Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YÜKSEL PAZARKAYA’DAN “ÇEVİRİNİN ESTETİĞİ VE ÇEVİRİ SERÜVENİ” OKURLARA Çevirinin derinliklerinde Edebiyatımızda yarım yüzyıllık bir emeğin adı olan Yüksel Pazarkaya, yayımlanan yeni kitabı “Çevirinin Estetiği ve Çeviri Serüveni” ile çeviri macerası sırasında önemli bulduğu estetik ve teknik sorunlar üzerine düşüncelerini bir araya getiriyor. Gerek çeviri geleneğine ve geleceğine, gerek bugün ortaya çıkmış yeni detaylara dair kalem oynatıyor Pazarkaya bu yazılarında. Temelde ise şiir üzerine yükseliyor metinler. M. MEHMET HAKTAN Ç eviri çoğu zaman üvey evlat muamelesi görmekle birlikte yazınsal maceranın vazgeçilmez bir parçasıdır aynı zamanda. Tam da bu vazgeçilmezliğinden olsa gerek bu “üvey evlat” etrafındaki tartışmalar bitmez. “Çeviri nedir, nasıl yapılır?” temel sorusundan tutun da “Çeviri mi yapmak gerek, yoksa çevrilen dile ve kültüre adaptasyon mu?” sorusuna kadar uzar gider bu tartışma alanları. Doğal olarak pek çok ayrı şemsiye altında toplanır görüşler. Birleşilen nokta ise çevirinin zor bir uğraş olduğu ve özellikle yazınsal çevirilerde bir “yeniden yaratım” sürecinin zorunlu hâle geldiği. Yüksel Pazakaya da yayımlanan son kitabı Çevirinin Estetiği ve Çeviri Serüveni’nde bu konu üzerinde yıllardır biriktirdiği görüşlerini bir araya getiriyor. Edebiyatın pek çok alanında yarım yüzyıllık bir emeği karşılıyor Yüksel Pazarkaya ismi. Şiir, öykü, roman, tiyatro ve inceleme alanında edebiyatımıza kattıkları birer yüz akı olarak daha dün yazılmış gibi canlılığını koruyor Pazarkaya’nın. Fakat yazarın aynı zamanda yıllardır sürdürdüğü Almancadan Türkçeye, Türkçeden Almancaya çeviri çalışmaları var. Pazarkaya’nın özellikle Rilke çevirileri ni kim unutabilir? Tam da bu nedenle Türkiye’de çeviri üzerine konuşabilecek, söyledikleri ders olarak okutulabilecek az sayıdaki insan arasında yer alıyor Yüksel Pazarkaya. Yeni kitabında da Pazarkaya’nın çeviri macerasının bir dökümünü okuyoruz. Bir çeviri güncesi kitabı değil elimizdeki, yanlış anlaşılmasın. Bu konuda yarım yüzyıllık tecrübeye sahip bir ustanın, çeviri macerası sırasında önemli bulduğu estetik ve teknik sorunlar üzerine düşünüp kalem oynatmasıyla ortaya çıkmış. Gerek çeviri geleneğine ve geleceğine, gerek bugün ortaya çıkmış yeni detaylara dair düşünüyor Pazarkaya bu yazılarında. Temelde ise çevirinin estetik dertleri ve özellikle şiir çevirilerinin bu noktadaki yeri bulunuyor. TÜM ÇEVİRİ DÜNYASI İÇİN “Başta şiir olmak üzere, yazınsal metinler çok katmanlı, çok anlamlı, somut olarak kolay kolay ele gelmeyen, yoruma açık metinlerdir,” diyor Pazarkaya. Buradan yola çıkarak da yazınsal çevirinin bir yaratı refleksiyle şekillenmesi gerektiğini belirtiyor. “Yazınsal çevirinin temel hedefinin yine yazınsal bir metin” ortaya çıkarmak olduğunu savunan yazar, özellikle şiir çevirilerinin bu konuda üzerinde hassasiyetle durulması gereken metinler olduğunu söylüyor. Çeviri dendiğinde ilk akla gelen “yazınsal çeviri” olmuyor genelde. Araçsallık mantığıyla herhangi bir metnin, herhangi bir dile “aktarılması” olarak alımlanıyor çeviri kavramı. Oysa yazınsal çeviride meselenin ne kadar geniş boyutlarda ele alınması gerekliliği ortaya çıkıyor çünkü çevirisi yapılan edebî metnin sadece kendisi olmuyor burada özne. İçinden geçtiği kültür ve kaleminden çıktığı yazarın kendisi de bir şekilde metne, dolayısıyla çeviriye sızıyor. “Yirminci yüzyıla ait bir metni, yirmi birinci yüzyıla; üstelik yirminci yüzyılın özelliklerini törpülemeden ve yirmi birinci yüzyılda yaşayanların anlayacağı şekilde aktarabilmek kolay mı?” diye soruyor Yüksel Pazarkaya da. Değil elbette ama Pazarkaya kitabında, bu türden sorular ve sorunlar üzerine tüm tecrübesiyle fikirler üretiyor. Bu bağlamda çeviriye ilgi duyan herkesin mutlaka uğraması gereken bir durak Çevirinin Estetiği ve Çeviri Serüveni. Yüksel Pazarkaya da zaten kitap için yazdığı önsözde, “Çeviri tartışmalarına, çeviri konusunda düşünenlere, çeviri yapanlara, özellikle de çeviribilim dalında üniversitede eğitim görenlere ve eğitim verenlere bir katkı olur umuduyla bu kitabı sunuyorum,” diyor. Pazarkaya’nın söylediği gibi “bir katkı” değil bu kitap, büyük bir katkı! n Çevirinin Estetiği ve Çeviri Serüveni / Yüksel Pazarkaya / Yapı Kredi Yayınları / 114 s. Felaket zamanının peygamberi Y avuz Ekinci’nin yeni romanı, ‘felaket zamanı’ olarak nitelenen bu çağa gönderilmiş bir peygamberin hikâyesini anlatıyor. Adalet çiçeğinin her geçen gün biraz daha solduğu, savaş ve yıkımların kesilmediği, insanın kendinden başkasını gözü görmediği bu çağı konuştuk Ekinci’yle. “Peygamberin Endişesi”nin hangi bağlamlar üzerine yükseldiği de sohbetimizin konularındandı. Konuşmayı Eral Ak gerçekleştirdi. Bu yılın TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı Selim İleri iki romanla çıkıyor okurların karşısına. İleri “Kumkuma”da, ‘Ulu Şair’ olarak da adlandırdığı Abdülhak Hâmit Tarhan’ın yaşamına, dönemine, çevresine ve ölümünden sonrasına götürüyor bizi. Diğer kitabı “Elimde Viyoletler/Beklenen Sevgili” de ise kederli şeylerin altını çize çize anlattığı ama muzipliği asla elden bırakmadığı, matemi ve ıstırabı şemsiye gibi taşıyan güçlü bir metin sunuyor bizlere. Kitaplar üzerine Atilla Birkiye ve Eyüp Tosun yazdı. Hitlerin sağ kolu olarak bilinen Alfred Rosenberg, her boş zamanında gerek yaşamıyla gerek tarihsel kavşaklarla ilgili notlar almış. Bu notların büyük bir kısmı, dönemin hengâmesi içinde kaybolmuştu. 2013’te tamamı bulunan notlar, dört yıl sonra Robert K. Wittman ve David Kinney tarafından “Şeytan’ın Günlüğü” ismiyle kitaplaştırıldı. Kitabı Ali Bulunmaz değerlendirdi. Albert Einstein’ın 67 yaşında yazdığı “Yaşamımdan Notlar” özel hayatından bahsederken zihninden neler geçtiğini göz önüne seriyor. Ferhunde Güleç tanıtıyor kitabı. Bol kitaplı günler... KITAP İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya lYayın Yönetmeni: Turhan Günay l Editörler: Ali Bulunmaz, Eray Ak l Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı l Sorumlu Müdür: Ozan Alper Yurtoğlu l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Direktörü: Deniz Tufan l Reklam Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: DPC Baskı Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. l 34 Ekim 2018 turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap