Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Oğuz Bey ve eleştirileri “Orhan Bey ve Kitapları”nda Oğuz Demiralp, üslubuna ironik bir hava vermeye çalışmasının yanında, herhalde komik olduğu sanılan Mustafa Kesret tiplemesi ile mizahileştirmeye de uğraşmış yazdıklarını. Yani metni eleştirelden denemeye çekmeye çalışmış. Demiralp ne denli hızlı okumuş ve yazmış olsa da Pamuk’un eserleri hakkında tartışmaya, üzerinde düşünmeye değer önemli tezler ileri sürüyor. O rhan Pamuk’u çok sevenler ve nefret edenler var. Ortasını bulup, Pamuk hakkında taraflı davranmadan yazabilmek mümkün değil. Bu durumun ülkemizin doğasından gelen, en çok da siyasi havasına yansıyan ruh hâlinden kaynaklandığını biliyoruz. Siyah ve beyazın arasındaki renklere, hele tonlara tahammülümüz yok. Pamuk hakkında bir çalışma yapılmışsa taraflar hemen bu yaklaşımla değerlendiriyor. Zaten yapılan yayınların da çoğu, aynı taraflılık ruhu ile kaleme alınıyor. Objektif olmaya gerek duyulmuyor. HIZLI OKUMA Oğuz Demiralp’in Orhan Bey ve Kitapları (Mayıs 2018, Kırmızı Kedi Yay.) adlı kitabı da aynı taraflılık anlayışı ile karşılandı. Sosyal medyada hemen saflar tutuldu ve henüz hiç kimsenin okumasının mümkün olmadığı andan itibaren yani kitabın yayımlandığının duyrulmasıyla polemik başlatıldı. Gerçi Demiralp ve editörleri de bunu kolaylaştırıcı şeyler yapmaktan geri kalmamış. Rahmetle andığımız Adnan Benk üstadımız gibi kitabı kapağından okumaya başlarsak bu anlaşılacak. Kitabın adı Orhan Bey ve Kitapları. Bu başlık Pamuk muhiplerine göre bir küçümseme içeriyor. İlk bakışta gerçekten öyle bir havası var. Hele bu adlandırmayı Demiralp gibi Türk edebiyatının en diplomat eleştirmeni yapıyorsa iyice manidâr. Pamuk’a objektif bakabilen nadir kişilerin bile bu adı garipsediğini belirteyim. Arka kapak yazısı ise tarafların konumlarını alıp karşı yana saldırıya geçmesi için yeterli. “Attığı her adımı önceden ‘kuran’ Orhan Pamuk”, “Pamukistan adını verdiği kozmosun nasıl işlediği”, “ucu bambaşka yerlere çıkan siyasi çelişkilerini ifşa ederken”, “postmodern ve oryantalist oyunlar arasında kaybolmuş bir Orhan Pamuk okuru”... Kuşkusuz yazar ya da editörü bu arka kapak yazsını okura kitabı aldırmak için yazıyor ama üçdört cümlede bu kadar çok yargı ifade edince tarafı da bir çalışma okuyacağımız algısı doğdu. belirliyorsunuz. Sosyal medyadaki saflaşma, kitabı okut Demiralp, arka kapakta “etkin okur”, ön mama yönündeki algı operasyonu ve kapakta “Bir Orhan Pamuk Okuru” diye kitabın ön ve arka kapağındaki yazılar da niteleniyor. Eleştirmen okurluğa doğru merak oluşturdu. mu kaydırılıyor, yoksa bir tenzili rütbe mi Demiralp ne yazsa okurum. Çünkü var? Bunun yanına kapaktaki “Eleştirel onun Türkiye’deki az sayıda eleştirmenin Denemeler” ibaresini de ekleyince bende en önemlilerinden olduğunu bilirim. Sö her zamanki Demiralp metinlerinden farklı zünü ciddiyetle söyler, daha da önemlisi boşa konuşmaz. Üs telik hiçbir eleştirisine önyargı ile başlamaz nesnel olmaya ça lışır. 1970’lerden, Yazı dergisinden beri yazdıklarını takip ediyorum. Demiralp, okurda yarattığı bu izlenimden, dar elbi seden rahatsız sanı rım. Önsözde kendini “ara sıra yazan okur” diye tanımlıyor. Evet eskiden ara sıra ya zardı ama iyi yazardı. İşini ciddiye alan bir eleştirmen için verimi de hiç fena değil. Dergilerde kalmış birçok yazısının yanı sıra 1993’den beri, bu kitapla birlikte, on beş eser vermiş. Şimdi zamanının da ha bol olduğu sık sık kitap yayımlatmasın dan anlaşılıyor. Optimist bir yaklaşımla kitabın adının Pamuk’un ilk kitabı Cevdet Bey ve Oğulları romanına bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Yine NECATI SAVAŞ de Demiralp’in daha önsözde Pamuk Demiralp, hızlı okumuş ama hiç de önsözde belirttiği gibi uzaktan okumamış. Orhan Pamuk hakkında zaten var olan kanılarının kanıtlarını bulmaya çalışmış, çok iyi çözümlemeler yapıp yeni yaklaşımlar getirmiş. hakkındaki geneli olumsuz olduğu anlaşılan yargılarını art arda sıralamasını anlamlı bulmuyorum. O yargıların yeri sonsöz, yani değerlendirme bölümü olmalıydı. Üstelik Demiralp, kendisine yakıştırdığımız ciddiyetten bu kitapla tamamen uzaklaşmak istediğini belirten ifadeler de kullanıyor önsözde. “Hızlı sayılabilecek okuma sonucu edindiğim izlenimleri” yazdım diyor. Pamuk’un kitaplarının hepsini üç haftada okuduğunu daha ilk cümlede “itiraf” ediyor. Ben de Woody Allen’ın ünlü repliğini anımsıyorum; “Hızlı okuma kursuna gittim. Savaş ve Barış’ı okudum. Olay Rusya’da geçiyor.” İRONİK BİR HAVA Demiralp, üç haftada Pamuk’un tüm kitaplarını okumuş, hakkındaki kanısı değişmemiş ama bu yılın Şubat ve Mart aylarında oturup 249 sayfalık bir metin yazmış. Bu metne başka yazılarını da eklemiş 297 sayfalık bir kitap olmuş ve bunu hemen yayımlatmış. Kitabın baskı tarihi Mayıs 2018. Öyle acele etmiş ki kitap tashihlerle ve Pamuk’ta en çok eleştirilen kusur olan cümle bozuklukları ile çıkmış. Bu aceleyi anlayamıyorum. Umarım sağlık sorunu gibi kötü bir nedeni yoktur. Hakkını verelim, Demiralp hızlı okumuş ama hiç de önsözde belirttiği gibi uzaktan okumamış. Orhan Pamuk hakkında zaten var olan kanılarının kanıtlarını bulmaya çalışmış, çok iyi çözümlemeler yapıp, yeni yaklaşımlar getirmiş. Pamuk okuru için ufuklar da açmış. Yazdıklarının tamamı yıkıcı eleştiri değil, ne kadar önyargılı olmaya çalışsa da sonuçta hakkaniyetli davranmış. Esas olarak şunu diyor: “Orhan Pamuk, topluma, tarihe, kültüre, siyasete şematik yaklaşımların üstüne öyküler, karakterler örüyor. Bu arada kendi ‘şahsi masalı’nı da anlatıyor. Bütün bunları büyük bir beceriyle pek güzel yapıyor, ama benim romandan beklediğim başka bir şey. Roman, örneğin Anayurt Oteli’nde olduğu gibi insanı ele alsın istiyorum. İnsan çok boyutludur, irdeledikçe kültür, tarih, toplum zaten ortaya çıkar” (s. 143). Tamam, eleştirel deneme “öznel”dir ama bir çalışmaya “eleştirel deneme” deyince yazar olarak onu hafifsemeli miyiz? Örneğin, tüm alıntılarımıza kaynak göstermek konusunda titiz davranmak gerekmez mi? Bazen kaynak gösterip bazen göstermeme serbestliği mi var eleştirel denemede? “Ünlü bir yazardan duymuştum”, “biri yazmıştı ama nerede anımsamıyorum” diyerek kaynağı meçhul alıntılar yapmakta kendimizi serbest mi hissetmeliyiz? Dizinden vazgeçtim, eserlerini ele aldığımız yazar hakkında bir kaynakça koymaktan bile imtina mı etmeliyiz? Demiralp’in böyle düşündüğü anlaşılıyor. Üslubuna ironik bir hava vermeye çalışması yanında, herhalde komik olduğu sanılan Mustafa Kesret tiplemesi ile mizahileştirmeye de uğraşmış yazdıklarını. Yani metni eleştirelden denemeye çekmeye çalışmış. Deneme türünün doğru anlaşıldığından kuşkuluyum. Kitaba eleştirel deneme denmesini ise hiç uygun bulmadım. Ama ben bu tavrın yapılan işi ucuzlatma çabası dışında başarılı olduğunu sanmıyorum. Dediğim gibi Demiralp ne denli hızlı okumuş ve yazmış olsa da Pamuk’un eserleri hakkında tartışmaya, üzerinde düşünmeye değer önemli tezler ileri sürüyor. n 10 14 Haziran 2018 KITAP