30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÖYKÜDENLİK… Hayatın kıyısındaki insan galerisi… Kişi, ister ortasında olsun hayatın isterse bir biçimde kıyısında kalsın anlatı, bireyi alıyor ve her ikisine de aynı uzaklıktan bakan ama öznel açıya dayalı pekişik Hyaklaşım sergiliyor. Biz okur olarak ancak o zaman kavrıyoruz “kıyıda”lığın anlamını… ayatın kıyısında derken “kıyısına atılan”, “kıyısına düşen”, “kıyısına yuvarlanan”, “kıyısına yanaşan”, “kıyısında kalan” vb. farklı “Ölüm kaçınılmaz” olduğuna göre kişi, “kendi hayatından çıkıp gidebilir mi”? (35, 34) Anlatıcı arayışını sürdürürken, okuru da bir düşünce sarmalının burgacında gezindirir, onun da bu çeperlere anlamları da içine alacak tutunup düşünmesini amaçlar. Anlatıcı, biçimde düşünülmeli bu. Öyleleri var, kendi görüşlerini paylaşır, bu arada öte bayram seyranlarda unutulmuştur, mu kilerin öne sürüşlerini de öylece bırakır. salla taşında bir namazlık saltanat bile Okur da kendisi seçip bulacaktır bu ara çok görülmüştür kendilerine… yışta kendi yolunu. Nitekim herkes ken İnsan, dışa çıkmak, kendini bir kıyıya di yitimleriyle ilgilidir, bu yüzden arayış atmak isteyebilir ama koparılıp zorla kı olgusu aslında süreğendir. Bu, kendi yıya atıldığı da olur insanın. Hastalık, çe ni aramaya, yerini belirlemeye dönecek şitli nedenlerle sakatlık, yaşlılık vb. pek tir sonra sonra. çok farklı nedenin bunda rol oynayaca Bir gökkuşağı havası yayılıyor Murat’ın ğı ortada. romanından her yılbaşı öncesinde göz Yazınımızda “küçük insan” başlığı al Edward Hopper, lenebilecek türden. Gerçekçi, geleneksel tında sayılamayacak çok öykü kaleme Brooklyn’de oda; 1932 görünen klasik anlatımına fantastik fanus alındığı düşünülürse “kıyıda”kilerin aslın geçiriyor Murat. Biz olup bitenlere fa da edebiyatın tam da ortasında durdu nus dışından bakıyoruz. Bu nedenle hiç ğu öne sürülebilir. Bu nedenledir ki ki MURAT GÜLSOY; bir rastlantı şaşırtmıyor, aykırı gelen ama şi kıyıdaysa merkeze geçer, merkezdey VE ATEŞ BIZI TÜKETIYOR… filtrelediği ne varsa anlatı yerlemi, ola se kıyıya düşer anlatıda, aradaki uçu Murat Gülsoy, öncekilerinde gördüğü ğanlaşıyor. Kimileyin kalabalıkların sü rum bir yolla kapanır, öyküroman, bu müz biçimde yine farklı evrenle, kişiler rüklemesiyle savrulan anlatıcı, “yeni de derin kırılmayı, tragedik yarılmayı, bun le, yanı sıra kurgulamayla geliyor anlatı neyimler yaşamaktan kaçınma(z)”. (s. 58) ların dramatik oluntularla işlenişini geti sında. Yalnız yaşadığı apartmanda yaş “Ne kadar az yaşa(dığını)” düşünüp, “ha rir okur önüne. lı komşusu, yılbaşının öngünlerinde ak yatım dediği o esarete mahkum eden”in şam kapısını çalıyor, üzerinde gençlik ne olduğunu sorgular ama. (s.52) EDEBIYATIN AŞILAMAZ fotoğrafı, eski bir kimlik kartını uzatıyor. Bu sürüklenişten pişman değildir an GÜCÜ; KIYIDALIK, YALNIZLIK “Kayboldu, kocamı bulun n’olur!” latıcı. Gece boyunca, “karşı(sına) çıkan SORUNSALI… Sonrasını Murat, anlatıcısının ağzın her şeyin bir bağı vardı(r) sanki.” (s. 256) Yazın sanatlarının gücü işte burada dan serüven romanlarına yakışacak kıv Ancak yaşanılan zaman da, yer de çıkı çıkıyor ortaya. Bu kişileri derin bir bur raklıkla, incelikle işleyip bütünlüyor. Bu lıp gidilmek isteği uyandırır onda, zaman kulma eşliğinde hayatımıza taşıyor, ar nun için bir arayış başlıyor anlatıda, ör bir sorunsal boyutunda alınır zaten. tık onlar bizim de insanımız haline ge neklerine pek çok romanda rastlandığı Murat, doğrudan anlatan, karşılıklı liyor. Sait Faik’in, Orhan Kemal’in in üzere. Filmlerde de sıklıkla karşımıza çı söyleşim dizilişlerinden çekinmeyen, an sanlarını düşünün, Nezihe Meriç’in, kan, merakı diri tutmayı hedefleyen ara latıcısının arama serüvenini birbirine il Füruzan’ın kadınlarını. Kıyıda duran ni ma olgusu bilinen anlatı öğesi. mekleyip hem birikimsel yumak oluş celerini çekip kollarından nasıl orta Ancak Murat, bu eylemi sürekli ara turan hem de her bölümü kendi içinde ya çektiklerini, çekmekle kalmayıp etiy maya dönüştürerek, beri yandan onu başlı başına parodiye dönüştüren tutum le kanıyla bizde nasıl yaşatıp hayatımı tanıyan, tanıdığını sanan ya da merak sergiliyor. za kattıklarını… eden farklı yaştan, cinsten, meslek Hoş, eğlenceli, okuru, ürettiği düşün Tiyatroyla sinemada da elbet bu yön ten, kültürden insanların dünyasına ce sarmalına çekebilen bir okuma çıkı de güzel, özel pek çok örnek söz konu değip bu doğrultuda arama halkasını yor ortaya. Hatta kara anlatıya, yer yer su. Ne ki başlangıcından günümüze şi alabildiğine genişletirken yanı sıra ro groteskte, kara güldürüye dönüşebiliyor ir, masal, mesel, hikâye, destan, oyun man evreninin farklı katmanlarla her giderek, aradaki geçişlerle. Murat, her vb. tüm edebiyat türleri kendisine bir seferinde önümüzde yeniden açılma zaman olduğu gibi bizi ağır ağır kurduğu temel izlek bağlamında aldığı kıyıdalık, sını da sağlıyor. Nitekim anlatıcının çevrimsel düşünce dizisine çekiyor, halk yalnızlık sorunsalını işlemenin çok par semtteki dolaşmaları sırasında arayış diliyle örüntülediği popüler denebilecek lak örneklerini sergiledi, sergiliyor da. aynı zamanda herkesin kendini ara kimi felsefe tartışmalarıyla yüz yüze ge Son olarak okuduğum farklı açılarıy masına dönüşür bir çabuk. Öte yan tiriyor. Yine aynı döngüyle: “Rüya içinde la iki kitap, bu konuyla yüzleştiriyor bi dan kayıp adamı da tanımaya koyu rüya içinde rüya içinde rüya…” (s. 261) zi yine. Romanda Murat Gülsoy; Ve luruz, onu tanıyanların şekillendirme İnsanoğlunun, içinde büyüttüğü, ya Ateş Bizi Tüketiyor (Can, 2019), öy siyle sisler dağılıp o da giderek etle şarken ölümü daha da genişlettiği boş küde Gül Gülsün Yıldız; Seni Koruyan nip canlanmaya koyulur, puslu, silik, luğa yoğunlaşıyor yazar, sonunda koyu Kadınlar Var Bu Dünyada (h20, 2019). parçalı, belirsizliklerle örülü de olsa. bir hüzün yayılıyor romandan. n 8 13 Haziran 2019 Gül Gülsün Yıldız: ‘Seni koruyan kadınlar var bu dünyada!…’ Ş u son yıllarda tiyatro, sinema dünyasından pek çok adın, yazın alanına da uzandığı, verimledikleri öykülerde tiyatrodan beslenen deneyci yaklaşımlara yaslandıkları görülüyor. Tiyatrodan gelen bir imzanın daha öykülerini okudum, ilk kitap olarak. Gül Gülsün Yıldız; Seni Koruyan Kadınlar Var Bu Dünyada. Yazılı öyküyü, seyirlik öykü olarak izleyip okuyabiliyorsunuz bu nedenle. Siyasilerin yanında ne kadınlar var öykülerde, şaşmamak elde değil. Hayatlarının roman olacağını düşünen mahkum kadınların öyküleriyle giriş yapıyor yazar. Kocasını kıtır kıtır kesen, torununu kuyuya atmaktan hüküm giyen, daha kimler kimler… Tiyatronun kıvrak edasının da devrede olduğu sunuma dönük bir yatkınlık sergiliyor Gül Gülsün’ün öyküleri. Kaleme getirirken bunları, sanki yazmıyor da oynuyor, şimdikilerin deyişiyle bir anda “canlı performans”a çeviriyor yazdıklarını, canlandırıyor. Zaten, o kadınların anlatılarına yaslanıyor yazar, öykülerinin büyük bölümünde. Bu yanıyla bir röportaj izlenimi bıraktığı da olmuyor değil yer yer. Sonuçta, yazarın, tiyatrocu edasıyla uçuculuk kattığı anlatımcı yanı ağır basan bir öyküleme yine de bu. Bu kadınlara bakarak kendisinin de onlar tarafından korunduğunu düşünmekten alamıyor Gül Gülsün, onlar için de bir çığlık atıyor elinde olmadan: “ama onları kim koruyacak?” (s. 76) www.sadikaslankara.com, her perşembe öyküroman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle