23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> öğrenciler, işçiler, emekçiler, yoksul insanlar okur. Onlar için bir lira çok paradır.” Hatta ben ve yanımdaki iki dost için imzaladığı kitapların parasını kendisi vermek isteyince engel olmuştuk. “KONUŞTUĞU GİBİ YAZARDI” n Çalışmanızda yararlandığınız kaynaklardan biri, Refik Durbaş’ın Ahmed Arif’le yaptığı sonra kitap olarak da yayımlanan uzun söyleşisi (1990). Orada ilginç bir ayrıntı var: Ahmed Arif, kitabının en az Diyarbakır’da satıldığını söylüyor. Sizce bunun nedeni ne olabilir? n Açıkçası röportajı okuduğumda bu benim de dikkatimi çekmişti. Ahmed Abi bu tespiti neye ve hangi veriye göre yaptı bilmiyorum. Benim bildiğim, dünyada ve ülkede olan bitenle birazcık ilgili Diyarbekirliler Ahmed Arif’ten haberdardı. Okunuyordu da. Ama nedense kendisine bilgi öyle gitmiş. Mesela 1980’lerin sonunda hemen her gün Ankara’daki bürosunda Ahmed Abi ile görüşen Talat İnanç “Ben o yıllarda Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de politika yapıyordum. Diyarbakır’da 1989 yerel seçimleri için eğilim yoklaması yaptık. Halka ‘kimi şehirde belediye başkanı olarak görmek istersiniz’ diye sorduk. Ağız birlik etmişçesine halktan birçok insan ‘gidin Ankara’dan Ahmed Arif’i getirip aday gösterin. O güzel şiirleri yazan bu kenti de en iyi yönetir” demişti. Böyle bir durum da var... n Diyarbakır’da doğdu ama kısa sürgünlüğü dışında kentte yaşamadı. Fakat Leylâ Erbil’e yazdığı mektuplarından biliyoruz ki birçok şiirini burada yazdı. Şiirlerinde Diyarbakır tasvirleri vardır, en büyük etki ise dilinde ve söyleyiş biçiminde. Siz de kitapta “Türkçenin Diyarbakır ağzını onun kadar güzel ve yerinde kullanan çok az insan bilirim” diyorsunuz. n Evet, aynen öyle. Yazdığı gibi konuşan, konuştuğu gibi de yazan bir adamdan söz ediyoruz. Mesela Leylâ Erbil’e ve Cemal Süreya’ya yazdığı mektupları koyun önünüze, dize misali alt alta dizin, alın size şiir. Hatta destan. Ses tonunun rengi, ahengi de öyle. Diyarbekir ağzı Türkçe, Ahmed Abi’nin diline ve kelamına çok yakışıyor. Zaten kendisi de bunun ziyadesiyle farkında. Konuştuğunda, hatta şiirlerini o Diyarbekir vurgusuyla okuduğunda etkilenmemek na mümkün. Ama tabii onun şiiri yerelliği aşan bir şiir. O, yerelliğe evrensel boyut katarak edebiyat, felsefe, tarihle yoğurarak sunuyor. Ahmed Arif şiirini zamandan azade kılarak bugünlere, hatta yarınlara taşıyan özellik bu. n Kitaptaki hoş cümlelerden biri şu: “Ahmed Arif’in şiirindeki dili, Kürdün Türkçeye jestidir.” Çünkü Kürtçenin Kurmanci, Zazaca lehçeleri ile Arapça biliyor ama Türkçe yazmayı tercih etmiş. n Evet. Kendisine sorulduğunda “Şiir, ancak bir dilde yazılır. O da en iyi bildiğin dilde” diyor. Tabii bu gerçekliğin altını çizerken Ahmed Arif’in bildiği dillerin edebî zenginliğinden beslendiğini asla göz ardı etmemek gerek. n Ahmed Arif’ten söz ederken 33 Kurşun’dan diğerlerine, mücadelesinin altını çizmemek olmaz. Bugünlerde hayatta olsaydı neler yapar, neler söylerdi? n Ben Ahmed Abi’nin edebi ve entelektüel duruşunu biraz Yaşar Kemal’e benzetiyorum. Yaşar Kemal nasıl ölünceye kadar susmadı, haksızlığa karşı sesini yükselttiyse Ahmed Arif de sanırım aynısını yapardı. O güçlü dizelerin direngen, asi ve serdengeçti şairi suskun kalmazdı. Onun şiirindeki “sus, kimseler duymasın” ifadesi aslında derin bir çığlığın tılsımlı çağrısıdır. Yaşar Kemal’in “Bu bir çağrıdır” manifestosu gibi... “DİYARBEKİR’E DAİR GÜÇLÜ DİZELERİ VAR” n Diyarbakır sizi buluşturan şehir. Ahmed Arif: Abisi Olmak Halkının kitabını, şair hakkında yazılmış diğer kitaplardan ayıran da bana kalırsa bu coğrafya ortaklığı. Yaşar Kemal, “Diyarbakır’ı görünce Ahmed Arif’i anlamak daha kolaylaşıyor” diyor. n Bu bir realite. Diyarbekir, sade kendi hemşerileri için değil, geçici ve kalıcı olarak bir şekilde yolu Diyarbekir’le kesişenler için de aidiyet anlamında çok güçlü bir şehir. Bunu en iyi bilenler de edebiyatçılar. Başta Ahmed Arif gelir. Düşünün, ilkokula başlayana kadarki yılları Diyarbekir’de geçmiş. Yirmi sene kadar sonra mahpusluğun akabinde iki yıl daha, zorunlu sürgünlükte kalmış şehirde. Altmış dört yıllık ömründe Diyarbekir’de yaşamışlığı on seneyi bulmuyor. Ama şehre dair öylesine güçlü dizeler ve şiirler var ki. Ben diyen edebiyatçının önünde hazır ola geçip şapka çıkaracağı dizeler. Coğrafyanın kimileri için sahiden “kader” olduğunu, Ahmed Arif’i okurken bir kez daha anlıyorsunuz... n Diyarbakır’daki Ahmed Arif Bulvarı’nın adı 12 Eylül sonrasında değiştiriliyor. Bugün şehirde böyle bir bulvar var mı? Büstüne saldırı olmuştu, neyse ki onarıldı. Kitapta da değindiğiniz için sormak istiyorum: Sizce kentin şairle nasıl bir ilişkisi var? Sahipleniyor mu, yoksa söylediği gibi hâlâ en az okunduğu yer Diyarbakır mı? n Varla yok arası bir yer, Araf gibi. Mahcup bir sahiplenme söz konusu. Devletin kültür politikalarınca da bu böyle! Yerel yapılar açısından da. Sahiplenme, Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanlığı döneminde eski bir Diyarbekir evini Ahmed Arif Edebiyat Müze Kütüphanesi yapıp açmakla sınırlı. Onun da zaman içinde sadece adı kaldı. Bunu basit bir eleştiri olarak söylemiyorum. Keşke yılda bir kez anmanın dışında Ahmed Arif’e dair etkinlikler kurumsal olarak yapabilse. Onca zamandır avlu sunda kendi sesinden şiirlerini dinleme sistemi bile kurulamadı. Diğer yakaya gelince Ahmed Arif, Türkçe yazdığı için bilinçli olarak cepheden görülmedi, görülmüyor. Ama red de edilmiyor. İşte 2000’lerin başında bir kültür sanat festivalinde, etkinlik ve bir ödüllü yarışma düzenlendi. Bir de surların önüne büstü dikildi. Sur Belediyesi de meclis kararıyla doğduğu sokağa Ahmed Arif adını verdi. Kimin şehrinde böyle bir şair yaşamış olsa devasa edebiyat turları gibi büyük organizasyonlar yapılır. Dünyanın birçok diline şiirleri çevrilir, şehrin sokaklarında gösterilir, paylaşılır. Bizde maalesef ilgisizlik had safhada. n Ahmed Arif: Abisi Olmak Halkının yayımlanışının üzerinden daha bir ay bile geçmedi ve ikinci baskıyı yaptı. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? n Aslında bu ilginin yanıtı kitabın son paragrafında kayıtlı, yazılı. Ahmed Arif gibi çok önemli bir değeri, ne hikmetse “görmemek”, ihmal etmek! Ona dair pek bir şey yap(a)mamak! İşte tam da bu hâle bir tepki diyelim istersen. Bir de Hasretinden Prangalar Eskittim gibi bir edebiyat şaheserinin ellinci yılında bir kez daha anımsanması. Şükür ki bu mesaj karşılıksız kalmadı. Böyle olmasını bekliyordum zaten. Haftasında ikinci baskıyı yaptı. Daha da yapar. Okurlardan ve tabii yazarlardan da gelen tepkiler çok olumlu. n Ahmed Arif Abisi Olmak Halkının / Şeyhmus Diken / İletişim Yayınları / 98 s. Ahmed Arif’in bulunduğu her ortamda ısrarla okutuyorlar şiirlerini kendisine. O okumalarda çıkarılmış kopyalar da elden ele dolaşıyor. Dilden dile dolaştığı gibi. Ahmed Arif’in şiirlerinin o denli ilgi görmesi, şiirinin özgünlüğünden... KITAP 1130 Ağustos 2018
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle