29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

IAİN BAMFORTH’DEN ‘KÜTÜPHANEDEKİ BEDEN’ Tıp bir kütüphanedir Kütüphanedeki Beden, içindeki birçok metinde insana, sağlığa, hastalığa olan yaklaşımları işliyor. İnsan bedeni edebiyatta yer buldukça, tıp da bir kütüphaneye dönüşüyor. TOLGA BABANUR U zun bir geçmişe sahip olan tıp tarihi, özellikle modernleşme sonrasında geçirdiği dönüşümlerle sosyoloji ve felsefe gibi disiplinlerin daha çok irdelediği bir alan haline geldi. İnsanlığın ölümle ve ölümlülükle kurduğu sorunlu ilişki üzerinden hayatla, yani sağlıkla kurduğu ilişki yorumlanmaya çalışıldı. Elbette bunu sadece hekimler, akademisyenler ve filozoflar değil, edebiyatçılar da yaptı. Kendisi de hem bir hekim hem de edebiyat alanında ödüllere sahip bir yazar olan Iain Bamforth, Kütüphanedeki Beden: Edebi bir modern tıp antolojisi başlıklı eseri hazırlayarak, tıp dünyasının toplumsal tarihini edebiyat aracılığıyla aydınlatmaya çalışan bir derlemeye imza atmış. Bu eserde Charles Dickens’tan Franz Kafka’ya, Virginia Woolf’tan Susan Sontag’a, John Berger’dan Oliver Sacks’e, Emily Dickinson’dan Gustave Flaubert’e, Çehov’dan Proust’a kadar uzanan geniş ve nitelikli kalemlerin yan yana geldiği bir yelpazeyle karşılaşmak mümkün. Öte yandan, Türkiye’de çok yakından tanımadığımız, eserleriyle pek karşılaşmadığımız yazarlar keşfetme imkânı da veriyor bu kitap. Bamforth bu yazarların roman, şiir, günlük, deneme gibi çeşitli eserlerinden, tıpla, bedenle, hastalıkla ilgili bölümleri ayıklamış ve bir bütünlük oluşturacak şekilde bir araya getirmiş. KENDİ AKLINI KULLANMAYA CESARET ET! Bamforth bu eserde “beden”i temel alarak, kitabın başlığının nereden kaynaklandığını da gösteren, derinlikli bir sunuş yazısı da kaleme almış. Kant’ın 1784 tarihli “ ‘Aydınlanma Nedir?’ Sorusunun Cevabı” adlı kısa denemesinde “Sapere Aude!” yani “kendi aklını kullanmaya cesaret et!” dediğini ama hekimlerin bu cesareti çok eski zamanlardan beri zaten göstermekte olduğunu belirtiyor. Bu “tıbbi cüretkârlığın” başlangıç tarihini de Andreas Vesalius’un İnsan Vücudunun Yapısı Üzerine adlı eserinin yayımlandığı 1543 olarak kabul edebileceğimizi öne sürüyor. “Yeni tıp anlayı şının beden üzerinde yepyeni iddiaları vardı; bu tarihten sonra tıp, o zamana dek yazılmış klasik bilgilerin, özellikle Romalı büyük hekim Bergamalı Galenos’un otoritesiyle yönlendirilmeyecekti… Önemli olan bedendi,” diyor ve ekliyor: “Descartes’ın felsefeye, Galileo’nun fiziğe yaptığı katkılar ve Bacon’ın deneyleri gibi, Vesalius’un ölü bir dilin otoritesi tarafından yönetilmeye karşı gelmesi de, bizi moderniteye ulaştıran önemli adımlardan biridir; insanlar ve bedenleri arasında katı bir ikiliği dayatarak bedeni, insanlığın dünyada var olma aracı haline getirmiştir.” INSANASAĞLIĞA YAKLAŞIM Beden kavramını bu şekilde ele aldığımızda kitabın içindeki birçok metinde yazarların insana, sağlığa, hastalığa olan yaklaşımları da anlam kazanıyor. İnsan bedeni edebiyatta yer buldukça, tıp da bir kütüphaneye dönüşüyor. Iain Bamforth Farklı zamanlarda, farklı türlerde yazan isimlerden oluşan bu kitabı Begüm Kovulmaz’ın yetkin çevirisiyle okuduğumuzu ve Türkçede ilk olarak 15 yıl önce yayımlanan kitabın Çınar Yayınları tarafından yapılan yeni baskısına, eski baskıda yer almayan birçok önemli metnin de ek lendiğini hatırlatmamızda fayda var. n Kütüphanedeki Beden / Iain Bamforth / Çev: Begüm Kovulmaz / Çınar Yayınları / 544 s. / Mayıs 2019 HERMAN MELVİLLE’DEN ‘VERANDA ÖYKÜLERİ’ Büyük yazarlar kulübünden Moby Dick (1851) ile tanığımız yazarın öykü türünde de ne denli başarılı işlere imza attığını görmek için Veranda Öyküleri büyük bir fırsat sunuyor. ŞERİF MEHMET UĞURLU Herman Melville’in kaleminden altı hikâyeye ev sahipliği yapan Veranda Öyküleri okurların karşına çıktı. Kitapta okuyucuların hiç de yabancı olmadığı “Kâtip Bartleby”nin de dahil olduğu, “Veranda”, “Benito Cereno”, “Paratoner Satıcısı”, “Efsunlular ya da Efsunlu Adalar” ve “Çan Kulesi” isimli öyküler yer alıyor. 2019 senesi ABD’li ünlü yazarın 200. doğum yılı olması nedeniyle ayrı bir öneme sahip. 1819’da New York’ta dünyaya gelen Melville; genç yaşında babasının ölümüyle uzak dünyaları, keşfine olanak tanıyan denizcilik macerasına adım atmış bir isim. Eserlerinde sık sık yer ver diği Pasifik ve ötesindeki yerliler, korsanlar ve deniz insanlarıyla vakit geçiren yazar ne yazık ki yaşadığı dönemde adından hakkıyla söz ettirememiş. Edebiyat dünyasının Melville’e hak ettiği değeri vermesi, ölümünden yaklaşık otuz yıl sonrasında gerçekleşmiş. Kapitalist dünyanın sömürgecilik düzeniyle yağmaladığı ve belirli bir tarih anlatısıyla hizaladığı sömürge kolonilerini bir antropolog titizliğiyle gözlemleyen yazar bu sayede modern dünyanın kurguladığı edebiyat anlayışına büyük bir katkı sağlamış. TEK BİR KALEMİN GENİŞ UZAMI Büyük eseri sayılan ve her yaştan okurun büyük bir ilgiyle okuduğu Moby Dick (1851) ile tanığımız yazarın öykü türünde de ne denli başarılı işlere imza attığını görmek için Veranda Öyküleri büyük bir fırsat sunuyor. Melville’in karakteristik te maları arasında kabul edebileceğimiz denizcilik, korsanlar, gizemli toprak parçaları, egzotik yaşamlar, mitoloji; bu kitabın içinde özellikle “Veranda”, “Benito Cereno” ve “Çan Kulesi” başlıklı öykülerin ana aksını oluşturuyor. Kıvrak bir serimleme ve merak unsurunun otobiyografik öğelerle süslenmiş gerçekçi bir anlatı ile bütünleştiği bu öyküler sıkılmadan okunası… Ancak kanımca Herman Melville’i büyük yazarlar kulübüne yerleştiren o geniş perspektifli üslubu da dikkatli okurlar Veranda Öyküleri içinde rahatlıkla fark edebilecektir. Zira “Bartleby” ve “Paratoner Satıcısı” öteki öykülerden ironik ve yer yer politik halleriyle ayrılıyor. Uzak dünyaları deneyimleyen Benito Cereno karakterine can veren kalemle Wall Street’in boğucu atmosferine sıkışmış kâtibi yaratanın aynı olması hayranlık uyandırıcı… Tüm bunlar geniş bir uzam aralığına olanak sağlamış. DEVINIMLI DIL Yazarın teknik olarak klasik anlatı formunu hareketlendiren biçimde, retrospektif dönüşlerle, gerçek ile hayalin iç içe geçtiği devinimli bir dil dengesini kurarak ilerlemeyi tercih etmiş olması dikkat çekici bir başka nokta. Yazılı açıklamaların, resmî yazışmaların kurguya nasıl başarılı bir şekilde yedirildiğini “Benito Cereno”da görebiliyoruz. “Efsunlular ya da Efsunlu Adalar” içindeyse okurların adeta bir gezi yazısının içinde dolaştıklarını onlara hissettirebilecek bir serimleme mevcut. Buna ek olarak öykünün on bölüm halinde ve her bölüm başında şiirsel etki veren dizelerle kaleme alınmış olması da metne dinamizm sağlamış. Veranda Öyküleri’nin başarılı bir çevirisi var. Ancak kitabın redaksiyonunda önemli hatalar kalmış. Bazı bölümlerde kelimelerin eksiltili yazımlarından kaynaklanan ve cümle düşüklüğü yaratan kimi kısımlar eğer ikinci bir baskı yapılacaksa ivedilikle düzeltilmeli. n Veranda Öyküleri / Hermann Melville / Çev: Arzu Altınanıt / Vakıfbank Yay. / 328 s. / 2019 14 13 Haziran 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle