Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GREGORY CLAEYS’TEN ‘ÜTOPYA EDEBİYATI’ Yüzyıllara uzanan gelenek DAMLA GÖL İ nsanlar tarihin başlangıcından bu yana daha iyi bir hayatın, refah içinde bir düzenin özlemini duyar ve bu özlem elbette edebiyatta da kendine yer bulur. Yüzyıllardır var olan “daha iyi bir yer” tahayyülü, ismine Thomas More’un Utopia adasında kavuşmuştur. Bu adadan ayrılıp tüm dünyaya yayılan ütopyacılık, disiplinlerarası bir kavram olarak pek çok alanda karşımıza çıkıp gelişmeyi sürdürüyor. Gregory Claeys tarafından derlenen Ütopya Edebiyatı, yüzyıllara uzanan bu geleneğin doğuşunu, gelişim aşamalarını ve günümüzdeki durumunu ele alan, kavramsal ve kuramsal meselelere eğilen 11 makaleden oluşur. ÜTOPİK TARTIŞMALAR! J.C. Davis, Jacqueline Dutton, Alessa Johns, Patrick Parrinder, Nicole Pohl, Kenneth M. Roemer, Lyman Tower Sargent gibi alanında uzman isimlerin katkısıyla oluşturulmuş bu kaynak kitap, Tarih ve Edebiyat olarak iki bölüme ayrılır: İlk bölümde “ütopya” kelimesinin etimolojik kökeninden, bir edebiyat türü olarak dizgedeki yerini alma sürecinden ve öteki edebi türlerle olan ilişkisinden bahsedilir. İkinci bölümde ise bilimkurgu ve romans gibi türlerin ütopyalarla olan ilişkisi, feminizmin ve sömürgecilik sonrası kuramların türe etkileri, batılı olmayan ütopya gelenekleri ve ekoloji distopya ilişkisi ele alınır. HÜMANİZMİN BİR UZANTISI Böylece bir bütün olarak Ütopya Edebiyatı, tarihi, politik ve edebi bir alanın uzun süreli, zengin geleneğinin evrimini ve mevcut halini; geleneğin nasıl yeniden inşa edildiğini ve ütopya edebiyatını çevreleyen temel entelektüel tartışmaların neler olduğunu okuyucuya sunar. 1516 yılında Thomas More, Utopia adlı kitabında betimlediği adaya bir isim verme ihtiyacıyla “ütopya” sözcüğünü türetir. Sözcük başta hayali yerleri çağrıştırmak üzere doğsa da daha sonra belli bir tür anlatıya atfen kullanılır. More’un ütopya düşüncesi, insanın geleceği inşa etmek için aklını kullanabileceği inan cıyla temellenen hümanizmin bir uzantısıdır. More “ütopya” sözcüğünün mucidi olsa da daha iyi bir hayata olan arzuya yönelik ütopyacılığı ilk kullanan o değildi; Antik Yunan’daki arketiplerde ve Platon’un Devlet’inde de (M.Ö. 370360) bu tahayyüller karşımıza çıkar. BİLİMKURGUYLA KESİŞME VE H.G. WELLS! Ütopyacılık fikri mevcut toplumun bu dünyada tasavvur edilen yeni düzeni ile insan ilişkilerinin tesisine ve insanların doğaya karşı tavırlarının daha uyumlu şekilde yapılandırılmasına odaklanır. Fátima Vieira, kitabın giriş makalesi olarak kaleme aldığı “Ütopya Kavramı” adlı yazısında, hem “ütopya” sözcüğünün kökenini ve doğuş sürecini hem de bu fikri yaratan zemini inceler. “Ütopya” yeni bir kavramı adlandırmak üzere türetilmiş bir neolojizm olmakla birlikte, daha sonrasında başka yeni sözcüklerin oluşumunda da kök olarak kullanılmış ve distopya, antiütopya, heterotopya, ekotopya gibi türetimsel neolojizmler yaratılmıştır. Ütopya, distopya ve bilimkurgu arasındaki geçişliliğe dikkat çeken Peter Fitting’e göreyse, modern bilimkurguyla ütopyanın kesişimi, bilimkurgunun geleceğe dair umut ve korkularımızı bilim ve teknolojiyle ilintilendirme becerisiyle başlar. Bu geçişliliğin içinde H.G. Wells ayrı bir yerde durur. Wells hem “bilimsel roman” olarak adlandırdığı distopyacı imalarla yüklü bilimkurgu eserleri Zaman Makinesi, Dünyalar Savaşı, Doktor Moreau’nun Adası’nı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) kaleme almış, hem de daha klasik ütopyalar (Tanrı İnsanlar, Modern Bir Ütopya) yazmıştır. DİSTOPYACILAR VE TOPLUMSAL TAHAYYÜL Wells, kariyerine 19. yüzyılın sonlarına özgü bir karamsarlık havasıyla başlamış, bu muhtelif distopyalarından sonra ütopyayı benimseyerek bozulmanın yerine yenilenmeyi koymuştur. Wells, 1901 yılından başlayarak toplumsal tahayyüllere ve dünya devleti fikrine yönelik çalışmalara ağırlık verir. Wells, Orwell, Zamyatin ve Huxley gibi yazarlarla birlikte, 1900’den sonra distopyacı eğilimler artış gösterir. Jack London’ın ilk distopya örneği olarak kabul edilen Demir Ökçe’si kapitalizmi hedef alır, Charlotte Gilman Perkins kendi ütopyacı eseri Kadınlar Ülkesi’ne bir nevi yanıt olarak Bizim Ülkemiz’i yazar. Ray Bradbury’nin ünlü Fahrenheit 451’i de batılı toplumlardaki hedonizmi lanetleyen ithamları resmeder. TOPLUMSAL TASVİR Ütopyacı anlatı, yazarın kendi top lumundan daha iyi olan ve onun karşısında yer alan bir toplumun sistematik tasviridir. Dolayısıyla ütopya, kadınlar için de mevcut toplum yapısına yönelik eleştirilerini sunmalarına yardımcı olacak güçlü bir araçtır. Modern feministlerin daha adil ve eşitlikçi bir toplum arzularını dile getirmek amacıyla, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başında ütopyacı vizyona geri dönmesi ve 1970’lerin özgürleşme hareketleri feminist ütopyacılığı yeşertmede rol oynamıştır. Feminist ütopyacı yazarlar eğitime, insan psikolojisine, doğaya yönelerek ata erkil sistemi tadil etmenin ve toplumdaki güçsüzlerin yaşamını iyileştirmenin yollarını arayan farklı dünyalar tahayyül ederler. Erişilebilir olmayan bir geleceğin aksine, filizlenebilir bir gelecek önermek için yüzlerini ütopyaya dönerler. Belki de Gayatri Spivak’ın sorduğu “Madun konuşabilir mi?” sorusunun yanıtı bu ütopya metinlerinde gizlidir, onlar bu metinler aracılığıyla konuşurlar. GOGOL’UN PALTOSU, PLATON VE MORE’UN ADASI! Lyman Tower Sargent, “Sömürgeci ve Sömürgecilik Sonrası Ütopyalar” ve Jacqueline Dutton da “Batılı Olmayan Ütopya Gelenekleri” adlı makaleleriyle, ideal toplumu düşlemenin batılı yolu sayılan ütopyanın epistemolojik temellerini sorgular, batılı ütopya geleneğini indirgeyici bir sınıflandırma olarak ele alırlar. Batılı kalıpların ötesinde, Doğu’nun da bize anlatacakları olduğunu hatırlatırlar. Nasıl ki Dostoyevski, Rus edebiyatındaki gerçekçilik akımına atfen “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık” demişse, biz de ütopya edebiyatının Platon’un kurduğu Devlet’ten ve More’un düşlediği adadan çıktığını söyleyebiliriz. 2007 yılında Isparta’daki uçak kazasında aramızdan ayrılan genç fizikçinin ismini yaşatan Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın ilk ortak yayını olan bu kitap, More’un adasından günümüze uzanan ütopik yolculuğu takip edip anlayabilmek için önemli bir kaynak olacaktır. n Ütopya Edebiyatı / Gregory Claeys / Çeviren: Zeynep Demirsü / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi / 424 s. 29 27 Şubat 2020