22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NASRULLAH UZMAN’DAN ABDULLAH AKER BİYOGRAFİSİ ‘Darağacının Gölgesine Abdullah Aker’ Demokrat Parti döneminde bilimsel kimliği nedeniyle Menderes tarafından bakan yapılan Aker’in yaşamöyküsüne ilişkin anılar, bildik siyasal kalıpların içine sığmıyor: Çocukları hiç makam arabasına bindirilmemiş, aileye ilişkin tüm özel harcamalar aile bütçesinden sağlanmış, kamu bütçesine katkıları nedeniyle teşekkür edilmiş, “suiistimalsiz tek sakıt belli oldu” başlıklı habere konu olmuş. ŞÜKRAN SONER A bdullah Aker, Kosova’dan zorunlu göç koşullarında 4 yaşında annesi ile birlikte İstanbul’a gönderilmiş, Osmanlı’nın parçalanması, İstanbul’un işgali, Milli Mücadele, Cumhuriyetin ilanı yıllarına tanıklık etmiş. 20’li yaşlarında Atatürk’le tanışmış, Çankaya sofrasına konuk olmuş. Uzman olarak atandığı bakanlık görevlerinde kısa sürelerde yükselmiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde uzmanlık dersleri verirken, alanına ilişkin pek çok bilimsel çalışmaya katkı yapmıştı. 1954 seçimlerinde DP’den İzmir milletvekili olan, ardından İktisat Ticaret Sanayi, Devlet, Basın Yayın Turizm ve Koordinasyon bakanlıklarında hizmet veren Abdullah Aker, siyasi ve özel yaşam kimlikleriyle aykırı bir portre olarak karşımıza çıkıyor. Yassıada’da idamla yargılanıp, TCK’nin 146/3. maddesi gereğince 5 yıla çarptırılanlar arasında yer aldı. Birçok DP’li ile birlikte aftan yararlanarak 18 Ekim 1962’de tahliye olanlar arasındaydı... Yaşamının geri kalan yıllarında siyasetin içinde hiç yer almaması, yaşamının çok renkli, zorlu anılarının hiçbir dönemini kamuoyu ile paylaşmamasıyla da dikkat çekiyor. Yayın yaşamına girişini gönüllü tanıtmayı üstlendiğim bu kitap, yazarının Abdullah Aker’in kızı Tülin Aker ile bağlantı kurmasıyla hazırlanmış. Cumhuriyet döneminin çok değerli aydınları, edebiyatçılarından dinlediğime göre annesi Mükkerrem Aker, kız meslek liselerinin de kuruluşunda katkıları olan değerli bir eğitimci. Doğrusu benim açımdan, özellikle 12 Eylül sonrası ülkemizde yaşatılan, anayasal, yasal hak gasplarına karşı savaşım süreçlerinde ve Cumhuriyet gazetesinin türlü zorluklarında gönüllü avukatlık yapan oğlu Önder Aker’den dinlediğim anıların da payları büyük. Abdullah Aker, hapisten çıkar çıkmaz ilk iş oğlunu hukukçu olarak Türk İş Başkanı Seyfi Demirsoy’a teslim ediyor, emek haklarına adanacak bir yaşam tarzına yönlendiriyordu. Babanın bakanlık yaptığı yıllar boyunca, Ankara’da üniversitede okuyan yakın akraba çocukları da içlerinde olmak üzere, akşam yemeklerinde, bütün aile bireylerinin sofrayı paylaşmalarına titizlikle özen gösteriliyordu. MÜTEVAZİ BİR HAYAT Bir sayfaya sığdırılacak “Yakova’dan Darağacının Gölgesine” uzanmış bir yaşamöyküsünden özet yapılamayacağına göre, en iyisi çok çarpıcı birkaç alıntı anıyı paylaşmak olacak... Kitabın yazarı Nasrullah Uzman: “Abdullah Aker, basından ve şaşaadan uzak son derece mütevazı bir hayat sürdü. Herhangi bir nahoş hadise ile adından söz ettirmedi. Buna karşın siyasette ve bürokraside bilgi ve birikimini ön plana çıkarması, çok yönlü, dışa dönük, demokratik değerlerden taviz vermeyen ve nezaket sahibi bir portre Hayrettin Erkmen ve Abdullah Aker, Kayseri Cezaevi’nde. çizdi. Aile hayatını kamuoyuna veya siyasete taşımadığı gibi, iş hayatını ve siyasi meseleleri de eve getirmedi. Ailesini hiçbir zaman ön plana atmadı. Öyle ki milletvekili genel seçimlerini dahi evde, radyo başında takip etmekle yetindi” diye yazmakta. Abdullah Aker’in bu yönünü kızı Tülin Aker şöyle aktarır: “Babamın bakan olduğu günün ertesinde babamı almak üzere makam arabası geldi. Babam benimle beraber çıkıp, elimden tutup kırmızı plakayı gösterdi. Sokaktan geçenlerin siyah beyaz olduğunu da. Bu neden kırmızı? Çünkü devlet babanın arabası, ben devlet baba için geçici bir görev yapıyorum. Görevimi aksatmamam için verildi. Bu beyi beni götürüp getirmek için tayin etti.. Bu arabayla ailemizin hiçbir ilgisi yok. Biz o arabaya hiç binmedik...” “UNUTTUĞUMUZ NEŞELER HANI?” Önder Aker, Demokrat Parti Antalya milletvekili Kenan Akman’ın kızı Ayşe Gülden ile evlendi. Evlenme kararı verdiklerinde her ikisinin babaları cezaevindeydiler. Abdullah Aker’in tahliye olmadan evliliğin yapılmasının uygun olmayacağını bildirmesi üzerine evlilik ertelenmişti. Ancak evliliğin gerçekleştiği sırada Kenan Akman’ın tutukluluğu devam ediyordu. Tülin Aker buruk geçen bu evliliği şöyle aktarır: “Gülden ablanın babası biraz daha yakın olsun diye Kızılcahamam cezaevine naklini istedi. Hatta Kenan amcayı pazar günleri gider ziyaret ederdik. Kenan amcanın eşi üzüntüden vefat etmişti. Doktor olan oğlu da Almanya’ya gidiyordu. Gülden abla dünyada tek başınaydı. Ağabeyim de o yüzden evliliği erkene almak istemişti. Babam, yaşlarının her ne kadar küçük olduğunu düşünmüşse de ısrarcı olamamıştı. Sonuçta bir düğün oldu ama düğün değil. Yani adı düğün. Korkunç bir gün diyebilirim. O gün bugün düğünlerden nefret ederim. İdamlar yeni yapılmıştı. Aile içinde bir yemek ama Menderes’i ve Kenan Bey’i yetiştiren, büyüten Gül Hanım orada. Berin Hanım orada, Berin Menderes. Fatin Rüştü’nün eşi Emel Hanım da orada. Gene idamdan dönen ve müebbete mahkum olanların yakınları orada... Bir düşünün nerede ise babamın yaşadığına hani mahcup vaziyetteyiz gibi. O sırada biri şu dörtlüğü okudu: Başta kavak yellerinin estiği günler hani?/ Umduğumuz neşeler hani? / Beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani?/ Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye / geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye! Bundan sonra ortalıkta sadece hıçkırık sesleri duyuluyordu. İşte böyle bir düğün...” n Yakova’dan Darağacının Gölgesine Abdullah Aker / Nasrullah Uzman, Kitabevi Yayınları / 582 s. 4 7 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle