25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ANDREW BENNETT VE NICHOLAS ROYLE’DAN “EDEBİYAT, ELEŞTİRİ VE KURAMA GİRİŞ” Eleştirel denemeler Andrew Bennett ve Nicholas Royle, “Edebiyat, Eleştiri ve Kurama Giriş”te edebî metinlerin ve şiirlerin kendisine yönelip eleştirel okumalarla onların hem birbiriyle bağlantısını hem de bağlantısızlığını anlamaya çalışırken metinler ve dünya arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. bülent avcı S on yıllarda, kitaplar ve okuma üzerine yayımlanan çalışmaların sayısı epey arttı. Edebiyat ve kuram kitapları da çoğaldı. Tabii bunlar içinde “Nasıl okumalısınız?” ya da “Ne okumalısınız?” sorusunu yanıtlayan ve içerik açısından solda sıfır metinler de bulunuyor. Onları bir kenara koyalım. Esas mesele, derdi olan, okuma üzerine okumalarla insanın zihnini açıp dönemlere, akımlara ve yazara odaklanıp doğrudan kaynaklara gönderme yaparak örneklerle konuyu zenginleştiren çalışmalar... Andrew Bennett ve Nicholas Royle’un hazırladığı Edebiyat, Eleştiri ve Kurama Giriş isimli kitabın başlığındaki her kelime özgül bir ağırlığa sahip. Bunların hepsi için ciltlerce kitap yazılıp bir o kadar fikir üretilebilir. Kabul edelim, kitabın başlığı biraz korkutucu. Üstelik edebiyateleştirikuram gibi yüklü üç alanın birlikteliği pek çok bağlantıyı dikkate almayı zorunlu kılıyor. Bennett ve Royle, bu noktada hem kendileri hem de okur için kolaylaştırıcı bir hamle yapmış; “izm”lerden sıyrılarak çerçevenin dışına taşıp metinlerin sırlarına, satır aralarına ve hazza yoğunlaşmış. Yazarların, kimi satırlarda yalın bir üslupla kimilerinde ise karmaşık yollardan giderek kurguladığı metinlerde yer verdiği fikirler, konu ve temalar dönemleri, koşulları ve onu kaleme alan kişinin ruh hâlini anlamayı kapsıyor. Bilgiyi asla es geçmeden ama okuru bombardımana da tutmadan, teorik ve sanatsal bir anlatım modeli benimseyen ikili, yorumlara başvurmak yerine edebî eserlere yönelmiş. YAŞAYAN EDEBÎ ESERLER Bennett ve Royle; eserleri ve yazarların kimliğini sosyal çevre, siyasi görüşler, etkileşime girilen kişiler, esinlenmeler ve “dönemin ruhu”yla ilişkilendirip “kavramlar üzerine eleştirel denemeler” kotarıyor. Mesela John Milton’ın ‘Kayıp Cennet’ şiirini okurken kadim meselelerle, Âdem ve Havva’yla, Homeros’la, Dante’yle ve hayatla bağlantı kuruyor Bennett ve Royle. Salinger’in Çavdar Tarlasında Çocuklar’ını çözümlerken yazarın ve metnin, açıksözlülüğünü ve gizemini keşfedip kitaptaki cümlelerin yapısını dil kuramcılarına başvurarak anlamaya çalışıyorlar. Her metnin kendilerine “edebiyatın te Andrew Bennett Nicholas Royle kinsizliğini” gösterdiğini söyleyen Bennett ve Royle; Woolf, Winterson ve Eugenides’te cinsiyet temasının oluşumuna odaklanıyor. Lawrence’ta ise bakışların tekinsizliğine... Bu ve başka nitelikleriyle edebî eserlerin insanla beraber yaşamaya devam ettiğini belirten ikili, “hikâyelerin tuhaf dayanıklılığına” hayretle bakarken E.M. Forster’ın Roman Sanatı kitabından, “hikâye olayların zamansal dizilişi değildir” cümlesinin altını çiziyor. Edebiyat eserlerinin önemli bir unsuru karakterler içinse “edebiyatın yaşamıdır” diyor Bennett ve Royle; “onlar merakımızın, beğenimizin, şefkatimizin, kızgınlığımızın, nefretimizin ve hayranlığımızın nesneleridir.” Sonra örnekler geliyor: Lydgate, Dr. Jekyll, Mr. Hyde... Başka unsurlar da var tabii: Yaratıcılık, mizah, kinaye, benzetme, trajedi, tarih, benlik, çevre, hayvanlar, hayaletler, sinemafilm, cinsellik, Tanrı, ideoloji, arzu, belirsizlik, eylem, sırlar, haz, savaş vb. Bennett ve Royle, edebî metinlerin ve şiirlerin kendisine yönelip eleştirel okumalarla onların hem birbiriyle bağlantısını hem de bağlantısızlığını anlamaya çalışırken metinler ve dünya arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. Bennett ve Royle, hazırladığı incelemede kendisini herhangi bir şekilde sınırlamadığı gibi elinde edebî metin ve şiirlerin kilidini açacak bir anahtar bulunduğu iddiasında da değil. Başladıkları gibi naif bir şekilde bitiriyorlar: “Edebî eserlerin tamamı yeniden okumaya açıktır ve sonunun nasıl tahmin edildiği ya da anlaşıldığı okurdan okura ve bir okumadan diğerine göre belli belirsiz de olsa değişir.” Bennett ve Royle, art arda bilgiler sıralanan bir kuram kitabı kaleme almamış, ikilinin herhangi bir sırrı ifşa etmek gibi vaadi de yok. Yapılacak yeniden okumalarla eserlerin yaşamayı sürdürdüğünü ve sürdüreceğini hatırlatıyorlar. Gerisi okura kalmış. n Edebiyat, Eleştiri ve Kurama Giriş / Andrew Bennett, Nicholas Royle / Çeviren: Deniz Tekin / Ayrıntı Yayınları / 410 s. A. ÖZDEMİR AKTAN’DAN “SAVAŞ KÖpRÜLERİ VURUR” Bir hekimin anıları Özdemir Aktan’ın ‘Tabip Odası Anıları’ üst başlığıyla yayımlanan kitabı “Savaş Köprüleri Vurur”, bir yakın tarih tanıklığı olarak önem ve değer taşıyor. Aktan’ın salt siyasal olaylar ekseninde yürümeyen kitabı, hekimlerin ve sağlık dünyasının sorunlarını içermesiyle meslekten olmayan okurların da ilgisini diri tutabilecek bir anlatıma sahip. hasan keklik B ir zamanlar modaydı, “Tıbbiye’den siyasetçi çıkar, ara sıra da hekim çıkar” denirdi. Doğruydu da. Siyaset sahnesinde oldum bittim çok sayıda hekim yer aldı. Ancak “Tıbbiye’den yazar çıkar” dedirtecek bir bolluk yok. Eli kalem tutan, yazdığı okunan, okuyana tat veren kaç tıbbiyeli sayabiliriz ki?.. İstanbul Tabib Odası, ardından Türk Tabipler Birliği Başkanlığı yapmış Prof. Özdemir Aktan bu soruya bir kitapla cevap veriyor: Savaş Köprüleri Vurur... Kitap, Özdemir Aktan’ın İstanbul Tabip Odası (İTO) başkanlığı dönemindeki anılarından oluşuyor. Örneğin 2007’de kimilerinin “Cumhuriyet Mitingleri”, kimilerinin “Bayrak Mitingleri” adıyla andığı AKP iktidarına yönelik kitlesel protesto eylemleri sırasında İTO Başkanı olan Aktan, TTB içinde o döneme ilişkin ilginç tartışmaları keyifle okunan bir A. Özdemir Aktan bölümde aktarıyor. Keza Ergenekon davaları sürecinde de sanıklardan Kuddisi Okkır’ın iş işten geçtikten sonra tahliye edilmesi ve kısa süre sonra hayatını kaybetmesiyle ilgili İTO’nun bir sağlık kurumu sorumluluğuyla bir araştırma kurulu oluşturmasına ilişkin bir başka bölüm de pek ilgi çekici. Ancak Aktan’ın kitabı salt siyasal olaylar ekseninde yürümüyor. Hekimlerin ve sağlık dünyasının sorunları, meslekten olmayan okurların da ilgisini diri tutabilecek bir anlatıma sahip. Kitabın en ilginç bölümlerinden biri ise dönemin başbakanı, bugünün cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2008’de açılışını yaptığı bir özel hastaneyi överken gösterdiği kendisine verilen “hasta kartı”nın numarasını alan bir habercinin, o numara ile Erdoğan’ın sağlık bilgilerine ulaşması ve bunu haberleştirmesine ilişkin bölüm. Medya etiği ile hekim etiğinin karşı karşıya geldiği bu olayın arka planında olup bitenleri okumak gerçekten meraklı ve keyifli. Kitabın sonuncu bölümü ‘Mezopotamya Tıp Günleri’ başlığını taşıyor. Kürt sorununun barışçıl çözüm sürecinin en hararetli günlerinin yaşandığı 2009’da Diyarbakır’da toplanan bu kongrenin, hekimler arasında yol açtığı tartışmalar Türkiye’deki keskin kamplaşmanın hekimler dünyasındaki yansısını somutluyor. Özdemir Aktan’ın ‘Tabip Odası Anıları’ üst başlığıyla yayımlanan kitabı Savaş Köprüleri Vurur, bir yakın tarih tanıklığı olarak önem ve değer taşıyor. n Savaş Köprüleri Vurur / A. Özdemir Aktan / Nota Bene Yayınları 176 s. 14 6 Aralık 2018 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle