Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
“BAĞIMSIZLIK GÜLÜ” CEYHUN ATUF KANSU 100 YAŞINDA Benim için Ceyhun Atuf Kansu Ceyhun Atuf Kansu yaşam sevgisinin, insan sevgisinin, doğa sevgisinin, çocuk sevgisinin, yurt sevgisinin, sevginin şairidir. Tıpkı tanıyıp hayranlık duyduğum alçak gönüllü, sessiz ama içinde bir yanardağ ateşi taşıyan kişiliği gibi, halkının, halkın alçak gönüllü şairidir. ATAOL BEHRAMOĞLU B enim için Ceyhun Atuf Kansu “Kızamuk Ağıdı”dır. “Gamlı, donuk kış güneşi”nin ağzından, kızamık gibi bugün sıradan bir hastalıktan can veren bebeklerin, yoksul köy çocuklarının ağıtını yazan şairhekimdir. Bir köy gördüm tâ uzaktan, Dağlar ardında kalmış, bilmezsiniz, Kar örtmüş, göremezsiniz karanlıktan, Yalnızlıkta üşür üşür de çaresiz, Ben gördüm bu köyü, damlarının altında, Çocukları kızamuk döküyor, Gözleri, göğüsleri, yüzleri, ah bırakılmış tarla, Gelincikler arasından öyle masum bakıyor. (…) Ali’lerin kızı Emine’yi gördüm, Öldü... Yusufların Kadir öldü, emmisinin Durdu öldü, İkindiye doğru, evlerine vardım, Gördüm, Döne öldü, Ali öldü, Dudu öldü. Bir bir saydım, yirmi üç çocuk, Ah, güllü Gülizar öldü, Gördü kış güneşi, gamlı ve donuk, Daldı oğlanlar, çiçekti kızlar, öldü. Türk şiirinde belki de bir ilktir bu... Bir şiirde ölen çocukların adlarının sıralanması... Tek tek sayılan bu isimlerin gerçek kişilerin adları olduğundan da kuşku duymam. Ceyhun Atuf Kansu hem şair hem bir çocuk hekimi olarak, ilaçsızlıktan, çaresizlikten ölüp giden bu çocukların acısını yüreğinde hep taşımış olan kişidir... O çaresiz, o yalnız, o karanlık günde, Siz neredeydiniz diyeceğim, neredeydiniz? Ben perişan, utanmış... bu köyün üstünde, Kahrolurken, siz beyciğim neredeydiniz? Ben, bir günde yirmi üç küçük ölünün, Gömüldüğünü gördüm bu köyde kızamuktan, Ya siz ne gördünüz, söyleyin, söyleyin, Bir şey söyleyin, bir şey söyleyin uzaktan. Benim için Ceyhun Atuf Kansu, tıpkı tanıyıp hayranlık duyduğum alçak gönüllü, sessiz ama içinde bir yanardağ ateşi taşıyan kişiliği gibi, halkının, halkın alçak gönüllü şairidir. Tanınmış, kentli bir ailenin yüksek eğitim görmüş çocuğu olmasına karşın, halkın yanında olmanın, halkın şairi olmanın, gerçek bir alçak gönüllülük demek olduğunu bilen kişidir… Ceyhun Atuf Kansu, bu halkın kederlerinin olduğu kadar yaşama bağlılığının, yaşama sevincinin de şairidir… “Yanık Hava”dan, o uzun zaman elimden düşürmediğim, Varlık Yayını, minicik, gösterişsiz cep kitabından dizeler, yıllar önce okuduğumdan bu günlere belleğimde taptaze yerlerini korumayı sürdürmüştür: Üçüncü mevki trenlerden taşan kebap kokusu İstasyon çeşmesinden garip garip akan su.. Bir taşra kentinde lise öğrencisi olduğum yıllarda, büyük kentlere giderken, o üçüncü mevkilerin valiz konan tahta üst raflarında uzanıp uyuyarak yaptığım gece yolculuklarını unutamam… O kompartımanlardaki arkadaşlıkları… Çıkınından çıkardığı peyniri, ekmeği, salatalığı bağ bıçağıyla dilimleyerek kompartıman arkadaşlarıyla paylaşan köylüyü... İstasyon çeşmelerini… Bütün bunları… Tüm yoksunluklara karşın, bu toplumun bu günlerden çok daha saf ve anlamlı zamanlarını… Benim için Ceyhun Atuf Kansu “Dünyanın Bütün Çiçekleri”nin, “Çiçek Açmış Badem Dalı”nın, “İbibik Kuşu”nun,”Haziran Ağaçları”nın, “Bozkırda Yaz Saatleri”nin şairidir… Geniş bozkırlar üstünde çocukluğum geçmiştir Onlar ne sabahlardır, onlar ne gecelerdir Hangi çiçeğe, hangi ota sorsanız akrabam çıkar Dostum çıkar, kardeşim çıkar, sevgilim çıkar Her biri bir yaprak kalbiyle yoluma bakar Dikenlerdir, salkımlardır, yaban gülleridir Dünyamızın yaşanmaya değer güzel günleridir Benim için Ceyhun Atuf Kansu yaşam sevgisinin, insan sevgisinin, doğa sevgisinin, çocuk sevgisinin, yurt sevgisinin, sevginin şairidir. Ankara’da, ne zaman ve nasıl olduğunu ne yazık ki anımsamadığım ilk ve tek karşılaşmamızdan, kısacık görüşmemizden bende kalan; olgun, sakin kişiliği; karşısındaki azıcık da dik kafalı, militan şairi dinlerken, belki biraz üzülmüş de olsa hoşgörülü gülümseyişidir… Ve “Ne Yağmur…Ne Şiirler…” adlı şiir kitabım yayınlandığında, o kitap üzerine Varlık Dergisinde yayınladığı “Genç Dizeler” adlı, bana ve şiirime büyük bir armağan olan yazısı… Benim için Ceyhun Atuf Kansu şiiri, a harfinden başlarcasına, yaşamı (şiiri, doğayı, insanı, sevgiyi) yeniden öğrenmenin, arada bir dönüp kendimizi onunla arındırmanın el kitabıdır... n Gamlı türkümle tepeden aşağı bıraktım, Bıraktım kendimi düşesiye, ölesiye, Bu acıdan sonra nasıl doğacaktım, Nasıl dönecektim aynı köye? İniyor ve karaltında örtüyordum, Bu çocukları, bu habersiz çocukları, Görmediniz, anlatamam, ürperiyorum. Bir şey demek için açılmıştı dudakları. Bu kahredici acıların tanığı “Gamlı, donuk kış güneşi” , çocuk hekimişair, duyarsız toplumun duyarsız aydınlarına şu acıtıcı soruları yöneltir: Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım, Aydınlardan, hekimlerden, öğretmenlerden, Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım. 1970’lerde Cumhuriyet gazetesinde bir gün. (Soldan) Oktay Akbal, Doğan Hızlan, Cavit Orhan Tütengil, Ceyhun Atuf Kansu, İlhan Selçuk, Cahit Külebi, Sami Karaören. 137 Mart 2019