22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“BAĞIMSIZLIK GÜLÜ” CEYHUN ATUF KANSU 100 YAŞINDA ‘Sevgi öğretmeni’ Ceyhun Atuf Kansu Bir Anadolu arkeoloğu diyebiliriz Ceyhun Atuf Kansu’ya. Anadolu toprağını, kültürünü, insanını şiire taşıdı yaşamı boyunca. Şimdi 100. doğum yılında andığımız ozana yeniden dönüp baktığımızda daha ilk şiirlerinden başlayarak ne denli güçlü bir lirik sesi olduğunu görebiliriz. TURGAY FİŞEKÇİ turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr Ç ağdaş şiirimiz üç büyük yenilik akımı geçirdi. İlkin 1930’larda Nâzım Hikmet, ardından 1940’larda Garip, 1950’lerde de İkinci Yeni akımı şiiri kökten değiştiren yenilikler getirdiler. Bu yıllar boyunca baskın şiir anlayışı olmayı başararak kuşağın öteki şairlerini gölgede bıraktılar. 1940’lar bu olgunun en tipik örneğidir. Orhan Veli ve Garip şiiri o denli yaygınlaşmış, moda olmuştur ki, 40 Kuşağının Garip dışında kalan pek çok önemli şairinin fark edilebilmesi için yıllar gerekmiştir. Bu şairler arasında Rıfat Ilgaz’dan Ahmed Arif’e, Külebi’den Necatigil’e çok sayıda isim sayılabilir. Ceyhun Atuf Kansu da bunlardan biridir. Ceyhun Atuf’un o yıllarda yeterince dikkat çekememesi bir yandan Garip’in baskınlığıysa, öte yandan alçakgönüllü davranış biçimiyle öne çıkmaktan hoşlanmayan kişiliğidir. Oysa Ceyhun Atuf’un bir çok ünlü şiirinin yazılış tarihleri 40’ların sonları, 50’lerin başlarıdır. OZAN VE HEKİM Aslında Kansu’nun belki doğrudan şair olmak gibi bir amacı da yoktur. Çünkü kişiliğini ve seçimlerini belirleyen temel etmen kendisinin ne olacağından çok içindeki yurt sevgisiyle hareket etmesidir. Hekim olma kararını ne kadar halkına hizmet amacıyla almışsa şair olma, şiir yazarak halkının dertlerini, özlemlerini dile getirme kararı da o denli yurt sevgisiyle alınmış bir karardır. Hekimlik ve şairlik, daha öğrencilik yıllarında onun için halka hizmetin bir yolu olarak ortaya çıkar. Çocuk hekimliği uzmanlığını tamamladıktan sonra Ankara’da kalıp kariyer yapabilecekken kendini Anadolu’ya, halkın içine atar. Turhal Şeker Fabrikasında çalıştığı 11 yıl (19481959) şiirinin ve hayatının özeti gibidir. Bir yandan en ünlü şiirlerini yazar: Bir günde bir köyde yirmi üç çocuğun kızamıktan gözleri önünde ölmesiyle, “Kızamuk Ağıdı (1950); bir köy öğretmeninin ağzından aynı yıl yazdığı “Dünyanın Bütün Çiçekleri” gibi. Öte yandan Turhal Dolaylarında Çocuk Bakımı, 1954, Anneler Soruyorlar,1959, Kasabalar ve Köylerdeki Çocuk Bakımı, 1961 toplumu aydınlatma amaçlı kitaplarını yazar. Bir Anadolu arkeoloğu diyebiliriz Ceyhun Atuf Kansu’ya. Anadolu toprağını, kültürünü, insanını şiire taşıdı yaşamı boyunca. Ülkesinin taşı toprağı, dağı ovası, ırmağı gölü, denizi yıldızları, köyleri kahveleri, istasyonları değirmenleri, çocukları yetişkinleri dile geldi şiirlerinde. 1960’larda, Anadolu’dan sonra Ceyhun Atuf şiirinin açıldığı alan yeryüzüdür. Yeryüzünde ezilen, bağımsızlık savaşı veren ulusları taşır şiire: “Lyon Garında Askerler”, “Franko’nun Adamı”, “Marion Anderson”, “Jose Manuel”, “Lumumba”, “Hiroşima”, “Joan Baez”… Ama Bağımsızlık Gülü (1965) adını verdiği kitabında unutamadığı yine Mustafa Kemal’dir: Yerine koymak, kutsamak o gülü, Hangi yerine? Mustafa Kemal’in bahçesine Bir ulusun suladığı, beslediği Yedi veren bağımsızlık gülü! SEVGİ ÖĞRETMENİ Ceyhun Atuf da başka pek çok değerli şairimiz gibi, şiir eleştirimizin değerini biçemediği şairlerimizden biri olmuştur. Neyse ki, şairin imdadına yine bir başka şair yetişmiş, Cemal Süreya, 1968’de yazdığı, “Babam Ceyhun Boy Boyluyor” adlı yazısıyla Ceyhun Atuf’a hak ettiği değeri vermiştir. “Sevgi öğretmeni” demiştir ona, “doğanın zenginliği ve insanın suçsuzluğu karşısında büyülenmiş gibidir. Şiir, Ceyhun Atuf Kansu için bir sanat değildir, bir yaşama tarzının, gelişigüzel, olduğu gibi yankılanmasıdır”. “En güzel Türkçeyi de yakalamıştır. Kelimeler çın çın ötmektedir parmaklarında.” Ardından bir başka değerbilir çıkış da, 1977’de Ataol Behramoğlu’nun Politika gazetesinde Yanık Hava kitabı üstüne yazdığı yazı ile gelir: “Halk sevgisi ve halkın acıları önünde duyduğu kaygı öylesine yoğun ve içtenlikli ki, pek çok halkçı şiirde dekoratif lirik çizgide kalabilecek söyleyişler, gözlemler, onun şiirinde doyurucu, sarsıcı yoğunluğa ulaşıyor.” Şimdi 100. Doğum Yılında andığımız ozana yeniden dönüp baktığımızda daha ilk şiirlerinden başlayarak ne denli güçlü bir lirik sesi olduğunu görebiliriz: “Çocukluk Aşkı” şiirindeki, “Satılır mı zengin bir oyuncakçıda söyle, / Anne, dün okuduğun masaldaki güzel kız?” dizeleri Dağlarca’nın “Ağır Hasta” şiiri kadar güzel değil midir? “Dünyanın Bütün Çiçekleri”, “Kızamuk Ağıdı” çoktan çağın büyük şiirleri arasına girdi. “Zile’ye Düştü Yolum”daki taze sesin ise hiç eskimeyeceği ortada. n Zile’ye Düştü Yolum Cahit Külebi’ye Bir gün Zile’ye düştü yolum, Orta çağı yaşar gibi oldum, Çarşısıyla, kalesiyle loncasıyla Gizli bahçesinde hâlâ Aslım kancasıyla Hâlâ bir Ferhad ü Şirin hikâyesi ... Ah, hâlâ yolları ırak kasabalar Hâlâ yollarda arabalar, garip arabalar! Yolda bir kadın gördüm çapa çapalar Bebeği sallanır iki dal arasında Uyu bebek uyu, büyü bebek büyü Sendedir küçük toprağın ümidi Sen, gelecek yağmurların en güzeli Ah!.. Her bahar yeli böyle esip gitti, Netmeli, bilmem ki bebek netmeli? Netmeli de seni beni avutmalı, Netmeli de uyandırmalı, uyandırmalı toprağı! Ah bir kere anan belemiş kundağı ... Netmeli de açmalı güneşe seni Netmeli de bu toprağın bütün bebeklerini, İyi uyutup, iyi uyandırmalı, Netmeli de bebek, bu toprağı canlandırmalı! Bağları güzel olurmuş Zile’nin baharda, Ama o eski tat yok ki kirazlarda. Bir kere yitirmiş halkım neşesini, Ah, hayat değiştirmiş eski sesini, Şimdi daha güzel, daha canlı türküler istiyor! Nerdesin, altın başağı çalışmanın, dost başağı! Zaman ayrı dostlar, ayrı aşklar, ayrı güller istiyor... 12 7 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle