05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yaramaz çocuk Rimbaud Bir şair düşünün, yirmi bir yaşını doldurmadan şiir yazmayı bırakmış olsun ve yine de edebiyat tarihinin önemli şairlerinden biri sayılsın! Bu açıdan bakıp düşündüğümüzde gerçekten inanılmaz görünür Arthur Rimbaud’nun dehası. Simgecilik akımının öncülerinden, mistik, haylaz, marjinal düşüncelere sahip ve korkusuz Rimbaud, belki de tepkisel şiirlerini genç yaşta yazmayı bıraktığı için gözümüzde hep genç kalmıştır. A rthur Rimbaud, XX. yüzyıl şiiri üzerinde büyük etki yapmış şairlerden biridir. Hayatı boyunca başı beladan kurtulmayan şairin suçluluk listesi belki şiirlerinden bile uzundu; hayatını küçük burjuva ahlakına karşı çıkmak üzere yaşadı. Her suça meyilli bu genç çocuk, bir sonraki neslin şairlerinin en önemli esin kaynağı oldu. Bohem sanatçıların gözdesi, anarşist, çığır açan eşcinsellik sözcüsü, çözümlemesi zor bir muamma ve çoğu okur için de çağının en büyük şairlerinden biri. Rimbaud şiirleri kadar hayatıyla da ilgi merkezi olmuştur, bu yüzden onun üzerine yazılmış onlarca biyografi ve tez vardır. ÇOCUKLUK Rimbaud, 1854’te mutsuz bir evde dünyaya geldi; babası o daha küçücükken eşini ve çocuklarını bırakıp evi terk etmişti. Sert mizaçlı anne de kızgınlığını çocuklarından çıkarıyordu. Başarılı bir öğrenci olan Rimbaud erken yaşta para kazanmanın kolay bir yolunu buldu: Sınıf arkadaşlarının ödevlerini yapıyordu, bunu o denli iyi yapıyordu ki her birinin karakterine ve zekâsına uygun ödevlerdi bunlar. İlk şiirlerini bu yıllarda yazmaya başladı ama aklının bir kısmı hiç durmadan evden kaçma planları yapıyordu. İlk kaçma denemeleri başarısız oldu, her seferinde polis onu bulup eve geri getiriyordu ama sonunda kopmayı başardı ve kendini Paris’te buldu. Kısa za manda sanat çevrelerine girdi ve o günlerin ünlü yazar ve şairleriyle tanıştı, bunların arasında Paul Verlaine de vardı. Verlaine ile fırtınalı aşk ilişkisi skandal yaratarak dikkati bu genç çocuğun üzerine çekti. Henüz dünya iki erkeğin aşkını anlayacak olgunluğa erişmemişti, dedikodu malzemesi olmuşlardı; Rimbaud bazılarına göre masum bir melek, bazılarına göre ise tam bir Şeytan’dı. Bugün hâlâ Rimbaud üzerine yazılan biyografiler bu denli ilgi görüyorsa altında bu zıtlıklar olduğu içindir. Edebiyat tarihi açısından durum elbette farklıydı, iki dehanın tanışması ve birliktelikleri bir dolu eserin yaratılmasına yaramıştı. Artık Verlaine Rimbaud’suz, Henri FantinLatour, “Masanın Bir Köşesi” (1872), Musée d’Orsay, Paris. Rimbaud da Verlaine’siz düşünülmez olmuştu; duyguların ötesinde onları şiir birleştiriyordu. İki şair en güzel ve ateşli dizelerinin bazılarını bu dönemde yazdılar. Hayatları altüst olmuştu, ilişkileri her ikisi içinde çok yıpratıcıydı; çok da dramatik bir sonla bitti aşkları. Büyük bir kavga sonrasında sarhoş Verlaine, intihar etmeyi düşünerek yanına aldığı tabancasıyla Rimbaud’yu vurdu. Bu olaydan sonra hemen tutuklandı ve iki yıl hapse mahkum edildi. ŞİİRDEN UZAKTA 1875, Rimbaud’nun hayatında değişimler yılıydı. Bu tarihten sonra bir daha şiir yazmadı. Yıl başında önce Almanca öğrenmek için Stuttgart’a, sonra sıkılıp Mart ayında İtalyanca öğrenmenin daha uygun olacağı düşüncesiyle İtalya’ya gitti ama cebinde az para olduğu için yolun bir kısmını yürümesi gerekti. Yerinde duramıyordu, İspanya’ya gitmeyi planlamaya başladı ama bunu gerçekleştiremedi. Rimbaud şiirden uzak bu ikinci hayatında Almanya, Hollanda ve bugünün Jakarta’sına kadar uzanan uzun yolculuklara başladı, ticaretle geçindi. Arada evine dönüyordu ama sonra Kıbrıs’ta ya da Somali’de kahve ya da silah ticareti yaparken ortaya çıkıyordu. 1891’de sağ dizinde çıkan bir ur yüzünden Fransa’ya dönmek zorunda kaldı. Bacağı kesildikten sonra da hastalığı yayılmaya devam etti ve 37 yaşındayken öldü. Rimbaud’nun yazın yaşamı çok kısa oldu ama yine de üç döneme ayırabiliriz bu beş yılı geçmeyen üretim süresini. Birinci dönemi varlığa öfke duyan bir yeniyetmenin zapt edilmeyen duygularını yansıtır. İlk şiirlerde en çok şiddet hissederiz, dünyaya kızgın bir çocuğun sesidir bu. İkinci dönemi Illuminations bilincin geliştiği, şiirin olgunlaştığı dönemdir. Bu dönemde mistik bir öğe eklenir şiirlere, “Gerçek yaşam yok. Dünyada değiliz” sözleri ile ruh ile madde arasındaki kopukluğa değinir, insanın ilkel özünü bulması gerektiğini düşünür. Ruhu her şeyden arındırıp en yalın hâline yeniden kavuşturmak ve bunu kaçarak değil, sessizlikle, durarak, arınarak elde etme gereğinden söz eder. Bütün maskelerden kurtulmak ancak ruhu özgürleştirerek mümkün olabilirdi. Üçüncü dönem ise Cehennemde Bir Mevsim şiirlerinde tam bir olgunluğa erişir: “Anımsayabildiğim kadarıyla, eskiden, bir şölendi yaşantım açtığı tüm çiçeklerin, tüm şarapların aktığı…” sözleriyle başlar bu şiir kitabı. Geriye dönüp baktığı bir dönemdir, kaçmalarını değerlendirir, kendiyle hesaplaşır. Eski öfkesi yerini karamsar bir acıya bırakmıştır. “Ah! Ölümden fazlasıyla aldım payımı: ama sevgili Şeytan, senden tek dileğim, daha az öfkeli bir göz ve bu arada birkaç da gecikmiş küçük alçaklık. Yazarın öğretim ve eğitim yetilerinden yoksun olmasını bilirim pek seversin, işte koparıyorum senin için şu birkaç iğrenç sayfayı lanetli defterimden” (Bütün Şiirleri, Çeviren: Erdoğan Alkan, Varlık Yayınları). n 6 6 Aralık 2018 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle