22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SEBASTIÃO SALGADO’DAN “TOPRAĞIMDAN YERYÜZÜNE” ‘Fotoğraf benim dilim’ Sebastião Salgado, ayağı toprağa basan ve yüzü insana dönük bir fotoğrafçı. İnsanların deneyimlerine saygı duyup hikâyelerinin içine girdiğinde iyi fotoğraf çekebileceğine ve her şeyin yerli yerine oturacağına inanıyor. “Toprağımdan Yeryüzüne”de, Salgado’nun bu tavırla yakaladığı anlar ve onların öyküleri bulunuyor. ALİ BULUNMAZ [email protected] Y ıl 1999. O dönem, metropollerdeki yaşamı fotoğraflarken gezi planına dahil olmamasına rağmen İstanbul’a gelen ve Tarlabaşı’nda birkaç kare çekmek isteyen Magnum fotoğrafçısı Sebastião Salgado, semt pazarına gidiyor. Derken esnaflardan biri “müşterilerini kaçırdığı” gerekçesiyle fotoğrafçıyı tartaklamaya başlıyor. Konu ciddileşiyor ve çevredeki diğer esnafların da olaya karışmasıyla yerlerde sürüklenen ve saldırıda yaralanan Salgado, güç bela hastaneye götürülüyor, ardından o senelerde yaşadığı Fransa’ya geri dönüyor. O gün saldırıyı gerçekleştirenler, Salgado’nun yıllardır makinesiyle işçi hikâyeleri anlattığını, dışarıda kalanların (vatansızlar, mülteciler, göçmenler vb.) öykülerini dünyaya aktardığını, yoksulların sırtında yükselen zenginliği belgelediğini bilmiyordu muhtemelen. Çoğunlukla halkın yoksul olduğu ülkelerde çalışan Salgado, bu hikâyeyi yakalarken fotoğrafı çekip gitmeyen, insanlarla ilişki kuran ve fotoğraflayacağı kişilerle aynı koşullarda yaşayan biri. Tarlabaşı’ndaki olay da bu iyi niyetinin sonucuydu. Fotoğraflarında, emeksermaye çelişkisini belirgin bir şekilde görebildiğimiz Salgado, pek göz önünde bulunmayan ya da dikkate bile alınmayan insanlara yoğunlaşıyor. Onun ikinci önemli özelliği, doğanın bozulan dengesini ve tükenen Salgado ve eşi Lélia.. doğal kaynakları fotoğraflaması. Amazon Ormanları’nın korunması için eşi Lélia ile birlikte bir dernek kuran ve bölge halkının yaşamını belgeleyen Salgado, doğanın hikâyesini de anlatıyor. Hayatta kalmamızın ilk ve en önemli koşulu olarak ağaçların yaşamasını göstermesi, onun tabiata yaklaşımına dair fikir veriyor. Uruguaylı Eduardo Galeano, yazdıklarıyla Güney Amerika ve dünya için neyse Brezilyalı Salgado da fotoğraflarıyla aynı şeyi ifade ediyor. İnsanın henüz bozamadığı bölgelerden en kanlı savaşların yaşandığı coğrafyalara, göç yolunda kimliğini kaybedenlerden emeğine yabancılaştırılanlara dek birçok kare yakalayan Salgado’nun, fotoğrafları ve onların hikâyesinin yer aldığı Toprağımdan Yeryüzüne’de, okur aynı zamanda onun nasıl bir eylem insanı olduğunu ve sabrını da anlama fırsatı yakalıyor. HİKÂYE PEŞİNDE Salgado’nun bir derdi var: Sahiplendiği benliğine yabancılaştırılan insan. Memleketi Brezilya’nın ormanlarında, işi ge reği kestiği ağaçların fazlalığıyla övünen babasının gerçekte nasıl bir katliamın parçası hâline geldiğini kavradığı günden bu yana, topraktan ve insanlardan özür dilercesine fotoğraf çekip tükenmeye yüz tutan kaynakları geri döndürmek için çabalıyor Salgado. Aslında bu gayreti yalnızca doğayla ilgili değil, canlılığa gerektiği gibi saygı duyulmadığını gördüğü için kişinin vicdanına ve onuruna sesleniyor. Tam da bu nedenle çevresel bir proje olan Genesis’i başlatıyor ya da 2001’de Instituto Terra’nın yer aldığı çorak arazi üstünde, eşi Lélia’yla beraber uzun süre çalışarak toprağını on iki yılda canlandırdığı alanı bir ormana çeviriyor. İktisat doktorası yaparken dümeni tamamen fotoğrafa kırmasının nedeni de yine canlılığa duyduğu bu hayranlık ve saygı. Fotoğrafa “hayatım” diyen Salgado, vizörden baktığında ânı ve arkasındaki hikâyeyi yakalıyor. “Diğer Brezilya’m” dediği Afrika’nın yanı sıra Okyanusya’ya, Amerika kıtasının tamamına, Avrupa’ya ve Kuzey Kutup Dairesi’ne yollanmasının kaynağında Fotoğrafa “hayatım” diyen Salgado, vizörden baktığında ânı ve arkasındaki hikâyeyi yakalıyor; “Diğer Brezilya’m” dediği Afrika’nın yanı sıra Okyanusya’ya, Amerika kıtasının tamamına, Avrupa’ya ve Kuzey Kutup Dairesi’ne yollanıyor. da fotoğraf çekme tutkusu var. Derinlemesine çalışmanın bir ürünü olan fotoröportajlar ve fotodenemeler işte böyle doğuyor. Bir toplumsal olay, herhangi bir ayin, bir göç dalgası, madende sıradan bir gün, bir iç savaş veya doğanın sesi; Salgado, bir hikâyenin peşine takılarak sabırla en uygun ânı bekleyip deklanşöre bastığında, hem çerçevelediklerinin hem de kendi öyküsünü anlatmaya başlıyor, bir dil kuruyor: “Maddi yoksulluğu kendimi suçlu hissettiğim için fotoğraflamıyorum, yoksulluk zaten benim geldiğim dünyanın bir parçası (...) fotoğraflarımın hepsi bir seçimdir. Zor durumlarda bile orada olmayı ve orada olmanın sorumluluğunu almayı istemeniz gerekir.” Salgado’nun, Reagan suikastının fotoğrafçısı olarak sınıflandırılmak istememesi de aynı sorumluluğun ve duyarlılığın eseri. “ZENGİNLİK ADALARI” Salgado’nun, fotoğraflarıyla anlattığı hikâyelerin merkezinde genellikle saf kalan ile bozulan arasındaki gerilim ve çelişki bulunuyor. Bir madende çalışanlar ile üretim bandının vahşi ortamına uyum sağlamak durumunda kalanlara ilişkin anlar, fotğrafçının tanık olup belgelediği inorganik yaşama bir örnek. Altın bulup zenginleşme hayalinin kölesi hâline gelenler ile yaşam şartlarını düzeltmek için yola koyulanları fotoğraflayan Salgado’nun, bu hayat hikâyelerinden öğrendiği şey, söz konusu hayalin azınlığın yararına olduğu, çoğunluğu ise yoksullaştırdığı. Brezilya, Fransa veya Hindistan’da bu anlamda değişen bir şey olmadığını “Yoksulluk okyanusunda yaratılan zenginlik adaları” diye tarif ediyor Salgado. Emeksermaye çelişkisinden doğan gerilime, etnik ayırımcılık da eklenince Balkanlar’da, Mozambik’te ve Ruanda’daki gibi katliamlar meydana geliyor; doğrudan çatışmayan devletler, yerel güçler aracılığıyla kapıştıktan sonra geriye Salgado’nun objektifine takılan toplu cinayetler kalıyor. Gerçek anlamda eyleme girişmeyip yalnızca röntgencilik yapan siyasetçilere karşılık felaket yaratmayan fotoğrafçıların bir ayna olduğunu söyleyen Salgado, “fotoğraf benim dilim” diyor. Toprağımdan Yeryüzüne’de bu dilin etkileyici cümleleri var. Salgado, ayağı toprağa basan ve yüzü insana dönük bir fotoğrafçı. Esas meselesi ise anlamak. Anladığında; insanların deneyimlerine saygı duyup hikâyelerine dahil olduğunda iyi fotoğraf çekebileceğine ve her şeyin yerli yerine oturacağına inanıyor. Bu inancını kuvvetlendirense fotoğraf çekme arzusu. Kısacası Salgado, keyif aldığı ve kendini en doğru biçimde ifade edebildiği zengin bir döngünün içinde. n Toprağımdan Yeryüzüne / Sebastião Salgado / Çeviren: Ahmet Ergenç / Everest Yayınları / 136 s. 4 6 Temmuz 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle