Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fantastik şiirler cevatcapan33@gmail.com gün yaptıklarınca Zaman buldum dudaklarımı koymak için Senin çam kalçalarına Andre Breton Çeviren: Attila Tokatlı Şiir Atlasında bu hafta sıra dışı konuları ele alan, bir anlamda uçuk ve fantastik şiirlere yer veriyoruz. Bu alanda ortaya çıkan yapıtların burada verilen örneklerden çok daha fazla olduğunu herkes bilir. Biz şimdilik buradaki sınırlı sayıdaki şiirlerle yetiniyoruz. Yağmur Monsieur Yusuf unuttu şemsiyesini Monsieur Yusuf yitirdi şemsiyesini Madame Yusuf çaldılar seninkinin şemsiyesini Bir de fildişinden sapı var şemsiyesinin Nedir bu gözüme giren, ucu mu şemsiyenin Unutmadım mı şemsiyemi Dün gece koyduğumuz yerde şemsiyeleri Ben hiç kullanmam şemsiye Bir tozyuğum var, bir de külahım yağmur geçmesin diye Monsieur Yusuf, talihiniz var, gerekmez size şemsiye. Max Jacob Çeviren: Ergin Ertem Av Boruları Öykümüz soylu ve acıklı Maskesi gibi bir tiranın Ne büyülü bir dram ne rastlantı Dokunaklı kılar aşkımızı Ve Thomas de Quincey aldı mı O tatlı ve namuslu afyonundan Dalıp gider düşlerdi zavallı Anne’ı Geçelim bunları madem ki geçiyor her şey Bil sık sık dönüp bakacağımı Sesleri rüzgârda ölen Av borularıdır anılar Guillaume Apollinaire Çeviren: Ahmet Necdet birtakım mavi gölgelerin ardında pırıl pırıl bir güneş vardı Sonra başını gene içeri çekip sessizce güldü kendi kendine burarak yeşil bıyıklarını William Carlos Williams Çeviren: Cevat Çapan Reddediş Yıldızlara bakmak uzun uzun Bir ölüm hükmü imzalamaktan Çok daha hoş gelir bana Ve çok daha hoş gelir Çiçeklerin sesini dinlemek “İşte Hlebnikov!” diye mırıldanan sesini Bahçede dolaşırken Çok daha hoş gelir evet Beni öldürmek isteyenleri öldüren Tüfekleri görmekten Niçin hiçbir zaman Yönetici olamayacağımı Anladınız mı şimdi? Velimir Hlebnikov Çeviren: Attila Tokatlı Kaygısız William Kaygısız William burarak Kasım bıyıklarını yarı giyinik, yatak odasının penceresinden dışarı bahar havasına baktı Hey gidi hey! dedi keyifle, yaslanıp pervaza seyretti bir uçtan bir uca sokağı Apollinaire’in çizgileriyle bir şiiri. Su Havası 1934’ün güzel yarıgününde Hava görklü bir güldü barbunya rengi Ve yaprakları sigara kâğıdından bir ağaçla başlardı orman Ben içine dalmaya hazırlanınca Çünkü seni bekliyordum Ve benimle gelirsen Nereye olursa olsun Gümüşün üzerine kazılı nakıştır ağzın Yaygın ve kırık mavi tekerleğin durmadan yükselerek Yukarıdaki iz içinde sararmaya gittiği Beni karşılamak üzere yarışıyordu tüm büyüler Bir sincap yüreğime ak karnını yaslamaya koşmuştu Nasıl duruyordu orada bilmiyorum Ama toprak suyunkilerden daha da derin yansılarla doluydu Sanki kabuğunu parçalamıştı maden sonunda Ve sen o korkunç değerli taşlar denizine uzanmış Dönüyordun Çırılçıplak Bir büyük donanma fişeği güneşinin içinde İndirdiğini görüyordum ışınlılardan yavaş yavaş Deniz kestanelerinin kabuklarını bile oradaydım Bağışla orada değildim ben artık Başımı kaldırmıştım ak kadifeden canlı mücevher kutusu bırakıp gitmişti çünkü beni Ve hüzünlüydüm Yaprakların arasından gök parıldıyordu bir yusufçuk böceği gibi katı ve dalgın Kapamak üzereydim gözlerimi Birden birbirinden uzaklaşmış olan korunun iki eteği devrilip yıkıldığında Gürültüsüz Uçsuz bucaksız bir inci çiçeğinin iki orta yaprağı gibi Bütün gece içinde saklanmaya yeterli bir çiçek gibi Şimdi beni gördüğün yerdeydim Havada bir çan gibi duran kokuda Değişen hayata dönmeden önce her 34 27 Şubat 2020 Max Jacob, Modigliani’nin tablosu. Dada Şarkısı Bir dadacının şarkısı yüreği dadayla dolu fazlaca yordu motoru yüreği dadayla dolu Asansör bir kral taşıyordu ağır çıtkırıldım özerk ayrıca kırsın mı sana sağ kolunu yollasın mı Roma’daki Papaya Artık bu yüzden işte Asansörcünün yüreğinde dada mada hak getire Tırmanıp durun çikolata yıkayıp beyninizi dada dada su için üstüne sonra Tristan Tzara Çeviren: Cemal Süreya Şarkı Bir tüfek aldım Eyvah Bakkalı vurdum Vah vah Tüfeği sattım Maşallah Phillippe Soupault Çeviren: Oktay Rifat