24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TUNCER ERDEM’İN ‘KAZ DÜŞÜ’ Kuş uykusundan toplumsal şiddete… Tuncer Erdem, yeni bir şey söylemek yerine, sezdirme’ye odaklanıyor; masaldan uyanmak gibi tekinsiz bir deneyimle başbaşa bırakıyor okuru. Tuncer Erdem ERDOĞAN URHANOĞLU Hayalifener’den bu yana merakla izlediğim Tuncer Erdem, bu kez Kaz Düşü’yle, kuş uykusu gibi bir metinle çıkageldi. Hem kalemiyle, hem fırçasıyla kendisine çizgi ve yazı’nın arasında, özel bir alanı oymaya devam ediyor. Daha ilk metinlerinden itibaren, pekâlâ, üslupçu bir kaleme sahip olduğu söylenebilir Erdem’in. Durgun ve olgun bir sesle kuruyor cümlelerini. Doğa ve kent tansiyonunda kurduğu hikâyelerini dile getirirken bu ses, adeta fırça darbeleriyle anlattığını resmetmesini, resmettiğiyle bütünleşmesini sağladı. Bu anlamda, Bilge Kara su etkisi, Gece kitabındaki jestiyle de birebir örtüşüyor. Erdem’in metinlerindeki doğakent ilişkisi, Kaz Düşü’nde düpedüz bir doğa anlatımına, masalına dönüşüyor. Neredeyse tabula rasa bir zihnin dünya deneyimini adım adım anlamaya çalışma, anlamlandırma gayretine şahitlik ediyoruz kitap boyunca. Anlam verme, isimlendirme çabasının zorunlu çaresizliği içerisinde debelenen bir zihin. Daha da önemlisi ve belki de Kaz Düşü’nü öteki kitaplarından asıl ayıran konunun “hayvan etiği” tartışması olduğuna dikkat çekmeli. Doğakent ikiliği, metinde kendisini aynı zamanda insanhayvan ikiliğiyle de gösterir. Hayvan ile insanın birbirlerinden bütün bütüne ve şıpınişi ayırt edilebilecek kategoriler olmadıklarını kabul edişimizin üzerinden fena olmayan bir süre geçti. Buna rağmen, hayvan etiği alanında, hayvan haklarından öte teorik gelişmelerin sınırlı veya yavaş olduğu söylenebilir. DOĞA KENT ARASINDA Düpedüz aynı olmasa da, benzer yahut paralel bir dünya deneyimi içerisinde, fakat farklı boyutlarda yaşadığımızı Tuncer Erdem’in kaleminden kavrayabiliyoruz. Roman boyunca, bir insan zihni ile bir hayvan düşü arasında ne demek olduklarını, ayrımlarını tam olarak kuramadan gidip geliyoruz. Bu ayrımın tastamam yapılamazlığının tanıklığına dönüşüyor okuma pratiğimiz. Doğada ve kentte deneyimlenen, bunların arasında kalan bir zihnin anlamlandırma süreciyle takip ettiğimiz hikâye boyunca, hayvan ile insan ayrımı giderek flu, giderek düşsel bir hal alıyor. “Zaman ve me safe duygumu(zu) darmadağın eden bir siluet” haline gelmeye başlıyor her şey. Salyangoz izleri ile çalıların ardında her daim bekleyen şiddet sarmalı: doğakent / hayvaninsan ikiliklerini kapsayan ve ayrımlarını ortadan kaldıran bir üslup kuruyor Erdem. Kavramlarla, tarihle, dille birbirlerinden ayrılan, ayrı ayrı kurulan bu ikiliklerden bir çıkış yolu bulabilme arayışı. Bir tür sondaj çalışması ortaya koyuyor Erdem. Bir kuş uykusundan toplumsal şiddete varan o ince örümcek ipinin peşine düşüyor. Hayvanların, değirmenlerin, yolların, sırların... canlıcansız tüm varlıkların neredeyse sırayla söz aldığı bir metin kuruyor Erdem, Kaz Düşü’nde. Her şeye bir yanından bir ötesinden bakarak, metnin içinde üretilen anlamları da durmadan muğlaklaştıran, “masal gördüren” bu lirik dil, kaçınılmaz bir katılığa doğru yaklaşıldığının da farkında. Dünya halinin yabancısı olmayan ama bu halden kıpırdamaya imkânın yollarına durmadan bakınan, naif değil incelikli bir iz kalıyor metinden geriye... Yeni bir şey söylemek yerine, yeni bir şey sezdirmeye odaklanıyor. Masaldan uyanmak gibi tekinsiz bir deneyimle başbaşa bırakıyor okurunu. Dünya acemisi bir Kaz Düşü, vasiyet gibi bir dilekle kapanıyor; birer birer ölüp gitmemek için... n Kaz Düşü / Tuncer Erdem / YKY / 192 s. / Nisan 2019 ASLI BİÇEN’DEN ‘ELİME TUTUN’ Yoksun olma tercihleri Aslı Biçen bir dilden ötekine çevirdiği metinlerde gösterdiği inceliği kendi kurgusunda iki insanı anlatırken de sergiliyor. ADALET ÇAVDAR Aslı Biçen adını daha çok çevirilerinden tanırız. Gönül ister ki çeviri konusundaki yeteneğinden uzun uzun söz edelim ve onu ince işçiliğinden ötürü sıklıkla övgülere boğalım. Lakin bu sefer kendi kitaplarından söz edeceğim. 2005 yılında Elime Tutun, 2008 yılında İnceldiği Yerden ve 2011 yılında ise Tehdit Mektupları kitapları, Metis Kitap tarafından yayımlandı. Pek çok okurun her ay yığınla yayımlanan kitapların arasında bir şekilde kaybettiği eserler bu yıl yeniden ikinci baskılarını yaptılar. Ben bu yazıyla size Aslı Biçen’in Elime Tutun kitabını dilim döndüğünce tanıtmaya çalışacağım. Elime Tutun bir sayıklama misali şiirmetinlerden biri. Hafıza ve unutma temalarının etrafında dönen metnin içerisinde beden, cinsiyet ve akılla kurduğumuz ilişki de giriyor. Yansımalar üzerinden bir ilişki okuyoruz bu novellada. Cinselliğini yitirmiş bir erkek ile dilini kaybederken aklını da yitirmeye başlayan bir kadın arasında yaşanan bir “ilişki” bu yansımaları ortaya seren. Bu şiirmetine sayıklama dememim nedenlerinden biri de yazarın bir imkânsızı dile getirme çabası. İSİMSİZ KAHRAMANLAR Aslı Biçen’in kahramanlarının isimleri yok. Onlar erkek ve kadın olan iki isimsiz kahramanlar. Gerçek dünyadan kopup sınırsızlık hayalleri içinde kendilerine belirledikleri sınırlardan vazgeçmiş iki insan var metnin içinde. Biri kendi kendine dilinden öteki kendi cinselliğinden kendini soyutlamış sadece birer atom kütlesi olan bedenleriyle hayatta kalmaya karar veren iki insan. Bu iki insanın talepleri görünmez olma arzusu mu değil mi, o kısmı sizin metinle ve kendi varoluş ya da olamayış dertlerinizle aranızda bir şekilde anlamlanıyor. İnsan bedeninin kendini ifade ediş biçimleriyle oynuyor Aslı Biçen, Elime Tutun romanı ile. Dil, akıl, beden, zihin, arzu, haz parçalarını defalarca ayırıyor bir bütünün parçasından ve onları parçalamak ile kurduğumuz ilişkilerin ve Aslı Biçen iletişim biçim lerinin temellerini teker teker sarsmakta sakınca görmüyor, adeta bununla eğleniyor. Şiirle, yazıyla, kurgusal metinle eğlenmeyi 88 sayfalık bir kitabın içerisinde başardığı gibi. erkek ilişkileri konusunda bütün bahçeyi tarumar etmesine rağmen yer yer kapalı şekillere bürünüp kendince bir mahremiyet yaratarak anlattığı sorunlar kitabın yazın ve yayınlanım tarihleri arasından da olabilir elbet KADIKÖYBEŞİKTAŞ Bir kadınla bir erkeğin yanı sıra KadıköyBeşiktaş vapuru ve deniz birer karakter gibi duruyorlar romanın içinde. Kadın ve erkeğin birbirlerine besledikleri adına ne denirse o şeyin sonsuzluğunu deniz karşılıyor adeta. Savrulmak belki de bu denizin yüzü suyu hürmetine biraz adına her ne denirse o şeye kapılma arzusuyla. Kelime oyunları, bilinçaltının sorgulamaları, akla bir şekilde uymaya ve ona uyduktan sonra inkâra varan sürüklenmelerin içinde bir tutunma arzusu gibi duruyor vapur. Kitap, 2005 yılında yayımlanmış ama ya te. Yahut bütün bu mahremiyet bir saygı ya da bir korku nedeniyle de olabilir. Bir dilden ötekine çevirdiği metinlerde gösterdiği inceliği kendi kurgusunda iki insanı anlatırken öyle güzel sergilemiş ki Aslı Biçen, okurken dil ile bu kadar ustaca kurulan bağa seviniyor ve hatta sığınıyorsunuz. Bu kitap aynı zamanda yazarın kendi hayatından küçük parçaların da yer aldığı bir metin gibi duruyor. Bilinçaltı ve bilinçüstü anlatılarda insan ister istemez kendi özyaşamöyküsünden ve hayatı sorgulama biçimlerinden esinleniyor, kendi sorgulamalarına kendi yarattığı karakterlerle yeniden bakıyor, irdeliyor. n yımlanmadan on sene önce yazılmış ve bir köşede uzun süre başına ne geleceğini bile Elime Tutun / Aslı Biçen / Metis meden beklemiş bir metin. Yazarın kadın ve Yayınları / 88 s. / Nisan 2019 4 13 Haziran 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle