25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Deniz tüketiyor yurdumda toprağı’ Kofi Awonoor Ganalı şair Kofi Awonoor, 1935’te Wheta’da doğdu. Poetikasını, mensubu olduğu Ewe halkının geleneksel şiiriyle modern şiiri sentezleyerek oluşturdu. Toplumsal sorunlarla birlikte Batı uygarlığının sömürgeci tavrını özellikle “Night of My Blood” adlı kitabında dile getirdi. Ölüm, en sık kullandığı izleklerden biriydi. Sözcük ve dize tekrarlarıyla şiirini soluklandırarak anlamsal katmanlar yaratmaya çalıştı. İngiliz Edebiyatı ve Afrika Araştırmaları dersleri verdi. 1975’te Gana’ya döndü. Ancak hükümeti devirmeye çalışmakla suçlanan bir subayı sakladığı gerekçesiyle tutuklandı. Yargılanmaksızın birkaç ay hapis yattı. Uluslararası baskılar sonucu tahliye edilerek Gana Üniversitesi’ndeki görevine iade edildi. Gana Sinema Kurumu’nu yönetti. 1990’da “Ghana: A Political History from PreEuropean to Modern Times” adlı kitabını yayımladı. 21 Eylül 2013’te Kenya’nın Nairobi kentinde bir alışveriş merkezinde gerçekleştirilen terörist saldırıda otuz dokuz kişiyle birlikte katledildi. KOFI AWONOOR/ ŞİİRLER /ÇEVİREN: İLYAS TUNÇ ŞARKILAR TANRIM HASTAYDI Git ve söyle onlara nehri geçtiğimi Kanolar hâlâ boş olmasına rağmen, Söyle kürekçinin göçüp gittiğini. Şarkılar Tanrım hastalanmıştı, Tedaviye götürüyordum. Vardığımda gitmişti büyücü rahip Bekledim dışında kulübenin İnliyordu şarkılar tanrım Ağlıyordu. Cesaretimi topladım Tıkladım kapısını kulübenin, Dedi ki şifa Tanrısı benim dilimde “Gir içeri geri geri” Girdim sırtımdakiyle, Ağlayan şarkılar Tanrımla içeri Oturttum onu bir tabureye. Sonra çıngırak çaldı, üç kez söylendi adım Farklı sesler arasında inliyordu Tanrım Ona şiddet kullandığımı söyledi şifa Tanrısı “Al, götür atalarının evine.” Ama kulübenin kapısını henüz açmadan Tanrım patlattı şarkıları, güçlü, yeni şarkıları Onunla birlikte hâlâ söylediğim şarkıları. DENİZ TÜKETİYOR YURDUMDA TOPRAĞI Yurdumda, kasabanın içinde deniz, Akıyor pişirme yerlerinden içeri dışarı Ocaklardan odunları topluyor, Geceleyin veriyor geri; Deniz tüketiyor yurdumda toprağı. Gecenin ortasında geldi bir gün, Mahvederek beton duvarları, Kümes hayvanlarını taşıdı uzağa, Yemek kaplarını, kepçeleri, Deniz tüketiyor yurdumda toprağı. Üzücü bir şey duymak yakılan ağıtları, Acı haykırışlarını yas tutan kadınların, Seslenirken tapındıkları bütün Tanrılara, Öfkeli denizden korusun diye onları. Dışarda, güveç kabının yanında durdu Aku, Soğuktan titreyen iki çocuğuyla, Eli göğsünün üzerinde, Ağlıyordu üzüntüyle. Ataları hiç bakmadı ona. Soğuk bir pazar sabahıydı, Köpürüyordu fırtına, Keçiler, tavuklar çırpınıyordu sularda, Zalim denizin öfkeli sularında; Kıyıya vuran karanlık suların sesi, Yukarda, ahlamalar, derin, cılız iniltiler, Sonsuz uğultusuydu yaşayan denizin. Götürdü her şeyi ne varsa Pılı pırtısını kaybetti Abla Çeyizlerini, sevinçlerini, Yurdumda toprağı tüketen denizde, Yurdumda bütün toprağı tüketen denizde. HANGİ ŞARKIYI SÖYLEYELİM Zıplayıp yakalayalım mı Şükür şarkıları söyleyen yıldızları? Eti soyulmuş ürpertinin şarkılarını mı Söyleyelim, Yoksa son moda şarkıları mı Sokak çocuklarının dudaklarındaki? Hangi şarkıları söyleyelim? Davullar gümbürdüyor, gümbürdüyor Testisleri büyük adam, çekil git, çekil git, çekil git. Çalın zilleri, zilleri çalın, Çalın ve sürsün kirli giysili halkın dansları. Yeni şarkılarıyla geliyorlar gezginler Bırakın biz söyleyelim uzaklardan yeni şarkıları. KATEDRAL Bakımsız, bu çamurlu arazide bir zamanlar bir ağaç vardı kokusu süt mısırlarına yayılırdı: cennete uzanırdı dalları bir kabilenin son ateşleriyle aydınlanmış. mühendisler, müteahhitler geldiler ağacı kesip yerine duygusuz, koskocaman bir kıyamet katedrali diktiler. YENİ BİR ÜLKE BULDUK Üç parçaya bölünmüş, zeki, üç uzman İnsanlık teri akıtıyorlar damla damla, Siliyorlar alınlarından kanları Yeni bir ülke bulduk Sonsuzluğun bu yanında Siyahlığımızın sorun olmadığı yerde, Şarkılarımızın dudaklarımızda can verdiği. Cehennem kapısında dikilip izliyorsun itiraf peşindekileri, Seni izleyen ve terk eden tanıdık yüzlere rağmen, Sanki yüz karası biri gibi, “Bak, yaşlı çocuk, böyle giyinemezsin” Gözyaşları fışkırıyor gözlerimden onlar için Arkadaşlığın en güzelinde görünmek isteyenler İnkâr ettiler kendileri olmanın tılsımını, Bulduğumuz yeni ülkede Havluda kuruyor su Şarkılarımız öldü, ölüler ülkesine satıyoruz onları Yıldızlara uzanırken Ay’ın evinde duruyoruz, Yeniden öğrenmek için atalarımızın bilgeliğini. ÖRS VE ÇEKİÇ Çekiçle örs arasında kaldım Acemi bir yaşamın demirci dükkanında, Dönüştürdüm beni doğuran sancıları Yeni şarkıların sevincine Geçmişin tuzakları, ince ve kırılgan Sisal ipiyle dokunmuş, Yıkanmış keçi kanıyla fetiş kulübesinde, Takılıyorlar kaldırımlı sokakların görkemine. Farklı bir dilin jargonuyla birlikte yürüyor Haydut tepesinde dolaşmanın havası. Dikin, atalarım, bizim için eski günleri, Giyebilelim yeni giysilerimizin altına, Yıkadıktan sonra kendimizi Nice nehirlerin girdabında Onların şarkılarını, yalanlarını duyuyoruz her gün Dinlemeyeceğiz artık akortlarından çıkanları Yeni pankartlar, marşlar yapalım kendimize Yükseğe kaldırıyorken ülkemizin bayrağını, Duyuyorken yankılanmasını şarkılarımızın Denizin iniltisinde, şapırtılı sesinde. n 12 30 Ağustos 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle