Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap Renkler... Sesler... Harfler... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU Kitap Gölgesi SEVİM AK, EDEBİYATTAKİ OTUZUNCU YILINI YENİ ROMANI “MELO” İLE KUTLUYOR. Uçuk kaçık hayaller MAVİSEL YENER maviselyener@yandex.com www.maviselyener.com S evim Ak, çocukların otuz yıldır yapıtlarını severek okuduğu bir yazar. Onun kitaplarıyla buluştuğunuzda akıcı, canlı, eğlenceli anlatımıyla, dildeki gezintileriyle, okuru hırpalamayan bir tempoyla ilerleyen naif kurgularıyla, satır arasında verdiği incelikli iletilerle karşılaşırsınız. Otuzuncu yılında yayımlanan Melo adlı romanı bütün özellikleriyle karakteristik bir Sevim Ak anlatısı. Sekiz yaşındaki Melo’nun kendine biçtiği olumsuz özelliklerinden sıyrılıp özgüvenini kazanması, çocuk okurları yüreklendirecek. Kendini beceriksiz zanneden Melo’nun okura usulca söyledikleri var. Renkli vinyetlerle birbirinden ayrılmış bölümlerde çevre sorunları, mahalle yaşantısı, kuşaklar arası iletişim, insanın sanata duyduğu gereksinim de işlenmiş. Kitabın göç ve mültecilik sorununa parmak bastığını da gözden kaçırmayalım. Sekiz yaşındaki Melo, Balık Tarlası Sokağı’nın ikinci kuşak çocuklarından; denizden balık taştığı zamanlara tanık olmadığı için anlatılanları masal sanıyor. Balık sürülerinin denizi neden terk ettiğini çok merak ediyor. Kayalıkların dibinde bulanık, yosunlu suda küçük kara balık sürüsünü gördüğü gün sevinçten uçmaya başlamış. O günden beri, yanına gidip dertlerini anlattığı Pıtır’la iyi arkadaş; Pıtır, ağzından pıtır pıtır hava baloncukları çıkaran, kuyruğunu dans eder gibi oynatan şipşirin bir balık. Melo, kimselere söyleyemediği ne varsa ona anlatıyor. Melo, kendini mahalledeki çocukların en yeteneksizi ilan etmiş. Yalnızca sakar değil, çekingen ve korkak da! Bir gün, Melo’nun korktuğu başına geliyor, Pıtır’ı kaybediyor. Onu ararken tekerlekli bir eve rastlıyor, işte her şey o eve girmesiyle başlıyor… TEKERLEKLİ EV Melo’nun ilk bakışta ev mi dükkân mı olduğunu anlayamadığı tekerlekli ev ona çok komik görünüyor. Her an başka yere gidebilecek gibi duran bu evde tuhaf bir kadın yaşıyor. Karavanını hem ev hem de atölye yapan, oyun ve oyuncakları çok seven bu yaşlı Okuru hırpalamayan bir tempoyla ilerleyen naif kurgularıyla, satır arasında verdiği incelikli iletilerle karşılaştığımız “Melo”, bütün özellikleriyle karakteristik bir Sevim Ak anlatısı. kadının adı Tisu. Tisu, terk edilmiş bahçelere sığınıyor, taşıyor tekerlekli evini. Tisu’nun neden orada yaşadığı, satırlarda gizli. Duvarlara asılı kuklalar, bez bebekler, dekor parçaları, tahta süsler, eski fotoğraflar ve yığınla obje Melo’nun ilgisini çekiyor. Romanda yaşlı kadın Tisu ile Melo’nun gittikçe ilerleyen dostluklarına tanık olurken birlikte kurdukları uçuk kaçık hayallere hayran kalacağız. Tisu’nun söylediği gibi “Hayal denizinde kayık olup çalkalanmak en güzelidir.” Yaşlı bir kadının korkularla dolu, ürkek bir çocukla kurduğu muhteşem iletişim, kitabın kalıbını inşa ediyor. Balık Tarlası Sokağı çocukları ortak çalışmalarına Melo’yu da almak isterler. Ama başarısız olma korkusu sarar Melo’nun yüreğini, daha önce hiç takım