Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜLİN TANKUT’TAN “SERBEST DÜŞÜŞ” ‘Cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele sürecek’ Tülin Tankut kadın sorunlarına duyarlı bir yazar. Yıllardır bir kadın kuruluşunun yaşadığımız coğrafyadaki kadınların oluşturduğu kültür, sanat birikimini derleme ve geleceğe taşıma konusundaki çalışmalarına etkin olarak katılıyor. Kadının toplumsal yaşamdaki yerini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sanattaki izdüşümünü irdeleyen yazılar yazıyor. “Serbest Düşüş”, yazarın yıllardır odaklandığı kadın ve çocuk konusundaki makalelerini içeren bir seçki. Tankut’la kitabı bağlamında kadının durumunu konuştuk. gülsüm cengiz N eden kitap? n Formu gereği okumayı kolaylaştırıyor. Öte yandan yazılarımı gelecek kuşaklara deneyim aktarmanın bir yolu olarak görürüm. Malum, toplumsal “bellek yitimi”nden mustarip bir toplumuz. 2017’den önceki makaleler, kuşkusuz günümüz gerçekliğini açıklamada sınırlı kalıyor ancak eski ve yeni arasında karşılaştırma yapılabiliyor böylelikle. n Kitabınızda, Türkiye’de uygulanan neoliberal politikaların özellikle dar gelirli kesimde, kadınlarla çocuklara verdiği zararlar üzerinde duruyorsunuz. Bir yandan da boşanmalar artıyor. Sizce boşanmalardaki artış, ataerkil gelenekleri yıkıyor mu? n İstatistiklere göre boşanmalarda ekonomik nedenler başı çekiyor. Aile içinde çelişkilerin keskinleşmesinde, neoliberal rekabet toplumuna özgü dayanışma paylaşma değil, bencillik ve aşırı bireyciliğin yaygınlaşmasının da rolü var kanımca. “KADIN BİREYSEL SORUNLARIYLA BAŞ BAŞA” n Boşanma öncesi ve sonrasında kadına şiddet artıyor. Kadınların bireysel olarak güçlenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin eğitime erişimde, istihdamda, siyasette ve ekonomik güçlenme yeterli mi? n Neoliberal girişimler, kadının güçlenmesinin neoliberal politikalarla uyumlu hâle getirilmesine yönelik. Mikro kredi uygulamaları, göstermelikten öte bir anlam taşımıyor. Düzenli bir geliri olmayan kadın bireysel sorunlarıyla baş başa kalıyor. Arkasında güçlü “kurumsal” bir destek ekonomik ve sosyal yönden devlet desteği olmalıdır. Kadının da “kadınlık bilinci” geliştirerek toplumdaki konumunu tanımlaması, talepleri doğrultusunda kendisi gibi olanların mücadelesine katılması ve gelişmesini sürdürmesi gerekir. n Söz ettiğiniz “güçlenme” için bugünkü ortam elverişli mi sizce; ekonomik kriz derinleşirken? n Ülkenin geleceğinde siyasal iktidarın emperyalist ülkelerle ilişkileri rol oynayacağa benzer. Ekonomik krizin yüküne halk ne kadar dayanır? Sorunun yanıtını gene halkta bulabiliriz. Şimdilik Başkanlık sistemine rıza gösteriyor. Kadınların kamusal alanda “görünür” olmak için verdiği mücadele yüzyıllardır sürüyor. Günümüzde de kazanımlarına sahip çıkmak için direniyorlar. Bilindiği gibi biçimsel eşitlik (hukuk), kapitalizm öncesinin baskılarının ortadan kaldırılması için önemli bir gelişme. Türkiye’de de kadınların kamusal alandaki “eşit yurttaşlık” talepleri konusunda epey yol kat edildi. Kadın hukukçuların ve kadın örgütlerinin katkılarıyla Medeni Yasa’da değişiklikler yapıldı, bu hükümet döneminde. Muhafazakâr kesim deseniz kadınıyla erkeğiyle Cumhuriyet’in pek çok kazanımını benimsemiştir. Bunlardan vazgeçmezler. Feminizm deseniz, en azından erkek düşmanlığıyla suçlayanlar azaldı. Dahası kendi erkeklikleriyle yüzleşip feministleri destekleyen erkekler çoğaldı. (Hükmedilen kadar hükmeden de özgür değildir.) n Kadın örgütlenmeleri çeşitlenirken muhafazakâr kesimdeki kadın örgütlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? n Bunda feminizmin kavranışının rolü var kanımca. Feminizm din, mez hep, etnisite vb. aidiyetlerle değil, kadın haklarıyla ilgilenir. Dışarıdan bir uyaran olmaksızın kendimizi algılamamız, tanımlamamız neredeyse olanaksız. Farklı kesimlerden kadınlarla ortak noktamız, kadın ezilmişliği ve buna karşı direnişin sürekliliği olmalı. Dolayısıyla muhafazakâr kesimin, siyaset dışında kalan kadınlarıyla diyalog kurulması sağlanabilmeli. “GÜÇLÜ BİR KAMUOYU SİYASETÇİLERİ ZORLAR” n Kitabın çocuklarla ilgili bölümünde eğitim üzerinde duruyorsunuz. Artık hedef “Dijital kuşaklar”ı yetiştirmek. Sizce Türkiye yapay zekâ, robot gibi yeni teknolojilerin kullanıcısı mı olacak, yoksa üreticisi mi? n Bekleyip göreceğiz. Siyasetçiler üretim odaklı ekonomiye ağırlık verecek mi? Öte yandan yeni meslekler ortaya çıkacak, bazıları ortadan kalkacak, deniyor. Yeni teknolojinin ihtiyaç duyduğu işgücünün eğitimi için yetkililer ne düşünüyor? n Sizin önerileriniz var mı? n Siyasetçiler, görüş ayrılıklarını bir yana bırakıp çağın ihtiyaçlarına uygun eğitim politikalarına yönelmeli. n Üniversitelerde, gelecek vaat eden yeni teknolojiye eleman yetiştirecek bölümlere kız öğrenciler de ilgi gösterecektir. Ev ve bakım işi yükümlülüklerinin robotlara devredilmesinin kadını meslek seçiminde özgür kılacağı düşüncesi konusunda ne diyorsunuz? n Neoliberal politikaların, çalışan kadının eviş ikilemini dünyanın her yerinde daha önce hiç olmadığı kadar keskinleştirdiği gözden kaçırılmamalı. Ayrıca yeni teknoloji, kapitalist rekabetin sonucu olarak ortaya çıktı. Doğaldır ki kadınların bu projede rakip olarak görülmesi istenmeyecektir. Ama kurumsallaşmış toplumsal cinsiyet ayrımcılığıyla mücadele de sürecektir. n Ancak bu o kadar da kolay değil; ana akım medya, toplumsal algıyı uygulanan neoliberal politikalarla uyum içinde yönetmeye bakıyor. n Güçlü bir kamuoyu, siyasetçileri zorlayacaktır. Kamuoyunu büyütmek içinse ısrarcı olmalıyız. Ama insanlığın geleceği için önce şu can alıcı soruya yanıt aranmalı diye düşünüyorum: Şirketlerin kârlılığını artıracak yönde geliştirilen teknolojiyi kapitalizmden kurtarıp kamu yararına çevirmek nasıl gerçekleştirilebilir? n Kitle iletişim araçlarının toplumsal algı üzerindeki yanıltıcı etkisiyle nasıl baş edilebilir? n “Eleştirel medya” ile dayanışma, doğru bilgiye ulaşmamız açısından önemli. Bağımsız düşünsel yaşamı korumayı ve toplumsal dayanışmanın yok edilmesine direnmeyi ilke edinmeliyiz. Unutmayalım ki sınıf iktidarına karşı kadınlar da erkekler kadar devrimci potansiyele sahiptir. n Serbest Düşüş / Tülin Tankut / Yayına Hazırlayan: Sevim Korkmaz Dinç / Kadın Yazarlar Derneği Yayınevi / 248 s. 8 1 Kasım 2018 KItap