumuşar. Ayrıca Ayvalık, Uşak, Karabük, Şırnak… gibi örneklerde durum böyledir. Türkiye Türkçesinde sözcük türlerine, sözdizimine ilişkin yapıtlar var; en az eğildiğimiz alan sesbilgisidir. Sesbilgisinde sağlıklı sonuçlar elde etmek için uygulayımbilimden de destek almak gerekir; ne yazık ki ülkemizde bu tür çalışma yok gibi (varsa da ben bilmiyorum). Az da olsa sesli sözlük örnekleri var; ancak yalnızca sözcükleri doğru seslendirmek ve duyurmak yeterli değil, her sesin özelliklerini bilmek ve doğru öğretmek zorundayız. Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu kapatılmasaydı el atacağımız alanlardan biri buydu; öteki de tarihsel sözlük yapmak olacaktı. Abecemizin işveli seslerinden biri “ğ”dir; konuşma dilinde türlü biçimlerde duyurur kendini. Kimi kez yiter gider, duymayız; kimi kez başka bir sese dönüşüp şaşırtır. Örneklerin büyük çoğunluğu konuşma dilindedir. Türkçenin konuşulduğu gibi yazılmadığının, yazıldığı gibi okunmadığının kanıtı, bir bakıma budur. Daha önce söylemiştim; yineleyeyim; Türkçe, büyük ölçüde konuşulduğu gibi yazılan bir dildir. Konuşma dilimizde karşımıza en çok “ğ” sesinin değişimleri çıkar. “Ağız, ağıl, bağış, sağır, yağış, çağırmak, dağıtmak...” gibi sözcüklerin ilk seslemindeki “a” ile ikinci seslemdeki “ı” ünlüsünün etkisiyle konuşma dilinde “ğ” ünsüzü kaybolmakta, sözcükler “a:z; ba:ş; ça:rmak,,,” gibi söylenmekte, bu değişim de yazıma yansımamaktadır. Deneysel sesbilim incelemesi yapan dilciler, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi “ğ” sesinin konuşurken söylenmediğini; buna karşın önsesteki “a” ünlüsünün süre bakımından uzatıldığını ileri sürmektedir. Ses çizimleri, “sonogram” denilen araçlarla yapılan incelemelerden alınan sonuçlar da bu yoldadır. Bu görüşü benimseyen dilciler, bu tür sözcüklerin sesbilimsel yazımında “ğ” sesini göstermemekte; söyleyişteki varlığını yadsımaktadır; bu sesi içeren bütün sözcüklerin teker teker ses çizimlerinin yapılmasıyla kesin yargıya varılacaktır; dileriz, özellikle üniversiteler, siyasal gömleğinden sıyrılır da yeryüzünde böyle işler, araştırmalar, buluşlar olduğunu anımsarlar. Ağırlıklı örnekler konuşma dilinden olmak üzere “ğ” sesiyle ilgili yazmayı sürdüreceğim. Yanlış söylenen, kullanılan sözcüklerin yükü salt “ğ” üzerinde değildir. Başka seslerle, eklerle, başka başka örnekler de var. Sistem, dili ses/ biçim/anlam özellikleriyle, gözle ve kulakla öğretemiyorsa, dil yanlışları asalak otlar gibi çoğalacaktır. Çok yakınılan bir söyleyiş biçimini de “benlen, senlen; ekmeklen…” gibi kullanımlarda görüyoruz. Türkçede sonseste görülen ve çok sık duyulan bir ünsüz türemesi ile sözcüğü kendisinden önce gelen sözcüğe eklendiğinde ortaya çık maktadır; konuşurken “ile”nin sonuna bir “n” ünsüzü getirilmektedir. Bu türemenin yaygın olduğu örnekler daha çok kişi adıllarında görülür: benimle/ benlenbennen; seninle/ senlensennen; onunla/ onlanonnan; onlarla/ onlarlanonnarna; bizimle/ bizlenbiznen; sizinle/ sizlensiznen; ekmekle/ ekmeklenekmeknen; eliyle/ elinlenelinnen; Ayşeyle/ ayşeylenayşeynen… gibi. Bu kulla nım biçimi yazı diline yansımaz; kullanılmaması doğru olur. Türkçede sık duyduğumuz seslem yitiminin örnekleri de konuşma dilinde görülür; birkaç örnek vermek yeter sanırım: “allahını seversen/ alla:sen; ağabey/ a:bi ya da a:bey; hanımefendi/ hamfendi; görmeyeyim/ görmeyim; söyleyeyim/ söyleyim; Mustafa Bey/ muşta:bey; Zehra Hanım/ zehra:nım… gibi. Konuşma ya da yazı dilinde gördüğümüz ses değişmelerinin doğrusuna ya da yanlışına ilişkin yazmayı sürdüreceğim. Okurlarımızdan da çok örnek gelecektir; buna inanıyorum. “Doğru yazmak, doğru konuşmak için treni kaçırdık, dil elden gitti” diye kaygılananlara katılmıyorum. İyimserlik oyunu da oynamıyorum. Öyleyse okuyalım; ustam Emin Özdemir’den iki kitap: Konuşma Sanatı (2014); Anlatım Sanatı (2014). n 26 19 Mart 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle