Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
VİTRİNDEKİLER Aynalar Günlüğü / Salâh Birsel / Sel Yayıncılık / 211 s. Edebiyatımızda günlüğün bir tür olarak kabul görmesindeki tartışmasız rolüyle, dil kuyumcusu Salâh Birsel, Aynalar Günlüğü’nde kendisiyle ve okuruyla söyleşisine devam ediyor. Günlükler dizisinin bu üçüncü kitabında, 19861988 yılları arasındaki, yetmişlerine yaklaştığı günleri paylaşan yazar; yaşlılık ve ölüm temalarında izler taşıyan sayfalarda edebiyatın yakın ve uzak karakterlerini canlandırıyor. Okura yaşlılık biliminde yol aldırıyor. Ses / Sabahattin Ali / Can Yayınları / 72 s. “Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir delikanlı çadırın önünde, yan yatmış bir el arabasının üstüne oturarak saz çalıyordu. Başı göğsüne yatmış ve gözleri yere dikilmiş olduğu için çehresini tamamen görmeye imkân yoktu. Fenerin aydınlattığı alnı ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının uzun sapı, şaşırtıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında, canlı bir mahluk gibi titriyordu.” Sabahattin Ali, Ses’te yer alan öykülerinde de kendi dönemi içinde zamansız olanı buluyor, yerel olandan evrensele ulaşıyor. Habercilikle masalcılığı, anıyla efsaneyi, bir gözlemcinin tarafsızlığıyla kıssadan hisseler anlatan bir çınar altı meddahının dilini birbirine harmanlıyor. Erol Sayan Unutulmaz Şarkıların Bestecisi / Murat Derin / Pan Yayıncılık / 288 s. Ellili yıllardan günümüze uzanan müzik yaşamı boyunca bestelediği, “Hatıra”, Kalbe dolan o ilk bakış unutulmaz”, “Yoksun diye bahçemde”, “Aşkın o sihirli elini hisseder gibiyim”, “Bana bir aşk masalından şarkılar söyle” gibi unutulmaz şarkıların bestecisi, tanburi, şef ve hoca Erol Sayan’ın anılarının sunulduğu kitap; Türk müziğinin, sahnelerin, radyonun, plakların, solistlerin, bestecilerin hep gündemde olduğu yıllara bir yolculuk niteliğinde. Kaleme aldığı, 1930’ların Anadolu kasabalarında başlayan, Ankara Radyosu ve İstanbul Radyosu’nda de vam eden ve günümüze kadar uzanan Erol Sayan’ın yaşam öyküsünde; Murat Derin, Türkiye’nin bir dönemine ve o dönemin sanat anlayışına da ışık tutuyor. Geyikler, Annem ve Almanya / Nursel Duruel / Yapı Kredi Yayınları / 80 s. Derin duyarlığı ve inceliklerle dolu anlatımıyla ilgi çeken Nursel Duruel, ilk kez 1982’de yayımlandığında büyük ses getiren öykü kitabı Geyikler, Annem ve Almanya’da şiirsel gidişler, dönüşler, hasret ve mazi olgularını toplumsal ve içsel duyarlılıkla, capcanlı bir dille aktardığı yapıtlarından biri. Henüz dosya halindeyken Akademi Kitabevi Öykü Ödülü’nü alan, yayımlandıktan sonra ise Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülen, daha sonra kitaba adını veren öyküsü filme çekilen Duruel’in çağdaş öykücülüğümüze kattığı önemli bir yapıt. Darbe İçinde Darbe / Merdan Yanardağ / Kırmızı Kedi Yayınevi / 209 s. Merdan Yanardağ, TELE 1 kitap kampanyası çerçevesinde hazırladığı kitabında, Türkiye’nin 15 Temmuz 2016 darbesine nasıl sürüklendiğini bütün yönleriyle inceliyor. Darbe içindeki darbeyi deşifre eden yazar, Cumhuriyetin kader anlarının yaşandığı bir tarihsel dönemeci, diyalektik yöntemle çözümlüyor. Yanardağ, darbeyi asıl bastıran gücün, cumhuriyetçi askerler olduğunu kanıtlarıyla sergiliyor. Olası çözüm ve çıkış yollarını değrelendiriyor. Leyla ile Mecnun / Fuzuli / Kapı Yayınları / 640 s. “Can verme gamı aşka ki aşk afeti candır/ Aşk afeti can olduğu meşhur cihandır”. Leyla ve Mecnun hikâyesi Doğu edebiyatının en önemli mesnevi konusu olarak asırlar boyunca onlarca Türk şair tarafından yeniden yazılsa da Fuzuli’nin kaleminde öz gerçekliğiyle dışavurur. Fuzuli’nin hayat kaynağı, bir şair olarak esinlendiğini açıkça ifade ettiği ve her türlü yansımasından mutluluk duyduğu aşktır. Tıpkı kendisi gibi Mecnun da sevgiliye duyduğu aşkı idealleştirir, maşukuna kavuşamadığı için dert ve elem çektiğini ifade etse de sonunda ruhî olgunluğa erişir. Talih, Tesadüf ve İrade Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Romancılığı Üzerine Düşünceler / Seval Şahin / İletişim Yayınları / 142 s. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romancılığı üzerine denemelerden oluşan bu kitapta Seval Şahin, mektup, hatıra, tiyatro, orta oyunu gibi türlerin Tanpınar’ın metinlerinde kurgu, olay örgüsü ve yapı arasındaki ilişkiyi nasıl dinamikleştirdiğini ortaya koyuyor. Tanpınar hakkında yapılmış güncel çalışmaları da göz önünde bulundurarak kapsamlı bir kuramsal çerçeve çizen Şahin; Mahur Beste, Sahnenin Dışındakiler, Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü özelinde Tanpınar poetikasına yeni bir açılım getirmeyi deniyor. Acımak / Alfred Döblin / Çeviren: Arpad Arpad / Everest Yayınları / 446 s. 1920’lerde Berlin: Dul bir kadın, üç çocuğuyla büyükşehre taşınır ve yokluk içinde yaşam mücadelesi vermeye başlar. Çocuklardan en büyüğü Karl’ın bir süre sonra şansı döner ve aile sınıf atlar. Ama tüm ülkeyi, hatta dünyayı sarsan büyük bir ekonomik kriz, her şeyi alt üst edecektir. “Berlin Alexander Meydanı” ile çağdaş Alman edebiyatının kurucularından olan, Bertolt Brecht’in “Epik metinleri ve epik teorisi, benim dramatik sanatımı derinden etkilemiştir” dediği, Günter Grass’ın ise “Benim tek gerçek öğretmenimdi” diye nitelediği Alfred Döblin’in epik romanı Acımak, 1920’lerden 1930’lara, Almanya’nın toplumsal panoramasını görkemli bir dille anlatıyor. Ölüm / Todd May / Çeviren: Emre Keser / Say Yayınları / 114 s. Ölümle ölümün iktidarında yüzleşmeye çalıştığı kitabında Todd May, ölümü son olarak kabul edip bunun yaşamlarımız için ne anlama geldiğini soruşturuyor. Ölu¨mlu¨lu¨ğu¨mu¨zden ne gibi dersler çıkarabiliriz? Ölen ve öleceğimizi bilen varlıklar olarak nasıl yaşayabiliriz? Kendi kişisel deneyimi kadar pek çok antik ve modern felsefecinin ve yazarın göru¨şlerinden yararlanan May, ölu¨mu¨n kaçınılmazlığını nasıl du¨şu¨nebileceğimizi ve daha önemlisi yaşamlarımızı bu kaçınılmazlık karşısında nasıl yaşayabileceğimizi yorumluyor. Geber Aşkım / Ariana Harwicz / Çeviren: Seda Ersavcı / Çınar Yayınları / 152 s. Yeni anne olan bir kadının cinnetin eşiğinde gezinen bu karanlık öyküsünde, aile, evlilik, aşk, annelik, kadınlık gibi kavramlar okurun karşısına en tekinsiz halleriyle çıkıyor. Bir kadının hayatının kırılma anları hakkında, büyüleyen ve yaralayan romanında, Clarice Lispector ve Sylvia Plath’ın edebi izlerini takip eden Arjantinli yazar Ariana Harwicz, kadın kahramanının ruhunda, zihninde ve arzularının korkutucu dehlizlerinde sorgulayıcı bir okumaya davet ediyor. Cehalet Bilimi Küresel Zekâ Algınızı Nasıl Yönetiyor? / Tayfun Uzbay / Destek Yayınları / 264 s. Cehaletin bilimsel yöntemlerle nasıl yayıldığını ortaya koyduğu Cehalet Bilimi’nde Prof. Dr. Tayfun Uzbay, kitlelerin gerçek dışı bilgi ve düşüncelere nasıl ikna edildiğini irdeliyor. Büyük ekonomik stratejilerle birlikte entelektüel sahteciliğe maruz bırakılan bilimin toplumu cahilleştirmek ve algıyı yönetmek isteyenler özellikle de medya destekli bazı akademisyenler tarafından kötüye kullanılışını örnekleriyle inceliyor. Kuyudan Ağıtlar / K. Çağlar Aksu / Şiirden Yayınları / 174 s. Şairin uzun şiirler, monolog dizelerle ruhsal hâlini gerilimli bir dille yansıttığı bir kitap Kuyudan Ağıtlar. K. Çağlar Aksu, dizelerinde dünyayla, tüketim toplumuyla ilgili başlıca dert edindiği temaları gündelik dili aşan bir dille yüksek sesle aktarırken, çağdaş bir ağıda varan toplamda varlık ve varoluş sancılarına yoğunlaşıyor. Başlangıca, saflığa, ilk olana dönerken daha da ileriye gitmeyi deniyor ve saflıktan önce ne vardı sorusunun yanıtlarını şiirle arıyor. Roni / İsa Balcı / 40 Kitap Yay. / 76 s. Goethe’nin “Edebiyat savunma değil, tanıklıktır.” sözüyle başlayan kitap, yazarın toplum ve doğa gözlemlerinden oluşturduğu öyküler toplamı. Yaşamın sert yanlarına özellikle eğilen öyküler: “Yeni doğmuştu. Ruhu o kadar inceydi ki bakıldığında öte tarafı, cenneti görebilirdiniz. O da sadece çocukluğunu cennete götürebildi...” 24 26 Eylül 2019