Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KItap Renkler... Sesler... Harfler... AYTÜL AKALl ÇİĞDEM GÜNDEŞ lMAVİSEL YENER lMUSTAFA DELİOĞLU Kitap Gölgesi Korku duvarlarını kitapla yıkmak “Kanatlı Sayfalar” adlı romanın kahramanları satırların peşine takılıyor. Bazıları okumak, bazıları yok etmek için! MAVİSEL YENER maviselyener@yandex.com www.maviselyener.com 1967 Atina doğumlu yazar Vassilis Papatheodorou’yu Türkiye’deki okurları Bir Pekin Ördeğinin Tam On Beş Yıl Süren Yolculuğu, Çok Komik Bir Salgın, Pembe Flamingoların Beyaz Grevi adlı kitapları ile tanıyor. Aralarında Yunanistan’ın en önemli edebiyat ödüllerinden Devlet Çocuk Edebiyatı Ödülü ile Diavazo Ödülü’nün de yer aldığı pek çok ödüle değer bulunan yazar, bu kez masalsı bir roman olan Kanatlı Sayfalar’la okuru selamladı. İktidar sarhoşu bir diktatörün hikâyesinin anlatıldığı Çok Komik Bir Salgın’da insan hakları, temel özgürlükler gibi kavramlar çocukların değerlendirmesine sunuluyordu. Gülmeyi ve mizahı yasaklayan, gazeteleri kapatan bir diktatörden söz ediliyordu masalda. Bu kitap, sanatın, sanatçının dar kalıplara sığmayacağının, toplumsal ve siyasal baskıların da çocuklara yazılan kitaplarda yerini bulabileceğinin iyi bir örneğiydi. Papatheodorou bu kez, Kanatlı Sayfalar’da kitaplardan korkanların izini sürüyor. ÇÜNKÜ KİMSE GERÇEĞİ ARAMIYORDU… Kuzey ve Güney Hepmutsuz ülkeleri arasında kuşaklardır süren bir düşmanlık var. Bu ikisi, bir zamanlar tek devletmiş fakat o güzel yıllar çoktan unutulmuş. Tek ortak noktaları, aralarında gidip gelen, karamsarlık taşıyan gri bulutlar. Kurucularının değerini kanıtlamak için her iki ülkenin sakinleri birbirine “refah” ve “kalkınmışlık”larını ispatlama yarışına girmiş. “Büyük Kurucu” olarak adlandırdıkları şefin hayatı ve mücadeleleri ile ilgili pek çok hikâye dolaşsa da aslında bunların yalan mı gerçek mi olduğunu bilen yok. Çünkü kimsenin aklına gerçeği aramak gelmiyor. Hepmutsuz ülkesinde yaşayan Bianca’ya diğer çocukların ailesine fırsat verilmediği için okula hiç gitmemiş. O, evsiz bir çocuk. Sokaklarda tespih, saat, nazarlık, iplik gibi ürünler satmaya çalışıyor. Bianca, bilginin insan hayatını değiştirebilecek en güçlü silah olduğunu keşfedince kendi kendine okuma öğreniyor. Bianca’yı kitap okurken gören bir çift, aynı yaşlardaki oğulları için kitabı ödünç olarak isteyince serüven başlıyor. Bianca’nın kitabını oğulları Otto’ya verdiklerinde Otto bundan hiç hoşlanmıyor. Çünkü okumayı sevmiyor. Penceresini açıp kitabı dışarı çıkarıyor Papatheodorou, kitabında bazı ülkelerden insan manzaraları sunuyor okura. sayfalarını yavaş yavaş ciltten ayırıyor. Rüzgârın esmesiyle birlikte sayfalar kanatlanıp uzaklaşıyor. YA İNSANLAR KİTAP OKUMAYA BAŞLARSA! Kitabın sayfalarından biri, Büyük Kurucu’nun devasa heykeli önünde ciddiyetle tören yapan üniformalıların başına düşünce neler oluyor dersiniz? “Ya bu kâğıt Kuzey Hepmutsuz’dan gelen ve insanları ayaklanmaya çağıran bir el ilanıysa?” Telaşa düşen yüzbaşının, verdiği tepki çarpıcı: “Eyvahlar olsun! Ya insanlar kitap okumaya başlarsa!” Romandaki yüzbaşı karakteri “İnan ve sakın kurcalama” düşüncesiyle hayatına devam eden nicesini temsil ederken okurun gözünde bazı somut gerçeklikleri de canlandırıyor. Ordunun komutanı olma hayalleri kuran yüzbaşı bulduğu sayfayı, sorumluluk duygusuyla devletin önde gelenlerine gösteriyor. Herkesi alıyor bir telaş. Belediye Başkanı çok öfkeli: “Eğer kitap okumaya başlarlarsa o zaman akıllarına çeşitli fikirleri de sokmaya başlayacaklar. İnancımızla, tarihimizle ilgili doğru bilgiler okullarımızda öğretiliyor zaten, başka yerde değil. Başka türlüsü de sakıncalıdır” (s. 33). Ne de olsa Hepmutsuz ülkesi “özgürlükçü” bir ülke, kitap okumayı halka yasaklayacak değil ya! Bu konuyla savaşabilmek için öncelikle televizyonlarda sürekli yarışma ve oyun programlarının yayınlanmasına karar veriliyor. Böylece insanlar okuma ihtiyacı hissetmeyecek. Daha sonra sokaklarda devriyeler gezip denetleme yapacak. “KİTAP OKUYAN BU KIZI HAPSE ATMALI!” Yapılan araştırmalar sonucu, kitabın küçük kız Bianca’ya ait olduğu anlaşılıyor. “Kitap okuyan, okumakla kalmayıp başkalarına da okuması için veren bu kızı hapse atmalı! Kuzey ve Güney Hepmutsuz arasında gidip gelen bir ajan olmasa hiç başkasına kitap verir mi?” diyor Belediye Başkanı. Sayfalardan biri, kemoterapi alan kanser Roza’nın hastane odasındaki penceresinden süzülüp geliyor. Birkaçı bir okulun bahçesinde çocuklarla buluşuyor. Okul yönetiminin telaşını okurken hem gülüyor hem de düşünüyoruz. Kutsal görevini yapan askerin tüfeğinin namlusuna sarılan sayfada neler yazıyor dersiniz? Ülkenin her yanına rüzgârla savrulan sayfaları okuyanlar orada kendi hayatlarının anlatıldığını görüyor. Satırlar, geleceği de öngörüyor, onlar sınır tanır mı? Elbet tanımaz! Olanlar oluyor, sayfalar Kuzey Hepmutsuz topraklarından Güney Hepmutsuz topraklarına savrulmaya başlıyor. Lodosun savurduğu sayfalar “Yetkililer”i çok tedirgin ediyor. Çünkü “Hain”lerin ülkeye dağıttığı bu satırları artık iki ülkenin de askerleri okuyor. “O sayfalar toplanıp yakılmalı” kararı alınıyor. Bununla yetinmemeli kütüphaneyi de yakmalı! Ne ki sayfalar kendi rotalarını çizip çocukların kalplerine, evlerine sızmaya devam ediyor. Belediye Başkanı, piskopos ve emniyet müdürü kesin hedefi koyuyor: “Okumakla, bilgiyle, kitapların varlığı ile savaşmak!” MEMLEKETLERDEN İNSAN MANZARALARI Papatheodorou, Hepmutsuz ülkesini anlatırken bazı memleketlerden bazı insan manzaralarını sunuyor okura. Bazı şeyler çok tuhaf ilerliyor bu ülkelerde. Küçük bir esinti ve bir kâğıtta yazan iki üç satır yazı, birinin hayatını tamamen değiştirmesi ya da hayatına başka bir anlam vermesi için yeterli. Aslında bunun sorumlusu ne rüzgâr ne de kitaplar. Bunun sorumlusu her insanın kendisi. Romanın temposu, hareketliliği, estetik düzeyi ve kurgusu özgün bir sesin çıkmasını sağlıyor. Yazarın kimi satırdaki muzip, kimisindeki mücadeleci tavrı, çeviride de başarıyla yansıtılmış. Özgürlük isteyen Bianca’nın, sağlık isteyen Roza’nın, arkadaş isteyen Ernest’in, sevgi isteyen Amos’un, barış isteyen askerlerin ellerine geçen sayfaların eşliğinde sürdüğü iz, okurun da yüreğinde iz bırakacak. Bir kez daha anlayacağız ki korku duvarlarını yıkabilmek için okumak en iyi çare! n Kanatlı Sayfalar / Vassilis Papatheodorou / Çeviren: Fulya Koçak / Kelime Yayınları / 2017 / 128 s. / 10+ 20 16 Mart 2017 KItap