21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

UMBERTO ECO’DAN “BUDALALIKTAN DELİLİĞE” ‘Henüz adı konulmamış bir şimdiki’ zaman üzerine... “Budalalıktan Deliliğe”, yakın zaman önce yaşamını yitiren Umberto Eco’nun; edebiyattan tarihe, siyasetten kitaplara, göstergebilimden felsefeye dek genişleyen bilgi dağarcığından doğmuş bir yazılar seçkisi. Eco, ölmeden önce yayına hazırladığı son seçki olma özelliğini de taşıyan “Budalalıktan Deliliğe” ile günü kendine has bakışıyla okuyor. Kısa kısa... *oldBuiğlguinsadyaa, ralseötzlekvoeniuçsiunde yüklü programla ilgili her şeyi öğrenemeden pazara daha karmaşıkları çıkmış oluyor. Belki de aslında benim için pekâlâ yeterli olan eski bilgisayarımla devam edip etmemeye dahi karar veremiyorum zira bazı olmazsa olmaz değişiklikler artık sadece yeni bilgisayarlarda kullanılabiliyor. Bu ivme öncelikle ticari gereksinimlerden kaynaklanıyor (sanayi eski bilgisayarı atıp ihtiyacımız olmasa bile yeni bir tane almamızı istiyor) olsa da diğer bir faktör kimsenin, araştırmacının daha güçlü bir bilgi işlemci icat etmesini engelleyememesi. Aynı şey cep telefonları, kayıt cihazları, cep bilgisayarları ve benzeri her tür dijital cihaz için de geçerli. *AvrGuepçamsiaşlet bir göz atalım. Hıristiyan kültürüne paralel olarak mı gelişmiştir? Avrupa kültürünün, Hintlilerin matematiği, Arapların tıb bı, hatta Marco Polo’nun değil Büyük İskender’in döneminde, Doğu’nun en ücra köşeleriyle giriştiği ilişkilerle yüzyıllar içinde kazandığı zenginlikleri kasetmiyorum. Her kültür yakın ya da uzaktaki farklı kültür öğelerini asimile eder ama bunları içsel leştirme biçimiyle nitelik kazanır. Doğanın mate matik sembolleriyle yazıl dığı düşüncesi ilk olarak Avrupa’da ortaya atıldı diye Hintlilere ya da Araplara hiçbir borcumuzun olmadığını söyleyemeyiz. *işleGvüinnüi müsütlzernaiydoyrosmuuh?âYlâa gelecekte nasıl olacak? Komedi TV’de izleniyor, müzik internetten dinleniyorken, radyo gitgide bir fon gürültüsü olarak kullanılmaya başlandı. Radyonun artık, çevreyollarında araba süren dinleyiciler için hipnotik etkisi bulunmuyor (neyse ki, yoksa herkes TIR’lara bindirirdi). Her on kilometrede bir yayın istasyonu kaybedildiğinden ve bir başka istasyon aramak durumunda kaldığımızdan, uzaktan kumandalarla yaptığımız gibi zapping yaparak dinliyoruz. * Çontanrılı dine ina nan hiçbir toplum, kendi tanrılarını dayatmak için asla büyük çaplı savaşlara kalkışmadı. Bu, çoktanrıcıların savaşmadığı anlamına gelmez ama onların dahil oldukları savaşlar dinle ilgisi olmayan kabile savaşları olmuştur. Kuzeyli barbarlar Avrupa’yı, Moğollar Müslüman toprakları istila ettiyseler de bununu nedeni kendi dinlerini dayatmak değildi. Aksine kısa süre içinde, istila ettikleri topraklardaki yerel dinleri benimsediler. Hıristiyan olan ve Hıristiyan bir impa ratorluk kuran Kuzeyli barbarların Haçlı Seferleri’ne katılıp Müslümanlara, her ikisi de tektanrılı ve üstelik aynı tanrıya inanan dinler olduğu halde kendi tanrılarını kabul ettirmeye ça lışması ilginçtir. n eray ak [email protected] Budalalıktan Deliliğe, Umberto Eco’nun ölmeden önce yayına hazırladığı son seçki olma özelliğini taşıyor. Kitap bu anlamda yayınevinin de belirttiği gibi bir “veda şarkısı” ama küçük bir araştırmayla hikâyesinin aslında otuz yıl öncesine uzandığını öğreniyoruz. Kitabın Önsöz’ünde de bahsediyor bundan yazar. Eco 1985’te, Espresso dergisinde önce haftalık, ilerleyen zamanlarda iki haftada bir olmak üzere yayımlanan ‘La Bustina di Minerva’ adlı köşesini yazmaya başlıyor. Bu köşede biriken yazılarından seçtiklerini 1992’de Somon Balığıyla Yolculuk adı altında kitaplaştırıyor. Üzerine birikenleri Yengeç Adımlarıyla adı altında bir araya getiriyor. 2000 ila 2015 arasında kaleme aldığı yazıların adresi de Budalalıktan Deliliğe oluyor. ÇOK YÖNLÜ BAKIŞ Budalalıktan Deliliğe bir seçki. Eco, yayımlanmış tüm yazılarını almıyor kitaba. Öncelik verdiği mesele; köşe yazılarında her kalem sahibinin başına gelecek tekrardan uzak durma. Bir diğeri ve daha önemlisi ise yazıların bir kitap çatısı altına girdiklerinde bütünlükle ve belli bir felsefi birliktelikle hareket etmesi ki yazarlığından önce editörlüğüyle ünlenen Eco’nun bu konuda ne kadar mahir olduğundan bahsetmeye gerek yok. İçeriğiyle çağları aşsa da yazıldığı tarihler bakımından on beş yıllık bir zaman dilimini kapsayan yazılar, gerek sıralanışı gerek konulara bölünüşüyle ahenkle dans ediyor okurun önünde. Bu dansın bizi götürdüğü durakları ise ancak ve ancak Eco’nun çok yönlülüğüyle ölçebiliriz. Bilindiği gibi Eco; gösteregebilimden tarih, sanat, felsefe ve edebiyata kadar uzanan alanlarda dünyanın yetkin isimleri arasında gösteriliyor. Bu yazıları değerli kılan da Umberto Eco’nun durup bakmayı becerebildiği nokta oluyor hâliyle. Eco’nun bakışında biraz evvel değinmeye çalıştığım çoksesliliği, çok yönlülüğü görebildiğimiz gibi çağlar arasında uzanabilen ve sadece dün ile bugün değil pek çok dünler ile pek çok bugünler yaratabilen yaratıcı zihnini de görüyoruz. Bu anlamda Eco’nun baktığı noktanın nasıl bir yaratıcı kule oluşturduğunu anlatmaya kalktığımızda ise yazarın romancı kimliğine dokunmadan geçemeyiz örnekse ya da bir düşünür olarak ortaya attıklarından bahsetmemek >>olmaz. Dünyayı kitapla okumayı becerebilen nadir bibliyofillerden 12 6 Temmuz 2017 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle