Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şekersiz Şam Refik Halid Karay’ın 1953’lü romanı Yeraltında Dünya Var’ının başkişisi “Çölün gayet sulak bir vahasında Şam” ile “Akdeniz’in Yakın Şark’taki en lâtif limanı olan Beyrut”tan hangisine gitsin diye duraksar. Ç ünkü “İster Garplı, ister Şarklı mizacına uygun surette hoşca vakit geçirmek ikisinde de mümkündür.” “İçim den Şam’ı tercih etmek ge liyor” der. Gerçi roman onu başka yerlere sürükleyecektir, ama ön ce Şam’a yönelmesi bu kente öteden be ri yakıştırdığımız nitelikleri anımsatır. Bağ datlı Ruhi şöyle şiirir Şam’ın şanını: “Cen net altında ya üstünde demişler Şâmun”. İshak Çelebi’yse “Cennet kokusu gelmeğe başladı meşama / Yaklaşdı gibi kâfilemüz menzili Şâma” beyitiyle vurgular Şam’ın çekiciliğini. İslam eskatolojsinde Şam’ın yeri özel dir. İmam Suyuti’nin Nuzul ‘İssâ fi âkhiri al Zamân’ının Fransızcasın dan (Mohammed Aoun) aktarıyorum: “İsa Şam’ın doğusundaki ak minare nin üstüne inecek, elle rini iki meleğin kanatları na koymuş, iki koyak ara sından süzülerek. Deccal’i kovalayacak ve Lüd’ün kapısında yakalayarak öl dürecek.” 15. yüzyıl bil gini, 150’den fazla kitap yazmış olmakla ünlü Su Adonis yuti, Mısırlı ya, Türklere değinmeden edemez: “İsa gelecek ve Mehdi’nin verdiği kararları ona yacaktır. Sağlayacağı eşitlikçi adalet, Türk hükümdarların zorla ele geçirdikleri pa raları müslümanlar arasında bölüştürmek olacaktır.” Araplar bizim onları nasıl sevdi ğimizi hiç anlamamışlardır zaten, Şam öz lemimizin neden kabardığını da (!). Suriyeli büyük şair Adonis, Karay’ın ki şisine nispet, 1956’da Şam’dan Beyrut’a göçmüştür. Çünkü son bir yılını kodeste geçirmiş, ülkesinin tadının gittikçe kaçtığı nı deneyimlemiştir. Bahtsız Orta Doğu’nun bahtsız bir ülkesidir Suriye! Ak minare nin üstüne İsa’nın değil Azrail’in indi ği 2011’den çook önce Belçikalı Lieve Joris’in Felemenkçe kitabını Fransızcasın dan okumuştum: Şam’ın Kapıları (Les Por tes de Damas, Babel, 1994). Türkçesi de var: Şam Kapıları (Çev: Ba rış Behramoğlu, Tekin Yay., 2017). Yazar 1991’de Hala adlı bir Suriyeli kadın arkadaşının konuğu olarak gittiği ülkeyi, toplumunu, yakın tarihini, yaşama kültürünü irdeleyerek anlatır. “SURİYE BATAN BİR GEMİDİR” Nusayri olan Hafız Esad’ın 1970’de başa geçmesiyle ülke hızla Esadiye’ye dönüşmüştür. Eşit yurttaş değil cemaat anlayışının egemen olduğu bir toplumsal yapıda Esad sayesinde Nusayriler devleti, orduyu ele geçirir, Muhaberat örgütünü kullanarak korku ve baskı düzeni kurar. Bildiğimiz şeyler, ama unutmamak gerekir. Esad örnek (!) bir nepotizm uygular. Akrabalarının kimi siyaset yaparken, kimi de ticarete, otelciliğe, değişik sektörlerine yönelir. Joris Şam’dayken, Esad’ın bir tepede koca bir saray yaptırdığını aktarır. Esad, Kuzey Kore modelini izleyerek lider kültü yerleştirmiştir. Her sabah okullarda söylenen şu şarkı Esadiye’deki ideolojik havayı iyi anlatır: “Emperyalizmi / Siyonizmi ve aptallığı / yeneceğiz, yemin ederiz / Onların piyonları müslüman kardeşleri / Yok edeceğiz.” Bu şarkı baskı düzeninin maskesidir. Esad hiçbir karşı sese izin vermez. Müslüman Kardeşleri engellemek gerekçesiyle 1982 yılında Hama’da onbinlerce kişiyi katletmesi yanına kalınca baskıyı iyice artırır. Ne ki, halkın yüzde yetmişi sünnidir, demokratik muhalefet olanağı olmayınca Müslüman Kardeşler, çeşitli örgütler, canına tak diyenleri çekmeye başlar, bugünlere gelinir. Anlarız ki, kitapta, Hala’nın bir hısmının “Suriye batan bir gemidir” sözünü etmesi boşuna değilmiş. Sünni ve çağdaş Hala’nın kocası marksisttir. Bir sabaha karşı 30 Muhaberatçı basarlar evini, götürürler. İşkence, hapis, gün ışığını özleyerek geçecek yıllar. Başka bir kaynakta gördüm. Esadiye’de bir cezaevi edebiyatı gelişmiş. İçeri tıkılanların dünyadan koparılmasına “sosyal ölüm” diyorlar. Joris, kitabına 2015 yılında son söz yazmış. Türkçe çevirisinde okudum. Son yılların kısa muhasebesini yapıyor. Beşir gelince görece bir rahatlama görülür. Aydınlar umutlanır. Ne ki, umut şarkın ömrü en kısa çiçeğidir. “Etrafımda her şey karanlık.” der Hala, “Âdeta bir kuyunun dibinde yaşıyor gibiyim.” İç savaş patlak verince Hala o dönemin Özgür Suriye Ordusu’nu destekler, dinselci akımlara da hoşgörüyle bakar: “İnsanlar şeytani bir yönetim tarafından katlediyorlar ve sen ne varsa yoksa muhalefetin hatalarından söz ediyorsun.” Hala’nın sözleri Daeş’in denklemleri alt üst etmeden öncesine ait. Şimdi ne düşünüyordur Hala? Din adına (!) yapılan canavarlıkları onayladığını sanmam. Belki, o da, “Kırk satır yerine on katır” diyordur. SAMAR YAZBEK Ancak, başkalarını işitiyoruz. Suriye savaşıyla ilgili yazın ürünleri çoğalıyor, muhaliflerin sığındıkları ülkelerde. Bir kitabı Türkçede de çıkan Samar Yazbek sürgünlerin en ünlüsü. Nusayri ama önce demokrat. Suriyeli aydınların dramatik konumunu iyi özetler: “Her tarafta ölüm, her taraftan ateş. Eğer göstericilerin yakınlarında dolaşan alevîler beni ele geçirselerdi öldürürlerdi. Eğer sünni köktenciler benim orda olduğumu bilselerdi, aynı şeyi yaparlardı. Eğer güvenlik güçleri ve Baasçılar benim varlığımın rüzgârını şöyle bir hissetselerdi, etrafta bir silahlı çete bulunduğunu öne sürerek bana karşı bir askeri kampanya açarlardı.” Suriye faciasının insan hakları faturası çok ağır. Her türlü savaş suçu, insanlığa karşı suç, insan hakları ihlalleri işlendi. Kimyasal silah kullanıldı. Hepsi BM İnsan Hakları Konseyi’nin raporlarında kayıtlı, kanıtlı. Soruyorum: Bütün bunlar yapanların yanına kalacak mı? Adonis’in 1957’de yazdığı “Özgürlüğün Geleceği” şiirine bakıyorum: “Yarın ülkem çığırırsa şu türküyü: / Aşk benden doğdu / Yüzüm sildi karanlıkları / bütün ülkelerin ülkesi oldum / toprağımızda kalmadı gölge ne de beddua” – / Dersin o zaman: “Ben özgürüm ve sen özgürsün.”” Bu düş gerçek olmadıkça sorun çözülmüş olur mu? Soruyorum. n KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: İlknur FilizBahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. 2019 DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI TÜRKİYE BİLDİRİSİ* A ldığımız küçük ya da geniş çaplı eğitimler, edindiğimiz aile değerleri ve daha da önemlisi doğal güdülerimiz, içsel duyarlıklarımızla en değerli varlıklarımızın çocuklarımız olduğunu biliriz. Olumlu ya da olumsuz koşullarda önceliğimiz çocuklarımızın sağlığı ve mutluluğudur. Bu amaçla beslenme, eğitim, hijyen, giyim kuşam, moral ve sosyal alanlarda koşullarımızın elverdiği en doğru seçimleri sunarak onları yarınlara hazırlamaya, büyütüp yetiştirmeye çalışırız. İşte kitaplar, genel anlamda sözünü ettiğimiz tüm bu alanlarda birey için olumlu, etken bir güce sahiptir. Doğru kitaplar içsel donanımı sanat ve bilimle zenginleştirerek doğru ve yanlışı ayırt edebilme yetisi kazandırmanın yanında, evrensel değerleri algılama, kişisel eğilim ve yeteneklerin ayırdına varmada etken oldukları için büyük önem taşırlar. Bizler, çocuk edebiyatı yazar ve çizerleri bu nedenle çocuklarımıza ulaşmaya, birikim ve deneyimlerimizin ışığında, yaşam ve kişilik oluşumu konusunda onlara sağlam ipuçları verebilmeye yönelik, severek okuyacakları kitaplar oluşturmaya çalışırız. Bunu yaparken, bir zamanlar hepimizin deneyimlediği o meraklıkırılgan çocuk hep bizimle birlikte, hep içimizdedir. İşte bütün bu artı değerlerin yaygınlaşmasıyla güçlenecek ve yetkinleşecek çocuklarımızın, öncelikle moral ve ekolojik alanlarda daha yaşanılası bir dünya kuracaklarına inanırız. Çocukların daha çok okumasını, yetişkinlerin de bu çabaya destek vermesini sağlamak amacıyla oluşturulan Dünya Çocuk Kitapları Haftası’nı her yıl, artan bir bilinçle kutluyoruz. Ayla ÇINAROĞLU (*) Ankara Üni. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Uygulama ve Araş. Merkezi’nin (ÇOGEM) 1117 Kasım günleri arasında kutlanacak hafta nedeniyle yayımladığı bildiri. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap