11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ONUR BİLGE KULA’DAN İKİ KİTAP ‘Her türlü gelişme kuşkuyla olanaklı’ Onur Bilge Kula’nın, iki yeni incelemesinden ilki, “Doğu’dan Batı’ya Aydınlanma”; Aydınlanma’nın tarihsel gelişimi üzerine bir çözümleme denemesi. Yazar, Aydınlanma felsefesini ve insanlığa katkılarını, Doğulu ve Batılı on dört filozofun görüşleri ışığında irdeliyor. Kula, “Türkiye’de Aydınlanma ve Atatürk İlkeleri”nde ise Anadolu’daki düşünsel aydınlanmayı, köklerinden yola çıkarak Cumhuriyet devrimlerine kadar olan gelişimini anlatıyor. Kula ile kitaplarını konuştuk. MERT TAŞÇILAR GAMZE AKDEMİR [email protected] D oğu’dan Batı’ya Aydınlanma adlı kitabınızda sıkça karşıtların birliği ve savaşımını vurguluyorsunuz. Bunu ve karşıt Aydınlanmanın göstergelerini açar mısınız? n Her türlü toplumsalkültürel gelişme, diyalektik materyalizmin temel yasası olan karşıtların birliği ve savaşımı ile gerçekleşir. Aydınlanma, insanın eleştirel düşünme ve akıl yeterliliğini geliştirip yetkinleştirme ve en büyük bağımlılık olan sömürüden kurtulma savaşımı içinde kendini özgür ve özerk bireye dönüştürme süreci diye tanımlanabilir. Aydınlanma, başta ifade özgürlüğü ve eşitlik olmak üzere, insan haklarıyla mümkün. Egemenlerin sömürü ve baskının aracı olarak ürettiği karşıt Aydınlanmaysa insanı erginsizleştirme, diyesi, bağımlılaştırma ve emek sömürüsünü de kapsayan her türlü bağımlılığı süreklileştirme çabasıyla somutlaşır. İnsanın araçsallaştırılması anlamındaki karşıt Aydınlanma, her yerde ve her zaman yoğun baskı, sömürü ve savaşla sürdürülebilir. Bu nedenle Aydınlanma karşıtları, aynı zamanda ilkesel barışa, eşitliğe ve özgürlüğe düşmandır. “AKLINI KULLANABİLENLER TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRİR” n Aydınlanmanın tarihsel birikimi ve bunun aktarımı hangi kavramlar ışığında seyretmiş? n Antik dönemden beri Aydınlanma filozoflarına göre doğa; özdek, toplum, insan sürekli devinim ve değişim içinde. Özdeksel devinimi ve değişimi kavramak için insanın eleştirel düşünmesi ve düşündüğünü anlatma özgürlüğüne sahip olması gerek. Laikliğin de başlıca kaynağı olan bilimsel ve dünyasal yönelim, Aydınlanmanın itici gücü. İnsanın özgürleşip özerkleşmesi, bağımlılık üreten her türlü dış belirlenimden kurtulmasıyla olanaklı. Aklını kullanma cesareti göste Kula, “Ülkemizde Aydınlanma felsefesinin temel yapıtlarını da kapsayan kuramsal bir tartışma yeterince yapılamıyor” diyor. ren insan, olgu ve olayların yönünü belirlemek için korku ve baskıdan kurtularak toplumsal konumunun bilincine varır. Bağımlılık ve sömürü üreten konumunu değiştirmek amacıyla konumdaşlarıyla bir araya gelip örgütlenir. Böylece, öz yazgısını ve tarihin akışını değiştirir. n Avrupa Aydınlanması’nı etkilediğini vurguladığınız İbn Sina, insan ve topluma bakışıyla nasıl bir dönüm noktası? n İbn Sina’ya geniş yer verdim çünkü o, bilimsel yaklaşımı ve hayata bakışıyla Avrupa Aydınlanması’nı etkileyip boyutlandırdı. Ernst Bloch’un İbn Sina ve Aristotelesçi Sol kitabındaki deyişiyle o, “Ortaçağ Aydınlanması’nın dönüm noktası.” Daha o dönemde ‘Sanat, özdek ve biçimin özgürleşmesidir; sanatçı tümleyen devindiricidir; sanat kendini yaratan doğaya ikinci bir doğa kazandırır’ demiştir. Aklın özgürleşmesini, bilimsel düşünmeyi ve yaşamayı, ilke edinen ve böylece laik bilincin gelişmesine katkıda bulunan İbn Sina, Helen felsefesini Batı ile buluşturan filozoflardan biri. Kısacası o, Doğu’yu ve Batı’yı aydınlatan güneştir. n Her dönem neden kendi Aydınlanmasını yaratamayabilir? n Aydınlanmacılar ve karşıtları sürekli savaşır. Tarihsel ilerlemenin kaynağı olan bu mücadelede bazen karanlıkçılar üstün çıkar. Karanlığı yenmek için tarihten öğrenmek, Marx’ın deyişiyle dönemin koşullarını açıklamak yetmez, bunları değiştirmek gerekir. Değiştirici istenç ve bilincin yeterli olmadığı bir dönem, kendi Aydınlanmasını gerçekleştiremez. Atatürk, değişimi gerçekleştiren istenç ve bilinç için örnektir. Hitler ve Mussolini gibi diktatörler ise aydınlanmış toplumların yeniden karartılabileceğini gösterir. Bu nedenle Aydınlanma’nın güvencesi, sürekli özeleştiri ve özsorgulama. “AYDINLANMA VE AHLAK BÜTÜNLEŞTİRİLMEZSE YABANCILAŞTIRABİLİR” n Gerçek Aydınlanma, Descartes’ta ve Hegel’e göre nasıl çok yönlü bir kuşkuculuk içerir? n “Düşünme, özgürleşmedir” diyen Descartes, Hegel’in nitelemesiyle çağdaş felsefenin başlatıcısı. Bilimi de kapsayan her türlü gelişmenin kuşkuyla mümkün olduğunu bilen filozof, özgür insanın simgesi eleştirel özbilincin önünü açanlardan. Devinimi yeniliklerin itici gücü olarak kavrarken “Her insan, hak ve yükümlülükte eşittir” demiş ve insan haklarında eşitlik ilkesini öne çıkarmıştır. n Rousseau, Aydınlanma’yı “Salt kazanım değil, aynı zamanda yitim” diye yorumlamış; Hegel ise “Başka türlü olmanın bilinci” şeklinde... n “Azınlığın çoğunluğa boyun eğdiği yerde özgürlük yoktur” diyen Rousseau’ya göre, bilimsel Aydınlanma, ilerleme sağladığı gibi ahlak ile bütünleştirilmediği sürece, insanın özüne ve doğaya yabancılaşmasına yol >>açabilir. Hegel ise her türlü deği şimi, “özyabancılaşım”, bir başka 14 17 Mayıs 2018 KITAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle