Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JOHAN CRUYFF’TEN “BENİM OYUNUM” Herkese ait bir efsane Algan Sezgintüredi’nin Türkçeye çevirdiği “Benim Oyunum”da Johan Cruyff, Total Futbol’un ne olduğunu anlatırken sahada ve kulübedeki kariyeriyle birlikte hayatını okura açıp futbolun ötesine geçiyor. Kitapta Cruyff, özgüveninin yanında kazandıklarını, kaybettiklerini ve ulaşmaya çabaladıklarını açıkça dile getiriyor. Alİ bulunmaz alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr Ozamanki adıyla Federal Almanya’da düzenlenen 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın final maçında Sovyetler Birliği’ni yenen Hollanda, 1960’ların ortalarında filizlenen ve 1970’lere, hem millî takımla hem de kulüplerle damga vuran Total Futbol’u zirveye taşımıştı. O dönem Hollanda’nın başında, Total Futbol’un temellerini atan Rinus Michels yer alırken Barcelona’nın teknik direktörlüğüne ise Ajax’tan henüz ayrılan ve Total Futbol’un saha içindeki en tanıdık parçası Johan Cruyff getirilmişti. 1960’ların ikinci yarısıyla birlikte ismi duyulan, 1974 Dünya Kupası’nın “gönüllerdeki şampiyonu” olan Hollanda’nın yıldızı Cruyff, gazeteci Hubert Smets’in deyişiyle ülkesinde “kültürel, politik ve toplumsal devrimin öncüsüydü.” 1950’lerde ve 1960’ların başında futbolda hayli geri kalan Hollanda, Cruyff kaptanlığında sadece önemli bir atılım yapmadı, aynı zamanda bir sistem geliştirip göze hoş gelen (kendi deyişiyle “eğlenceli”) oyunla kitlelere hitap etmeyi başardı. İşte o Cruyff, Benim Oyunum’da, Total Futbol’un ne olduğunu anlatırken sahada ve kulübedeki kariyeriyle birlikte hayatını okura açıp futbolun ötesine geçiyor. “FUTBOLDA EĞLENMENİZ GEREKİR” David Winner, Harika Portakal (İthaki Yayınları, Çeviren: Egemen Özkan) isimli kitabında, Hollanda futbolunun altın çağını 19642014 olarak tarihlemişti. Ekol, Cruyff’ün sahalarda boy gösterdiği ve Rinus Michels’in teknik direktörlük göreviyle kulübeye geçtiği 1964’te doğdu. Hollanda ilk zamanlar Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya’nın arasından sıyrılamasa da sistem oturup oyuncular işin özünü kaparak bir arada oynamaya başlayınca ülke, futbolda adından söz ettirir oldu. Pek çok oyuncu vitrindeydi, bunlar içinde en çok Cruyff’ün adı geçiyordu. Ancak o, Michels’in yarattığı futbol kültürünün ruhuna uygun biçimde kendisini kimseden ayırmadığı gibi herkesle birlikte hareket ediyordu; Ajax’ın aşıladığı “aile olma” anlayışını, hem sahaya hem de saha dışına yansıtmasını bildi. “Aile”yle kendi karakterini; hep geleceğe bakma ve ilerleme düşüncesini birleştiren Cruyff, Benim Oyunum’un temelini de bunun üzerine kurmuş. Öte yandan “hayatım” dediği futbola başladığı beton zeminli mahallede tekniğini nasıl geliştirdiğinden ve oyuna dair fikirlerinin oluşumundan bahsediyor uzun uzun. Kendisini “Ajax’ın çocuğu” sayan ve Barcelona’ya âşık olan Cruyff, antrenör ve yöneticiyken bile hep oyuncu kaldığını söylüyor kitabında. Tabii babasının arkadaşı aracılığıyla beş yaşındayken Ajax kulübü binasından içeri girişinden ve oranın ikinci evi oluşundan da... Çok küçük yaşta Ajax sahasına adım atan Cruyff’ün, futbolu ve futbol için bir araya gelenlerle yan yana olmayı öğrendiği de aşikâr. Kitabın bu bölümleri, başarısının ön hazırlığı niteliğinde. Dönüm noktası elbette 1957’de “okulda alamayacaklarımı öğretti” dediği Ajax altyapısına girişi. Uzun süren ve teknik direktörlük zamanında kendisinin de uyguladığı basit antrenman teknikleri, Cruyff’e hayata ve futbola dair çok şey öğretmiş. Yıllar sonra, kitapta da yer alan şu cümleyi sarf etmesini sağlayan yine o antrenmanlar: “Futbolda çalışmak iş değildir, evet sıkı antrenman yaparsınız ama aynı zamanda eğlenmeniz gerekir.” Cruyff, antrenmanlar ve maçlarda “işini” zevkle yaparken günden güne bütünü görmeyi öğrendiğini, bunun da futbolu anlamasında, oynayıp takımı yönetmesinde hep önünü açtığını söylüyor. Futbolla edindiği teknik bilgileri, hayatının tamamına uyarlamaya başladığında öğ renmenin erdemini kavrıyor Cruyff, bir de takım olmanın sadece sahada kalmaması gerektiğini... Kısacası amatörlükle profesyonelliğin buluştuğu bir noktaya dikkat çekiyor: “Bir takımın nasıl organize edileceğini tamamen kavradığınızda olasılıkları anlarsınız (...) Futbol beyinle oynanan bir oyundur. Doğru yerde ve doğru zamanda, ne erken ne de geç olmanız gerekir.” Bunun saha dışındaki hâli ise Cruyff’e başkalarıyla daha fazla ilgilenmeyi öğütleyen ailesi. “Asla tek başınıza başaramazsınız” diyen Cruyff, bu ilgilenmenin Total Futbol’un da parçalarından biri olduğunu hatırlatarak hayat ile futbolun bağlantısını gösteriyor. “ANTRENÖRDEN ÇOK OYUNCUYDUM” Ajax’tan Barcelona’ya ve oradan da ABD’ye uzanan futbolculuk yaşantısında kazandığı tecrübeler, Cruyff’e saha dışındaki hayatında neye, ne ölçüde tepki vermesi gerektiğini öğretiyor. Total Futbol’u, mesafe ve katılımla açıklarken oyunun bu anlamda fena hâlde yaşama benzediğini yazıyor Cruyff: Sayılara indirgenmeyen, zekâyla kotarılan ve ayakların koşmaya yaradığı bir futbol felsefesi... Sahadayken kimseye tepeden bakıp iş buyurmayan, aksine herkesle beraber her şeyi yapan Cruyff, futbolu bırakmasının ardından aynı tavrı sürdürdüğünü not ediyor: “Futbolculuktan emekliye ayrıldıktan sonra bile uzaktan izleyip planlayan menajerden çok sahada, iş başında bir antrenör ve antrenörden ziyade oyuncuydum.” Oğluna hem babalık yapıp hem de onun teknik direktörü olması ve engelli çocuklara futbol öğretmek için bir vakıf kurması, Cruyff’ün bütünü görme alışkanlığıyla ilgili. Sürekli oyunda kaldığı için çok sevildiği ama futbol bilgisinden ötürü, kulüp idarecileriyle gerek futbolculuk gerek yöneticilik dönemlerinde anlaşamayan bir Cruyff de var karşımızda. Hatta yetmiş yaşına yaklaştığı günlerde, hiç kimsenin başkasını dinlemeye yanaşmadığını ve büyük çoğunluğun kendi projelerini dayatma peşinde olduğunu görünce üzülüyor. Total Futbol’un özünü “koşmak değil, gözleri açık tutup oynamak” diye tarif eden Cruyff, bunu hayatına uyarlayıp hep yeni bir şeyler öğrenmeye çabaladı, öğrendiklerini ise etrafındakilerle paylaştı. Buradan baktığımızda Benim Oyunum’un sadece bir futbol kitabı olmadığı rahatlıkla görülebilir. Müthiş özgüveninin yanında kazandıklarını, kaybettiklerini ve ulaşmaya çabaladıklarını açıkça dile getiren Cruyff, cenaze töreninde oğlu Jordi’nin de dediği gibi tam da Total Futbol’un özüne uygun biçimde “herkese ait” biriydi. Benim Oyunum, her şeyden önce onun işte bu yönünü ortaya koyuyor. n Benim Oyunum / Johan Cruyff / Çeviren: Algan Sezgintüredi / Domingo Yayınları / 270 s. 4 20 Temmuz 2017 KItap