çalışması yapmamıştır. Onu aralarına almak isteyen arkadaşlarına “Gıcık Üçlü” adını takar. Ortak çalışmalar yapmayı başaran bu “gıcık üçlü”ye karşı önyargılarını yıkması kolay olacak mı göreceğiz. Çekingen Melo’nun, girişken Melo’ya dönüşme yolculuğu aynı zamanda romanda karakter gelişiminin iyi bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Melo’nun romanın başında kendine biçtiği “işe yaramaz, beceriksiz, çekingen” rolünden sıyrılarak nasıl mucizevi değişime uğradığını görüyoruz. Bu değişiminin sonuçları da çarpıcı. Örneğin, kimse onun elini bir işe sürmesini istemezken artık pek çok teklif almaya başlıyor. BALIK TARLASI SOKAĞI’NDA ANLAMLI DAYANIŞMA Balık Tarlası Sokağı sakinlerinin dayanışması, tekstil fabrikasının zehirli sularının denize döküldüğünü anlayan mahallenin gençlerinin eylemi ile başlıyor. Balık kaynayan denizin neden balıklarını kaybettiği anlaşılınca herkes “çevre”ye farklı gözlerle bakma gereksinimi duyuyor. “Biri cep telefonunu kaybettiğinde mahalle alarma geçebiliyorken sürüyle deniz canlısı yok olurken neden çıt çıkmamıştı?” (s. 106). Denizi kirleten fabrikaya karşı verilen mücadele esnafla gençleri yakınlaştırıyor. Ortak platformlarda sorunların konuşulması, kuşaklar arasında yakınlık sağlamada faydalı oluyor. Gençlerin düzenlediği “Mahalle Festivali”, insanları evlerinden çıkarıp sokakta buluştururken mahalle kültürünün yeniden hatırlanmasına yardımcı oluyor. Yetişkinler festivali ciddiye alıp katılmazken Tisu’nun çağrıya canıgönülden katılarak enerjisini bu festivale vermesi gençleri de coşturuyor, daha iyi işlerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Tisu sayesinde dedeler ve torunlar satranç yarışması bile açılıyor. Sevim Ak, alternatif bir mahalle fikrini sunuyor çocuklara. Mahallelinin, el sanatları, müzik, kukla yapımı, tiyatro gibi sanat dallarının çevresinde, yaratıcılığın ışığındaki bir çemberde toplanması dikkat çekici. “BİZ SAVAŞTAN KAÇTIK” Ülkesinde gösteri merkezinde çalışan dansçı anne ile denizkızı rolünü oynayan kızı Aki’nin hüzünlü öyküsü, okuru da Melo kadar etkileyecek. Savaştan kaçmış, hayatları karmakarışık olmuş anne kızın mücadelesi hüzün duygularıyla mı karşılanmalı, umutla mı? Melo, kendini Aki’nin yerine koymaya çalışıyor ama bunu yapamıyor bile. İkilemde kalan Melo’nun sorusu çok çarpıcı: “Neden sığınmacıların romanlarını, filmlerini bana göstermediler?” İşte tam da bu noktada kurmacanın, yaşanan deneyimleri anlamak ve anlatmaktaki rolünü vurguluyor Sevim Ak. Örneğin, sığınmacılarla ilgili ortaya koyulan sanatsal yapıtlar, acılarla empati kurabilmek, anlayabilmek, başedebilmek için faydalı. Böyle bir yapıtla hiç karşılaşmayan Melo’nun, Aki ve annesi ile empati kurmakta güçlük çektiğini görüyoruz. Melo, kafasındaki onlarca soru işaretini hayali bir şapkanın altına gizliyor. Onu ve mahalleliyi bekleyen serüvenin sonu da çok çarpıcı. Kendini Melo’nun yerine koyan çocuk okurların içinde tatlı heyecanlar dolanacak, “kozası dar gelen kelebekler gibi kanatlarını çırpa çırpa özgürleşme isteği” ile dolacaklar, benden söylemesi! n Melo / Sevim Ak / Resimleyen: Gözde Bitir Tufan / Can Çocuk / 2017 / 150 s. / 10+ 16 22 Haziran 2017 KItap