Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SELİM İLERİ’DEN ‘BİR GÖLGE GİBİ SİLİNECEKSİN’ Yeni ‘palto’ mevcut... Giymesini bilene! Selim İleri, “Bir Gölge Gibi Silineceksin”de geçmiş zaman okumalarındaki çiziktirmelerini gün yüzüne çıkarıyor. Pek çok sanatçı ve yapıtlarının yaratısındaki kelebek etkilerini paylaşarak geçmiş dönemlerin kültür ortamının haritasını çiziyor. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr Ç iziktirmelerinizin belli bir tarih sıralaması yok. Yok. Çok eski çiziktirmeler de var. 3540 senelik notlar var. 1978’den başlıyor, 2019’a getiriyorum. n Anlık yazmışsınız değil mi? En iyi alımlama o, evet; anlık. Bazıları ise sonradan yazıya dönüşmüş ama çekirdek burada kalmış. Mesela Oktay Rifat’ın Bir Kadının Penceresinden’i çok önemsediğim bir romandır. Ona ilişkin ilk notları olduğu gibi yayımladım. n Otobiyografik anılarla epey süre başabaş gidiyor. Yayınevi de arka kapakta “anımsayış” nitelemesinde bulundu. Yeni bir tür gibi. n Bazı özeleştiri ve itiraflara rast geliyoruz. Yıllar önce eleştirdiğiniz bazı kitapları yeniden okuduğunuzda; “haksızlık ettiğimi görüyorum” diyorsunuz. Evet, Reşat Nuri var. Sonra alaycı dille eleştirdiğim Halide Edip’in Handan’ı bir vicdan azabı oldu bana. Birikim Dergisi’nde 1980 öncesi o romanın dilini, sahnelerini, duygularını alaya alan bir yazım yayımlanmıştı. Aslında yazıyı yazarken bile romanın etkisi altındaydım. Yani yalan söylüyordum! Yeni bir bakış açısının biraz da öyle olması gerektiğini düşünüyordum. O yıllarda bir lakırdı vardı: Yerine oturtmak! Yerine oturttuğumu zannediyordum. Ben yerime oturdum! Yaşlandıkça başka yazarlardan başka kitaplar konusunda da yanıldığımı fark ettim. Çağdaşlık Sorunları adlı kitabımı (1978) yeniden basmayı çok isteyen oldu. O kitaptan hep nefret ettim. O aşağılayıcı bakış açısından, gençliğin getirdiği kibirden! n Toplamda tüm bir kültür ortamının adeta haritasını çıkarıyorsunuz. Otobiyografik izler azalırken yerini ağırlıkla Türk edebiyat ve sanat ortamına ilişkin değerlendirmeleriniz alıyor. Bir İstanbul Türk Tiyatrosu incelemeniz örneğin; hayli derin.. En sevdiğim yazılarımdan biridir. Sevgili Gülriz Sururi, Toto Karaca, Muammer Karaca, Gönül Ülkü, Gazanfer Özcanlarla örgün o dünyanın büyüsünü yazmaya çalıştım. Sevgili dostum Gönül Hanım’ın ölümünden sonra yazmış, yayımlayacak yer bulamamıştım. n Çeviri dünyamıza ilişkin yazınız da aynı yoğunlukta. Evet; 2000’lerin başında yazdığım yine yayımlanmamış bir yazımdır. SATIŞ ENDEKSLI BIR DÜNYA n O dönemlerin kültür sanat ortamıyla bugünü kıyaslarsınız başlıca tespitiniz ne olurdu? Edebiyatçılar, tiyatrocular, ressamlar bugünkü gibi birbirinden kopuk değildi. Birbirlerinden öz alıyor, düşünce alışverişinde bulunuyorlardı. Şimdiki gibi satış endeksli, kendini sunmaya endeksli bir dünya yoktu. İnsanlar varla yok arasıydılar.. Kıskançlıklar, kavgalar oluyordu ama genel çizgide müthiş bir nitelik farkı vardı. n Aynı şekilde kitabınızda tam bir resim sevgisiyle hareket ediyorsunuz. Bu çiziktir meler nasıl bir resim çiziyor? Çocukluğumdan itibaren resim karşı sında hep heyecana kapıldım ve o heyecan hiç dinmedi. Hepsine yer veremedim ama bilhassa o Batılı tarz resme geçilen dönemin unutulmaz ressamlarından Nazmi Ziya’ya, Avni Lifij’e yer vermeden edemedim. ToulouseLautrec’e ayrı bir yer ayırdım. “Bendeki Ressamlar” diye bir tasarım da var. n Yeni Türk Edebiyatı metinleriyle eskilerini kıyasladığınızda ne dikkatinizi çekiyor? Bugünün edebiyatı fazla tekniğe dayalı, büyük duyguların yalıtıldığı, fazla yalınlaştırılmış bir edebiyat. Hiç bana göre değil. Gençlere de tavsiye edilecek önemli noktalardan biridir: Okudukları metni sadece içeriksel olarak değil yöntemsel olarak da incelemeliler. Sanatın tüm dalları için geçerli bu. Tiyatroda da aynı; ağlamak yok, beden diliyle ağlayacaksın diyorlar. Edebiyatta da böyle artık. Ben, o eski alışkanlıkla hakiki ağlamayı tercih ediyorum. n Bizdeki en önemli sentez konusu kitapta da irdelediğiniz gibi DoğuBatı sentezi konusu. Nasıl bakıyorsunuz? Git gide sentezci oldum. Hâlâ okunan, hayranlık yaratmış yazarların hepsinde sentezci bir yaklaşım olduğunu görürsünüz. DoğuBatı sentezi konusunda ise Kemal Tahir ile Peyami Safa zaman zaman şefkati elden bırakmışlar. Hele yolun sonundaki Kemal Tahir’e baktığınızda yolun başındaki Kemal Tahir’den çok daha sert olduğunu görürsünüz. Ahmet Hamdi Tanpınar ise öyle değil, nötr kalmış, ikircikli kalmış. Reşat Nuri Güntekin ise en ağır eleştirisinde bile müthiş bir empati duygusuyla hareket etmiş. Bir Oktay Akbal baştan bu yana öykündüğüm yazarımdı. Tam anlamıyla idolümdü. Kendisiyle çok yakınlığım oldu. yazdıklarıma çok yardımcı da oldu. Aynı şekilde büyük hayranlık duyduğum Behçet Necatigil’e de tekrar tekrar baktığımda hangi toplumda yaşadıklarını iyi bilen, DoğuBatı sentezi konusunda tam bir bilince sahip olduklarını ve yazdıklarını görüyorum. n Bugün edebiyatta gördüğünüz içinden çıkılacak yeni “palto”ya ilişkin görüşleriniz? Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi’yle İrfan Yalçın, yine son zamanlarda en etkilendiğim romanlardan Dün ve Ferda ile Erendiz Atasü gibi, kaybetmiş olsak da hâlâ teknik olarak da içeriksel olarak da öğrenilecek çok büyük zenginlikler olan Nezihe Meriç... Başka isimler de var kuşkusuz.. En yeni edebiyata gelince özümsenmesine daha var tabii... Bana sorarsanız Sait Faik’in Havada Bulut’u edebiyatta hâlâ son derece modern bir romandır. Giymesini bilen için “palto” mevcut, orada duruyor! GERIYE KALAN GÜNDELIK DÜNYA n Neden bir gölge gibi silinecekmiş Selim İleri? Bunların karşılığı kalmadı. O kadar başka şeylerle uğraşılıyor ki, geriye kalan o kadar gündelik bir dünya ki.. Halid Ziya Bey’in niye veremli bir Fellah çocuğu yazdığı, romanına konu yaptığı artık kimi ilgilendiriyor? Türkiye, edebiyatı ve sanatı git gide geçmişte bırakıyor. Bu nedenle ben de bir iz bırakıp bırakmayacağımı bilmiyorum, artık çok önemli de değil benim için. n Bu yüzden mi Gogol ile özdeşlik kuruyorsunuz? Evet, kitabın en önemli temalarından birisine temas ettiniz. Sizden başka kimse temas etmedi, bunu da söyleyeyim. Gogol çok önemli bir motiftir. Baktığınızda sonunda çıldırıyor hiçbir yere ait olmamanın getirdiği durum çıldırmak oluyor. Benim hayatta bir şansım oldu, edebiyatla ilgili olmayan hiçbir işim olmadı. Ekmeğimi edebiyatla kazanabildim. Düşünün hayran olduğum, beni yetiştiren o kuşağın çoğu başka işler yapmak zorunda kaldı. Muhasebecilik, öğretmenlik, reklamcılık... Gogol üzerine çok düşündüm, yaşımın ilerlemesinin etkisiyle daha çok düşünmeye başladım. Gogol’den yola çıkarak kendime vardım, karşılığımı onda bulabildim sanıyorum. n Yeni romanınız üzerine çalıştığınızı biliyorum. Son olarak ondan bahseder misiniz? Fevkalade hüzünlü, kederli, yakın tarihimizin son 40 senedeki insan kayıpları üzerine gelişen bir roman. Toplumsal olduğu kadar bireysel olaylar da var içinde. n Bir Gölge Gibi Silineceksin Çiziktirmeler / Selim İleri / Everest Yayınları / 305 s. / 2019. 12 26 Eylül 2019