21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

UĞUR BİRYOL’DAN “KAÇKARLAR’DA BULUT OLSAM” Kaçhkiakrâlayre’ısni Doğduğu coğrafyada, Çamlıhemşin’de, yaşayan, aynı zamanda bölgede turist rehberliği de yapan Uğur Biryol, “Kaçkarlar’da Bulut Olsam”da 51 bin 500 hektarlık alanı kaplayan Kaçkar Dağları’nı anlatmış. adalet çavdar K aradeniz’i hiç görmeyen bir insana Karadeniz nasıl anlatılır diyor düşünüyorum. Yeşil demek yetmez, cennet demek olmaz, fırtına denebilir, öfkeli; o güzelliğin farkında olmadan onu mahvetmeye çalışan insanlara karşı kendi savunma mekanizması vardır, kendini elinden geldiğince korur denebilir. Yeşilin ve mavinin her tonuna, denizin ve yağmurun her huyuna sahiptir Kuzey. Benim için Karadeniz; memleket, hasret ve yeryüzünde en güzel âşık olunabilecek coğrafya demek. Çamlıhemşinli, gazetecilik okuyan ve ardından birçok yayında çalışan Uğur Biryol’un Kaçkarlar’da Bulut Olsam kitabı, Karadeniz’i görmeyenler için bir rehber mahiyetindeyken bilenler için gezdiği gördüğü yerleri tek tek anmanın kitabı. Doğduğu coğrafyada yaşamaya devam eden, aynı zamanda bölgede turist rehberliği de yapan; daha önce Karadeniz coğrafyası ve kültürü üzerine çeşitli kitapları yayımlanan Biryol, bu kez 51 bin 500 hektarlık alanı kaplayan Kaçkar Dağları’nı anlatmış. ATMACALAR VE ŞAHİNLER EŞLİĞİNDE... 1994’te millî park ilan edilen Kaçkar Dağları’nın büyük kısmı Çamlıhemşin, bir bölümü de Artvin’in Yusufeli ilçesi sınırları içerisinde kalıyor. Pek çok endemik bitki ve kelebek türüne ev sahipliği yapar Kaçkarlar. Biraz şanslıysanız yaban hayvanlarını görme ihtimaliniz vardır. Oldukça zor bir parkur olsa da yürürken gördüğünüz doğa o zorluğu ve yorgunluğu unutturur. Küçük dereler, şelaleler, ağaçlar, çiçekler, doruklar, ormanlar... İnsan Kaçkarlar’da kaybolmaya korkarken kaybolmayı arzulamıyor değil. Üç sene içerisinde çeşitli dönemlerde o dağların eteklerinde aylar geçirmiş biri olarak diyebileceğim tek şey var: Aslında günlerinizi oturduğunuz evin verandasından kalkmadan sadece Kaçkarlar’ı seyrederek geçirebilirsiniz. Çünkü gariptir ama yirmi dört saatin tamamında bir ânı bir ânına uymaksızın yağmurla, güneşle, bulutla eşsiz man zaralar sunabilir size. Dağ başlarında kurulan salıncaklarda sallanırken o bulut denizinin içerisine uçmak istersiniz her daim. Tepenizden uçan atmacalarla, şahinlerle selam gönderirsiniz uzaklara. Kaçkarlar’da bulunan yaylaları, mimarileri, bitkileri, yürüyüş parkurlarını, rotaları tek tek bütün ayrıntılarıyla anlatıyor Biryol. Her köyün kendi yaylası var Karadeniz’de; bazı yaylalar birkaç köyün. Genellikle kestane ağacından ve kesme taştan yapılan yapılar hane halkına yetecek büyüklükte. Alt katında ahırın bulunduğu evlerin en fazla üç odası var. Her yaylanın kendine has özellikleri mevcut. Kimi yaylada telefon hâlâ çekmez, elektrik yokken; bazı yaylalara ulaşan elektrik ve telefon gibi hatlar yerin altından geçiyor. Bütün bunlar yaylaların güzellikleri olarak dilden dile anlatılabilir elbette ama son birkaç yılda olanlar kötü gidişatın göstergesi. Eskiden, zamanı gelince sabah erkenden uyanıp yollara düşülen yayla yollarına artık bırakın küçük arabaları, tur otobüsleri çıkıyor. Yapılan yol çalışmalarının “hayırlı olduğu” düşünülse dahi aslında tam tersi. O coğrafya, bu kadar insanın yükünü taşıyamaz. Sezonda bile köylere haftada bir ya da iki kez çıkan çöp arabaları, dışarıdan gelen ve doğayı korumayı bilmeyen insanların çöplerini taşıyabilecek hâlde bile değil. Kalabalıktan ve gürültüden korkan hayvanların doğal yaşamının tehdit edilmesi ise başka bir sorun. YÖRENİN KAHRAMANLARI Adı yeşil olan ama yeşili katletmek üzere yapılmaya, bölgede yaşayan halkın bir kısmının isyanına ve karşı koymasına rağmen devam eden yol çalışması ise bütün bu doğallığı bozacak nitelikte. Yaylaya çıkmanın, o doğayı yaşamanın bir bedeli olmalı. Bölgede ciddi bir şekilde artan, adına da “kültür” ya da “eko turizm” denen düzen, yerel halka gelir kaynağı sağlasa da kaldırabileceğinden çok daha fazla insanla hem kendi içerisinde haksız rekabete hem bölgede yapılan diğer işlerin artık yapılmamasına ve sadece bununla uğraşılmasına neden oluyor. Yıllar evvel meyveciliğin çay üretimiyle beraber yok olmasına benzer bir durum bu. Artık çayın, fındığın ya da meyvenin o kadar da kazandırmamasıyla da alakalı elbette. Çayın bölgeye girdiği zamanda yapılan yollar için “devlet ilk defa bizi gördü” diye sevinen halk, başına neler geleceğini tahmin bile etmiyordu. Şimdi de kendi çapında Türkiye’nin yeni turizm merkezlerinden biri hâline gelen Karadeniz, hâlihazırda mütemadiyen Uğur Biryol, “Kaçkarlar’da Bulut Olsam”ın içerisine yöresel hikâyeleri ve yörenin kendince kahramanlarını da yerleştirmiş. komik rakamlara yabancılara satılan arazilerle başına neler geleceğinin farkında değil. Bunun bir yanında insanların dayandığı politik görüşler, bir yanında ekonomisinin yetersiz olması ve köyden kente göçün sürekliliği var. Karadeniz’in bu kadar yolu, inşaatı, insanı kaldırabilecek hâli yok. Bir de “doğa ondan aldığınızı sizden geri alır” sözünün tam karşılığı Karadeniz; ne beton ne asfalt dinlemez. Günde üç öğün yağan yağmuruyla, kış boyu kalkmayan karıyla, fırtınasıyla ona yapılanın hesabını sorar. Uğur Biryol, Kaçkarlar’da Bulut Olsam’ın içerisine yöresel hikâyeleri ve yörenin kendince kahramanlarını da yerleştirmiş. Türküsüyle, tulumuyla, nefesiyle bambaşka bir coğrafya olan Karadeniz’de, en çok insan hikâyeleri, hele de o dağların arasında bitmeden tükenmeden yaşanan aşk hikâyeleri dikkat çekiyor. Horonu ne kadar neşeliyse gamı kederi de o kadar çoktur Karadeniz’in. Her şeyini “büyük” yaşar insanı. Yükseği, sarpı ve dikliği sever. Tulumun sesiyle, atmacanın avazıyla, kavuşmak arzusuyla gelen bulutlarla dağlara gitmek ister. n Kaçkarlar‘da Bulut Olsam / Uğur Biryol / İletişim Yayınları / 210 s. KItap 520 Temmuz 2017
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle