Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> olsun diye yazıyor.” Soğuk Savaş’ın hüküm sürdüğü dönemde, antikomünizmin devlet politikasına dönüştürüldüğü ABD’de akla hayale gelmeyecek tartışmalara ev sahipliği yapan Fransa, Sontag’ın ufkunu biraz daha genişletiyor. Paris’ten aldığı enerjiyle evliliğini bitirip hem hayatını hem de yaşadığı kenti değiştirerek oğlu David Rieff’le beraber New York’a taşındığında aşklarla, kitaplarla, partilerle, akademiyle ve aktivizmle örülü “bohem” dönem başlıyor. 1960’ların ortalarında ünü ABD dışına taşan, kitapları ve makaleleri dünyanın dört bir köşesinde okunan, kültürel ve cinsel devrimle beraber adı entelektüeller ve halk arasında çok daha sık anılan Sontag, yazmanın ciddiyetinin omuzlarına yüklediği sorumluluğu ömrünün sonuna dek hissederken “yazılması gerekenler” ile her zaman yakın durduğu “kültürel çalışmalar” ikilemine düşüyor. Kültürel duyarlılığın eleştirmeni Sontag’ın öyküsünün tüm aşamalarını, iç çatışmalarını ve toplumdan kaynaklanan gerilimlerini anlatan Schreiber, birbirine zıt iki yönüne; cüretkâr ve çekingen yanına biyografinin tamamında yer vermiş. Yazılar, kitaplar, filmler, tiyatro oyunları, eylemler ve memleketler arasında mekik dokurken Sontag’ın tetiklediği edebî ve akademik tartışmaların en önemlilerinden biri, yüksek kültür ile popüler kültür arasındaki ayrıma dair yazdıkları. Schreiber, bu aşamadan sonra onun “edebiyat oyununun kurallarını gözetmeyen yeni neslin temsilcisi”ne dönüştüğünü söylüyor. Öte yandan, entelektüellerle orta sınıf arasındaki boşluğu dolduran Sontag’ın metinleri, kendisini kültür okuryazarı sayanların elinden düşmüyor. ÖLÜMÜN HAYALETİ Schreiber; röportajlardan, günlüklerden ve Sontag’ın dostlarının anlatımlarından, David Rieff’in açıklamalarından, kitaplardan, yazar üzerine kaleme alınanlardan ve haberlerden yararlanmış. Bunların her biri, Sontag’ın bilinen ve az bilinen çalışmalarını ortaya koyuyor. “Sinemanın örnek alınacak bir işlevi olduğunu” söyleyen yazarın, felsefi bir metodolojiyle giriştiği yönetmenlik ve film katalogları kaleme alması bunlardan sadece ikisi. Sontag, şöhretini artıran ve “bir halk hizmeti” olarak gördüğü sinema sayesinde ürettiklerinin geniş kitlelere ulaştığını düşünüyor. Başka bir deyişle kamuoyu, fikirlerine daha kolay erişirken o fikirler de bir kamuoyu oluşturuyor. Fakat bir sanatçının topluma mal olmasının getirdiği yıkıcılığı da derinden hissediyor bu dönemde: “Sontag hem entelektüel ve sanatsal uğraşlarıyla toplum tarafından ciddiye alınmak hem de kendisini, gelişiminin belli bir evresinde nasıl görüyorsa o hâliyle kabul görmek istiyordu. Durmaksızın genişleyen medya ortamında imkânsız olanı, imajı üzerinde bir çeşit hâkimiyet kurabilmeyi arzuluyordu. Bu çatışma yıllarında en fazla zarar gören ise yazarlığıydı.” Kendisiyle mücadele ederken otuz yıl boyunca zaman zaman ortaya çıkacak, Sontag’ın “hastalanma ve büyük olası Sontag, Saraybosna’da Bosnalı oyuncularla ‘Godot’yu Beklerken’ oyununu 1993’te sahnelemişti (solda), 2004’te Nadine Gordimer’le birlikte Johannesburg’da (sağda), Sontag’ın oğlu David Rieff. lıkla ölme macerası” diye nitelediği kanser de giriyor 1975’te hayatına. Schreiber, hastalığa yakalananlarda gelişen utanma duygusunu yakından gözlemleyen ve Metafor Olarak Hastalık başlıklı kitabı yazan Sontag’ın, kanseri paranteze alıp farklı disiplinleri (fotoğraf, edebiyat, felsefe, sinema, tiyatro vb.) bir araya getirerek hızla çalışmaya devam ettiğini anımsatıyor. Bu tavrı onu, 1980’lerin ve 1990’ların parmakla gösterilen entelektüeline; “hem bir tür nostalji nesnesine ve yeni heyecanların yaratıcısına hem de soyu tükenen birine ve yeni çağın medya yıldızına” dönüştürüyor. Kendi deyişiyle “zihin yaşamı” son derece zengin ve fırtınalı Sontag, hayatın hemen her alanında kibirden azade bir hırsla mücadele edip sadece başarılı bir yazar olarak anılmak istediğini söylüyor bu dönemde. 1980’lerin sonunda, Andrew Wylie’ye “Susan Sontag olmaktan usandığını ama günün sonunda elinde bundan başka bir şey bulunmadığını” açıklarken yakınlarına, ölüm her an bir hayalet gibi etrafında dolaşsa da uzun yaşayacağını ve yazmaya daha yeni başladığını anlatıyor. “Ömrünün son döneminde edebiyat sadece bir özgürlük değil, aynı zamanda radikal boyutta toplumsal sorumluluk için gereken bir kehanet alanı yarattı” diyen Schreiber’e göre Sontag, 1950’lerin sonundan 24 Aralık 2004’e kadar, Avrupa ve ABD arasında entelektüel elçilik yapıyor. Herakleitos, fragmanlarından birinde “Gözler kulaklardan daha iyi tanıktır” der. Buradaki “gözler”, deneyimle öğrenilen bilgiye, “kulaklar” ise başkalarının aktardığı dolaylı bilgiye karşılık gelir (1). “Gözleriyle” yaşarken ideallerini, özsaygısını ve gözlem gücünü suyun üzerinde tutmak için mücadele veren, “sözcüklerle düşünen” ve “yeterince yazmadığı için kendisini suçlayan” Sontag’ın bıraktığı izleri takip ediyoruz biyografiyi okurken; kendisini tanımak için yazan ve yaşayan bir entelektüelin, tanıdığı dünyaya ve insanlara bıraktığı mirası yeniden hatırlıyoruz. n Susan Sontag: Entelektüel Bir İkon / Daniel Schreiber / Çeviren: Gözde Serteser / Everest Yayınları / 316 s. (1) Fragmanlar, Herakleitos, Çeviren ve Yayına Hazırlayan: Cengiz Çakmak, Alfa Yayınları, 2014, s. 243. KItap 1124 Ocak 2019 Dün ağaçlarda yaşarken bugün nasıl kozmosu keşfe çıktı? “Mlodinow bilimi hem anlaşılması kolay hem de eğlenceli kılmakta hiç başarısız olmamıştır.” Stephen Hawking “Türümüzün yolculuğunu anlatan Mlodinow’a kulak verin; dur durak bilmeyen ilerlememizin nasıl da insan beyninin eşsiz bir özelliğine, bir türlü gideremediğimiz bilgi açlığına bağlı olduğunu göreceksiniz.” David Eagleman Leonard Mlodinow Çeviren: Mihriban Doğan 464 sayfa Dan Zahavi Çeviren: Seçim Bayazit 256 sayfa Thomas E. Wartenberg Çeviren: Nurdan Soysal 232 sayfa www.sayyayincilik.com / www.saykitap.com Tel.: (0212) 512 21 58 • eposta: dagitim@saykitap.com www.facebook.com/sayyayinlari www.twitter.com/sayyayinlari www.instagram.com/sayyayincilik